- Arakan’daki felâket

Adsense kodları


Arakan’daki felâket

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
ehlidunya
Wed 15 August 2012, 08:14 pm GMT +0200


Faruk ÇAKIR

Arakan’daki felâket


Uluslar arası ‘ifsat şebekeleri’ sanki her yıl bir İslâm beldesini hedef alıp, orada çeşitli zulümler yapıyor ve İslâm dünyasının Ramazan ve sonrasında idrak edilen bayram sevincine gölge düşürüyor. Geçen yıl Somali’deki açlık gündemdeydi, bu yıl da Arakan’daki zulüm ve katliâm...

Tabii ki gerek Somali ve gerekse Arakan gibi yerlerde yaşananların bütün kabahatini “ifsat şebekeleri”ne yıkıp kendimizi temize çıkaramayız. Elbette büyük kabahat onlarındır, ama genelde İslâm dünyası ve özelde hepimizin bu noktada sorumluluğu vardır. İslâm dünyası bir ve beraber olsa Somali’de aç ve açıkta kalan olur muydu? Aynı şekilde Müslüman zenginler, değil zekâtlarını; “zekâtlarının zekâtlarını” hak sahiplerine, yani fakirlere ulaştırmış olsa Arakan bugünkü durumda olur muydu?
Afrika ve Somali denince insanlarımızın aklına belli belirsiz bilgiler geliyor, ama Arakan denildiğinde çoğu kişi “Eskiden yok idi, iş bu rivayet yeni çıktı” anlamında bakıyor ve “Arakan nedir, neresidir? Bizimle ne ilgisi var?” anlamında sorular soruyor. İşte asıl mesele bu noktada düğümleniyor. Arakan diye bir yerin varlığından, orada Müslüman kardeşlerimizin yaşadığından ekseriyetin haberi yok! Peki bunun sorumluluğu, suçu ve kabahati kimde? Bu güne kadar Arakan’da yaşananları bilen ve bu bilgileri paylaşmayanlarda...
Başta ülkemizde ve bütün dünyadaki mağdurlara ve muhtaçlara yardım niyetiyle kurulan çok sayıda dernek ve vakıflarımız var. Onlar sayesinde dünyanın neresinde olursa olsun muhtaç ve mağdurlardan haberimiz oluyor. Ülkemizdeki yardımseverlerden topladıkları ‘emanet’leri muhtaçlara ulaştıran kuruluşlardan biri de Deniz Feneri. Bir iftar vesilesiyle Deniz Feneri yöneticilerinden Arakan’da yaşananları dinleme imkânı bulduk.
Dernek Genel Merkezinde düzenlenen iftar yemeğinde konuşan Deniz Feneri Derneği Genel Başkanı Avukat Mehmet Cengiz, “Arakan’da Müslüman neslin yok edilmesi için planlı çalışmalar yürütülmüştür” diyor. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile birlikte Myanmar’a giden Cengiz, Arakan’la ilgili notlarını anlatırken, “Arakan’dan döndük, ama aklımız, gönlümüz orada kaldı. Çok büyük bir fakirlik ve ilave olarak katliâm var. Dikkatli adımlar atılarak, halka, zarar görmeden el uzatılması lâzım” şeklinde konuştu.
Arakan, eski adıyla Burma diye bilinen, yıllardan beri askeri yönetimle idare edilen Myanmar’daki eyaletlerden biri. Bir kaç yıl önce başka bir yardım derneğiyle birlikte biz de Myanmar’a gitmiş, ancak Arakan bölgesine gidememiştik. Myanmar’ın (Tayland ve Bangladeş’le sınır) başka pek çok bölgesinde de Müslümanlar ciddî mağduriyet içerisinde. Ama hiç değilse Arakan dışındaki yerlerde yaşayanlar katledilmiyor. Arakan’daki Müslümanlar hem açlık ve sefaletle boğuşuyor, hem de can güvenliği yok. Onlar bu durumdayken biz nasıl ‘bayram’ yapabiliriz?
Elbette ders sadece para temin etmek değil, ama diplomatik ve siyasî yardım kolay olmasa da maddî yardımları ertelememek ve geciktirmemek icap eder. Sanatçı İpek Tuzcuoğlu da, pahalı iftar yemeği verenlere sitem edip şöyle seslenmiş: “Uçuk rakamlara iftar düzenleyen insanlar inşaallah zekâtını ödeyip yardımını yapıyordur. O para karşılığında insanları doyurmak gerekir. Bencil insanlar yardıma gelince yok oluyorlar.” (Bugün g., 14 Ağustos 2012)
Gerçekten de Arakan başta olmak üzere dünyanın pek çok bölgesinde ‘insan’lar açlık ve sefalet çekerken, ‘israf sofraları’nda diz boyu israfa imza atmak çok fena. Hemen her iftar sofrasında (bilhassa otel türü yerlerdeki toplu iftarlarda) aşırı israf var ve bu bizi felâkete sürükleyebilir.
İsrafı kısıp, insaf ile imkânlarımız ölçüsünde yardımları muhtaçlara ulaştırmak için Ramazan ayı güzel bir fırsat. Uğurlamaya hazırlandığımız bu günleri en iyi şekilde değerlendirelim ve elimizi insaf ile cebimize atalım. Yakın komşumuzdan başlayarak Arakan’daki muhtaçları da düşünelim ve borcumuz olan zekâtları sahiplerine verelim.
Ki, hem fakirlik hem de zulümler sona ersin...