- Biz habil nesliyiz

Adsense kodları


Biz habil nesliyiz

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Thu 17 June 2010, 12:57 pm GMT +0200
Biz habil nesliyiz

Biz, önce Habil nesliyiz: "Kurbanın eti ve kanı Allah'a ulaşmaz; Allah'a ancak kalblerdeki takva ulaşır; eti ile ailelerimiz, dostlar ve yoksullar sevindirilir" inancıyla Allah'a yaklaşma adına malının en güzelini veren ve nefsine, menfaatine, bencilliğine mağlûp kıskanç kardeşi Kabil'in kendisini öldürme hamlesi karşısında, "Sen beni öldürmek için elini uzatsan da ben, seni öldürmek için elimi uzatacak değilim!" diyen ve dünyasını âhireti adına kullanan Habil'in nesli Biz, Habil'den sonraki halka olarak, "Babacığım, sana emredileni yerine getir! Beni hiç şüphesiz sabredenlerden bulacaksın!" diyerek boynunu bıçağa uzatmakta, Allah'a ulaşanın kalbdeki takva olduğu inancıyla insanlığa hizmet için kurban olmakta asla tereddüt etmeyen İsmail nesliyiz Evet, babamız İsmail'in "halîm oğul" olmasına karşılık, amcamız ve "alîm oğul" Hz İshak'tan gelen diğer kutlular nesli, "melik Peygamber" olma yolunu seçti ve bu yolda Hz Süleyman, aynı anda nasıl hem "mülk-ü azîm" sahibi hem de "Ne güzel kul!" övgüsünü hak edecek bir kul olunabileceğini gösterdi Ama İsmail neslinin en muhteşem halkası, İshak neslinin de nihaî vârisi olan o Zât (sas), "melik Peygamber" olma yerine "kul Peygamber" olmayı tercih buyurdu ve gerçek melikliğin zirvede gerçek kulluk olduğunu gösterdi Bu bakımdan biz, kullukla kul olma yolunu seçen, mülkü de kullukta arayan İsmail nesliyiz Bizim yolumuz, takva temelinde insanlığa hizmette kurban olma yoludur; dolayısıyla çile yoludur, mihnet yoludur Derdin dermanını yine dertte bulma, kahrı lûtfu bir bilme, hattâ çileyi, mihneti, kahrı "partal elbiseler içindeki bir huri-melek" gibi koynumuza alma yoludurDolayısıyla bizim için "her yer Kerbelâ, her gün Aşura"dır

Aşura, (bazı İsrailiyat kaynaklı rivayetlere dayanarak) dertlerden kurtulma günü değildir Evet, Aşura, dertlerden kurtulma adına bayram yapma günü olmadığı gibi, "tevellî" adına sunî dövünmelerle müsamerevarî dövülme ve "teberrî" adına sevgiyi seb ve lânette bulma günü de değildir Yanı başında çağlayarak akan "fırat"lara rağmen şirkin, zulmün, haksızlığın çölleştirdiği her yer nasıl Kerbelâ ise Aşura da, kalbdeki takva ile, bir yanını "lâ"nın, diğeri yanını "illâ"nın teşkil ettiği Tevhid adına, adalet-i mutlaka adına, hak-hukuk adına, ıslah ve tamir adına gerekirse zulüm ateşlerinin içine neticeyi düşünmeden, girilmesi gerektiği için İbrahimvari girme; sayıya, malzemeye bakmadan, sebep-sonuç münasebetleri hesabına girmeden Hüseyinvari kadın-erkek, çocuk-genç-yaşlı kızgın çöllere düşme ve ırmak çağlayanı kenarında bir damla suya karşı mecburî oruç tutabilme günüdür; bayram olacaksa, bayramı böyle bilme günüdür Aşura, Yusufvari ilim, hikmet ve iffetle donanıp, bulunduğu yerde her fettan karşısında bile kimseye ihanet düşünmeme güvenilirliği; her fâniyi baştan çıkaracak dünyevî teklifler karşısında, HzMuhammedvari "Bir elime güneşi, bir elime Ay'ı verseler, zerrece yolumdan dönmem" kararlılığı, sarsılmazlığı ve değişmezliği ile Hz İbrahim gibi ateşe girip, şirk ve zulüm yangınını çiçek bahçesine çevirme veya içten değişme ve doğru yolu içten saptırma teşebbüsleri karşısında Hz Hüseyin gibi bile bile şehadete gitme günüdürKurban olmayı baştan seçmiş Hz İsmail nesli için, yılda sadece bir gün değil, her gün Aşura'dır

Kul Peygamber olmayı tercih etmiş olan O Zât'ın yolunda Din'e ve insanlığa hizmetin gerçek yolunu Ehl-i Beyt ve o Beyt'in en yüce temsilcilerinden Hz Hüseyin açtı HzBediüzzaman'ın müthiş değerlendirmesiyle, eğer Emevî iktidarının Yezit gibi, Velid gibi pek kötü temsilcileri, karşılarında Ehl-i Beyt'i bulmasalardı ve o Beyt'i rehber edinmiş bulunan Sünnet ehli cemaat, Hz Hüseyin'in şehadetiyle birlikte asırlarca Kur'an'ın elmas düsturlarıyla hizmet etme yolunu seçmeseydi, İslâm, Hz Musa ile temsil ve tebliğinin ardından Hz Süleyman'dan sonra ve nihayet Hz İsa'dan sonra daha birinci-ikinci nesiller döneminde başlayan tahrife, tağyire uğrar ve bugün elimizde Din adına içinde bir-iki doğrunun eriyip gittiği yanlışlar manzumesi kalırdı

Ali ünal