Konu Başlığı: Peygamberlik nişanlari bahsi Gönderen: Sümeyye üzerinde 17 Haziran 2011, 14:21:23 PEYGAMBERLİK NİŞANLARI BAHSİ 970- Abdullah bin Mes'ud (Radıyallahu Anh) der ki: Bir seferde Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hazretleri ile beraberdik. Yolda suyumuz azaldı. Hazreti Peygamber bize şöyle buyurdu: «Suyun artanını bulup getiriniz.» Ashab, içinde soktu ve sonra şöyle buyurdu: «Mübarek ve temiz olan suya geliniz; bereket Allah'dandır.» Abdullah bin Mes'ud der ki: Hazreti Peygamberin mübarek parmakları arasından su fışkırdığını gözümle gördüm. Nitekim Hazreti Peygamber yemek yerken yemeğin teşbihini duyardık. 971- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahu Anh) rivayet edilmiştir «Siz, kıldan ayakkabı giyinen bir kavim ile savaşmadıkça ve aynı zamanda küçük gözlü, kırmızı benizli, küçük burunlu ve sanki yüzleri, birbiri üzerine katlanmış kalkanlara benzeyen (değirmi ve yumru olan) Türk boyu (Moğol) ile savaşa girmedikçe kıyamet kop-nıayacaktır. İnsanların bu vazifeye (devlet idareciliği görevine) düşmeden (girmeden) önce en isteksiz olanını, o sorumluluğa getirileceklerin en hayırlısı bulacaksınız. İnsanlar madenler gibidir. Cahili-yet zamanında hayırlı olanları islâmda da hayırlı olanlarıdır. Herhangi birinize mutlaka bir zaman gelecektir' ki, beni bir kez görmesi aile ve servetinin bir misli artmasından kendisine daha sevimli olacaktır.» (Bağdad'ı. olarak Abbasî halifeliğini yıkan Türk Moğal (Serdarı Hûlâyâ (1217-1265) Peygamber efendimizin asırlar öncesinden bildirdikleri bu korkunç savaşa öncülük eden kişi olabilir.) Mütercim: Dünyada hiç bir sâlih mümin düşünülmez ki, bu yolda Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hazretlerine .şiddetli bir sevgisi ve aşkı olmasın. Hatta değil malını ve ailesini, kendi canını bile feda etmeye razı olacak çok ask ve muhabbet ehli vardır. 972- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahu Anh) rivayet edilmiştir: «SİZ: yüzleri kırmızı, burunları basık, gözleri küçük ve sanki birbiri üzerine katlanmış kalkanlar gibi (değirmi ve yumru) ve kıldan ayakkabı giyinen diğer milletlerden Hûz ve Kirman ile savas-madıkça kıyamet kopmayacaktır. 973- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahu Anh) rivayet edilmiştir: 974- Ebü Hüreyre'den (Radıyallahu Anh) rivayet edilmiştir: «Benim ümmetimin helaki, Kureyş kabüesinden bazı gençlerin Mütercim: Hadis-i şerif alimlerine göre bu zalimler. Mervan oğullanndan yezit ve Haccac-ı Zalim gibi kçtü idarecilerdir. 975- Huzeyfe (Radıyallahu-Anh) der ki: Herkes Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hazretlerine gelecek hayırlı işlerden sorardı. Ben ise, uğramaktan korktuğum için gelecek kötülüklerden sorardım. Bir ara sordum: — Ya Resûlallah! Siz peygamber olarak gönderilmeden önce biz cahiliyette ve kötülükler içinde bulunuyorduk. Sizin gönderilmenizle bize bu saadet ihsan edildi. Sizin bu zamanınızda mevcud olan bu hayır ve saadetten sonra herhangi bir şer tkötülük ve fitne), olacak mıdır? Hazreti Peygamber: «Evet!» buyurdu. Yine sordum:. — O serden sonra hayır var mı? Buyurdu ki: «Evet, hayır var ve fakat o hayırda bulanıklık bulunacaktır.» — Bulanıklığı nedir? diye sordum. Buyurdu kiî «Benim gösterdiğim yolun dışına çıkacak bir