- Ebu Cehilin Borç Ödemesi

Adsense kodları


Ebu Cehilin Borç Ödemesi

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
reyyan
Sun 28 August 2011, 10:22 am GMT +0200
Binbir Damla


Temmuz 2008 115.SAYI
 

Yusuf YAVUZ
kaleme aldı, BİNBİR DAMLA bölümünde yayınlandı.


Ebu Cehil’in Borç Ödemesi


İraşî namıyla bilinen bir adam devesine binip Mekke’ye gelmiş, deveyi beğenen müşrikbaşı Ebu Cehil de onu adamdan satın almıştı. Fakat devenin bedelini ödemeye yanaşmıyor, adamı oyalayıp duruyordu. Çaresiz adam, Kâbe civarında toplanmış olan müşriklerin yanına giderek Ebu Cehil’i onlara şikayet etti ve devesinin bedelini alıvermek için yardımcı olmalarını istedi. Adamlar da Ebu Cehil’in Rasul-i Ekrem s.a.v.’e olan şiddetli düşmanlığını bildiklerinden, alay etmek için az ötede bulunan Peygamber Aleyhisselam’ı göstererek “Şurada oturan adama git. O senin alacağın için yardımcı olur.” dediler.

Bu garip adam henüz müslüman değildi ve Rasulullah Aleyhisselam’ı da tanımıyordu. Kendisine yardımcı olur ümidiyle yaklaşıp şöyle dedi:

– Ey Allah’ın kulu! Ben garip bir adamım. Ebu’l-Hakem (Ebu Cehil) bana olan borcunu ödemiyor. Şuradaki adamlardan, hakkımı almak için yardımcı olacak birini sormuştum. Onlar da seni gösterdiler. Sen hakkımı alıver!
Peygamber Aleyhisselam kalktı, adamla birlikte Ebu Cehil’in evine doğru yürüdü. Olayı gören Kureyşli müşrikler de işin sonunu merak ettiler. Aralarından bir adamı olup bitenleri anlamaya gönderdiler. “Sen şunları takip et bakalım ne yapacaklar” dediler.

Peygamberimiz s.a.v., Ebu Cehil’in evine varıp kapıyı çaldı. Ebu Cehil içeriden “Kim o?” diye sorunca:

– Benim, Muhammed. Çabuk dışarı çık, diye seslendi.

Ebu Cehil kapıyı açınca, benzi renkten renge girdi! Rasul-i Ekrem s.a.v., derhal yanındaki adamın hakkını ödemesini söyledi. Ebu Cehil hiç itiraz etmeden içeri girdi, borcunu getirerek alacaklı adama teslim etti. Hakkını alan İraşî de memnuniyetle oradan ayrıldı; Kureyşlilere gelip yapılan iyiliğin sonucunu onlara bildirdi. Gönderdikleri adam da gördüklerini hayretler içinde anlattı. Ebu Cehil’e sordular:

– Ne oldu sana yahu? Biz seni hiç böyle görmemiştik!

– Vallahi, o kapıdan seslenince içime bir korku düştü. Dışarı çıkınca yanında büyük dişleri olan korkunç bir deve gördüm. Söyleneni yapmasam vallahi o deve beni yiyecekti, dedi.

Ensâbü’l-Eşrâf, 1/145; Delâilü’n-Nübüvve/Beyhakî, 2/193-194; el-Bidâye ve’n-Nihâye, 3/50-51.


Musab b. Umeyr Medine’de


Peygamberliğin on ikinci yılında Medineli on iki müslüman, Akabe mevkiinde Peygamber Aleyhisselam ile Birinci Akabe Biatı’nı gerçekleştirmişler; Allah ve Rasulü’ne itaat edeceklerine dair söz vermişlerdi. Kendilerine İslâm hakkında bilgi verecek birini istediklerinden, Rasul-i Ekrem s.a.v. tarafından Musab b. Umeyr r.a. Hazretleri öğretmen ve imam olarak Medine’ye gönderilmiş; Medine eşrafından Esad b. Zürare’nin evinde konaklayan Musab’la birlikte Medine’deki müslüman sayısı kırka ulaşmıştı.

Esad b. Zürare ile Musab b. Umeyr bir bahçede diğer müslümanlarla buluşup sohbet ederlerken, ileri gelen müşriklerden Useyd b. Hudyar mızrağını kapıp yanlarına geldi ve hiddetli bir şekilde:

– Siz neden buraya geldiniz? Zayıflarımızın inançlarını mı bozacaksınız, diye çıkıştı. Orayı terk etmezlerse hayatlarının tehlikede olacağını söyledi.

Musab b. Umeyr ise biraz oturup kendisini dinlemesini ve sonra dilediği gibi davranmasını teklif etti. Useyd b. Hudayr bu nazik teklifi kabul edip yanlarına oturdu. Musab r.a. ona İslâm’dan söz etti ve biraz Kur’an okudu. Useyd’in hali değişmişti:

– Bu ne güzel söz! Bu dine girmek için ne yapmak gerekir, dedi.

Musab r.a. ona önce yıkanıp temizlenmesini ve şehadet getirmesini söyledi. O da denilenleri yaparak müslüman oldu. Sonra da:

– Ben gidip size birini göndereyim. Eğer o da iman ederse bu şehirde iman etmeyen kimse kalmaz, dedi. Gidip Sad b. Muaz’ı gönderdi. Sad b. Muaz elinde mızrağıyla gelip öfkeli öfkeli konuştu:

– Ey Esad! Şu yabancıyı milletin inancını bozmak için mi getirdin, dedi.

Musab r.a., ondan birazcık durup sözlerini dinlemesini istedi. Sad dinlemeyi kabul edince, ona İslâm’dan söz etti, Kur’an okudu. Sad da Useyd gibi duyduklarından etkilenip müslüman oldu. Sonra Musab, Esad b. Zürare’nin evine döndü. İslâm davetini hızlandırdı. Az zamanda müslümanlık birkaç hane dışında Medine’nin bütün evlerine yayıldı.

Tarihu’t-Taberî, 2/356-359; et-Tabakatu’l Kebir, 3/110; el-Kâmil fi’t-Tarih, 2/95-98.


İkinci Akabe Biatı Vakası


Peygamberliğin on üçüncü yılında yetmiş beş Medineli müslümanla Rasul-i Ekrem s.a.v. arasında, Akabe’de “İkinci Akabe Biatı” yapılmış, Medine’ye hicret kararı burada verilmişti. Görüşmede, Peygamber Aleyhisselam’ın amcası Hz. Abbas ilk sözü alarak şöyle konuştu:

– Ey Medine topluluğu! Bilirsiniz ki Muhammed bizdendir, kardeşimin oğludur ve en sevdiğim insandır. Eğer siz onu tasdik ederek yanınıza almak istiyorsanız, onu yardımsız bırakmayacağınıza ve düşmanlardan koruyacağınıza kesin söz verin. Yanınıza geldikten sonra muhaliflerden korkup onu yalnız bırakacaksanız, şimdiden bırakın da aramızda şerefiyle korunmaya devam etsin, dedi.

Medine’nin ileri gelenlerinden Esad b. Zürare de şöyle konuştu:

– Ya Rasulallah! Bugün senin yaptığın davet, insanlara ağır gelen bir davettir. Sen bizi eski inançlarımızdan ayırıp yeni bir dine bağlanmaya davet ettin, biz de bunu kabul ettik. Biz senin Allah’tan getirdiklerine inanarak sana biat edeceğiz. Kendimizi ve çoluk çocuğumuzu savunduğumuz gibi seni de savunup koruyacağız. Hangi şartla olursa olsun, bu sana bağlılık yeminimizdir.

Allah Rasulü s.a.v. ise onlara şöyle dedi:

– Allah için sizden istediğim ilk şart, O’na hiçbir şeyi ortak koşmadan ibadet etmenizdir. Kendim için istediğim şart da bana ve ashabıma yardımcı olmanız, bizi kollayıp barındırmanızdır. Kendinizi koruduğunuz şeylerden bizleri de korumanızdır.

Hz. Abbas r.a., o gece Peygamber Aleyhisselam’ın elinden tutarak, O’nun için Medineli müslümanlardan tek tek biat (bağlılık sözü) aldı. İlk biat eden Esad b. Zürare oldu. Ondan sonra sırayla herkes biat etti.

Bu İkinci Akabe Biatı böylece tamamlandıktan sonra üst taraflardan şeytanî bir çığlık sesi duyuldu: “Ey Kureyşliler! Dinlerini değiştirmiş birilerinin sizinle savaşmak üzere sözleştiklerinden haberiniz yok mu?” diyordu.

Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz, “(Bu ses sizi korkutmasın.) Bu Allah düşmanı şeytanın sesidir” dedi. Sonra herkesin evine dönmesini söyledi. Gece karanlığında oradan dağıldılar.

İbn Hişam, 2/52-60; el-Vefâ bi-ahvâli’l-Mustafa, 2/224-227; Sübülü’l-Hüda ve’r-Reşâd, 3/203-206.