๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Zübdetül Buhari => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 21 Haziran 2011, 11:05:15



Konu Başlığı: Bismilahirrahmanirrahim
Gönderen: Sümeyye üzerinde 21 Haziran 2011, 11:05:15
BÎSMİLLAHİRRAHMANÎRRAHİM


1- îbni Abbas (R.A.)'dan rivayet edilen Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Selleme ait mektubun tercemesi söyledin

«BİSMİLLAHÎRRAHMANİRRAHİM. ALLAH Tealâ'nin kulu ve pey­gamberi MUHAMMED tarafından, Rum'ların büyüğü Hirakl'e...

Hidayete uyanlara selâm olsun. İmdi seni İslâm'a davet ederim. İslâm ol, selâmet bulursun ve ALLAH Tealâ sana iki kat mükafat verfcv Eğer yüz çevirirsen, sana bağlı olanların hepsinin vebali kuşku Buz boynundadır. Ey Ehl-i Kitab (olan Hıristiyanlar)! ALLAH Tealâ'-dan başkasına ibadet etmemek ve Ona hiç bir şeyi ortak koşma­mak ve ALLAH'ı bırakıp da birbirimizi Tanrı ittihaz etmemek üzere geliniz, aramızda sözbirliği edelim! Eğer onlar yüz çevirirlerse, siz (ey iman edenler!» «Şahit olunuz, biz müslümanız ALLAH Tealâ'nın emirlerine boyun eğmişiz ve teslim olmuşuz.)» deyiniz...»

Mütercimin ilavesit

Hirakl, her nekadar iman etmeğe gayret göstermişse de, kav­minden çekinip imanını açıklayamadı. Gerçi Hirakl, Mekke ticaret kafilesi başkanı sıfatıyla o vakit Şam'da bulunan Ebû Sûfyan'ı Kudüs'e getirtip uzun uzadıya soru sorarak derin bir tahkikat ne­ticesinde kendisine tam bir vicdan kanaati gelmiş ve bütün halinde iman etmek üzere Rum büyüklerine teklifte bulunmuş ise de, onlar kabul etmediklerinden kendisi de imamını açıklayamamıştın

 

2- îbni Ömer Radıyallahu Anh'dan rivayet edilmiştir:

«İslam beş esas üzerine kurulmuştur: ALLAH Tealâ'dan başka mabud olmadığına ve Hasreti Muhammed'in, ALLAH Tealâ*nın pey­gamberi olduğuna (kalp ile tasdik ve dil ile ikrar edip) şehadet et­mek, Erkân ve şartları ile beş vakit namaz kılmak. (Nisaba sahip

Mütercim


Hirakl, her nekadar iman etmeğe gayret göstermişse de, kav­minden çekinip imanını açıklayamadı. Gerçi Hirakl, Mekke ticaret kafilesi başkanı sıfatıyla o vakit Şam'da bulunan Ebû Sûfyan'ı Kudüs'e getirtip uzun uzadıya soru .sorarak derin bir tahkikat ne­ticesinde kendisine tam bir vicdan kanaati gelmiş ve bütün halinde iman etmek üzere Rum büyüklerine teklifte bulunmuş ise de, onlar kabul etmediklerinden kendisi de imamını açıklayamamıştır.

 

3- Ebû Hüreyre  (Radıyallahu AnhJ'den rivayet  edilmiştir: «İman, altmış küsur şubedir. Haya da imanın bir şübesidir.»

 

4- Abdullah ibni Amr (Radiyallahu Anh) dan rivayet edilmiş­tir:

«Müslüman, dilinden ve elinden Müslümanların emin oldukları kişidir. Muhacir, ALLAH Tealâ'nm yasakladığı şeyden göç eden kişi­dir.»

 

5- Ebû Musa (R.A.)'dan rivayet edilmiştir:

«Hangi müslümari daha faziletlidir, diye sorulunca Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem, dilinden ve eihıden müslümahlarını emin oldukları kişi buyurdu»

 

6- Abdullah İbni Amr  (R.A.) 'dan rivayet edilmiştir: «Resûlüllah Saliallahu Aleyhi ve Sellem Hazretlerine: Ey ALLAH' m Resulü: Müslümanlığın hangi ameli daha   hayırlıdır? diye soru­lunca, Peygamber efendimiz;:  Açîari dovurmaklığın,  tanıdığına ve tanımadığına selâm vermekliğin, buyurdular.»

 

7- Enes  (R.A.)'den rivayet edilmiştir

«Hiç biriniz, kendisi için istediği şeyi din kardeşi için de isteme­dikçe iman etmiş olamaz (bunu yapmadıkça kâmil bir iman ile mü­min olamaz)

 

9- Enes  (R.A.)'den rivayet edilmiştir;

«Üç şey vardır ki, onlar kimde bulunursa, o şahıs imanın tadını bulmuştur; ALLAH Tealâ ve peygamberi, diğer bütün varlıklardan o kimseye daha sevgili olmak. Bir kimseyi sevdiği zaman, (karşılık beklemeksizin) yalnız ALLAH rızası için sevmek. Ateşe atılmaktan tiksindiği gibi, îslâm ile şereflendikten sonra tekrar küfre dönüp dinden çıkmaktan tiksinmek. (Bu üç şey, her kimde bulunursa iman-nın zevkini iyi tatmış olur, demektir.»).

 

10- Enes (R.A.)'den rivayet edilmiştir:

«îmanın alâmeti, Ensar'ı  (Medîne'li ashabı)  sevmektir. Nifakın alâmeti de, Ensar'a kin beslemektir.»

 

11- Ubâde bin Samit (R.A.)'den rivayet edilmiştir:

Resûlüllah Sallâllahu Aleyhi ve Sellem, ashabı kiramdan bir topluluğu hitaben şöyle., buyurdular:

«ALLAH Tealâ'ya hiç bir şeyi ortak koşmayacağınıza, hırsızlık yapmayacağınıza, zina etmiyeceğinize, çocuklarınızı öldürmeyece­ğinize, kendinizce iftira uydurup ortaya atmayacağınıza, şeriatın uygun gördüğü hususlarda isyan etmeyeceğinize dair bana biat'edi­niz!..

Sîzden her kim bu biati yerine getirirse mükâfatı, ALLAH Tealâ-

tarafından behemehal verilecektir. Her kim bu yasaklardan birini işler de dünyada cezasını çekerse bu ceza onun keffareti olur. Kim­de bu yasaklardan birine düşer de, .sonra ALLAH onu örterse (suçu gizli kalırsa)-, onun durumu ALLAH'a kalmıştır. Dilerse bağışlar, diler­se (ahirettel ona azab eder. (Bu hüküm, ALLAH'a ortak koşmak su­çundan başka günahlar içindir. Şirkden tevbe etmedikçe ALLAH hiç bir kulunun günahını bağışlamaz.

Bu hadisi- şerifin ravisi Hazreti Ubâde der ki: «Biz de toplu ola­rak bu esaslar üzerine biat ettik.»

 

12- Ebû Saîd Hudrî (R.A) 'den rivayet edilmiştir:

«Müslumanın en hayırlı malı hemen hemen davardır. Çünkü dağbaşlannda ve dere boylarında davarın ardından gider ve dinini (cemiyet içinde hüküm süren)   fitnelerden kaçırır  (korur).»

 

13- Aişe Sıddika (R.A)'dan rivayet edilmiştir.

