ehlidunya
Thu 1 July 2010, 04:10 am GMT +0200
Çayımız ve lokumumuz
Hanım öğretmenimiz çay sohbetlerinin nasıl bir sıcaklığa vesile olduğunu şöyle ifade ediyor:
Öğrencilerimizin hepsini yılda en az bir defa evlerinde ziyaret eder, aileleriyle yakından tanışırız. Bir akşamüstü de Mia'lara sıra gelmişti. Mia, milliyetçi Makedon bir öğrencimizdi. O kadar ki idareye, Makedon ve Arnavutların günün farklı zaman dilimlerinde okula gelmelerini teklif etmişti. Ama zamanla okulun sıcak ve samimi ortamı onun bu soğuk düşüncelerini eritmişti. İstanbul gezisinde tamamen bir Türk ve Türkiye hayranı olmuştu. Evi için Türklere ait satın almadık şey bırakmamıştı neredeyse. Renkli ve süslü çay bardakları, nargile, semaver vs...
Evine gittik, annesi heyecanla bizi bekliyordu. Masayı çeşit çeşit yiyeceklerle doldurmuştu ve "Gönlünüz rahat olsun, sizin yememeniz gereken hiçbir şey koymadık." demişti. Sıra içecek ikramına gelmişti "Siz herhalde Türk çayı içersiniz." dedi. "Mia'dan duyduğum kadarıyla okulda hep çay içermişsiniz. Marketlerde Türk çayı aradım ama hiçbir yerde bulamadım. Sonradan, aslında Makedonya'da o çayın Rus çayı olarak geçtiğini öğrendim." diye devam etti ve bizden kendisinin o çayı hazırlamasını bilmediği için hem göstermek hem beraber içmek için benim hazırlamamı rica etti.
Çaydanlık istedim, nasıl bir şey olduğunu sordu, çaydanlığı yoktu zaten. O çayı bizim için ne pahasına olursa olsun hazırlatmayı koymuştu kafasına. Ben çayın hazırlanma tekniğini anlattım. Sonra da iki farklı cezvede çayın bir altını bir de üst kısmını hazırladık. Mia'nın Türkiye'den aldığı o süslü bardaklara süzgeçten geçirerek çayları boşalttık. Sıcak çay sadece içimizi değil aramızdaki ilişkiyi, muhabbeti, ortamı iyice ısıttı.
Emre Bey, yapılan güzel bir jestin ne kadar önemli olduğunu bir hatırasını anlatarak ifade ediyor:
Makedonya Devlet Üniversitesi, yüksek lisansa öğrenci alımı için bir duyuru yapmış. Bu duyuru üniversitede öğretim üyesi olan bir arkadaşla elime ulaştı. "Kiril ve Metodi" Üniversitesi, eski Yugoslavya'nın köklü ve kaliteli bir üniversitesi olduğu için, ayrıca Türkiye ile denkliği olduğu için başvuru yaptım.
Benim için normal olan bu durum enstitü yöneticilerince garipsenmişti. Çünkü Türkiye, akreditisi yüksek üniversitelere sahipti. Ve bir yabancı hele bir Türk niye Makedonya'da mastır yapmak istesin diye düşünceler hâsıl oldu. Bunu, bana sorulan sorulardan anlıyordum. Bunun üzerine Fakülte Yüksek Öğrenci Kurulu öğrenci alımıyla alakalı mevzuları görüşmek üzere bir araya geldi. Gündem maddelerinden biri de benim üniversitede okuyup okuyamayacağım imiş.
Toplantı günü salonun önüne gittim. Ve kapıdaki görevli aracılığı ile bir kutu lokum gönderdim. Yeni yıl öncesi olduğu için de üstüne Makedonca "Türk lokumu gibi tatlı bir yıl" yazdırdım bir arkadaşıma. Toplantı bitti. 85 yıllık fakültenin Makedonya Cumhuriyeti zamanındaki ilk yabancı mastır öğrencisi olarak mastır programına dahil edildim.
Zorlukla geçen bir yılın ardından bir vesileyle fakülte dekanı ile görüşmek üzere odasına gittim. İçeride misafirleri olduğu için bekleme salonunda bekledim. Bekleme salonundayken dekanın sekreteri sordu: "Sen geçen yıl lokum getiren öğrenci değil misin?" Çok şaşırmıştım. Çünkü aradan bir yıl geçmişti ve yaşlı kadının hatırlaması beni hayrete düşürdü. "Evet" dedim. Sekreter hanım da, "Enstitü heyeti, bu davranışından çok etkilendi." dedi.
