- Alperenlerin iki sınavı

Adsense kodları


Alperenlerin iki sınavı

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
ehlidunya
Sat 5 May 2012, 04:09 pm GMT +0200
   

Abdülhamit Bilici
   
Alperenlerin iki sınavı


Avrupa'nın göbeğinde 20 yıl önce 250 bin insanın şehit düştüğü Bosna trajedisi, Müslüman Boşnakların kimliklerinin farkına varmasında tarihî rol oynadı.

1990'larda acıyı yaşamış birçok Boşnak Müslüman'ın yorumu, Sırp milliyetçilerin en büyük ahmaklığı, Boşnakların kökünü kurutmayı amaçlayan bu savaşı başlatması. Soğuk Savaş'ın hemen ardından başlayan bu dram, sadece Boşnakların uyanışını sağlamadı. Bizim de kimlik ve tarih bilincimizi etkiledi. Avrupa'nın gözü önünde yaşanan katliam, zihnimizde Batılılaşma siyasetinin bir parçası olarak hep güzel ve olumlu resmedilen Batı imajını sarstı. Ayrıca Sırp milliyetçiler, aynı dili konuştukları Boşnakları ortadan kaldırmaya çalışırken 700 yıl önce kaybettikleri savaşların intikamını aldıklarına inanıyordu. Balkanlar'da Türk ve Müslüman kavramları aynı anlama geldiği için Sırplar, Boşnakları katlederken Türkleri öldürdüğünü düşünüyordu.

Bosna Hersek'teki Sırpların yanı başında sığınacakları Sırbistan vardı. Hırvatların ise Hırvatistan'ı. Türk diye katledilen Boşnakların ise sadece Türkiye'si. Bu sayede Bosna'nın, İstanbul'dan sadece 10 yıl sonra Osmanlı topraklarına katıldığını hatırlayacaktık. Saraybosna'da Başçarşı'yı veya Travik'i gören biri, buraların Bursa veya Amasya'dan farkı olmadığını anlayacaktı. Bir bakıma Boşnakların başına gelen katliamdan biz sorumluyduk. Çünkü onlara İslam'ı götüren, Anadolu'yu da yurt yapan Alperenlerdi.

Mostar yakınlarında Buna nehrinin çıktığı sarp bir kayanın hemen dibine kondurulan ve Bosna'nın fethinden yıllar önce buraya gelen dervişlerin kurduğu Blagay (Muhasebe) Tekkesi'ne giderken rehberimizin anlattığı şu hadise, tarihimiz ve kendi kimliğimizle yüzleşme adına çok şeyi özetliyordu. Topraklarına gelen her yabancı gibi Bosna'ya gelen ilk Alperenlerin nasıl insan olduklarını yöredekiler meraklı bakışlarla süzmeye başlamış. Kafalarda birçok soru: Bunlar kim, emelleri ne, nasıl insanlar, eşkıya mılar, haydut mu? İnsanların bu merakını gidermek için bir papaz, Alperenleri test etmeye karar veriyor. Önce, kendi kızını arkadaşlarıyla birlikte, Alperenlerin gidip geldiği vakitlerde çeşme başına gönderiyor. Amaç, namusa bakışlarını ölçmek. Ama nafile. Kızlara en küçük bir hakaret veya sarkıntılık yok. Kadın testinden geçen erlere ikinci test parayla. Alperenlerin geçtiği güzergaha bir küp altın bırakıp ne yapacaklarını gözlemeye başlıyor papaz. Altını bulan dervişler, ortadan kaybolacaklarına başlıyorlar sahibini aramaya. Altınlar sahibine teslim edilince papaz, tarihin doğruladığı şu öngörüyü ifade ediyor: "Bu insanlar bir daha buradan gitmez."

3 aylık bebekten 86 yaşındaki ihtiyara 116 kişinin 16 Nisan 1993'te diri diri yakıldığı Ahmici köyünün camisinde bugün kız ve erkek talebelerin Kur'an öğreniyor olması, her şeye rağmen bu insanların bu topraklardan sökülüp atılamayacağının göstergesi değil mi?

Dünyanın gözleri önünde 3 yıl ateş altında tutulan Saraybosna'daki ev ve işyerlerinin duvarlarında ibret olsun diye hâlâ korunan top ve mermi izlerine bakarken bu sözün gerçekliğini bir daha hatırlıyor. Bosna'yı aralarında paylaşmaya karar veren Sırp ve Hırvatların ortak ateşi altında kalmasına rağmen ordusuz bir halkın, 600 bin nüfuslu bir şehrin her türlü ihtiyacını İgman Dağı eteğindeki 1 metre eninde ve 1.60 cm yüksekliğindeki tünelden geçirerek sergilediği direniş de bu sözün doğruluğunu hatırlatıyor. 700 yıl önce temeli atılan bu ruhun izdüşümünü; bu tünelden gidip gelirken kullandığı raylı sandalyesinde oturur gibi hayalimde canlandırdığım zambaklar ülkesinin bilge lideri Aliya'da; direnişin en stratejik noktası olan bu tünelin evinin bir odasından kazılmasına izin veren Şehide Hanım'da ya da daha savaş sürerken bugün üniversiteye, koleje dönmüş okulların temelini atan modern Alperenler'de görmek hiç zor değil.

Hırvatların haçlı kafasıyla yıktığı eşsiz güzellikteki Mostar Köprüsü'nden Travnik Kalesi'ne; Gazi Hüsrev Camii'nden İgman Dağı'ndan doğan Bosna Nehri'nin kaynağına; zümrüt yeşili dağlarından insanın yüreğini acıtan şehitliklerine ancak yaşanarak anlaşılabilecek Bosna, galiba bu ruhu arayan Anadolu insanı ile dolup taşıyor. Sadece misafiri olduğumuz Fidan Tur'un geçen hafta 25 kafilesi vardı. Karmakarışık 14 yönetim tarafından idare edilen; kırılgan ateşkesle varlığını sürdüren ve savaşa yol açan tablonun pek değişmediği (Sırplar, Sırbistan'a; Hırvatlar Hırvatistan'a katılma peşinde) bir ortamda bu ziyaretler Boşnaklar için de moral kaynağı. Henüz Bosna'yı görmeyenler gecikmesin; iftihar kaynağımız THY de bilet fiyatlarını gözden geçirerek ve Bosna Havayolları ile sorunu çözerek yolu kolaylaştırsın.

zaman