«Resûlüllah Sallâllahu Aleyhi ve Sellem Hazretleri ashabı ki­rama bir şey emrettikleri zaman, onların güç yetebilecekleri bir işi emrederlerdi. Hatta onlar: Bizim durumumuz sizin gibi değildir; çünkü Cenabı Hak geçmiş ve gelecek günahların hepsini size bağış­lamıştır. Biz ise bu durumda değiliz (daha çok çalışmak ve ibadet etmek zorundayız), dediklerinde efendimiz bu söze kızardı. Öyle ki, mübarek yüzlerinde kızgınlık eseri belli olurdu. Sonra şöyle buyurur­du: ALLAH Teâlâ'dan en çok korkanınız ye (çünkü) O'nu en iyi bile­niniz benim.»

 

14- Ebû Saîd'den rivayet edilmiştir:

«Cennetlikler Cennet'e ve cehennemlikler Cehennem'e girerler. Sonra Cenabı ALLAH (Azze ve Celle) Hazretleri meleklere hitaben şöyle buyurur: Her kimin imandan bir hardal tanesi ağırlığı kadar iman kalbinde varsa, onu Cehennem'den çıkarın, Bunun üzerine onlar simsiyah oldukları halde oradan çıkarılırlar. Sonra haya veya hayat nehrine (ebedî hayata sebep olan nehre) atılırlar. Sonra, ark kenarlarında biten taneler gibi biterler. Bunların sapsarı ve kıvrım kıvrım çıktıklarını mutlaka görmüşsünüzdür.»

 

15- Ebû Saîd (R.A.) 'den rivayet edilmiştir:

«Rüyamda bazı insanları gördüm. Gömlekli olarak bana göste-rildiler. Gömleklerin bir kısmı memelere, bir kısmı da daha aşağıya kadar inmişti. Ömer bin Hattab ise eteklerini yerden çektiği bir gömlekle bana gösterildi. (Ashab) dediler ki: Ey ALLAH'ın Resulü bunu neye yordunuz? Buyurdular ki: Dindarlığa (yordum).»

 

16- İbni Ömer (R.A.)'den rivayet edilmiştin

«Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hazretleri, Ensar'dan (Medîne'Ii ashabdan) birisi, din kardeşine öğüt verirken yanlarına vardıklarında: Ey kişi, uzun lafı, bırak; haya imandan gelir, buyur­dular.»

 

17- İbni Ömer (R,A.) 'den rivayet edilmiştir

«ALLAH'dan başka ibadet edilecek bir ilâh olmadığına, Muham-med'in de ALLAH Tealâmn peygamberi olduğuna şehadet edinceye, namazlarını kılıp zekâtlarını verinceye kadar Arap müşriklere karşı savaşmam bana emredildi. Eğer bunları yaparlarsa, benden malla­rını ve kanlarını korumuş olurlar; ancak kul hakları ile şer'i ceza­lar kalır. (Kul hakları olursa kendilerinden alınır, suç işlerlerse ceza­landırılırlar) . ALLAH Tealâ tarafından hesaba çekilirler.» Yani: Bir kimse görünüşte dini emirleri yerine getirmekle kurtulur; içi ve aslı itibariyle onun hali ALLAH'a kalır, .Ahirette ona göre muamele görür.

 

18- Ebû Hüreyre Radıyallahü Anh'dan rivayet edilmiştir:

«Resûlüilah Sallallahu Aleyhi ve Selleme: — Hangi amel daha faziletlidir? diye sorulunca, ALLAH Teaîâ'ya ve O'nun Peygamberine iman etmek, buyurdular. Sonra hangisi? diye sorulunca : — ALLAH yolunda (tevhid kelimesini yüceltip hakim kılmak için) cihad etmek, buyurdular. Sonra hangisi? diye sorulunca: — Makbul bir hac, bu­yurdular.»

 

19- Sa'd  (R.A.)'dan rivayet edilmiştir.

Resûlüilah Sallellahu Aleyhi ve Sellem Hazretlerinin meclisin­de iken, yardım olarak bir kaç kişiye mal verip benim en hoşlan­dığım adama vermedi. CKalbleri islâma ısındırılmak için kendilerine mal verildiği hikmetini, anlayamadığımdan) ben: Ey ALLAH'ın Resulü! Falan adanı hakkında görüşün nedir? Vallahi ben onu gerçekten mü­min bilirim, deyince, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

Veya müslüman bilirsin. (Sen onun iç halini gerçek olarak bi­lemeyeceğin için, gerçek mümin bilirim deme, dış hali itibariyle onu müslüman bilirim de,» diye beni ikaz etti ise de bunu anlayamadım). Bir müddet sustum ve sonra o adam hakkındaki kanaatim ağır ba­sarak yine sözümü tekrarlayıp: Ey ALLAH'ın Resulü! O adam hak­kında görüşün redir? Vallahi ben onu gerçekten mümin bilirim de­dim. Peygamber yine:

«Veya müslüman bilirsin,» buyurdu.

Bir miktar sükût ettikten sonra, o adam hakkındaki kanaatim yine galebe çalarak sözümü tekrarladım. Resûlüilah da sözünü iade etti; sonra şöyle buyurdu: «Ey Sa'd! Başkasını daha çok sevdiğim halde, bir adama veriyorum. Çünkü (vermezsem) ALLAH Tealâ'nm onu yüzükoyun cehenneme bırakacağından korkarım.» (Yani, ona vermezsem, belki dinden çıkar da cehennemlik olur. Onun kalbini îslâma ısındırmak ve imanını ^pekleştirmek için veririm.)[6]

 

20- îbni Abbas (R.A.) 'dan rivayet edilmiştir.

«Bana Cehennem gösterildi. Bir de baktım ki, cehennemliklerin çoğu kadınlardan ibaret; çünkü onlar nankörlük ederler. Soruldu ki: Ya Resûlallah, Cenabı ALLAH'amı nankörlük ederler? Peygamber Sal-tellahu .Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdular: En yakın adamına nan­körlük ederler ve kendilerine yapılan iyiliğe de mankörlük ederler. Meselâ: Bir kadına yıllar boyunca iyilik etsen de, sonra o kadın senden bir şey (hoşlanmayacağı bir iş) görmüş olsa, senden hiç bir hayır görmedim, diye nankörlük eder.»

 

21- Ebû Zer (R.A.)'den rivayet edilmiştin

«Bir esir alıp onu hizmetimde kullanırken anasından dolayı ken­disini aşağıladım. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hazretleri şöyle buyurdular: Ey Ebû Zer! Neden onu anasından dolayı aşağıla­dın? Muhakkak sen, kendisinde cahiliyet eseri bulunan bir kişisin! Hademe ve köleleriniz sizin kardeşlerinizdir. Cenabı ALLAH onlan sizin elinize bırakmıştır. Her kimin elinde böyle bir kardeşi olursa, kendi yediği yemekten ona yedirsin, kendi giydiği elbiseden ona giydirsin ve böylelerine güç yetîremiyecekleri bir iş yüklemeyüıis. Eğer yüklerseniz onlara yardım ediniz.

 

22- Ebû Bekre (R.A)'den rivayet edilmiştir:

«İki kişi kavga ederken bunlardan birine yardım etmek için yü­rüdüm. Ebû Bekir Hazretleri karşıma çıktı ve nereye? diye sordu Ben des İşte şu adama yardım edeceğini, dedim. Sonra bana, gitme geri dön;  çünkü Resûlüllah Sallellahu Aleyhi ve Sellem Hazretle rinden şöyle buyurduğunu işittim.

«İki Müslüman, kılıçlanyle birbirine karşı çıktıklarında öldü renle öldürülenin ikisi de cehennemdedir.» Ya Resûlallah, dedim b öldüren (katildir, yeri cehennem), fakat öldürülenin günahı ne (m den cehennemlik olsun)? Şöyle buyurdular:

«O da arkadaşını öldürme hırsı için de idi. (Böyle düelloya ç] kanlar, cehennemi boylarlar.)