Hanım öğretmenimiz çay sohbetlerinin nasıl bir sıcaklığa vesile olduğunu şöyle ifade ediyor:
Öğrencilerimizin hepsini yılda en az bir defa evlerinde ziyaret eder, aileleriyle yakından tanışırız. Bir akşamüstü de Mia'lara sıra gelmişti. Mia, milliyetçi Makedon bir öğrencimizdi. O kadar ki idareye, Makedon ve Arnavutların günün farklı zaman dilimlerinde okula gelmelerini teklif etmişti. Ama zamanla okulun sıcak ve samimi ortamı onun bu soğuk düşüncelerini eritmişti. İstanbul gezisinde tamamen bir Türk ve Türkiye hayranı olmuştu. Evi için Türklere ait satın almadık şey bırakmamıştı neredeyse. Renkli ve süslü çay bardakları, nargile, semaver vs...
Evine gittik, annesi heyecanla bizi bekliyordu. Masayı çeşit çeşit yiyeceklerle doldurmuştu ve "Gönlünüz rahat olsun, sizin yememeniz gereken hiçbir şey koymadık." demişti. Sıra içecek ikramına gelmişti "Siz herhalde Türk çayı içersiniz." dedi. "Mia'dan duyduğum kadarıyla okulda hep çay içermişsiniz. Marketlerde Türk çayı aradım ama hiçbir yerde bulamadım. Sonradan, aslında Makedonya'da o çayın Rus çayı olarak geçtiğini öğrendim." diye devam etti ve bizden kendisinin o çayı hazırlamasını bilmediği için hem göstermek hem beraber içmek için benim hazırlamamı rica etti.
Çaydanlık istedim, nasıl bir şey olduğunu sordu, çaydanlığı yoktu zaten. O çayı bizim için ne pahasına olursa olsun hazırlatmayı koymuştu kafasına. Ben çayın hazırlanma tekniğini anlattım. Sonra da iki farklı cezvede çayın bir altını bir de üst kısmını hazırladık. Mia'nın Türkiye'den aldığı o süslü bardaklara süzgeçten geçirerek çayları boşalttık. Sıcak çay sadece içimizi değil aramızdaki ilişkiyi, muhabbeti, ortamı iyice ısıttı.
Emre Bey, yapılan güzel bir jestin ne kadar önemli olduğunu bir hatırasını anlatarak ifade ediyor:
Makedonya Devlet Üniversitesi, yüksek lisansa öğrenci alımı için bir duyuru yapmış. Bu duyuru üniversitede öğretim üyesi olan bir arkadaşla elime ulaştı. "Kiril ve Metodi" Üniversitesi, eski Yugoslavya'nın köklü ve kaliteli bir üniversitesi olduğu için, ayrıca Türkiye ile denkliği olduğu için başvuru yaptım.
Benim için normal olan bu durum enstitü yöneticilerince garipsenmişti. Çünkü Türkiye, akreditisi yüksek üniversitelere sahipti. Ve bir yabancı hele bir Türk niye Makedonya'da mastır yapmak istesin diye düşünceler hâsıl oldu. Bunu, bana sorulan sorulardan anlıyordum. Bunun üzerine Fakülte Yüksek Öğrenci Kurulu öğrenci alımıyla alakalı mevzuları görüşmek üzere bir araya geldi. Gündem maddelerinden biri de benim üniversitede okuyup okuyamayacağım imiş.
Toplantı günü salonun önüne gittim. Ve kapıdaki görevli aracılığı ile bir kutu lokum gönderdim. Yeni yıl öncesi olduğu için de üstüne Makedonca "Türk lokumu gibi tatlı bir yıl" yazdırdım bir arkadaşıma. Toplantı bitti. 85 yıllık fakültenin Makedonya Cumhuriyeti zamanındaki ilk yabancı mastır öğrencisi olarak mastır programına dahil edildim.
Zorlukla geçen bir yılın ardından bir vesileyle fakülte dekanı ile görüşmek üzere odasına gittim. İçeride misafirleri olduğu için bekleme salonunda bekledim. Bekleme salonundayken dekanın sekreteri sordu: "Sen geçen yıl lokum getiren öğrenci değil misin?" Çok şaşırmıştım. Çünkü aradan bir yıl geçmişti ve yaşlı kadının hatırlaması beni hayrete düşürdü. "Evet" dedim. Sekreter hanım da, "Enstitü heyeti, bu davranışından çok etkilendi." dedi.