2.Ünite
Fıkıh Usûlünün Mahiyeti, Tarihî Gelişimi ve Fıkıh Usûlü Eserlerinin Yazılmasında Uygulanan Yöntemler:
Sözlükte, bir şeyin aslı; o şeyin temeli, doğduğu ya da kendisi üzerine bir şeyin dayandığı, bina edildiği şey demektir. Usûl/ kelimesi, asıl/ kelimesinin çoğuludur. Sözlük anlamlarıyla bağlantılı olarak, Fıkıh Usûlü ilminin kuralları, şer’î hükümlerin elde edilmesini sağladığı için, şer’î hükümlerin aslıdır. Delîl anlamına gelmektedir. Tercih edilen anlamına gelmektedir. Kur’ân, Kıyâs’a göre asıldır demek, Kur’ân, Kıyâs’a tercih edilir demektir. Devam etmekte olan şey demektir.
Fıkhın sözlük anlamı; bir şeyi iyice, derinlemesine anlayıp, idrak etmektir. Fıkıh, terim olarak, “Tafsîlî delillerden yararlanılarak elde edilen amelî şerî hükümleri bilmek” şeklinde tanımlanmaktadır. Şer’î-amelî hükümleri tafsîlî delillerinden çıkarabilmeye yarayan kuralların tamamına Fıkıh Usûlü denir. Her emir, vücûb içindir” sözü, bir kuraldır. Bu kural, emir sîgasında gelen bütün fiillerin bu çerçeveye alınmasını gerektirir.
Hükümler şu yollarla elde edilir:
Aklî Hüküm: hükümler bazen, akıl yoluyla elde edilir. Buna, aklî hüküm adı verilir. 1’in 2’nin yarısı olduğu, iki zıttın bir arada bulunmayacağı, tamın, parçalarından ya büyük ya çok olduğu vb. hükümler, aklî hükümlerdir.
Hissî Hüküm: duyu organları aracılığıyla elde edilen hükümlerdir. “ Güneş doğmuştur”, “Ateş yakar” gibi hükümler böyledir.
Tecrûbî Hüküm: Tecrübeyle elde edilen hükümlerdir. “Bazı ilaçlar uyku verir” gibi, hayatta tecrübe sonucu varılan hükümlere bu isim verilmektedir.
Vad‘î-Istılâhî Hüküm: Bu tür hükümler, bir bilim alanında yerleşmiş olan kurallara dayanılarak varılan hükümlerdir.
Fâilin merfû, mef’ulû bih’in mensûb olması, bu tür hükme örnek gösterilebilir.
Şer‘î Hüküm: Şer’î kaynaklar aracılığı ile elde edilen hükme “şer’î hüküm” adı verilmektedir. “Namaz, farzdır”, “Ribâ, haramdır” hükümleri, şer’î hükme örnek olarak gösterilebilir.
Şer’î Hükümler de kendi aralarında îtîkâdî, ahlâkî ve amelî hükümler olarak üçe ayrılmaktadır:
a. Îtîkâdî Hükümler: Allah’a ve Allah’ın birliğine iman etmek, Allah’ın meleklerini ve peygamberlerini, ahiret gününün geleceğini, iman ederek kabul etmek gibi inançla ilgili hükümlerdir.
b. Ahlâkî Hükümler: Yalandan kaçınıp doğruluğa sarılmak, gerektiği gibi ruhun arındırılması ve temizlenmesine yönelik hükümler ahlâkî hükümlerdir.
c. Amelî Hükümler: Namazın, zekâtın, orucun farz olması, alım-satım, rehin vakıf, vasiyet, nikâh vb. hukukî muâmelelerin câiz olması gibi insanlar tarafından ortaya konulan fiillerle ilgili hükümlere amelî hükümler adı verilmektedir.
Tafsîlî delillerin karşıtı olan deliller vardır ki bu deliller, küllî-icmâlî deliller şeklinde isimlendirilir. Küllî-icmâlî delillerin her biri, özel bir konu ile ilgili olmayıp belirli bir hükmü göstermemektedir.
İcmâlî deliller, usûlcünün inceleme konusunu oluştururken, tafsîlî deliller, fakîhin inceleme alanına girmektedir. Çünkü fakîhin amacı, mükellef tarafından işlenen bir fiilin, câiz ya da haram olması, kişilerin kendi aralarında gerçekleştirdikleri bir hukukî sözleşmenin geçerli ya da geçersiz olması gibi cüz’î olan hükümlere ulaşabilmektir. Bu cüz’î hükümler ise, cüz’î-tafsîlî deliller ile elde edilmektedir.