 

23- Ebû Hüreyre  (R.A.)'den rivayet edilmiştir:

«Mttnafıkın alâmeti üçtür: Konuştuğu zaman yalan söyler, sös verdiği zaman cayar, kendisine emniyet olduğu veya emanet b; rakıldıgı zaman hıyanet eder.»

 

24- Abdullah bin Amr   (R.A.) 'dan rivayet edilmiştir!

«Dört şey kimde bulunursa halis münafık olur* o dört şeyden yalnız birisi bulunursa, onu bırakmcaya kadar nifaktan bir haslete sahip bulunur: Kendisine güvenildiği zaman bu güvene hiyanet eder. Konuştuğu zaman yalan söyler. Anlaşma yaptığı zaman arkadan vurur. Bir kimse ile davalaştığı zaman hır çıkarır.»

 

25- Ebû Hüreyre (R.A.)'den rivayet edilmiştir:

Her kim Kadir gecesini, bu gecesinin faziletine inanarak ALLAH rızası için ibadetle geçirse, o kimsenin geçmiş    günahları  agışlanır.»

 

26- Ebû Hüreyre (R.A.)'den rivayet edilmiştir:

«ALLAH Tealâ Hazretleri, kendi yolunda mücahit , olarak çıkan, yalnız bana olan imanı ve peygamberlerime olan tasdiki yüzünden f çıkmış bulunan kişiye, kazandığı ecir veya ganimetle geri çevirmeyi veya cennete sokmayı tekeffül etmiştir. Ümmetime ağır gelmeseydi gazaya giden hiç bir müfrezeden geri kalmaz ve ALLAH yolunda ölüp sonra dirilmeyi, tekrar ölüp tekrar dirilmeyi ve sonra ölmeyi arzu­lardım.» (Yani: Ümmetimin diğer dinî ve idarî işlerinin aksamaması ve güçlükle karşılaşmamaları için" Medine-i Münevvere'de kalıyo­rum. Yoksa düşman karşısında ve, savaş yerinde bulunmak arzu­sundayım. Mümkün olsaydı, bu uğurda bir kaç kez hayatımı feda ederim.)

 

27- Ebû  Hüreyre   (R.A.)'den rivayet  edilmiştir

«Gerçekten îslâm dini çok kolaydır; hiç kimse asla bu dini zor­lamaya kalkışmasın, yoksa din ona galip gelir. (Yani, kulluğun en a'lasmi yapmağa kimsenin gücü yetmez.) O halde doğruluktan ay­rılmayınız, mutedil davranınız, iyimser olunuz, sabah, akşam ve gecenin bir kısmında (ibadet ve niyaz ederek) yardım isteyiniz. (Ya ni, ibadetten hiç kimseyi soğutmayınız, birlik ve beraberlik halinde olunuz, gece-gündüz din ve millet için mümkün olduğu kadar çalı­şınız.)

 

28- Ebû Saîd (R.A.) 'den rivayet edilmiştir:

«Bir kul İslâm'a girer ve müslümanlıgı düzgün olursa, ALLAH Tealâ onun eskiden işlediği her günahını bağışlar; Bundan sonra ;ona, bir iyiliğe karşı, on mislinden yediyüz katma kadar mükâfat ve bir günaha karşılık, ALLAH eğer bağışlamazsa, bir misli ceza veri­lerek mukabele edilir.»

 

29- Hazreti Aişe'den (Radiyallahu Anha)  rivayet   edilmiştir:

«(Peygamber Sallallahu Aleyhi ve sellem sordu): Bu kadın kim­dir? Ben cevap olarak: Bu kadın, çok namaz kıldığından bahsedi­yor, deyince Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

Vazgeçiniz ve gücünüz yettiği kadar kılınız. Vallahi Hak Tealâ Hazretleri, siz (ibadet etmekten) bikmadıkça O da (kendisine ibadet edilmekten) bıkmaz. Ona en sevimli ibadet, sahibi tarafından devam­lı yapılan ibadettir.»

 

30- Hazreti Enes   (R.A.) 'den rivayet  edilmiştir!

«Herkim, LÂ İLÂ'HE İLLALLAH der ve kalbinde bir arpa tanesi ağırlığında hayır bulunursa, Cehennem'den çıkarılır. Her kim, kal­binde bir buğday tanesi ağırlığında hayır olur da LÂ İLAHE İLLAL­LAH derse, Cehennem'den çıkarılır. Kalbinde    zerre miktarı hayır olduğu halde LÂ İLAHE İLLALLAH diyen de, Cehennem'den çıka­rılır.» (Yani, zerre kadar kalbinde iman olan mümin ebedî olarak cehennemde kalmaz. Bir rivayette de, hayır kelimesi yerine iman sözü kullanılmıştır).

 

31- Hazreti Talha  (R.A.)'dan rivayet edilmiştir.

«Nafile namazlar hariç gece ve gündüz de (24 saatte) beş vakit namaz, nafile oruçlar hariç Ramazan orucu, ve gönüllü olarak veri­len sadakalar hariç Zekât farzdır.» Peygamber Efendimiz, bunu, İslam'dan sual eden bir a'rabiye cevap olarak buyurmuştu ve [7] Hadisi şerifi rivayet eden râvi der ki: İslâmiyetten sonra A'rabi ye­min edip, vallahi bundan ne fazla ve ne de eksik yaparım, diyerek dönüp gitti. Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem de: «Eğer bu adam sözünde sadık ise muhakkak kurtulur,» buyurdular. (Yani, yal­nız farzları yerine getirmekle ahirette cehennemden kurtulup cen­nete girer.)

 

32- Ebû Hureyre (R.A.) 'den rivayet edilmiştir:

«Her kim mümin olarak ve sevabına inanarak ALLAH nzasi için müslüman bir cenazeyi teşyi eder de, namazı kılınıp gömülmesini tamamlanıncaya kadar yanında bulunursa, o kimse iki kırat sevab ile geri döner ki, her kıratın ağırlığı Uhud dağı kadardır. Kim de o cenazenin yalnız namazım kılar da gömülmeden Önce geri dönerse, bir kırat sevab ile dönmüş olur.»

 

33- Abdullah (R.A.)'dan rivayet edilmiştir:

«Müslümana sövüp saymak sapkınlık ve onunla vuruşmak   kâ-

 

34- Ubade bin Sâmit (R.A.)'den rivayet edilmiştir.

«Ben size Kadir gecesini bildirmek için çıkmış idim. Fakat falan ve falanın (Mescid'deî çekişmeleri yüzünden kaldırıldı. Belki sizin için hayırlı olabilir. Siz onu Ramazan ayının yirmi yedinci, yirmi dokuzuncu ve yirmi beşinci gecelerinde arayınız.

 

35- Ebû Hürevre (R.A.) 'den rivayet edilmiştir:

«Peygamberimiz  Sallallahu  Aleyhi  ve   Sellem   Hazretleri,   bir gün dışarıda bazı kişilerle otururken yanına bir adam gelip imanı sordu. Peygamberimiz: îman,- ALLAH Teaîâ Hazretlerine, meleklerine, Al­lah ile mülakatın hak olduğuna, ALLAH'ın peygamberlerine, öldükten sonra dirilmeye inanmândır, buyurdu. O-adam,'islâm nedir? diye sor­du. Peygamber: islâm; ALLAH Tealâ'ya ibadet edip asla O'na ortak koş­maman, namaz kılman, farz olan zekâtı vermen ve Ramazan ayında oruç tutmandir, buyurdular. Yine o adam, ya Resûlallah ihsan nedir? diye sordu. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu-, lar:

—  îhsan, ALLAH'a görürcesine ibadet etmendir; sen O'nu göremi-yorsan.da O seni görüyor. Sonra, ya Resûlallah! Kıyamet ne zaman (kopacak? diye sordu. Peygamber Efendimiz buyurdular ki:

—  Sorulan kişi, sorandan daha bilgili değildir;  (bu hususta iki­miz de müsaviyiz, kıyamet gününün zamanını ancak ALLAH Tealâ Hazretleri bilir). Fakat sana kıyametin bazı alâmetlerini bildireyim:

—  Cariye, efendisini doğurunca ve bir takını belirsiz deve çoban­ları yüksek binalar kurunca (kıyamet yakındır), Beş şey var ki, on­ları ancak, ALLAH bilir.» Sonra Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sel­lem Hazretleri, bilinemiyen beş şeyi içine toplayan   âyet-i kerimeyi okudu: Kıyametin ne zaman kopacağını, nereye ne miktar yağmur yağdıracağını, rahimlerde olan ceninleri (tam - noksan, erkek dişi) ancak ALLAH bilir. Hiç kimse yarın (iyi veya kötü) ne kazanacağını ve hangi yerde Öleceğini bilmez. Bunları ancak ALLAH bilir. Sonra o adam kalkıp gitti. Peygamber Efendimiz: O kişiyi geri döndürünüz, buyurdu. Ashab baktılar ki ortalıkta kimse yok!... Sonra Efendimiz, «Bu zat Hazreti Cibril'dir; insanlara dinlerini öğretmek için geldi.» buyurdu.

 

36- Nüman bin Beşir  (R.A)'den rivayet edilmiştir:

«Helâl meydanda ve haram da meydandadır (bilinen şeylerdir) Fakat bu ikisinin arasında birtakım şüpheli şeyler vardır ki, insan ların çoğu bunları bilmezler. Her kim şüpheli şeylerden sakınırsE dinini ve şerefini kurtarır. Şüpheli şeylere düşen kimse de, yasal koru çevresinde koyunlarını yayan çobana benzer ki, sürüyü yasal koruya düşürmesi beklenir. Biliniz ki, her padişahın bir yasak koru su vardır. Biliniz ki, ALLAH Tealâ'mn yasak korusu haram kıldığı şey lerdir. Biliniz ki, insanın bedeninde bir et parçası vardın o et parça sı iyi olursa, bütün vücut da iyi olur. O bozuk olursa, bütün vücuı bozuk olur. Biliniz ki, o et parçası kalbdir.»

 

37- îbni Abbas  R.A. 'dan rivayet edilmiştir:

(Dinlerini öğrenmeye gelen bir cemaat için Peygamber Sallalla­hu Aleyhi ve Sellem) «Bu kavim kimdir?» veya «bu heyet kimdir?» diye sordular ve sonra buyurdular ki: «Merhaba ey kavim!'» veya «merhaba ey heyet! ALLAH size pişmanlık vermesin ve sizi adamsız komasın. Size dört şeyi emreder ve sizi dört şeyden men ederim. Size yalnız ALLAH'a iman etmeyi, ki yalnız ALLAH'a iman ne demektir, bilir misiniz? ALLAH'dan başka hiç bir ilâh olmadığına, birliğine ve ortağı bulunmadığına, Muhammed'in de ALLAH'ın peygamberi olduğuna şehadet etmektir, namaz kılmayı, zekât vermeyi, Ramazan aynıda oruç tutmayı ve ganimetlerin beşte birini vermenizi emrediyor ve si­zi dübbâ', hantenı, mukayyer ve nakir (gibi içki çeşitlerinden) mene-diyorum. Bunları kavrayıp gözetiniz ve ardmızdakilere de tebliğ edi­niz.»

 

38- Hazreti Ömer (R.A)'den rivayet edilmiştir: «Ameller niyetlere göredir (bir işten maksat ne ise, hüküm ona göredir) ve her insan ancak niyetinin karşılığım bulur: Kimin hic­reti ALLAH ve peygamberi için (dininin selâmeti için) ise, onun hicreti ALLAH ve peygamberi içindir, (ALLAH rızasını kazanır, sevab elde eder.) Kimin de hicreti, elde edeceği dünya menfaati veya evlenmeyi tasarladığı kadın için ise onun hicreti, hangi şey uğrunda hicret et­mişse onadır.» O halde kişinin hicreti (bu hicret edişten kazanaca­ğı şey), niyetine göre yapacağı işe bağlıdır. Din için hicret ederse se vab îtazanir, dünya için hicret ederse, sevab kazanmaz.»

 

39- Ebû Mesud (R.A.) 'dan rivayet edilmiştir.

«Bir kimse aile efradına, ALLAH rızasını gözeterek geçim sağlarsa, bu yoldaki harcamalarından sadaka sevabı kazanır.»

 

40- Ebû Hüreyre (R.A.) 'den rivayet edilmiştir:

«(Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem, bir topluluğa hitaben ^en bır bedevî S*™ ve Peygamber'e: Kıyamet ne z^an koHazretİ Pe^amber (konuşmasını tamamladıktan vâ p -f7ametten SOran ad™ nerede? buyurdu. (Bedevi, işte benim ya Kesulallahl dedi ve sonra Peygamber Efendimiz şöyle buyurdular)

, Peygam­ber Efendimiz buyurdular ki): İdarî işler ve vazifeler ehil olmayan­lara verildiği zaman kıyameti bekle.»

 

41- Abdullah bin Amr (R.Â)'dan rivayet edilmiştir:

«Abdest suyu değmeyen Ökçelerin cehennemden   çekeceği var.

Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem   bunu en yüksek sesle iki veya üç defa tekrarladı.»

Mütercim :

Savaş için sefer halinde iken ashabdan bazıları ikindi namazının son vaktine yetişmek için çok acele abdest alıp ayaklarını yarım yıkamaları üzerine bu hadîsi şerif varid olmuştur.

 

42- îbni Ömer (R.A.) 'den rivayet edilmiştir:

«Ağaçlar içinde yaprağı düşmeyen bir ağaç vardır ki, müslü-manın örneğidir; hangi ağaçtır o, bana söyleyiniz? O, hurma, ağacı­dır.»

 

43- Enes (R.A.)'den rivayet edilmiştir:

«Sana İcabet ediyorum, ne istersen sor ALLAHım (hakkı için) evet! ALLAHım (hakkı için) evet! AUahım (hakkı için) evet! Peygam­ber Efendimiz, bir bedevinin peygamberlik, namaz, oruç, zekât hak­kındaki sorularına bu -şekilde mukabele, etmişlerdi.»

Mütercim :

Hazreti Peygamber'e bir'kimse gelip: Ey Abdülmuttalib zade! Seni bütün insanlara peygamber olarak ALLAH, mı gönderdi? Gece gündüz beş vakit namaz kılmayı. ALLAH ini emretti? Her. sene Rama­zan .ayında oruç tutmayı ALLAH mı emretti? Nisaba sahib olanın her yıl zekât vermesini ALLAH.mı emretti?-diye sorunca, bunlara ceva­ben «ALLAHım, (hakkı.için) evet» buyurmuşlardır.

 

44- Ebû Vâkıd (R.A.) 'dan rivayet edilmiştir:

«ResûiüHah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hazretleri Mescid-i şe­rifte cemaatiyle oturmakta iken, üç kişi girdi. Bunlardan ikisi Resû-lüllah Sailallahu Aleyhi ve Sellem efendimize yöneldiler. Biri durma­yıp gitti. Bu iki kişiden biri, halkanın arasında bir kişilik boş yer bulup oturdu. Öteki de halkanın arkasında oturdu. Üçüncü ise dö­nüp gitti. Sonra Resûlüllah va'z ve nasihati bitirince şöyle buyur­dular: Şimdi size "üç kişinin halinden bahsedeyim! Onlardan biri Cenabı Hak'a sığındı ve Cenab-ı Hak da, ona sığınak verdi. Biri de haya ederek safların gerisinde oturdu ve Alîah Teâlâ da on (u mü­kâfatlandırmamak) dan haya etti.

