๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Zübdetül Buhari => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 14 Haziran 2011, 14:49:11



Konu Başlığı: Tabir bahsi
Gönderen: Sümeyye üzerinde 14 Haziran 2011, 14:49:11
TABİR  (Rüya tevili)  BAHSİ



1479- Hazreti Enes (Radiyallahu Anh) 'den rivayet   edilmiştin

«Salih adamın güzel rüyası, peygamberliğin kırk altıda bir bö­lümüdür.»

 

Mütercim:

 

Salih kimsenin görmüş olduğu güzel ve iyi rüyalar, peygamberli­ğin bir bölümüdür. Çünkü rüya gaybe ait şeylerle ilgili olduğu bakım­dan nübüvvet bölümlerine benzer. Burada ifade ettiği mana gerçek­ten nübüvvetin parçası olmayıp ona benzeme bakımından mecazı manasını taşımaktadır. Fakat peygamberlerin gördükleri rüyalar nü­büvvetten olduğu cihetle hakikattir ve Allah'dan bir vahiydir.

Çoğunlukla iyi kimselerin (salih kulların gördükleri rüyalar ger­çek çıktığından hadıs-i şerifte salihlerin rüyası diye kayıd Vardır. Yoksa salih olmayanlar da güzel rüyalar görebilir. Müslüman olma­yanlar da görebilir. Onun için rüyalar üç kısımdır:

1- Peygamber rüyası: Bunların rüyalarının tümü doğrudur ve çoğuda tâbire muhtaç olmayıp aynı ile çıkar. Bazısıda tevile muhtaç olarak çıkar.

2- Salih insanların rüyası: Bunların rüyalar çoğu kez rahmani­dir. Ve gördükleri gibi çıkar.

3- Diğer insanların rüyası: rüyalarının bir kısmı doğrudur, bir kısmı da bozuk ve karışıktır. Bu üçüncü kısım arasında kâfir olanlann rüyaları nadiren doğru çıkar. Alimler, doğru kimselerin rüyalaıı doğru çıkar, yalancı ve sahtekârların rüyaları ise doğru çıkmaz, de­mişlerdir.

Bir de peygamberlerin bir nübüvvet yönü ile risalet yönü var­dır. Nübüvvet yönü, gaybe dair bilgilere sahib olma hasletidir. Risa­let ise, insanlara tebliğ halidir. Onun- için rüya nübüvvetten parça sayılmış, risaletten sayılmamıştır.

 

1480- Ebû Saîd (Radıyallahu Anhî'den rivayet edilmiştir:

«Sizden biriniz, sevdiği bir rüya gördüğü zaman, muhakkak o rüya Allah'dandır. Bu rüyadan dolayı Allah'a hamd etsin ve onu an­latsın. Bundan başka hoşlanmadığı bir rüya gördüğü zaman, muhak­kak o şeytandandır, onun kötülüğünden Allah'a sığınsın ve onu hiç kimseye de anlatmasın; artık o rüya kendisine zarar veremez.»

 

Mütercim:

 

Salih rüyaların edebleri üçtür:

1- Allah'a hamd ve şükür etmek,

2- Görülen salih rüyayı başkasına anlatmak,

3- Kendisine rüya anlatılan kimse, o rüyadan sevinç duyabilecek ve onu kerih görme­yecek kimse olmalıdır.

Fena rüyaların edebleri ise dörttür:

l- Görülen rüyanın fena­lığından Allah'a sığınmak,

2- Şeytanın şerrinden Allah'a sığınmak,

3- Uykudan uyanır uyanmaz, hemen sol tarafa tükürmek ve sağ yanı üzere yatmak,

4- O rüyayı hiç kimseye söylememek.

Bir de.Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem, ashabdan kötü ve korkulu rüya gören birine buyurdular ki: «Sen yatağına girerken şunu oku: Bismillâhi eûzü bikelimatillahi't-tammati min gadabihi ve şerri ibadihi ve min hemezati'ş-şeyatıni ve en yahzurûn.» Bu ha-dis-i şerifi îmam Nese'i tahriç etmiştir.

