- Bütün canlı türlerinin korunması esastır

Adsense kodları


Bütün canlı türlerinin korunması esastır

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Tue 8 February 2011, 03:43 pm GMT +0200
 

Bütün Canlı Türlerinin Korunması Esastır:


Bil ki: İnsan bireyleri, yapısının sağlam ve insan türüne ait hususiyetlere tam olarak sahip olması halinde, belli bir suret üze­re bulunur: Ayakları üzerinde başı yukarı gelecek şekilde düz du­rur, teni kılsız açık olur... vb, Bu, insan türünün hükmü, gereği ve bireyler üzerindeki tezahürü olmaktadır. Her şeyi yerli yerinde yaratan ve dengeleri kuran Yüce Allah’ın arzusu, yeryüzünde mev­cut her türün korunması ve onların özelliklerini icra edebilmesi doğrultusunda tecelli etmektedir. Bunun içindir ki, bir ara köpek­lerin öldürülmesini emreden Rasûlullah (s.a.), sonra bunu yasak­lamış ve:

“Onlar da ayrı bir âlemdir.” [536] Buyurmuşlardır. Bu şu demek­tir: Her türün varlığının Allah katında bir gerekçesi vardır. Dolayısıyla onların yeryüzünden silinmeye çalışılması Alah’ın hoşnut olacağı bir şey değildir. Bu esas, bireylerde türe ait hükümlerin or­taya çıkmasının gerekliliği sonucuna götürür. Dolayısıyla bu esasa ters düşecek davranışlar göstermek, onu ortadan kaldırıcı gayret­ler içerisine girmek çirkin olacak ve küllî maslahata ters düşecek­tir. Beden üzerinde yapılan ve insan türünün genel özellikleriyle bağdaşmayan bazı tasarrufların yasaklanması bu kaide üzerine bina edilecektir; kısırlaştırma, dişlerin eyelenerek seyreltilmesi, yüzdeki tüylerin yolunması böyledir. Sürme, saçların bakımı ve taranması ise, insan türünden beklenilen amacın gerçekleşmesi için yardımcı mahiyette olan, maksatla parelellik arzeden davra­nışlardır.

 

Allah Teâlâ, İnsanların İşlerini Yoluna Koymak Üzere Onlara Takip Edecekleri Şeriatlar Koymuştur:
 

Allah Teâlâ, insanların hallerini düzeltmek, işlerini yoluna koymak üzere şeriatlar koymuştur. Melekût âleminde onun orta­ya çıkmasını gerektirecek bir neden bulunagelmiştir. İşte bu du­rum, şeriatların da aynen, yeryüzünde korunmaları istenilen tür­lerin durumunda olmasını gerektirmiştir. Bu yüzden şeriatlar hakkında ihmal göstermek Mele-i a’lâ katında gazabı gerektirici, onların gereklerine ve himmetlerinin odak noktasına ters düşen bir davranış biçimi olmaktadır. Aynı şekilde Arap-Acem, uzak ya­kın bütün insanların üzerinde görüş birliği ettiği ihtiyaçlar ve bunların karşılanması için takip edilen yollar hakkında da durum aynıdır. Çünkü bunlar, tabiî bir yol halini almış; fıtratın bir parça­sı gibi telakki edilir olmuştur.

Allah Teâlâ, yeminleri ve ispat delillerini (beyyine), bir ko­nunun iç yüzünü aydınlatmak için meşru kılmıştır. Bu, yalancı şa­hitliğin ve yalan yere yapılan yeminlerin Allah ve melekler katın­da gazaba sebep bir davranış biçimi sayılmasını gerektirmiştir.



[536] Ebû Dâvûd, Edâhî, 22; Tirmizî, Sayd, 16; İbn Mâce, Sayd, 2; Ahmed, 5/54.