- Konuşma yeteneği insana verilmiş büyük bir nimettir

Adsense kodları


Konuşma yeteneği insana verilmiş büyük bir nimettir

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
ehlidunya
Mon 13 June 2011, 11:27 am GMT +0200
     Konuşma yeteneği insana verilmiş büyük bir nimettir

Hazret-i Peygamber, Allaha ve ahiret gününe inanan ya hayır söylesin ya da sussun" buyurmuştur.

Burada bizlere bir uyarı var. Yani, Efendimiz, gereksiz konuşmalardan, gıybet etmekten insanların kusurlarını aramaktan vazgeçip dilimizi doğru kullanmanız gerektiğini ifade ediyor. Konuşma yeteneği insana verilmiş büyük bir nimettir. İnsan bu sayede diğer insanlarla iletişim kurar ve meramını dile getirir, kendi türüyle paylaşım içinde olur. Bu bir ihtiyaçtır. Ancak her alanda olduğu gibi dilimizi de doğru kullanmayı öğrenmeli ya hayır konuşmalı ya da susmalıyız. Bu konuda küçük yaştan itibaren aileler çocuklarını nerede ne konuşacakları konusunda bilgilendirmelidirler.

Söz değerli bir hazinedir, sözü gereksiz yere israf etmemeli ve bu konuda iktisatlı olmalıyız. Her şeyin israfı olduğu gibi, konuşmanın da israfı vardır ve bu konuda Hazret-i Peygamber bizleri uyarmakta, sözü doğru yerde kullanmamızı tavsiye etmektedir.
Televizyon yanlış rol modelleri veriyor

Günümüz insanı vaktinin büyük bir kısmını televizyon başında geçiriyor. Kimileri ben sadece haberlere bakıyorum diyor kimileri benim dizilerim var diyor kimileri ses olsun da ne olursa olsun diyor ve televizyon bütün gün evin bir köşesinde açık duruyor. Bugün televizyon milyarlarca insan tarafından kolaylıkla izlenen bir iletişim aracı olmuştur. Akşama kadar televizyonu hiç kapatmadan seyreden kişiler, buradaki gerekli gereksiz bir çok programı ve dolayısıyla reklamları bir şekilde izlemek zorunda kalıyor.

Eskiden evlerimizde radyolarımız vardı. Annelerimiz bir taraftan işlerini yaparken diğer taraftan radyo dinler ve buradan bir şeyler öğrenirlerdi. Bugün ise, televizyon beş duyumuzu birden etki altına alıyor ve bizleri yönlendiriyor.

Televizyonun çocuklar üzerinde bıraktığı etkiler ise önüne geçilemez boyutlara ulaşmıştır. Burada izlediği kahramaları model alan çocuklar şiddet eğilimi taşıyabiliyorlar ya da dizilere özenen bir genç istediği her şeyin anında olmasını istiyor ve doyumsuz oluyor.

Çocuklarımız artık, tarihi dinamiklerimize ya da eski kahramanlara benzemek istemiyorlar. Benzemek istedikleri kişileri dizi kahramanlarından seçiyorlar ve kendilerini dizilerde izledikleri aktörün yerine koyarak buradaki hikayeyi kendi hayatlarıyla özdeşleştiriyorlar. Bilinçli ya da bilinçsiz olsun burada izlenen programlar insanlara çok farklı mesajlar vermektedir. Bu yönüyle televizyon birey ve toplumların hayatını dönüştürme işlevi gören ve aile üyelerini mesaj bombardımanı ile etki altına alan bir araca dönüşmüştür. Mesajlar homejen bir yapıya sahip olduğundan kişi burada seçim yapamıyor farkında olmadan teslim oluyor.
Söz en büyük servetimiz

İnsanlar sözü yaşam tarzlarına ve dünya görüşlerine göre çeşitli alanlarda kullanırlar:

Paylaşma ihtiyacı: İnsanlar, acılarını ve neşelerini paylaşma ihtiyacı hissederler. Bunun için kendilerine yakın gördükleri kimselere ulaşır ve onlarla sohbet ederler.

Dedikodu yapmak: Kendilerini değersiz ve yetersiz hisseden kimseler başkalarının kusurlarına odaklanır ve fırsat buldukça dedikodu yaparlar. Bu kimseler sözü yanlış yollarda kullanırlar ama farkında değildirler.

İlmi çalışmalar yapmak: Sorumluluk bilinciyle hareket eden kimseler, çevrelerindeki insanları bilgilendirmek için yola çıkarlar ve bu konuda sözün gücünden faydalanırlar.

Tebliğ yapmak: İnsanlara haram ve helalleri anlatmak ve hakka çağırmak her müslümanın görevidir. Söz burada hakikati ifade etmek için güçlü bir araç olarak kullanılır.

İhtiyaçları ifade etmek: Maddi ve manevi ihtiyaçlarımız vardır ve bu ihtiyaçlarımıza ulaşmak için sözü bir araç olarak kullanırız.

Bir okurumuz, hanımların çay sohbetlerinde çok fazla dedikodu yaptıklarını ve bu konuda kendilerini uyardığında da, biz gerçeği söylüyoruz diyerek karşı çıktıklarını yazmış. Ne yazık ki, çay toplantıları dedikodunun çok fazla yapıldığı ve insanların hatalarının deşifre edildiği bir ortama dönüşmüştür. Oysa bu toplantılarda daha faydalı işler yapılabilir. Hanımlarımız birlikte kitap okuyabilirler, ilmi çalışmalar yapabilirler ve ilgi alanlarına uygun bir işle meşgul olabilirler.
Dili doğru kullanmak

Arkada komşusuyla arasında geçen bir konuşmayı şöyle anlatmıştı: Bir kış günü apartmana yeni taşınan komşumuz bizi yemeğe davet etti. Gittik, kadıncağız taze fasülye, salata ve pilav pişirmiş. Bizi güleryüzle karşıladı ve sofra kurdu. Yemek yedik ve çocukların eğitiminden köyde yaşadığımız maceralara kadar her konudan konuştuk. O gün çok güzel bir gün geçirdik. Akşama doğru hepimiz evlerimize gittik. Yanımdaki komşum beş dakika sana uğrayayım dedi ve birlikte içeri girdik. Söze "aman o fasülyenin soğanları ne kadar büyük doğranmıştı, salçası hiç yoktu, ben bu kadar kötü bir yemek yemedim..." dedi. Gerçi komşu apartmanda da dedikodularıyla bilinirdi ama onun bu sözleri içime ok gibi işledi. Bak dedim, kadıncağız bir memur maaşıyla geçiniyor ona rağmen bu kış günü taze fasülye almış ve bizim için pişirmiş. Bizi düşünmüş ve yemeğe davet etmiş. Burada bizim onu eleştirmeye hiç hakkımız yok sadece ona Allah razı olsun diyebiliriz..." dedim... Arkadaşımın örneğinde de olduğu gibi bizler dedikodudan kaçınacağınız bununla da kalmayıp, dedikoduya mani olacağız. Dilini doğru kullanmayan ve dedikodu yapmaktan keyif alan biriyle karşılaştığımızda bunun doğru olmadığını söyleyip dedikoduya fırsat vermeyeceğiz...
Ya hayır konuş ya da sus

Konuşulan konular vaktimizi çalmanın dışında bir işe yaramıyorsa susmak en doğru davranış olacaktır. Faydalı olmayan ve insanların kusurlarını deşifre etmekten başka işe yaramayan konuşmalar kişinin dünyasına ve ahiretine zarar getirir. Bu nedenle büyüklerimiz "söz gümüş ise sükut altındır" demişler.


Milli Gazete