Usûlcünün ve Fıkıhçının Hüküm Çıkarmada Uyguladığı Yöntem:
Usûlcü, genel hüküm ifade eden icmâlî delilleri inceler, müctehidin tafsîlî, yani her konu ile ilgili cüz’î hükümler çıkarabilmesi için genel nitelikte usûl kuralları tespit edip ortaya koyar ve bu kuralları şer‘î delillerle ispat ederek temellendirir.
Fıkıhçı ise, tafsîlî delilleri inceler ve usûlcünün belirlediği genel kurallardan da yararlanarak bu delillerden cüz’î hükümler elde eder.
Özetle, usûl kurallarını usûlcü koymakta, fıkıhçı ise, bu kuralları kullanmakta ve bunlardan yararlanmaktadır.
Fıkıh Usûlü Kâide/Kuralları ile Fıkıh Kâide/Kuralları Arasındaki Farklar:
Fıkıh Usûlünün kuralları bazen “el- Kavâidu’l-Usûliyye ” bazen de “el-Edilletü’l-İcmâliyye şeklinde ifade edilmektedir. Fıkıh kurallarına da “el-Kavâidu’l- Fıkhiyye ” adı verilmektedir.
Fıkıh Usûlü kuralları, genel kurallar olup içerdiği tüm cüzlerine ve konularına istisnasız olarak uygulanır. Fıkıh kuralları ise çoğunluk ifade eden kuralardır.
Fıkıh Usûlü kuralları, bünyesinde, kendisinden şer’i hükümler çıkarılabilecek tafsîlî deliller içeren meseleleri barındırır. Fıkıh kuralları ise, bünyesinde, Fıkıh Usûlü kurallarına dayanılarak elde edilmiş fıkhî hükümleri barındırır.
Deliller ve Hükümler, Fıkıh Usûlü kurallarının konusudur. Fıkıh kuralları ise çoğunlukla genel ilkelerdir, bazı fıkıh meselelerini içine alan hükümlerdir. Bu anlamda fıkıh kurallarının konusu, mükellefin fiilleridir.
Fıkıh Usûlü kuralları, amelî-şer’î hükümleri elde edebilmeyi sağlayan bir araçtır. Fıkıh kuralları ise, aynı illetle birbirine benzeyen aynı hükümlerin -bir anlamda- toplamından ibarettir.
Fıkıh Usûlü kurallarının çoğu, bu kurallar aracılığıyla Şâri’in lafızlarından hüküm elde edebilmekle ilgilidir.
Karînelerden uzak olan bir nehiy sîgası haramı gerektirir
Fıkıh kuralları, fer’î meselelerin varlığından sonra vardır. Yani fıkıh kuralları, fer’î meselelerden oluşturulmaktadır.
Usûlcünün görevi, icmâlî delilleri (topluca kaynakları) inceleyerek, müctehidin tafsîlî (her bir olayla ilgili) delillerden cüz’î hükümler çıkarmasına yardımcı olmak üzere, küllî nitelikte kurallar koymak ve bu kuralları şer’î delillerle ispatlayıp sağlam temellere oturtmaktır. Fakîhin görevi ise, tafsîlî delilleri incelemek ve tespit edilmiş usûl kurallarını uygulayarak bu delillerden cüz’î hükümler çıkarmaktır.
Usûl-i Fıkh ilmi, şer‘î ilimlerin en önemlilerinden biridir. İctihâd etme ve hüküm çıkarma yöntemlerini düzenler.
Usûl-i Fıkıh ilmini bilmek, ictihâdın en önemli şartlarından biridir.
Usûl-i Fıkıh ilmi olmasaydı, fıkhî hükümler elde edilemezdi.
Fıkıh Usûlü ilmini bilmek, ictihâdın en önemli şartlarından biridir. Eğer fakîh (fıkıh âlimi), Fıkıh Usûlünü ayrıntılarıyla çok iyi bilmezse, ictihâd derecesine ulaşması ve bir delilden hüküm elde etmesi mümkün değildir.
Fıkıh Usûlü İlminin Faydaları:
Usûl-i Fıkıh, müctehid fakîhin şer‘î hükümleri elde edebileceği yollardan biri olan doğru (sahîh) icmâlî delilleri açıklar. İctihâd derecesine ulaşamayan kimse de usûl-i fıkıh ilminden yararlanabilir. En azından bağlı olduğu mezhebin imamının delilleri kullanarak nasıl hüküm çıkardığını yakînen görmüş olur. Müctehide ecir ve sevap kazandıran ictihâd yeteneği, ancak usûl-i fıkhı ve usûl-i fıkhın muhtevasını iyi bilmekle elde edilir.
Fıkıh Usûlü İlminin Yararlandığı İlim Dalları:
Usûl-i fıkıh ilmi, birçok ilimden yararlanır, birçok ilmin konuları ile de ortak konuları vardır.