Bu gibi korkulu rüyalardan korunmak için Ayetülkürsi'nin okunmasının yararlı olduğu tecrübeye dayanarak söylenir.

 

1481- Ebü HÜreyre (Radıyallahu Anh) der kiî

Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Peygamberlikten, mü-beşşirattan başka bir şey kalmadı.» buyurdu. Ashab sordular:

— Ya Resûlallah, mübeşşirat nedir? Hazreti Peygamber: «Salih rüyadır.» buyurdu.

Mütercim:

Artık peygamberlik bende tamamlandı. Benden sonra bâzı kul­lara salih rüya ile müjdeler gelecektir.

Yunus sûresinin 64. ayeti kerimesinin meali olan «Veliler için hem dünya hayatında (Kur'anm ve Peygamberin haberleriyle), hem de ahirette (cennetle) müjdeler var.» ayetini, bazı müfessirler, Allah iyi kullarını, güzel rüyalar göstererek ve ilhamda bulunarak dünyada müjdeler, diye tefsir etmişlerdir. Bir müminin dünyada müjdelenmesi, gerek kendisi için ve gerekse başkası için göreceği salih rüyadır ve ahiretteki müjdesi de cennettir, diye de tefsir edil­miştir.

 

1482- Ebû Hüreyre (Radıyallahu Anh) 'den rivayet edilmiştir:

«Rüyasında beni gören kimse,  (ahirette)  ayık iken beni  göre­cektir. Şeytan benim kılığıma giremez. -

 

Mütercim:

 

Allah Tealâ Hazretleri, şeytanın dünyada Hazreti Peygamberin şekil ve kıyafetine girmesine müsaade etmediği gibi, rüya aleminde de ona izin vermemiştir. Bunun sebebi de, hak ile batıl birbirine ka­rışmasın diyedir. Hazreti Peygamberin şekil ve kıyafetine uygun olarak görülen ve rüyada alimler ittifak etmişlerdir. Diğer hususlar ihtilaflıdır.

 

1483- Ebû Saîd  (Radıyallahu Anh) den rivayet edilmiştir:

«Rüyada beni gören, muhakkak zatımı görmüştür; çünkü    şey­tan benim şeklime giremez.»

 

1484- Ümmü  Haram   (Radıyallahu  AnhaKdan rivayet  edil­miştir:

Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in süt teyzesi ve Ubade bin Samit zevcesi olan Ümmü Haram der ki:

—  Bir gün, Hazreti Peygamber evimizi şereflendirdi ve evimiz­de uyudu. Bir müddet sonra gülümseyerek sevinç ve neş'e ile uyandı. Ben ona sordum:

—  Ya Resûlallah, neden güldünüz? Cevab verdiler: «Rüyamda ümmetimden birtakım insanlar tahtları üstünde sul­tanlar gibi şu denizin ortasında savaş ge ..Herine binip Allah yolun­da gazaya çıkmış olarak bana gösterildiler.»

—  Ya Resûlallah! dedim, Allah'a dua et beni de onlardan   biri yapsın.»  Hazreti Peygamber  de istediğim    şekilde bana dua etti. Sonra Hazreti Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem mübarek ba­şını yastığa koyarak tekrar uykuya daldı. Sonra.yine gülümseyerek neş'e ile uyandı. Ben sordum:

—  Ya Resûlallah, neden güldünüz? Cevab verdiler:

«Rüyada ümmetimden bir takım insanlar, tahtları üstünde sul­tanlar gibi şu denizin ortasında savaş gemilerine binip Allah yolun da gazaya çıkmış olarak bana gösterildiler.» «Ümmü Haram der ki; Ben yine dilekte bulundum:

—  Ya Resûlallah, dua et de, Allah beni onlardan bir mücahide yapsm. Bana cevab verdiler:

«Hayır, sen evvelkilerdensin!»

Mütercim:

Gerçekten Hazreti Peygamberin bir mucizesi olarak Hazreti Os­man'ın hilâfeti zamanında Hazreti Müâviye'nin kumandası altında Kıbrıs'ı fetih için savaşa çıkan ordu içinde Ümmü Haram savaşa katılmış. Mücahidler Kıbrıs'a çıktıkları zaman, Ümmü Haram (Ra-dıyallahu Anha) binmiş olduğu hayvandan düşerek adada ilk şehid kadın olmuştu.

 

1485- Ebû Hüreyre (Radıyallahu Anh) 'den rivayet    edilmiş ;ir

«Zaman (kıyamet) yaklaştığı vakit müminin rüyası pek az yan­lış çıkar. Müminin rüyası, nübüvvetin kırk altı parçasından bir par­çadır. Nübüvetten olan şeyde de yalan olmaz.»

 

Mütercim:

 

Bazı mevsimlerde veya kıyamete yakın zamanlarda müminlerin görecekleri rüyalar çoğunlukla doğru çıkar. Kıyamete yakın rüyala­rın doğru çıkacağına dair başka hadis-i şerif vardır.

Bir kısım alimlere göre de, insanlar Hazreti Mehdi zamanında herkes saadete kavuşacağından vakit çok çabuk geçecektir. Böyle bir zamanda görülen rüyalar doğru olur ve nadir olarak yanlış çı­kar. Bu zaman da kıyamete çok yakın bulunacağından bir takım es­rarın ortaya çıkmış olması tabiidir. Bir de bu zamanın, sür'at za­manı denilen uçak, füze, radar ve telsizler gibi keşiflerin ortaya çık­tığı vakit olduğunu söyleyenler de vardır. Bu da Hazreti Peygambe­rin yine bir mucizesi olur.

 

1486- îbni Ömer (Radıyatlahu Anhüma)'den  rivayet edilmiş tir:

«Rüyamda sanki siyah ve başı dağınık bir kadının Medine'den çıkarak Cuhfe denilen Mehyea'ya konduğunu gördüm. Bu rüyamı, Medine'deki veba hastalığı oraya nakledildi, diye tevil eltim.»

 

Mütercim:

 

Hazreti Peygamberin bu rüyasından sonra Medine'nin veba ve sıtma hastalıkları kalkmış, diğer memleketlerde ara sıra olan hasta­lıklar gibi zuhur etmiştir. Daha önce bu hastalıklar Medine'de çok olurdu.

Bir de rüya tabiri yapacak olan kimsenin bu hususta ilim ve tecrübe sahibi bir kimse olması şarttır.

 

1487- îbni Abbas (Radıyallahu Anhüma)'dan rivayet edil­miştir:

«Her kim rüyasında görmediği birvşeyi gördüm diye söylerse, ahirette ona iki arpa danesini birbirine düğümlemesi *teklif edilir; halbuki bunu asla yapamayacaktır. Kim de, bir toplum kendisinden hoşlanmadığı yahud ondan kaçtıkları halde, dinlerse, kıyamet gü­nünde onun kulağına kurşun dökülür. Kim de (canlılara ait) bir suret (heykel) yaparsa, (kıyamette) ona ruh vermeye zorlanır. Hal­buki ona ruh veremiyecektir.» (Bu işleri helal sayarak yapan kim­seler, bu şekilde azab edilirler. Yahud bu işleri yapmamak için bir tehdit mahiyetindedir. Yoksa müminler ebedi olarak cehennemde kalmazlar.)

 

1488- tbni Ömer (Radıyallahu Anhüma)'den rivayet edilmiş­tir:

«Yalanların içinde en büyük yalan, rüyasında gözlerinin gör­mediği şeyi görmüş göstermesidir.»

 

1489- îbni Abbas (Radıyallahu Anhüma) der ki:

Bir adam Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in   huzuruna gelip dedi ki:

— Ya Resûlallah! Ben bu gece rüyamda gökte bir bulut gördüm. ,O buluttan yağ ve bal yağıyordu. İnsanlar o bal ve yağdan avuç avuç toplamaya başladılar. Bir kısım kimseler çok, bir kısmı da. az topladı. Sonra bir ip gördüm ki bir ucu yerde, diğer ucu gökte. Ya Re­sûlallah, sen o ipi tuttun ve göğe çıktın. Sonra başkası tuttu ve o da çıktı. Sonra birisi daha tuttu; o da çıktı. Sonra bir adam daha o ipi tutunca, ip koptu. Sonra yine birleşti. Bu rüyamı nasıl tabir eder­siniz?

Orada bulunan Hazreti Ebû Bekir {Radıyallahu Anh) hemen dedi ki: - Ya Resûlallah, anam-babam sana feda olsun. Vallahi bu rüya mn tabirini bana bırakınız. Bunun üzerine kendisine izin verildi. O da rüyayı şöyle tabir etti:

O bulut islâm dinidir. O buluttan akan yağ ve bal, Kur'anı ke­rim olup bazı insanlar onu çok okuyarak fazla tad alacaklar, bazıla­rı da az okuyarak az tad alacaklardır. Gökten yere kadar sarkan ip de, sizin şimdi üzerinde bulunduğunuz hak dindir, şeriattır. Siz bu dine bağlı kalarak Allah sizi yüksek derecelere çıkaracaktır. Sizden son­ra yerinize geçecek halifeniz de şeriata tutunarak o da onunla yük­sek derecelere ulaşacak. Sonra birisi daha tutacak, o da yüksek derecelere çıkacak. Sonra birisi daha tutacak; fakat bu defa o ip kesilecek, sonra yine birleşecek ve o da yüksek derecelere kavuşacak.

Hazreti Ebû Bekir rüyayı bu sakilde tabir ettikten sonra sordu:

— Ya Resûlalla, anam-babam sana feda olsun. Bu tabirimde isabet mi ettim, hata mi ettim? Peygamber Sallallahu .Aleyhi ve Sellem ona: «Rüyanın bir kısmında isabet, bir kısmında hata ettin.» buyurdu. Hazreti Ebû Bekir rica etti:

— Ya Resûlallah, Allah için bana söyle, hangi yerde isabet ve hangi yerde hata ettim? Resûl-i Ekrem:

«Allah için deyip yemin ederek İsrar etme.» buyurdu.

Mütercim:

Hazreti Ebû Bekir'in tabiri üzere Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem efendimizden sonra Hazreti Ebû Bekir halife oldu.. Ondan sonra Hazreti Ömer ve sonra Hazreti Osman halifâ oldu. Fakat Haz­reti Osman zamanında fitne ve fesad ortaya çıkarak ip koptu ise de Hazreti Osman şehid olarak cennete gittiğinden ip tekrar bitişti.

Bu tabirlerin hata ve sevab yerlerinde hadis sarihleri ihtilâf et­mişlerdir.

. Rüyasının tabirini isteyen kimseye: Hayırdır inşa Allah, rüyanız bize hayırdır ve düşmanlarımıza serdir. Alemlerin Rabbı olan Alla­h'a hamd olsun, rüyanı anlat, demelidir. Tabir edecek kimse de, bu işe ehil olmalı, rüyayı görenin hal ve durumuna göre yorum yap­malıdır. Kerahet vakitlerinde, geceleyin tabir etmemelidir.

Güzel ve doğru ;rüya görmek isteyen de, yatarken abdestli ol­malı ve Ayetülkürsi ile üç.îhlâs ve Mavvizeteyn'i okumalıdır. Bun­dan sonra kıbleye karşı sağ yanı üzere yatmalıdır. Şu duayı da oku­malıdır:

«Rabbim! Korkulu rüyaların kötülüğünden ve şeytanın oyunun­dan hem uyaûık iken, hem de uyurken sana sığınırım. Rabbinı! Sen­den salih ve faydalı olan, zihinde tutulan ve unutulmayan bir rüya isterim, Rabbim: Rüyamda bana, sevdiğim şeyi .göster.»

Bir de rüyayı, güvenilir kâmil insanlara tabir ettirmeli. Cahil­lere ve düşmanlara ettirmemelidir.[65]




[65] Ömer Ziyaeddin Dağistâni, Zübdetü’l-Buhari, Hisar Yayınevi:974-981