toplum gelecektir ki, onların hareketlerinden kimini şeriata uygun ve kimini de aykırı bulacaksın.» Sonra sordum: — Bu bulanık hayırdan sonra şer olacak mı? Şöyle buyurdular: «Evet, insanları cehennem kapılarına çağıranlar olacaktır. Kim onların çağrısına uyarsa, onu cehenneme atacaklardır.» — Ya Resûlallah! dedim, bunları bize tanıt, (nasıl insanlardır bunlar?» Bunun üzerine Hazreti Peygamber şöyle buyurdular: «Onlar bizim derimizdendir ve bizim dilimizi konuşurlar.» Dedim ki: Eğer o zamana yetiştirsem bana ne enir edersiniz? Buyurdular ki: «Müslümanların cemaatine ve liderine bağlanırsın.» — Eğer müslümanlarm bir cemaati ve bir lideri yoksa, dedim. Bunun üzerine Hazreti Peygamber: «O zaman hütün fırkalardan (partilerin hepsinden) ayrıl. Ağaç kökünü ısırmak (ağaç altında barınmak) ve ölünceye kadar da bu durumda kalmak pahasına bile olsa.» Mütercim : Burada ağaç kökünü ısırmanın manası, son derece ihtiyaç içinde kalacak olsan bile yalnızlığı tercih et ve o zamanki fitne guruplaş-maları içine girme, demektir. 976- Hazreti Ali (Radiyalla.hu Anh) der ki: Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den size bir hadîs anlattığımda, yalan bir isnad da bulunmaktansa gökten düşüp paramparça olmayı yeğ tutarım. Fakat kendi işlerimiz konusunda size konuştuğum zaman, savaş aldatmacadır, prensibinden hareket edebilirim. Peygamber SaUallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurduğunu işittim: «Ahir zamanda bir kavim gelecek. Genç yaşlı, dar ve zayıf görüşlüdürler. İnsanlığın en güzel lafım söylerler (laf ustandırlar) Okun av hayvanım Bir delip çıktığı gibi İslâm'dan çıkarlar. îmanları haşerelerinden aşağı geçmez. Onları, nerede karşılaşırsam^ ol-dürünüz. Bunların öldürülmelerinin, öldürenler için kıyamet günü sevabı vardır.» Mütercim: Hadis alimlerinin açıklamasına göre bu hadîş-i şerif Peygamberin bir mucizesi olarak dinî hükümleri inkâr eden sapık fırkalar ve fesad için koşanlar hakkında varid olmuştur. Gerçekten bunların hepsi meydana çıkmıştır. 977- Habbab bin Eret (Radıyallahu Anh) der ki: Kureyş kâfirlerinden çektiğimiz ağır sıkıntı ve eziyetlerinden Peygamber Sâllallahu Aleyhi ve Sellem'e şikâyette bulunduk. Kendileri Kabe'nin gölgesinde, Bürde'sini yastık yaparak dinlenmekte idiler. — Ya Resûlallah, dedik, kâfirlerin işkencelerinden kurtulmamız için Allah'a düa ediniz. Resûl-i Ekrem şöyle buyurdular: «Sizden önceki ümmetler içinde imanlı kişiye düşmanları tarafından bir çukur kazılarak (boğazına kadar) o çukura gömülür ve Sonra bir testere getirilip başı üzerine konularak iki yarık açılır ve ve bu işkence onu hak dininden çeviremezdi. Kiminin de eti altındaki kemik ve sinirleri demir taraklarla taranır ve bu işkence? onu dininden çeviremezdi. Allah Tealâ Hazretlerine yemin ederim ki, muhakkak bu dîn tamamlanacaktır. O zaman bir atlı, San'a'dan Hadramut'a kadar tek başın gidebilecek ve yalnız Allah'dan, bir de koyunlarına kurdun saldırmasından korkacaktır. Fakat siz, acele ediyorsunuz fher şeyin bir vakti var, bekleyiniz).» Mütercim: Peygamberin mucizesi olarak çok zamanlar böyle emniyet ve güven içinde yolculuklar yapılmıştır. Daima böyle huzur ve güven içinde bulunmak'müslümanların arzu ve temennisidir. 