- Devlet Başkanı Savaşta ve Barışta Kendisine Sığınılır

Adsense kodları


Devlet Başkanı Savaşta ve Barışta Kendisine Sığınılır

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
reyyan
Sat 28 April 2012, 07:39 pm GMT +0200
151. Devlet Başkanı (Savaşta Ve) Barışta Kendisine Sığınılan Bir Kalkandır


 

2757. ...Ebû Hureyre'den demiştir ki: Rasûlullah (s.a) şöyle bu­luştur: "Devlet başkam bir kalkandır, savaşa ancak onunla girilir."[430]

 
Açıklama

 

Devlet başkanı bir kalkan gibi müslü-manları düşmanın tehlikelerinden korur. Bu görevini hakkıyla yerine getirebilmek için icabında, bazan düşmanla sulh yapar. Bazan da düşmana karşı savaş ilan eder veya düşmanlardan bazılarına eman verir. Bu yetkiler, sadece dev­let başkanına verilmiştir. Devlet başkanı, tebaasını ileride zuhur edebilecek tehlikelerden korumak amacıyla, ilan ettiği harplere bizzat kendisi kuman­danlık edebileceği gibi, bu görevi uygun göreceği başka bir kimseye de vere­bilir. Binaenaleyh, bir devlet başkanının müslümanların istikbalini düşüne­rek hak, adalet ve takva ölçüleri içerisinde harp ya da sulh ilan etmek gibi, devletler arası siyasi kararlarına, her müslümanın uyması gerekir. Devlet baş­kanının bu nevi kararlarına uyan bir müslüman, bu itaatinden dolayı ecir ve sevaba nail olacaktır.

Düşmana karşı savaş ilan etmek, düşmanla sulh yapmak, eman vermek yetkisinin sadece devlet başkanına ait bir yetki olduğuna işaret eden bu ha­disle, "Müslüman tebeadan herhangi bir kimsenin bile eman verebileceğini" ifade eden (2751) numaralı hadis-i şerif arasında bir çelişki bulunduğu zan-nedilmemelidir. Çünkü müslüman tebeadan bir kimsenin, bütün müslüman-larca muteber sayılan emanı, o müslümanın bir köy, şehir veya kale halkı gibi kafirlerden bir gruba vermiş olduğu emandır. Fakat kafirlerin tümüyle ve bazı nesilleriyle ilgili büyük çapta eman verme hakkı ise sadece devlet rei­sine aittir.[431]

 

2758. ...Ebû Rafı dedi ki: Kureys (halkı) beni Rasûlullah (s.a)'e (elçi olarak) gönderdi. Rasûlullah (s.a)'i görünce kalbime İslam (a girme arzusu) düştü. Bunun üzerine "Ey Allah'ın Rasûlü, Allah'a yemin ol­sun ki ben Kureyşlilere asla bir daha dönmeyeceğim" dedim. Rasû­lullah (s.a) "Ben ahdimi bozmam ve (bana gelen) elçilere baskı yap­mam. Fakat sen (Kureyşe) geri dön. Eğer şu anda kalbine gelen (İs­lam'a girme arzusu orada yine) kalbine gelecek olursa (o zaman bura­ya) dön gel" buyurdu. Bunun üzerine (gerisin geriye Mekke'ye) git­tim. Sonra Peygamber (s.a.)'e (tekrar) geldim ve müslüman oldum. (Bu hadisin ravilerinden) Bekir dedi ki: (Hasen b. Ali) bana Ebû Rafi nin   (islam'a girmeden önce) kipti olduğunu bildirdi.

Ebu Davud der ki: Bu (hüküm, Hz. Peygamberin yaşadığı) za­manda (geçerli) idi. Bu gün (için bu hüküm) uygun değildir.[432]

 
Açıklama

 

Devlet başkanına elçi olarak geldiği halde İslam ülkesinde müslümanlığı kabul eden bir kimsenin, İslam ülkesine sığınma isteğinin kabul edilmeyip onun gerisin geriye kendi ülkesine gönderil­mesi, sadece Hz. Peygamber zamanına ait bir uygulamadır. Hatta böyle bir uygulama sadece Hz. Peygambere ait özel bir uygulamadır.

Fakat günümüzde böyle bir uygulama geçerli ve doğru olamaz. Çünkü Hz. Peygamber, karşısında bulunan kimselerin durumunu Allah'ın bildir-mesiyle biliyordu. Nitekim sığınma hakkı isteyen Ebû Rafi'nin Kureyş'e döndükten sonra, İslam'a girme arzusuyla tekrar Medine'ye geleceğinden ke­sinlikle emindi. Bu nedenle onun sığınma hakkını reddederek Kureyş'e dön­mesini, isterse tekrar kendisine geri dönmesini tavsiye etti. Gerçekten de Hz. Ebû Rafi, Mekke'ye gittikten sonra bir süre sonra Medine'ye gelerek müslü­man oldu.

Eğer Hz. Peygamber, Hz. Ebû Rafi'nin sığınma isteğini kabul edip onu Mekke'ye göndermeseydi, bu uygulama düşmanların "Muhammed, elçilere baskı yapıyor, insan haklarını çiğniyor, inanç hürriyetine saygı duymuyor milletlerarası siyasi teamüllere uymuyor" şeklinde aleyhte propaganda yap­malarına sebep olur ve bu yüzden de İslamın geniş kitlelere yayılmasına bü­yük bir engel teşkil ederdi. Bu yüzden Hz. Fahr-i alem, bir elçi olarak huzu­runa gelen, Hz. Ebû Rafi'nin sığınma isteğini reddetmiştir. Musannif Ebu Davud'da bu görüştedir.

İbn Teymiyye Müntekâ'l-Ahbar   isimli eserinde, Hz. Ebû Rafi'nin bu sığınma talebinin Hudeybiye musalahasının yürürlükte olduğu zamana rast­ladığı için kabul edilmediğini iddia etmişse de bu doğru değildir. Çünkü Hz. Ebû Rafi, Bedir, savaşından önce müslüman olmuş Uhud savaşıyla ondan sonraki savaşların tümüne katılmıştır.[433]

 [430] Buhari, cihad 109, Müslim, imare 43; Nesâî, beyat 30.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 10/385.

[431] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 10/386.

[432] Ahmed b. Hanbel, VI, 8.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 10/386-387.

[433] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 10/387-388.