Arap dili, Kur’an ve Kur’an ilimleri, Fıkıh Usûlü, sünnet ve sünnet ile ilgili ilimler, Usûl-i fıkıh İlmi, Kelâm İlmi
Arap dili, bunların başında gelir. Emir, nehiy, âm, hâs, mutlak ve mukayyed, mücmel ve mübeyyen lafızlar, mantûk ve mefhûm kavramları, hakikat, mecaz vb. bir kısmı da nahiv ilminden alınmıştır. Harflerin manaları-ki fakîh harflerin manalarını ayrıntılarıyla çok iyi bilmek zorundadır-ıstisnâ vb. konular buraya girer.
Kur’an ve Kur’an ilimleri Kur’ân ile ilgili nesih konusu, şâz kıraatler, Kur’ân’da mecazın bulunması, Kur’ân’da Arapça kelimelerin olup olmadığı, muhkem, müteşâbih vb. konular
Sünnet ve Sünnet ile ilgili ilimler Haber ve haber çeşitleri, bunların delil olup olmayacağı, rivayet ve şartları vb. konular.
Kelâm ilmi Şer’î hüküm ve kısımları, hâkîm, mahkûm bîh, mahkûm aleyh, nesih, Hz. Peygamber’in fiilleri ve bunların bağlayıcılığı, kulun gücü dâhilinde olmayan bir şeyle sorumlu tutulması ( teklîf-i mâlâ yutâk), tahsîn ve takbîh (husûn ve kubûh) vb. konular
İmam Şâtibî, aslında Fıkıh Usûlü konusu olmadığı halde sonradan bu ilme dâhil edilen, Mantık, Kelâm, Kur’ân ve Hadis ilimleri, Arap Dili ile ilgili konuların Fıkıh Usûlü ilminde yer almasını “âriyet” olarak isimlendirmektedir. Ona göre bu konular, Fıkıh Usûlü ilminin asıl konuları olmayıp zamanla Fıkıh Usûlü ilmine emanet olarak girmiş konulardır.
Fıkıh Usûlünün Konusu:
Usûl-i Fıkhın konusu, şer‘î delillerdir. Bu deliller sayesinde şer‘î hükümler elde edilir. Bu deliller, Kitâb, Sünnet, İcmâ‘ ve bunlardan hüküm çıkarma yöntemi olarak isimlendirebileceğimiz Kıyas’tır. Hüküm çıkarma yolları/yöntemleri diyebileceğimiz İstihsân, Maslahât-ı Mürsele, Örf ve Âdet, Seddu’z-Zerâî‘, İstishâb, Sahabî Kavli, Şer‘u men Kablenâ (bizden öncekilerin şeriatleri) vb. de usûl-i fıkhın konuları arasındadır.
Fıkıh Usûlünün konusu, şer’î delillerdir. Bu deliller sayesinde şer’î hükümler elde edilir. Şer’î Hüküm ve kısımları, hüküm, mahkûm aleyh, mahkûm bîh, ehliyet ve ehliyete ârız olan haller, ictihâd ve taklîd, lafızlar ve lafızların delâlet yolları konuları da Fıkıh Usûlü ilminin konularındandır.
Fıkıh Usûlünün Doğuşu ve Bağımsız Bir İlim Haline Gelmesi:
Hz. Peygamber’in vefatından sonra sahabiler hükmünü bilemedikleri olaylarla karşılaştıklarında önce Kuran’a müracaat ediyorlar. Kur’an’da o konuda bir hüküm bulamazlarsa Hz. Peygamberin sünnetine başvuruyorlar. Eğer sünnette de bir hüküm bulamazlarda aralarında içtihat yapıyorlardı
Hüküm ve fetva verme konusunda öne çıkan bazı sahabîler : -Ömer b. el-Hattâb, Abdullah b. Mes’ud, Abdullah b. Abbâs, Ali b. Ebî Tâlib’dir.
Sahabîlerden sonra gelen tabiîn de aynı yöntemi benimsemişlerdi. Onlar da hakkında bilgi sahibi olmadıkları bir olayla karşılaştıklarında önce Kitab’a sonra Sünnet’e başvuruyorlar, daha sonra da - sahabîlerin fetvaları ile de bağlantı kurarak- onların verdikleri fetvaları göz önünde bulundurarak ictihâd yapıyorlardı.
Daha sonra “müctehid imamlar” dönemi gelmiştir. Bu dönemde her imamın fetva verirken, ictihâd yaparken ya da hüküm çıkarırken (istinbât) kendilerine esas aldıkları genel kuralları (kavâid ) vardı. Bu müctehid ...
[
Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın