Konu Başlığı: Köle azad etmek bahsi Gönderen: Sümeyye üzerinde 19 Haziran 2011, 17:24:00 KÖLE AZAD ETMEK BAHSİ 694- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahu Anh) rivayet edilmiştir: «Her kim, müslüman olan bir kölesini azad ederse, Allah Teaîâ Hasretleri, o azad edilen kölenin herbir azası karşılığında, azad eden kimsenin bir azasını cehennemden azad eder.» Mütercim Şu muhakkak ki azad edenin, mü'min ve muvahhid olması şarti 695- Ebû Zer El-Gıfarî (Radıyallahu Anh) der ki: Ben, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellerri Hazretlerine sordum: Ya Resûlallah, amellerin hangisi daha faziletlidir? Bana şu cevabı verdiler: «Allah Tealâ Hazretlerine iman ve Allah yolunda cihad etmektir.» Yine sordum: Azad edilecek kölelerin en faziletlisi hangisidir? Buyurdular ki: «Kölelerin en pahalısı ve sahibince en çok beğenilen ve değerli olanıdır.» Ben yine sordum: Ya Resûlallah, böyle köleyi azad etmeğe gücüm yoksa ne yapayım? Cevab verdiler: «Bir zanatkâra yardım edersin yahud zanaat bilmeyenlere zanaat işi yaparsın. Ya Resûlallah! dedim, böyle zanaat gibi bir iş elimden gelmezse ne yapayım? Buyurdular: «kısanlara kötülük dokundurmazsın ki, bu da kendine verdiğin sadakadır.»" 696- îbitf Ömer'den (Radıyallahu Anhüma) rivayet edilmiştir-«Kim ortak olduğu bir köledeki hissesini satar da elinde kölenin kıymetini karşılayacak kadar malı bulunursa, köle adalet üzere kıymetlendirilerek diğer ortaklarına hisselerini verir. Köle de azad olur. Ancak köleyi azad edecek kadar malı yoksa, o zaman köleden azad etmiş olduğu miktar azad olur.» Mütercim : Bu hadîs-i şerifle ilgili hükümler 690 sayıda geçmiştir. 697- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahu Anh) rivayet edilmiştir: «Allah Tealâ Hazretleri, ümmetimin kalblerinden geçen vesvese ve kuruntuları, yapmadığı yahut konuşmadığı müddetçe bağışlamıştır.» Mütercim: Bu ümmetin unutarak veya hata yolu ile işlemiş olduğu işler, Hazreti Peygambere ümmet olma şerefine binaen bağışlanmıştır. Fakat insanın kalbinden gelip geçen kuruntular devamlı olarak kalb-de beslenir ve üzerinde durulursa, bunlardan dolayı sorumluluk gerekir. Meselâ: Bir yıl sonra dinden çıkacağını veya fırsat bulursa îslâmı terk edeceğini kalbinden geçiren kimse, o anda dinden çıkmış olur. EmâirKasîdesinde bu husus şöyle ifade ediliyor: «Bir müddet sonra dinden çıkmayı niyetine koyan kimse, hemen dinden sb-yuîmuş olur.» Fakat kölesini azad etti veya zevcesini boşadı diye kalbinden niyet etmiş oîsa, bu niyetlerini dili ile ifade etmedikçe azad veya boşama işi gerçekleşmez. îmam Malik Hazretlerinin bir sözüne göre, böyle yalnız niyet etmekle azad ve talak işi meydana gelir; fakat zihar sırf bir niyetle meycfana gelmediğinde alimlerin ittifakı olduğu gibi, bir kimse namazda; birtakım lüzumsuz şeyleri düşünerek namazını btı kuruntularla kılarsa, o namazın iade edilmesi gerekmez. Halbuki bu kuruntular namazda söylenmiş olsa, o namaz batıl sayılır; çünkü namazda konuşmak haramdır. Hazreti Ömer'in «Namazda benim zihnim orduyu hazırlamakla meşgul olur» buyurmasından, kuruntularla namazın bozulmayacağı anlaşılıyor. Bunun için. Maliki mezhebine bağlı olan. bazı alimler de, yalnız niyet etmekle azad ve boşama işlerinin, gerçekleşmeyeceğini kabul etmişlerdir. 698- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahu Anh) rivayet edilmiştir: Ebû Hüreyre Hazretleri, kölesi ile beraber memleketinden çıkıp her ikisi İslâmı kabul etmek için Medine'ye gelirlerken köle yolda kaybolur. Ebû Hüreyre Medine'ye vararak islâmı kabul eder. Ebû Hüreyre, Hazreti Peygamberin huzurunda bulunurken kaybolan kölesi çıkagelir. Köle gelir gelmez Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir mucize olarak şöyle buyurur: «Ya Ebâ Hüreyre, işte kölen sana geldi.» Ebû Hüreyre de: — Ben de onun artık hür olduğuna sizi şahit tutuyorum, der. 699- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahu Anh) rivayet edilmiştir: Temim kabilesi hakkında Peygamber Sallallahu. Aleyhi vo Sel-lem Hazretlerinden işittiğim üç şeyden ötürü o kabileyi severim. Buyurdular ki-. 1 — «Decal'a karşı ümmetimin en sert olanları onlardır.» 2 — «Bu gelen sadaka ve zekâtlar, bizim cemaatimiz (Temim kabilesin) dendir.» 3 — «Ya Aişe, sen o (Temim kabilesinden olan) Cariyeyi azad et; çünkü Hazreti İsmail peygamberin s oyundandır.» Mütercim : Hazreti Aişe daha önce, îsmaîl Aleyhisselâm soyundan birini azad edeceğim, diye adak yapmıştı. Onun için Hazreti Peygamber Temim kabilesinden olan o cariyeyi azad etmeyi Hazreti Aişe'ye emrederken bu kabilenin îsmaü Aleyhisselâm'in soyundan olduğuna işaret etmişti. Çünkü Temim Oğulları kabilesi, soy yönünden Mudar oğlu îlyas'da Peygamber Salallahu Aleyhi ve Sellem efendimizle birleşir. Savaş sonu esir edilenler hangi yabancı milletten olurlarsa olsunlar, köleleştirilebilecekleri gibi, azad edilmeleri de caizdir; fakat azad edilmeleri daha faziletlidir. 700- Ebû Hüreyre'den (Radiyallahu Anh) rivayet edilmiştir: «Herhangi biriniz, kölesine: Rabbine (sahibine) yemek ver, rab-bine abdest aldır, rabbine su ver, diye hitab etmesin. Köle efendisine: Efendim, mevlâm desin. Ama hiçbiriniz: Kölem ve cariyem, demesin; yiğidim, hamarat kızım ve oğlum, diye hitab etsin.» (Köle, efendisine «Rab» tabirini ve efendi de kölesine «Abd» tabirini kullanmasın.) Mütercim: . Bir kimsenin, efendisi hakkında «Rab» sözünü kullanması Yûsuf sûresinde: «Doğrusu o adam, benim Rabbim'dir = efendimdir.» mealindeki 23. ayeti kerimede kullanılmıştır. Fakat bir sebep yokken kölenin efendisine daima, «Rabbim'dir» yahud efendinin kölesine, «Senin Rabbin olduğum için şu ve bu hizmetlerde bulun» şeklinde hitab etmeleri haram değil ise de tenzih yollu mekruhtur. Çünkü «Rab» sözü, sahib manasına da gelir. Allah korusun, Rab kelimesini, mabud manasında yahud ibadete müstahak manasında bir kimse için kullanmak küfürdür. Bizim dilimizde köle ve hizmetçilere hitab için bir efendinin, oğlum, kızım sözlerini kullanması en uygunjY>ir ifadedir. Bununla beraber, bir kimse kölesine veya cariyesine: 'Bu benim oğlumdur, yahud bu benim kızımdır, diye söz söylemiş olursa bunlar hemen azad olurlar. îmam Azam mezhebinde köle ve cariye efendisinden yaş bakımından daha büyük bile olsalar yine: Bu benim oğlumdur veya kızımdır, diye hüküm verilirse, hemen azad olurlar. İki imama göre (İmam Muhammed ve İmam Ebû Yûsuf'a göre), bunlar yaşça efendilerinden daha küçük iseler, azad olurlar; büyükseler azad olmazlar. Fakat sırf çağırmak maksadı ile bunlara: oğlum, kızım denilirse, ittifakla azad olmazlar. Çünkü çağırmakta bir hüküm yoktur. Yine böylece, kızım şöyle yap, oğlum böyle yap demek de çağırmak gibidir. Bununla beraber kız, şöyle yap, oğlan böyle kızım ve oğlum demekten daha güzeldir. Köle ve cariyelerin ise, efendilerine karşı: Efendimiz, veliyyi nimetimiz tabirlerini kullanmaları uygun düşer. 701- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahu Anh) rivayet edilmiştir: «Sizden birinize hizmetçisi yemeğini getirdiği zaman, hizmetçisini beraberinde sofraya oturtmayacaksa, ona bir veya iki lokma yahut bir veya iki tadımlık yemek versin; çünkü o hizmetçi yemeğin hazırlama zahmetini çekmiştir.» Mütercim: Gerçekten efendilerin hizmetçileriyle yemek yemeleri, bazı köy ve taşra ağalarında uygulanmakta ise de, şehirlerde ve büyük konaklarda, özellikle İstanbulcia hizmetçiler ayrı olarak yemeğin geri kalanını yerler. Bu Hadîs-i şerifin gereği üzere, hizmetçilerin efendileri ile birlikte yemek yemelerinde herhangi bir sakınca yoktur. Bu tür harket efendilerin kıymet ve şereflerine bir noksanlık getirmeyeceği cihetle müstahabdır. Bir de beldenin mevcut örf ve adetine1 uyularak hizmeçilere bir miktar o yemekten verilmeyip ayrıca; yemelerinde de bir günah yoktur. Zira hadîs-i şerifteki emir işin müs-tahab olduğuna yorumlanmıştır. 702- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahu Anh) rivayet ediln «Sizden biriniz döğüştüğü zaman yüze vurmaktan kaçıns (Bir kimse lüzum halinde hizmetçisine, kölesine veya başkasına tokat veya yumruk atmak yahut başka bir şey ile vurmak isteyince onun yüzüne vurmasın. Yahut dayak cezasına çarpılan kimsenin yüzüne vurulmasın; çünkü yüz, insanın en şerefli azasıdır. Bir de Adem Aleyhisselâm o simada yaratılmıştır, simaya hürmet gerekir[8] [8] Ömer Ziyaeddin Dağistâni, Zübdetü’l-Buhari, Hisar Yayınevi:426-432 |