ehlidunya
Mon 23 July 2012, 04:43 pm GMT +0200
Ali FERŞADOĞLU
Ailede okuma ortamı oluşturmak
Yalnız kendinizi düşündüğünüz bir hayat sürdürebilir misiniz? O takdirde bu hayatın ne anlamı, ne değeri vardır? Gerek hemcinslerimiz, gerekse diğer varlıklar için bir şeyler yapmak, üretmek ve kazandırmak insanı mutlu eden faktörlerin başında gelir. Bunun için de doğru bilgiye ve kültür birikimine ihtiyaç yok mu?
Bilgi ve kültürler karşılıklı etkileşim sonucunda teşekkül eder. Öncelikle eşler birbirini olumlu yönde etkilemelidir. Bu da ilim ile bilgi ile olur. İlim öğrenmenin sınırı yoktur. Okula gitmek, özel bir hocadan ders almak, konferans, seminer ve sohbet gibi kültür faaliyetlerine katılmak, evlerde kitap okumak ilim öğrenmenin çeşitli yollarından sadece birkaçı.
Günümüzde, okul bitince, ya da evlenince ilim hayatı bitmiş diye düşünülüyor. Oysa, esas okumak o zaman başlar. Unutmamalı ki, insan hayat boyu talebedir. Her an, her gün yepyeni değişiklikler, gelişmeler olmaktadır. Öyle ise bu bilgileri öğrenmek gerekir. Eğer marifet yolları disiplinli bir hâle getirilirse muhteşem sonuçlar alınabilir.
İşte aile hayatı, ilim ve bilgi veriminin en sağlıklı mekânlarından biridir. Bir araya gelen eşler, sevgiyi, saygıyı, güveni paylaştıkları gibi bilgiyi, ilmi de paylaşmalı.
Akşam saatleri, okuma faaliyetinin gerçekleştirileceği en güzel saatlerden olabilir. Evin reisi işinden gelmiş, dinlenmiştir. Evin hanımı ve çocuklar da kendi sorumluluklarını yerine getirmişlerdir. Bir araya gelip kitap eşliğinde sohbet etmek evlerimizi, mutlu ilim meclislerine çevirmez mi?
Bu arada, hem kendimiz, hem de çocuklarımıza hitap edecek eser seçimi önemlidir. Peygamberimizin (asm) hayatı, peygamberlerin, evliyaların, ilim fikir adamlarının hayatları, bilhassa okunması gereken eserlerin başında gelir. Bu arada tefekkürî eserler (Risale-i Nur olmazsa olmazımız olmalı), aile fertlerinin vazifeleri, sorumluluklarını nazara veren ilmihal, hikâye, tarihî kıssa ve öyküler de tercih edilmelidir.
Kurulan aile ilim meclisi sayesinde fertler arasındaki ilişkiler sağlamlaşacak, zedelenen ilişkiler yeniden hayat bulacaktır. Ortak payda ve düşünce etrafında yeniden şekillenen aile, bilginin yuvası kitaplar sayesinde güç bulacaktır.
Okuma faaliyetleri sadece anne babanın isteği ile sınırlı kalmamalı, çocuklarla, yani aile boyu okumalı. Bizzat bu faaliyete dâhil edilen çocuk sıkılmayacak, okunanları can kulağıyla dinleyecektir. Yeri geldiğinde sorduğu zekice bir soru, derin düşünce ve tefekküre zemin hazırlayacaktır. “Bir saat tefekkür, bir sene nafile ibadetten hayırlıdır” hadisini hep beraber hayata geçiren aile huzur ve güven dolu bir ortamda kendilerini emniyette hissedeceklerdir.
Böylece birbirleriyle sadece iş, okul, çocukların sorunları, faturalar hakkında konuşmak durumunda kalan karı-koca farklı konular çerçevesinde muhabbet ederek birbirlerini yeniden tanıyabileceklerdir. Alışagelmiş hayat şartları yeni bir boyut ve anlam kazanacak, sıkıcı ortamlar yerini meraklı ve ilgili mekânlara bırakacaktır.
Sonra şunu kesinlikle uygulayın: Önce kendiniz kitap okuyun. Okuma alışkanlığınız yoksa bile, kitabı açın, bakın ve kapatın. Zira, gözleriniz fotokopi makinesi gibi, sayfalardakileri zihninize, beyninize yerleştirecektir.
Hayat bahçemizin en nadide çiçekleri çocuklarımızdır; onları iman suyu ile sulayalım ki, solmasınlar… Bunun için imanî, tefekkürî eserler okumalıyız.
Çocuklarınıza, kitap okumalarını tavsiye edin. Bunu fiilen yapın. Ki, en etkili bir metot budur.
Hediyeleşmelerinizi kitaba çevirin. Alacağınız bir kilo pasta, baklava ağzımızı tatlandırıp bir iki dakika içinde bitiyor. Ama, kitap öyle mi? Ömür boyu bizi tatlandırır, zevklendirir.
Bir tavsiye daha: Parolanız: Dolu kâğıtları boşaltınız, boş kâğıtları doldurunuz. Yani, çok okuyun ve anladıklarınızı yazın. Ne yapacaklarınızı yazamamışsanız; bari ne yaptıklarınızı yazın! O zaman okuduğunuzu daha iyi anlayacak ve öğrendikleriniz kalıcı olacaktır.
Boş kafayı herkes taşıyabilir, önemli olan dolusunu taşıyabilmektir!