> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Zadul Mead > Zâtülcenbin tedavisi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Zâtülcenbin tedavisi  (Okunma Sayısı 3169 defa)
15 Haziran 2011, 13:05:54
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 15 Haziran 2011, 13:05:54 »



11— Zâtülcenbin Tedavisi:

 

Rasûlullah'ın (s.a.) zâtülcenb (pleurisy) hastalığının tedavisi hakkıkdaki tutumu şöyledir:

Tirmizî, C£mf inde Zeyd b. Erkam'dan Rasûlullah'ın (s.a.) şöyle buyur­duğunu naklediyor: "Zâtülcenb hastalığını kust-ı bahrî[513] ve zeytinyağı ile tedavi ediniz.[514]

Doktorlara göre zâtülcenb: hakiki ve hakiki olmayan olarak ikiye ayrılır:

a)  Hakiki zâtülcenb: Kaburga kemiklerinin iç zarında (gişâ), vücudun yan iç taraflarında meydana gelen sıcak vereme (iltihap, şişkinlik) bu ad verilir.

b) Hakiki olmayan zâtülcenb: (Kaburgaların bulunduğu) bedenin yan ta­raflarında hakikisine benzer ağrılar meydana gelir. Bunun sebebi, bir takım kalın ve eziyet verici gaz ve yellerin (riyâh), görülen cildin altında mevcut olan iç derilerin (sıfâkât) tıkanmasıdır. Bu durum insanda hakiki zâtülcenbin ver­diği ağrılara yakın bir ağrı meydana getirir. Yalnız bu ağrı devamlıdır, haki­ki zâtülcenbin ağrıları ise kesik kesik gelir.

Kanun sahibi (îbn Sina) der ki: Yan taraflarda, alt deride (sı/âk),, göğüs kaslarında, kaburga kemiklerinde ve çevrelerinde ciddi olarak eziyet ve sancı veren iltihaplanmalar (verem) ânz olur. Bunlara; savsa, birsam ve zâtülcenb ismi verilir[515] Bazan bu sayılan uzuvlarda, iltihaplanmadan meydana gel­meyen ağrılar da olur. Bunların sebebi kalın gazlar ve yellerdir, fakat zâtül- j cenb olmadığı halde zâtülcenb olduğu zannedilir.                                   

Devamla diyor ki: Bil ki, vücudun yan taraflarında (cenb) meydana ge-j len her türlü sancıya, ağrı bölgesinden dolayı zâtülcenb denmiştir. Çünkü zâ­tülcenb demek, yan(îannda ağrı) olan kişi demektir. Bundan kasıt, yan(lar-' da) hissedilen sancı ve ağn demektir. Hangi sebepten olursa olsun yan tarafa' ânz olan her ağrıya bu isim verilir. Hipokrat'm şu sözü de bu mânadadır: "Zâtülcenb hastalığına tutulanlar yıkanma (hamam)dan faydalanırlar." BunJ dan kasıt, yanlarda herhangi bir sebepten oluşan sancı, mizaç bozukluğu ve! kalın hıltlar sebebiyle akciğerde veya iltihaplanmadan ve hummadan olma­yan bir incinmedir, diyenler de vardır.

Bazı doktorlar demişlerdir ki: Yunancada zâtülcenb, sıcak-yan iltihabı mânasına gelmektedir. İç uzuvların her birindeki iltihaba da bu ad verilir. Sadece sıcak bir iltihap olduğundan bu uzvun iltihabına zâtülcenb denir.

Hakiki zâtülcenb hastalığında beş belirti vardır: Humma (sancı), öksü­rük, kesik kesik vurucu sancı, nefes darlığı ve nabzın minşarî olarak (destere dişi gibi inişli çıkışlı?) atışı.

Hadiste geçen ilaç tarifi bu kısma ait değil, fakat ikinci, hakiki olma­yan, kalın gaz ve yellerden oluşan kısma aittir. Çünkü, hadisin diğer rivayet­lerinde (Ahmed b. Hanbel) "ûd-i hindî" olarak da gelen kust-i bahrî, topa­lak (kust) cinsinden bir bitkidir. Şayet yumuşak bir şekilde döğülür, ısıtılmış zeytinyağı karıştırılır da gaz ve yellerin bulunduğu mevki bunlarla ovulur ve­ya macun halinde yalanırsa bu hastalığa muvafık, faydalı; zararlı hümörünü açıcı ve giderici, iç uzuvları kuvvetlendirici, süddeleri açıcı bir ilaç elde edil­miş olur. Yukarıda zikredilen ûd-i hindî de aynı etkiye sahiptir.