Öteki ise, Cenab-ı Hak'd an yüz çevirdi ve Cenab-ı Hak da on­dan yüz çevirdi  (bu ilahî meclisin faydalarından mahrum oldu).

 

45- Ebû Bekre (R.A.) 'den rivayet edilmiştir: «Resulü Ekrem Sailallahu Aleyhi ve Sellem   Hazretleri Kurban bayramında «MÎNA» da deve üzerinde idi ve devenin   dizginlerini biri tutmuştu. Bu hangi gündür? diye sordular. Biz sustuk, hatta bu günü başka bir isimle adlandıracak sandık. . Buyurdular, ki: Nahir (kurbanın birinci) günü değil, midir? Biz de, evet dedik! Sonra,   bu ay hangi aydır? buyurdular. Biz, sustuk ve yine b.aşka.bir isimle ad­landıracak sandık. Buyurdular ki: Zilhicce değil midir? Biz de, evet dedik! Sonra; şöyle buyurdular: Aranızda canlarınız, mallarınız ve ırzlarınız, bu ay'mizda ve bu beldenizdeki şu günümüzün kutsiyeti kadar mukaddestir. Burada olanlar olmayanlara tebliğ etsinler Belki de kendisinden daha kavrayışlı olan birisine tebliğ, edecektir,?

 

46- Enes (R.A.) 'den- rivayet edilmiştir.

«Kolaylık gösteriniz, güçlük çıkarmayınız. Sevindirici olunuz, nef­ret ettirmeyiniz.» (Yani: Her şeyde kolaylık gösterip güzel müjdeler le hak yola teşvik ediniz. Bir takım güçlükler çıkarıp insanları nefret ettirmeyiniz.)            

 

47- Muaviye  (R.A.) 'den rivayet edilmiştir:

«ALLAH kime hayır murad ederse, onu din işlerinde anlayışlı kı­lar. Ben bir dağıtıcıyım ancak. Veren Cenab-ı Hak'tır. (Yani, ben ancak ALLAH'ın vermiş olduğu hidayet ve nimeti ashabıma tebliğ ederim ve dağıtırım). Bu ümmet, ALLAH Tealâ'nm (Kıyamet) emri gelinceye kadar O'nun şeriatı üzere kaim olacak ye muhalifleri on­lara zarar veremiyeceklerdir.» (ALLAH'ın lütfuna mazhar olmuş İs­lâm ümmeti, kıyamete kadar varlıklarını sürdürecek ve muhalifleri onların dinlerine zarar veremiyecektir.)

 

48- Abdullah (R.A.) 'dan rivayet edilmiştir

Ancak tki kişiye gıbta edilir: ALLAH Tealâ'nm servet verdiği ve bu serveti hak yolda harcamaya itilen kişi ile, Hak Tealâ'nm hikmet verdiği ye onunla adaleti icra edip öğreten kişi.»

 

49- İbni Abbas (R.AJ 'dan rivayet edilmiştir:

«ResûlüIIah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hazretleri beni kucakla­yıp bağrına bastı ve «ALLAHım!- Ona (ibni Abbas'a) Kitab-i celüini öğret» diye dua etti.»

 

50- Ebû Musa (R.A) 'dan rivayet edilmiştir:

«ALLAH katından getirdiğim hidayet ye ilmin örneği toprağa dü­şen bol yağmura benzer. Bu toprağın verimli parçası yağmuru kabul ederek pek çok bitki ve otlar bitirir. Kıraç toprak da suyu biriktirip tutar ve Cenabı Hak ondan da insanları faydalandırır: İçerler, hay­vanlarını sularlar ve ziraat ederler. Bu yağmur, bir sınıf toprağa da düşer ki, kumluk ovadır; ne suyu tutar ve ne de bitki yetiştirir. İşte, bu, ALLAH'ın dininde kavrayışlı olup benim ALLAH katından ge­tirdiğimden yararlanarak öğrenen ve öğreten kişiler ile buna başını kaldırıp bakmayan ve benim ALLAH katından getirdiğim hidayeti ka­bul etmeyen kişilerin misalidir.»

 

51- Enes (R.A.)'den rivayet edilmiştir:

«timin kalkması, cehaletin yerleşmesi, şarabın  (içkilerin)  içil­mesi ve zinanın aşikâre olması kıyamet aiâmetlerindendir.»

 

52- Enes (RA)'den rivayet edilmiştir:

«timin düşmesi, cehaletin baş göstermesi, zinanın aşikâr olması ve elli kadına bir kayyım düşecek şekilde kadınların çoğalıp erkek­lerin azalması kıyamet aiâmetlerindendir.»

 

53- İbni Ömer (R.A.) 'den rivayet edilmiştir

«Rüyamda bana bir bardak süt verildi. Bu sütten içtim. Öyle ki, doygunluğum hâlâ tırnaklarımdan taşıyor sanıyorum. Sonra artığı­mı Hattab'm oğlu Ömefe verdim. (Âshab sordular: Ya Resûlullah! Onu yorumladınız mı? Cevaben Bunu İLME yordum, buyurdular.»

 

54-.Abdullah bin Ömer '(R.A)den rivayet edilmiştir:

«Hac mevsiminde MÎNA'da biri gelip, ya Reşûlallah bilmeye­rek, kurbanımı kesmeden traş^oldum; şimdi nasıl edeyim, diye.sor­du) . «Zararı yok, kes,» buyurdular. (Başka biri gelip, ya Reşûlallah) Bilemedim, şeytânı taşlamadan .kurbanımı kestim, dedi). Zararı yok, taşla," buyurdu.-(Bû şekilde sorulan suallere cevaben Peygam­ber Sallallahu Aleyhi ve Sellem): Zararı yok, yap, buyurdular.»

(Haccm bazı işlerinden önce yapılacak olanı, sonraya bırakmak veya sonrakini öne almak suretiyle hareket etmekte beis, yoktur.")

 

55- Ebû Hüreyre (R.A)den rivayet edilmiştir

«ilim kaldırılacak, cehalet ve fitne doğacak, kargaşalık da çoğa­lacaktır.»

 

56- Esijıâ (R.A.)'dan rivayet edilmiştir!

«Daha. Önce bana gösterilmemiş olan her şeyi şu durduğum yer­de gördüm. Hatta Cennet ve Cehennemi de gördüm. Bana vahyolundu du ki, siz kabrinizde, Mesih, Deccal fitnesi (imtihanı) gibi veya ona yakın bir fitneye maruz kalacaksınız. Bu adam hakkında ne biliyor­sun? diye sorulacak. Mümin ve sağlam inançlı ise, diyecek ki: O Muhammed'dir. ALLAH'ın Peygamberidir. Bize hidayet ve apaçık delillerle geldi. O'nun çağrışma uyduk. -Ona tabi olduk. O Muhammed'dir. Bu sözü üç def a tekrarlar. Sonra melekler tarafından ona şöyle denir: Sen salih kişi. olarak uyu. Senin o Peygamber'e sağlam inançlı olduğunu zaten biliyorduk.

Eğer münafık, yahut şüphe içinde ise şöyle diyecek: Bilemiyo­rum. Halkın birşeyler söylediğini duydum ve ben de onu söyledim. (Böylece bu münafık azaba müstahakphır.)»

 

57- Haris oğlu Ukbe (R.A.) 'den rivayet edilmiştir.

(Ukbe, Ebû îhab'ın kızı ile evlenmişti, Sonra bir kadın Ukbe'ye gelerek: Ben seni ve hanımını emzirmiştim, siz süt kardeşsiniz, dedi.