978- Hazreti Enes (Radıyallahu Anh) der ki: Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hazretleri Ensar'dan Sabit bin Kays'ı bir kaç gün göremedikleri için merak edip sordular. Ashabdan biri, Ya Resûlallah, dedi, sizin için gidip durumunu öğreneyim. Böylece adam Sabit'in yanına vardı. Sabit'i evinde çok kederli ve üzgün bir halde buldu ve ona bu halinin sebebini sordu. Sabit cevap verdi: — Halim çok fena, çünkü bu Sabit, sesini Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sesinin üstüne çıkarttı. Muhakkak ki, onun işlediği ameller boşa gitmiş ve kendisi de cehennem ehlinden olmuştur. «Seslerinizi Peygamberin sesinden yüksek çıkarmayın- mealindeki ayeti kerime mutlaka benim hakkımda nazil olmuştur. Akıbet cehennemlik olacağımdan kederlenerek evimde oturup ağlamaktayım. Sonra adam Hazreti Peygambere dönerek Sabit'in sözlerini anlattı. Hazreti Peygamber haberciye şöyle buyurdu: «Sabit'e git ve ona de ki: Sen cehennemlik değil cennetliksin.» Adam gidip müjdeyi Hazreti Sabit'e verdi. Sonra Hazreti Sabit Yemame vak'asmdaki savaşta şehid oldu ve Peygamberin mucizesi de yerine geldi. 979- Berâ bin Âzib (Radıyallahu Anh) der ki: Hazreti Peygamberin zamanında ashridan Üseyd bin Hudayır geceleyin namaz kılarken aşikâre olarak Kehf sûresini okuyordu. Evinin ahırında bağlı bulunan atı ürkmeğe başladı. Bunu duyan Üseyd, selâm vererek namazdan çıktı. Birden beyaz bir sis veya bulutun, etrafını sardığını gördü. Üseyd bu olayı Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e anlattı. Hazreti Peygamber buyurdular ki: «Ey falan, okumalıydın! O gördüğün şey melek topluluğu idi.' Kur'an için indi.» Bir rivayette de şöyledir: «Kur'an okuyuşuna devam edeydiniz, sabaha kadar melekler Öylece kalacaklardı.» Mütercim : Bu hadîsin diğer rivayetlerinde: «Beyaz bulut İçinde bir takım kandiller gibi ışıklar gördüm.» demiştir. 980- İbni Abbas (Radıyallahü Anhüma) der ki: Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem, hasta, olan bir bedevî'yi ziyaret etmek ve hatırını sormak üzere yanına vardı. Hazreti Peygamber, adetleri üzere, «geçmiş olsun, inşallah günahlara keffaret-tir,» şeklinde o hastaya tesellide bulundu. Adam: — Sen bana geçmiş olsun, diyorsun. Halbuki benim hastalığım öyle gelip geçici değildir. Ancak bu hastalık, yaşlı bir ihtiyarın başında kaynayıp onu mezarları ziyarete götürecek humma (sıtma) hastalığıdır, dedi. Hazreti peygamber de: «Peki, Öyle olsun!» buyurdu. (Aradan bir gün geçmeden de bedevi ölmüştü.) 981- Cabir (Radıyallahü Anh) Hazretlerinden rivayet edilmiştir: Peygamber, Sallallahu Aleyhi ve Sellem, bana: «Desenli halılarınız var mı? diye sordular. Ben de, bizim desenli halımız nereden olacak! dedim. Hazreti Peygamber şöyle buyurdu: «Ama yakında desenli halılarınız olacaktır.» Gerçekten peygamberin mucizesi olarak sonradan müsîümanla-, nn öyle maddî kıymetleri yüksek halıları oldu. Hatta ben zevceme dedim ki, bu derecede kıymetli eşya kullanmaktan'hoşlanmam. Haydi bu halıları gözümün önünden kaldır. Bana şu karşılığı verdi: — Ama bunlar, bizim için Peygamberin bir mucizesidir. Hazreti Peygamber: «Sizin yakında desenli halılarınız olacaktır!» diye müjde vermemiş midir? Onun için savunmasına karşı başka bir şey söylemeğe lüzum görmeyerek, öyle ise yaygınlarımız olduğu gibi kalsın, dedim. 982- Abdullah'dan (Radıyallahü Anh) rivayet edilmiştir: «Rüyamda bir meydanda toplanan insanlar gördüm. Ebû Bekir kalkıp (o insanlar için kuyudan) bir veya iki bakraç su çekti. Onun çekişinde biraz za'f vardıyse de Allah onu bağışlar. Sonra vazifeyi Ömer aldı ve bakraç Ömer'in elinde kocaman bir kovaya dönüştü. İnsanlar içinde onun yaptığını yapacak hiçbir dâhi görmedim. Nihayet insanlar, bu kuyunun çevresinde konakladılar.» Mütercim: Bu da Hazreti Peygamberin mucizelerinden olup gerçekten Hazreti Ebû Bekir iki yıl ve bir kaç ay. hilâfette bulunduktan sonra Hazreti Ömer'in hilâfeti zamanında Şam, İran, Mısır gibi geniş beldeler fethedildi. Şimdi de bütün cihan Hazreti Ömer'in yapmış olduğu fetihlere hayrandır. 983- Ümmtt Seleme (Radıyallahü Anha) der Cebrail Aleyhisselâm, yakışıklı bir adam olan biçiminde Peygamber Sallallahu Aleyhi ve sellem ile konuştuktan sonra kalkıp gitti. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve sellem'e Bu kimdi?, diye sordular. Müslümanların annesi ümm-ü Seleme Ben, Hazreti Peygamberden işitinceye kadar, Cibril Aleyhisselâm ı hep Dihyetü'l-Kelbî sanırdım. Mütercim: Cibril Aleyhisselânı'm böyle Dihyetü'l-Kelbi biçiminde aşikâre görünmesi peygamberin en büyük mucizelerinde ndir. Hazreti Cibril'i yalnız Ünımü Seleme değil, birkaç defa diğer ashab da görmüşlerdir. Nitekim insanlar ortasında gelip Hazreti peygambere imandan, islâmdan sorduğu zaman yine Cibril Aleyhisselâm o insan kılığında idi. Bu hadîs-i şerif daha önce geçmişti. 984- ibni Ömer (Radıyallahu Anhüm) der ki: Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hazretlerine Yahudilerden birkaç kişi gelerek kendi içlerinden zina eden bir erkekle bir kadın hakkında şeriatın hükmünü sordular ve uygulanmasını istediler. Hazreti Peygamber onlara sordu: «Zina hakkında Tevrat'da ne buluyorsunuz?» Onlar dediler ki: — Biz zina edeni teşhir ve terzil ederiz. Aynı zamanda kırbaçlarız. Sonra (aslen yahudî olup islâmı kabul eden) Abdullah bin Selâm, Yahudilere: — Siz yalan söylüyorsunuz. Haydi Tevrat'ı getirin bakalım, dedi. O Yahudiler Tevrat'ı getirip Peygamberin huzurunda açtılar. Yahudî alimlerinden olan biri elini recim- ayeti üzerine koyarak bir evelki ayetle bir sonraki ayeti okudu, recim ayetini sakladı. Abdullah bin Selâm: — Elini kaldır, dedi. Adam elini kaldırınca baktilarki eli altında recim ayeti bulunuyor. Sonra kendileri de itiraf ettiler ve dediler ki, Abdullah bin Selâm'm dediği doğrudur, Tevrat'da recim ayeti vardır. Bunun üzerine ikisi de dul olan bu kadin ve erkeğe Hazreti Peygamber recim cezası verdi ve uygulandı. Mütercim: Tevrat'da recim ayetinin bulunduğunu bilmesi de peygamberin mucizesidir. 985- İbni Mes'ud (Radıyallahu Anlı) der ki: Hazreti Peygamber zamanında peygamberliğin açık mucizesi olarak ay ikiye bölündü. Bu mucizeyi gözleriyle görenlere hitaben Hazreti Peygamber: «Siz buna şahitlik ediniz!» buyurdu.[23] [23] Ömer Ziyaeddin Dağistâni, Zübdetü’l-Buhari, Hisar Yayınevi:635-645 Konu Başlığı: Ynt: Peygamberlik nişanlari bahsi Gönderen: Pelinay üzerinde 29 Şubat 2016, 19:32:38 Efendimizin oyle cok mucizesi var ki.nitekim goz kor,kalp muhurlu olunca ne yapilirsa yapilsin nasibi yoksa eger kisi imana yanasmiyor.Rabbim imanlarimizi tam ve saglam kilsin insallah.Allah razi olsun paylasim icin
|