Müsebbihî[516] der ki: Ûd ağacı, sıcak ve kurudur. Karnı tutarak kabız yapar. İç uzuvlara kuvvet verir. Gaz ve yelleri çıkarır, süddeleri açar ve zâ-tülcenbe faydalıdır. Vücuttaki rutubet fazlalığım giderir. Bu bitki ayrıca di­mağ için de iyidir. Devamla der ki: Kust-ı bahrî aynı zamanda, sebebi bal­gam hümörü ise özellikle de hastalığın geçmeğe başladığı vakitte hakiki zâ-tülcenbe faydalıdır. En doğrusunu Allah bilir.

Zâtülcenb, tehlikeli hastalıklardandır. Sahih bir hadiste Ümmü Seleme (r. anha) şöyle anlatıyor: Rasûlullah'ın (s.a.) hastalığı, önce Meymûne'nin (r. anha) evinde başlamıştı. Hastalığı hafiflediği zamanlarda çıkar sahabîlere namaz kıldınrdı. Ağırlaştiğı zamanlarda ise: "Ebu Bekr'e emredin de halka nunaz kıldırsın." buyururdu. Rahatsızlığı, ağrı dolayısıyla şiddetlendiği bir sırada hanımları, amcası Abbas, Ümmü'1-Fazl bt. Haris ve Esma bt. Umeys (r. anhum) Allah Rasûlü'nün (s.a.) yanında toplanmışlardı. (Tedavi için) bir ilaç verme [517]hususunda İstişare yaptılar ve baygın bir halde iken ilacı ver­diler. Ayıldığında Hz. Peygamber (s.a.) şöyle buyurdu: "Bunu bana kim yaptı? Bu şuradan gelen kadınların işidir!" Hz. Peygamber (s.a.) eli ile Habeşistan'a doğru işaret ediyordu. Rasülullah'a Ümmü Seleme ile Esma ilaç içirmişlerdi. Bundan dolayı dediler ki: "Ey Allah'ın Rasûlü! Zâtülcenb hastalığına yaka­lanmış olmandan endişelendik." Allah Rasûlü (s.a.): "Bana ne ilacı verdi­niz?" diye sorunca; "Ûd-i hindî, biraz vers ve birkaç damla, zeytinya­ğı.'"cevabını verdiler. Bunun üzerine Allah Rasûlü: "Allah beni bu hastalı­ğa bulaştırmamıştır!" buyurdu ve sonra şöyle ilave etti: "Amcam Abbas ha­riç, evde bulunanlardan aynı ilacı (ceza olarak) içmeyecek kimse kalmaması­na azmettim."[518]

Sahîhayn'da, Hz. Âişe'nin (r. anha) şöyle anlattığı naklediliyor: "Rasû-iullah'a (s.a.) ağzından ilaç vermiştik. Bana ilaç vermeyin diye işarette bu­lundu. Biz bunu, hastanın ilaçtan hoşlanmadığında yaptığı bir hareket gibi olduğunu düşündük. Ayıldığında (ilaç verdiğimizi anladı ve) şöyle buyurdu: "Sizi bana ilaç vermekten menetmedim mi? (Bana ilaç verdiğinizde) aranız­da bulunmadığından dolayı amcam Abbas hariç hepiniz (bu) ilaçtan içeceksiniz.[519]

Ebu Ubeyd (Kasım b. Sellâm), Asmaî'den şunları nakletmiştir: (Hadiste geçen) "ledûd" kelimesi, ağzının her iki tarafının birinden bir insana bir şey içirme mânasına geîir. demek, vadinin her iki tarafını tuttu demektir. "Kecör'Mse ağzın ortasından su içirmek demektir.

Ben derim ki: Fetha ile "ledûd", ağıza konan ilaç, "se'ût" ise burun­dan verilen ilaç demektir.

Fıkhı bakımdan bu hadis, şu hükümleri içermektedir: Bir cinayet işle­yen kişi eşit şartlarda aynı ile cezalandırılır. Bu, işlenen cürüm Allah hakkını da içine alan bir haram olmadığı takdirdedir. Bu hükmün, on küsur delil ile kesin doğru bir hüküm olduğunu bir başka yerde açıklamıştık. Aynı zaman­da Ahmed b. Hanbel'in görüşü olup râşid halifelerden de nakli sabittir. Bu kısas konusunun başlığı "Tokat ve yumruk vurmanın karşılığı" şeklindedir. Bu bahiste, kesin hiçbir muarızı olmayan birçok hadis nakledilmiştir. Böyle­ce, bu görüşü savunmak kesinleşmiş oluyor. [520]


[513] Kust-ı Bahrî: Topalak denilen ottur. Hindistan'dan getirilip buhur ve ilaç yapılan havlanj denilen ağaçtır. (Mucemu'l-Vasît, 734). Nitekim hadis-i şerifin Ahmed b. Hanbel tara­fından yapılan rivayetinde "kust-ı bahri" yerine "ûd-i hindî" tabiri geçmektedir. Türk-i çede "öd ağacı" da denilen bu ağaç yanarken etrafa güzel bir koku yayar. {Kamus-t Türkî\ 193).                                                                                                                 

[514] Tirmizî, 2079; Ahmed b. Hanbel, 4/369; Hâkim, 4/202. Senedinde zayıf râvilerden Meyj mun Ebu Abdullah el-Basrî vardır. Tirmizî hadise; "hasen-garib-sahih" demiştir.   