Bunun üzerine Ukbe Peygamber SallaUahu Aleyhi ve .Sellem'e gide­rek hadiseyi anlattı. Buna cevaben.de Hazreti Peygamber şöyle buyurdu: Süt bacın olduğu söylenen bir zevceyi nikâhında nasıl tu­tarsın? Sonra Ukbe bu hanımdan ayrıldı ve bu hanım başka biri ile evlendi.»

Not: Mer ne kadar tsir kadının sözü ile süt kardeşlik sabit olmaz ve bu kardeşliğe hüküm verilmezse de, zevçiyete şüphe karıştığın­dan takva ve ihtiyat yönünden ayrılması uygun görülmüştü. (Sa-deleştiren).

 

58- Hazreti Omerden rivayet edilmiştir:

«Hazreti Ömer, Peygamber SallaUahu Aleyhi ve Sellem'in hanım­larından bir ay ayrılması üzerine, Ya Resûlallah! Muhterem zevce­lerinizi boşadınız mı? Diye sordu ve Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem: HAYIR, buyurdular

Mütercim :

Bu olay Tahrîm sûresinde açıklandığı gibi, bir hadiseden dola­yı Peygamber Sallallahu, Aleyhi ve Sellem efendimizin zevcelerin­den bazısına olan kırgınlığı sebebiyle bir ay geçinceye kadar hiçbir zevcesini, yanına.varmayacağına yemin (İlâ) etmişti. Böylece, ken­dine has bir çardakta yalnız başına bulunuyorken Hazreti Ömer ğe-lip yukardaki soruyu sormuştu. Cevaben de, peygamberimiz, zevcele­rini boşamadığım ifade, buyurmuştu.

 

59 - îbni Mes'ud (R.A.) dan rivayet edilmîştir.

«Ey insanlar! Sîz halkı İbadetten soğutuyorsunuz. Her kim ce­maata namaz kıldırırsa, hafif kıldırsın; çünkü cemaat arasında has­ta, güçsüz, acele işi olan mutlaka bulunur.»

 

60- Zeyd bin Halid El-Çühenî (R.A)'den rivayet edilmiştir:

«(Bir adam, Peygamber.Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e yolda bu lunan (yitik) malı sordu! Bulunan ve sahibi bihnemeyen bu mal rn yapılmalıdır? Peygamber" Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyur­du: Önce bağını veya kabını ve tapasını tanı. Sonra bir seneye kadar (muhtelif zamanlarda ilânlar yaparak yitiği) tanıt. Sonra ondan ya­rarlan ve sahibi gelirse ona ver. Ayn\ adam , müteakiben yitik de­veyi sordu. Peygamber Efendimiz buyurdular ki: «Deveden sana ne? Onun kırbası yanında (ihtiyacı olan suyu depolar) ve papucu ayağın­da. Suya gider ve otlayarak karnını doyurur. Sen bırak, sahibi bulur-onu. Müteakiben yitik davarı sordu. Resûl-i Ekrem buyurdular kis «Ya senin, ya bir kardeşinin, ya da bir kurdun olacaktır.»

 

61- Ebû Musa (R.A.)'dan rivayet edilmiştir

«Bana istediğiniz soruyu sorabilirsiniz. Senin baban Hüzafe'dir. Senin baban da Şeybe'nin müttefiki Salim'dir. (Bazı lüzumsuz soru­lar üzerine Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem sinirlenmiş ve «bana istediğinizi sorabilirsiniz» buyurmuşlardı. Bunun üzerine as habdan iki kişi ayrı ayrı kalkıp, babamız kimdir? sorusunu sordu­lar. Bunlara cevaben de yukardaki hadîs-i şerif varid olmuştur.)»

 

62- Ebû Burde (R.A.) tarikiyle babasından rivayet edilmiştir:

«Üç kimse vardır ki, onlar çift mükâfat alacaklardır. Kendi pey­gamberine inanan ve Muhammed'e de iman eden Yahudi veya Hı­ristiyan. ALLAH Tealâ'nın hakkı ile efendilerinin hakkını yerine ge­tiren köle. Bir cariyesi bulunan ve onu terbiye eden, iyi yetiştiren öğreten, iyi öğreten ve sonra azat edip onunla evlenen adam. Buda çift mükâfat alır.»

 

63- Ebû Hüreyre (R.A.) 'den rivayet edilmiştir:

«Ya Ebâ Hüreyre! Hadislere karşı titizliğini bildiğimden dolayı bu hadisi senden önce kimsenin bana sormayacağını kuvvetle tah­min etmiştim. Kıyamet gününde şefaatimla en ziyade mutlu olacak kimse, kalbinden veya ruhundan kopan ihlâs ile LÂ İLAHE İLLAL­LAH diyen kimsedir.»

 

64- Abdullah bin Amr (R.A.)'dan rivayet edilmiştir:

«ALLAH Tealâ Hazretleri kullarından ilmi, çekip koparma şeklin­de almaz; fakat alimleri almak suretiyle ilmi de alır. Hiç bir alim-bırakmayınca da, insanlar birtakım cahilleri baş edinirler. Bunlara mesele sorulur ve bunlar bilgisiz fetvalar vererek hem kendileri sa­par, hem de insanları saptırırlar.»

 

65- Ebû Saîd (R.A.)'den rivayet edilmiştir:

«içinizde üç çocuğunu ahirete yolcu eden kadın varsa o üç ço­cuk behemehal onu cehennemden koruyan perde olacaktır. İki çocu­ğu ölen kadın da.» Diğer-bir rivayette, «henüz bulûğa ermemiş Üç çocuğu,» diye rîakledümiştir.

 

66- Hazreti Aîşe (R.A.)'den rivayet edilmiştir.-

«Hesaba çekilen azaba uğrar. (Hazreti Aişe der ki: Ben Resûlül-lah'a, «kıyamette müminin hesabı kolay olacaktır.» ayeti kerimesini sordum, şöyle buyurdular) «Bu ayeti kerimede adı geçen hesab, amellerin ALLAH Tealâ'ya arz edilmesine dairdir. Lâkin her kimin he­sabı incelenirse helak olur. (Müminlerin kurtuluşu ancak ALLAH'ın büyük lütfü iledir.)»

 

67- Ebû Şüreyh (R.A) 'den rivayet edilmiştir

«Mekke-i Mükerrem'e insanların mukaddes kıldığı bîr belde degil, ALLAH'ın mukaddes kıldığı Haremidir. ALLAH'a ve ahiret gününe iman eden hiç bir kimsenin burada cana kıyması ve buranın bir ağacını kesmesi caiz değildir. Eğer bir kimse, Resulüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellemin oradaki savaşını ruhsat sayacak olursa, ALLAH, yalnız Peygamberine izin verdi, size izin vermedi, deyiniz. Bana da­hi orada ancak gündüzün bir kaç saat için (Fetih, gününde) izin ve­rilmişti. Artık bugün, dünkü, kudsiyet aynen avdet etmiştir. Burada bulunanlar, bulunmayanlara (bu gerçeği) tebliğ etsinler!*

 

68- Hazreti Ali (R.A)'den rivayet edilmiştir

«Bana atfederek yalan  söylemeyiniz. Her kim bana atfederek yalan söylerse, cehennemi boylasın!»

 

69- Seleme bin Ekva (R.A.) 'dan rivayet edilmiştin «Her kim söylemediğim bir şeyi bana atfederek söylerse Cehen-nem'de oturacağı yeri hemen hazırlasın,»

 

70- Ebû Hüreyre r.a.'den rivayet edilmiştir!

«Adımı takınınız ve fakat benim künyemle (Ebu'l-Kasim diye) künyelenmeyiniz. Beni rüyada gören kişi beni görmüştür? çünkü şeytan benim kılığıma giremez. Kim, bana atfederek kasden yalan söylerse, Cehennem'de oturacağı yeri hazırlasın.»

 

71- Ebû Hüreyre (R.A.)den rivayet edilmiştir:

«Cenabı ALLAH Mekke-i Mükerreme'ye savaşı veya (Ebrehe ku­mandasındaki) Fil ordusunu sokmamış ve yalnız, Peygamberi ile mü­minleri Mekkeliler üzerine yürütmüştür. Mekke, benden önce hiç kimseye mubah kılınmadı ve benden sonra da hiç kimseye mubah olmayacaktır. Bana da gündüzün bir kaç saatinde mubah olmuştu. Şu saatte ise bana da haramdır. Oranın dikeni biçilmez, ağacı ke­silmez, düşüğünü de ancak sahibini arayacak kişi alabilir. Orada her kimin bir yakını öldürülürse, iki görüşten en iyisine hak kaza­nır: Ya diyet alınır veya maktulün ailesince kısas uygulanır. Sonra bir Yemenli gelip: Ya Resûlallah! irad buyurduğun hutbeyi bana yaz­dır, dedi. Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem de, «falan için yazı nız,» buyurdu. Bir Kureyşli de: Ya Resûlallah! Biz boya otu toplayıp evlerimize ve kabirlerimize koyarız, dedi. Bunun üzerine Peygam­ber Efendimiz, «boyaotu hariç!» buyurdular. (Mekke Haremüıdeki (bundan başka otlar yaş olarak kopanlamaz.)

 

72- İbni Abbas  (R.A.)'dan' rivayet edilmiştir:

«Bana yazı yazılacak bir şey getiriniz; size bir ferman yazdıra yım. Benden sonra yanlış yola sapmayasmiz. (Bulunanlar arasında bir tartışma başladı ve bunun üzerine Resûl-i Ekrem şöyle buyurdu: «Beni yalnız bırakın. Benim huzurumda çekişmek yakışmaz.»

Mütercim : Fahr-i alem Sallalîahu Aleyhi ve Sellem Hazretleri, hastalığı ağırlaşınca böyle buyurmuştu. Hazreti Ömer, elimizde Al-îah'm kitabı varken başka şeye ihtiyacımız olmaz, dedi. Sonra ora­da bulunanlar birbirleriyle ihtilâfa düşerek birtakım tartışmalar baş­layınca, Hfendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hazretleri, orJara hitaben: «Kalkınız» diye buyurdu ve hepsi huzurdan çıkarıldı. Oysa

Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimizin maksadı, asha­bı imtihan idi.

 

73- Ümmü Seleme  (R.A)'den rivayet edilmiştir:

«Sübhanellah! Bu gece ne fitneler indirildi ve ne hazineler açıldı. Hücre-i saadetlerde yatanları uyandırınız (kalkıp ibadet etsinler). dünyada giyimli kuşamlı niceleri ahirette çıplaktır.»

 

74- İbn-i Ömer (R.A.) 'den rivayet edilmiştir:

«Şu gecenizi hatırlayınız! Bunun üzerinden yüz sene geçince şimdi bu toprağın sırtında bulunanlardan hiç biri hayatta kalmaya­caktır.»

 

75- îbni Abbas  (R.A.)'dan rivayet edilmiştir:

«Küçük delikanlı (İbni Abbas) uyudu mu?» (İbni Abbas hazret­leri, teyzesi olan müminlerin annesi Meymune Radıyallallahu Anha'-nın bir gece misafiri iken, Peygamber. Sallallahu Aleyhi ve Sellem böyle buyurmuştu.)

 

76- Ebû Hüreyre (R.A.)'den rivayet edilmiştir:

«Ey Ebû Hüreyre! Hırkanı yay!» (Ebû Hüreyre hırkasını yay­dı. Efendimiz de o hırkayı mübarek elleri ile sıvazladı. Sonra «Topla!» buyurdu. Ebû Hüreyre der ki, o hırkayı toplayıp giydim ve ondan sonra hiç bir şeyi unutmadım.)

 

«77- Cerir (R.A)'den rivayet edilmiştir:

«Ya Cerir! Herkesten susmasını iste! Benden sonra birbirlerini-zin boyunlarını vuran kâfirlere dönmeyiniz.» (Peygamber SallaJlahu Aleyhi ve Sellem bu sözleri Veda Haccmda buyurmuştu).

 

78- Ubey ibni Kâ'b (R.A.) 'dan rivayet edilmiştir!

«Hazreti Mûsâ Aleyhisselâm İsrail Oğullarına konuşurken in­sanların en alimi kimdir? diye kendisine soruldu ve alim benim, bu­yurdu. İlmi ALLAH'a izafe etmediği için de ALLAH tarafından kınandı. Sonra ALLAH Tealâ, ona «iki deniz kavşağında kullarımdan bir kul (Hızır) vardır: o senden daha bilgilidir diye bildirdi. Mûsâ: Rabbim ona nasıl ulaşabilirim, deyip yalvardı. (Vahy yolu ile kendisine) den­di ki: Zenbil içinde bir balık taşı. O, balığı .kaybedeceğin yerdedir. Bu emir üzerine Hazreti Musa, zenbilde bir balık taşıyarak genç ar­kadaşı Yuşa bin Nûn ile yola koyuldular. Deniz kenarındaki kaya­nın yanına vardıklarında başlarını dayayıp uykuya daldılar. Bu ara­da balık zenbilden süzüldü ve denizde açık bir gedik bırakarak yol aldı. Bu iki hadise (zenbildeki balığın canlanması ve suda açık ge­dik bırakması) Musa Aleyhisselâm ile hizmetçisini hayret içinde bı­rakacaktır.

Musa ile Yuşa, o günün gecesinin geri kalan kısmını yürüdüler. Sabah olunca, Musa Aleyhisselâm hizmetçisi Yuşa'ya, dedi ki: Kahval­tımızı getir de yiyelim; bu yolculuk bizi hayli yordu.

Oysa Hazreti Musa, emredilen yeri geçinceye kadar yorgunluk duymamıştı. Hizmetçisi, Musa'ya: Kayanın altında konakladığımızı hatırlıyor musun? Ben balığı unuttum. Şüphesiz şeytan unuturdu bana. Balık acaip bir şekilde denize dalmıştı, dedi Musa Aleyhis­selâm da:

— Bizim de aradığımız bu idi, diyerek her ikisi geldikleri yoldan geri döndüler. Kayanın yanma vardıklarında orada elbisesine bü­rünmüş birisiyle karşılaştılar. Musa Aleyhisselâm ona selâm ver­di. Hızır dedi ki: Senin ülkende selâm var mıdır? Musa Aleyhisse-

—  Ben Musa'yım, dedi Hızır:

—  Beni İsrail'in (İsrail oğullarınınJ  Musa'sı mı? diye sordu. O da, evet dedi. Sonra Musa: Sana öğretilen ilahi  ilimden bana da öğretmekliğin mukabilinde sana uyabilir miyimi? dedi. Hızır cevap verdi:

—  Benimle olursan asla tahammül    edemezsin! Ya Musa! Ben, ALLAH'ın kendi ilminden bana öğrettiği bir ilme sahibim ki, sen o ilmi bilmezsin. Sen de ALLAH'ın sana öğrettiği bir ilme sahipsin ki, ben de o ilmi bilmem. Musa Aleyhisselâm dedi ki:

—  İnşALLAH beni sabırlı bulacaksın    ve senin hiçbir işine karşı gelmeyeceğim.

Sonra beraberce yola çıktılar ve binecek gemileri olmadığından sahil boyunca yürüdüler. Derken onlara bir gemi yanaştı. Kendilerini de bindirmeleri için gemi sahipleri ile konuştular. Hazreti Hızın tanıdıklarından onları naylunsuz olarak gemiye bindirdiler. Bu ara­da bir serçe kuşu gelip geminin kenarına kondu ve denizden bir ve­ya iki damla su gagaladı. Hızır dedi ki: Ya Musa! Senin ilminle be­nim ilmimin. ALLAH'ın ilminden kopardıkları pay şu serçenin koca denizi bir kere gagalaması kadardır ancak! (İlmimiz ALLAH'ın ilmi­ne nisbetle bir damladır). Sonra hazreti Hızır, geminin kalasların­dan birini kasden kopardı. Hazreti Musa:

—  Bu adamlar navlunsuz olarak bizi gemiye    bindirdiler. Sen ise, içindekileri batırmak için gemiyi kasıtlı olarak d eldin! dedi. Hızır

dedi ki:

—  Benimle olursan asla tahammül edemezsin dememiş miydin?

Hazreti Musa,

—  Unutarak yaptığımdan ötürü bana    darılma, dedi. Nitekim Hazreti Musa'nın bu ilk hareketi, unutmaktan ileri gelmişti. Sonra yolculuklarına (karadan)  devam ettiler. Derken akranlanyle oyna­yan bir erkek çocuk gördüler. Hızır, çocuğun başını eliyle tepesin­den kavrayarak kopardı: Mûsâ dedi ki:

—  Masum bir çocuğu mu öldürdün? Hiç doğru olmayan bir iş

yaptın! Hızır dedi ki:

—  Beraberimde olursan asla tahammül edemezsin dememiş miy­dim? Sonra yine beraberce yürüdüler. Bir beldeye   varınca halkın­dan yemek istediler ve onlar, kendilerini misafir etmekten çekindi­ler. Bu beldede (dolaşırken) çökmek üzere olan bir duvar gördüler. Hazreti Hızır, eliyle vurarak duvarı doğrulttu. Hazreti Musa dedi ki:

—  Düeseydin bu iş karşılığında ücret alırdın! Hazreti Hızın

—  İşte bu, birbirimizden ayrılışımızdır, dedi.

(Peygamber efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdular ki.) Musa Aleyhisselâm'a ALLAH rahmet etsin! Keşke sabırlı olsaydı da Hızır ile aralarında geçen hadiselerden (daha çok şey) bize an-

latâsaydı, dilerdik.»

Bu hadîs-i şerifi bölyece' uzun metniyle Süfyan bin Uveyne riva­yet etti.

 

79- Ebû Musa  (R.A.)'dan rivayet edilmiştir:

«Bir kimse Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem efendimizin huzuruna gelerek: Ya Resûlallah, ALLAH yolunda savaşmak ne de mektir ve nasıl olur? Kimimiz, sırf garaz yüzünden düşmandar İntikam'almak için savaşıyor. Kimimiz de şöhret duygusu ile nam ka zanmak için savaşıyor, diye sorunca Peygamber SaHallahu Aleyh ve Sellem şöyle buyurdu; «Her kim sırf ALLAH kelimesini (tevhid di nini) yüceltmek için savaşırsa, işte o, ALLAH Azze ve Celle'nin yo lundadir.»

 

80- Hazreti Enes (R.A.) 'den rivayet edilmiştir!

«Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hazretleri ile Muaz-bin Cebel bir deve üzerinde, önde Resûlüllah ve arkasında Muaz-ibni Cebel giderlerken Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Haz­retleri buyurdu ki: «Ya Muaz bin Cebel, ya Muaz! (Muaz, emrinde­yim ya Resûlallah, buyur, dedikten sonra Peygamber şöyle buyur­du) : Ya Muaz, her kim, kalbinden tam bir bağlılıkla, ALLAH'dan başka ibadet edilecek bir varlık olmadığına ve Muh anını e d'in de ALLAH'ın peygamberi olduğuna şehadet ederse Cenab-ı ALLAH muhak­kak surette (bu imanı korudukça) ona Cehennemi haram kılar. Sonra Muaz:                                 .

—  Ey ALLAH'ın Resulü! Bu haberi Müslümanlara ileteyim de se­vinsinler, dedi.

Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:.

—  O zaman buna güvenerek gevşek davranırlar.  Mûaz ölürken, bu hadîsi- şerifi gizli kalmaması için açıkladı.»

 

81- Ümmü Seleme (R.A.) "den rivayet edilmiştin

Ümmü Seleme Peygamber, Sallallahu Aleyhi ve Seİlem'e gelip dedi ki: Ey ALLAH'ın Resulü, din işlerinde utanmak yoktur. Bir ka­dın üıtilâm olunca, ona gusletmek icab eder mi? Peygamber Sallalla­hu Aleyhi ve Sellem Hazretleri:

—  Yaşlık görürse, yıkanması gerekir. (Sonra Peygamber Sallal­lahu Aleyhi ve Sellem'in zevcesi olan Ümmü Seleme Hazretleri uta­nıp yüzünü, örterek, kadın yaşlık görür mü? diye sorunca, Hazreti

Peygamber:

—  Evet, eli yeşeresice elbette kadınlar meni görürler. Çocuğun annesine benzemesi ne ile oluyor?»  (Kadınlardaki    inzal sebebi ile çocuk annesine benzer), buyurdu.

 

82- Hazreti Ali (R.A.) 'den rivayet edilmiştir-.

«Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Selleme efendimize Mezî'den. sorulunca: Evet, bunun akması ile abdest almak gerekir, buyurdu­lar. (Şehvet isteği arkasından gelen ince bir sudur ki, bunun gelmesi' ile abdest bozulur; fakat gusül gerekmez.) »

 

83- ibni Ömer  (R.A.)'den rivayet edilmiştir*.

«Bir kişi Mescid-i ResûFde ayağa kalkıp: Ya Resûlallah, biz nere­den hac ve ömre için itırama girmeliyiz, Mikat neresidir? Diye so­runca Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem:

—  Medîneliler, Zülhuleyfe'den, Şam'hlar Cuhfe'den Necid halkı da Karn'dan ihrama girerler, buyurdular.   Sonra   Adam-. Ya Resul allan, ihrama giren kimse neler giyebilir? diye sordu. Hazreti Pey­gamber şu cevabı verdiler:                                      .

—  Gömlek, sarık,  külah (gibi dikilmiş hiç bir elbise) giye­mez, Vers (sarı ot) ve safran ile boyanmış elbise de giyemez. Eğer sandal bulamazsa, fotinlerini giysin ve fakat onlan, topukların. aİ-tında olacak şekilde kessin. (İhrama giren    hacı, belden   yukarısı ve belden aşağısı için kullanılan dikilmemiş iki beyaz örtü ile örtü­nür ve sandal gibi ayak igiysileri giyer.)».[8]


[6] Mümin ve müslim kelimeleri ayni manayı taşırlarsa da, bazan burada olduğu gibi, görünüş hali İle islâmı kabullenene müslim ve kalben iman eden­lere de mümin denir. Gerçekten kalben olan imanı Allah bilir.   (A.F.Y.)

[7] Bu a'rabi, bunlardan başka yapmam gereken bir  şey var mı? diye  de sormuştu

[8] Ömer Ziyaeddin Dağistâni, Zübdetü’l-Buhari, Hisar Yayınevi:16-51


Konu Başlığı: Ynt: Bismilahirrahmanirrahim
Gönderen: Ceren üzerinde 11 Eylül 2016, 21:01:22
Esselamu aleykum.Her seye allahin adi ile baslayan ve onun rizasini alarak yasayan kullardan olalim inşallah.