- Cenaze Namazı Kılmanın Fazileti

Adsense kodları


Cenaze Namazı Kılmanın Fazileti

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
saniyenur
Tue 13 December 2011, 07:10 pm GMT +0200
17- Cenaze Namazı Kılmanın Ve Cenaze Arkasından Yürümenin Fazileti


861- Ebu Hureyre (r.a)'tan rivayet edildiğine göre, Resulullah (s.a.v.) şöyle bu­yurmaktadır:

“Kim, namazı kıhnıncaya kadar bir cenazenin yanında bulunursa, onun için bir kırat mükafat vardır. Kim de, cenaze, mezara konuluncaya kadar cenazenin başında beklerse, onun için iki kırat mükafat vardır”. Resulullah'a:

“iki kırat nedir?” diye soruldu. O da:

“iki kırat, iki büyük dağ gibidir” buyurdu. [1209]

862- Nâfi'den rivayet edilmiştir: “Abdullah İbn Ömer'e:

Ebu Hureyre:

“Ben Resulullah (s.a.v.)'i “Kim bir cenazenin arkasından yürürse ona bir kırat mükafat vardır” buyururken işittim” diyor” denildi. Bunun üzerine Abdullah İbn Ömer:

“Ebu Hureyre'de bize hadis rivayet etmede çok oluyor” deyip Âİşe'ye biri­ni göndererek bu meseleyi sordurdu. Aişe, bu konuda Ebu Hureyre'yi doğruladı. Bunun üzerine Abdullah İbn Ömer:

“Doğrusu biz cenazenin arkasından yürümemekle pek çok kıratlık ih­sanları almada kusur ettik” dedi.[1210]

Açıklama:

Bir müslümanın cenazesi, Allah katında çok muhteremdir. Vefat ettiği andan itibaren defnedilinceye kadar, cenazeye gerekli hizmetlerde bulunmak çok faziletlidir. Yüce Allah'ın, cenazeye hizmet edenlere bol sevap vaat etmesi, asında cenazeye olan fadlu ihsanının büyüklüğünü göste­rir.

Kırat:

Kelime olarak “Denk”in yansıdır. Burada “Nasip” anlamında kullanılmıştır. Ölçü olarak kullanılan “Kıraf”ın, az ve küçük değil, Allah katında daha büyük bir mükafat olduğunu ifade et­mek için “iki büyük dağ gibi” ve başka bir rivayette ise “Uhud dağı gibi” ifadeler kullanılmıştır. Dolayısıyla burada verilecek mükafatın büyüklüğü anlatılmak istenilmektedir.


[1209] Buhârî, İman 35, Cenâiz 57, 58, 59; Ebu Dâvud, Cenâiz 40-41, 3168, 3169; Tirmizî, Cenâiz 49, 1040; Nesâî, Cenâiz 79; İbn Mâce, Cenâiz 34, 1539; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2/401.

[1210] Buhârî, Cenâiz 51, 58.