[515] Tehanevî, Keşşâfu Istttahati't-Fünûn'undu, ibn Sina'ya göre bunların aynı mânada kul­lanıldığını belirttikten sonra Semerkandî ve Aksarâyî'den aralarındaki farkı şöyîe nak­letmektedir (1/524): "Birsam; ciğer ile mide arasında olan zarda (hicab) meydana gelen "verem = iltihaplanma"dır. Savsa; arka kaburga kemiklerinde meydana gelen iltihaplan­madır. Zâtülcenb; hakiki olanı, kaburga kemiklerinin iç zarında (gişâ) meydana gelen iltihaplanmadır."

[516] Ebu Sehl îsâ b. Yahya el-Cürcânî, Tabip ve filozoftur. Hicrî 390 yılında kırk yaşında iken vefat etmiştir. (Uyûnu't-Enbâ, 327-328; Fuad Sezgin, GAS, 3/326-327).

[517] Metinde "ledde" olarak geçen bu kelime, hastaya ağzının bir yanından huni şeklinde bir şeyie ilaç vermek mânasına gelir.

[518] Hadisi İbn Sa'd (2/235), zayıf râviler kanalıylla Vâkıdî'den aktarmıştır. Bir benzerini Abdürrezzak, Musannef 'inde (9754) Esma bt. Umeys'den sahih bir isnadla nakletmiş, Hâkim (4/202) hadise sahihtir demiş, Zehebî de ona katılmıştır. Hafız İbn Hacer de ha­disi Abdürrezzak'tan nakletmiş ve hadisin isnadının sahih olduğunu söylemiştir. (Fethu'l-Bârî, 8/121} Ayrıca Buharı (64/83), Âişe hadisini râvi Yahya'nın şu ilâvesiyle nakletmiş­tir: "Rasûlullah'ın (s.a.) hastalığı esnasında (kendisi baygın bulunuyorken) ağızından ilaç vermiştik. O da bize, "İlaç vermeyiniz!" diye işaret etmeye başlamıştı. Biz (bu hareketi genellikle) hasta, ilaçtan hoşlanmadığı için yapar, diyerek (ilaç vermeye devam ettik.) Fakat Allah Rasûlü (s.a.) ayılınca, "Ben sizi, ilaç vermemeniz için uyarmadım mı?" diye bizi azarladı. Biz yine; "Hasta ilaçtan hoşlanmadığı için azarlar." dedik. Bunun üzerine Ra-sûlullah (s.a.): "Evde bulunan herkes bu ilaçtan (ceza olarak) alacaktır. İşte ben de bakı­yorum. Yalnız Abbas hariç, çünkü (siz bana ilaç verirken) o yanınızda değildi." buyur­du. Buharı bu hadisi, İbn Ebi'z-Zinâd—Hişâm—babası (Urve)—Âişe senediyle Rasûlul-lah'tan (s.a.) rivayet etmiştir. Hafız İbn Hacer (Fethu'l-Bârî, 8/120) diyor ki: Bu hadisi Muhammed b. Sa'd, aynı isnadla muttasıl olarak şu lâfızlarla rivayet etmiştir: Rasûlul­lah'ın (s.a.) böğrü acıyordu. Ağrı çoğalınca bayıldı. Bunun üzerine biz ağızından ilaç ver­dik. Ayıldığında, Habeşistan'a işaret ederek şöyle buyurdu: "Bu şuradan gelen kadınla­rın işidir. Şayet siz Allah'ın bana Zâtülcenb hastalığını musallat kıldığını zannediyorsa­nız (yanılıyorsunuz. Çünkü) Allah, o hastalığa, bana bulaşması İçin bir güç vermemiştir. Evin içinde bu ilaçtan içmeyen kimse kalmasın!" Bunun üzerine evde ilaç İçmeyen kimse kalmadı. Meymüne'ye de oruçlu olduğu halde ilaç verdik.

[519] Buharı, 76/21; Müslim, 2213.

[520] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 4/316-320.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Zâtülcenbin tedavisi
« Posted on: 28 Mart 2024, 20:03:14 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Zâtülcenbin tedavisi rüya tabiri,Zâtülcenbin tedavisi mekke canlı, Zâtülcenbin tedavisi kabe canlı yayın, Zâtülcenbin tedavisi Üç boyutlu kuran oku Zâtülcenbin tedavisi kuran ı kerim, Zâtülcenbin tedavisi peygamber kıssaları,Zâtülcenbin tedavisi ilitam ders soruları, Zâtülcenbin tedavisiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes