Konu Başlığı: Yaralama olayında kısasın ertelenmesi Gönderen: Safiye Gül üzerinde 04 Haziran 2011, 10:10:20 k) Yaralama Olaylarında Yaranın İyileşmesine Kadar Kısası Ertelemesi:
Abdürrezzak Musannef'inde, —daha başkaları da— İbn Cüreyc hadisinde Amr b. Şuayb'dan naklediyorlar: Hz. Peygamber (s.a.), boynuzla bir başkasının ayağını yaralayan kimse hakkında hükümde bulundu. Yaralanan: "Ya Rasûlallah! Bana kısas İmkânı ver!" dedi. Hz. Peygamber (s.a.): "Yaran iyileşinceye kadar dur." buyurdu. Adam inad etti ve kısas istedi. Hz. Peygamber (s.a.) de kısasa izin verdi. Sonunda kısas cezası tatbik edilen iyi oldu, kısası yapan ise topal oldu. Adam: "Ya Rasûlallah! Ben topal oldum, adam-sa iyi oldu." deyince Peygamberimiz: "Ben sana yaran iyileşinceye kadar kısas işini ertelemeni emretmemiş miydim? Sen ise inad ettin. Allah da sana müstehakım verdi. (İkinci bir kısas hakkından) uzaklaştırdı. Topallığın havada kaldı." buyurdu. Bu topal olan adamın durumundan sonra Hz. Peygamber (s.a.), yaralanan kimselerin, yaralan iyileşmedikçe kısas talebinde bulunmamalarını emretti. Yaralama iyileşinceye kadar neyse o. Eğer bir topallık veya çolaklık varsa bu durumda kısas yoktur, diyet vardır. Kim bir yaradan dolayı kısas yapar ve kısas yapılan kimseye fazla bir zarar verilirse, o bu fazla zararın diyetine (aradaki farka) hak kazanır.[362] Derim ki: Hadis İmam Ahmed'in Müsned'inde, Amr b. Şuayb—sure-babası—dedesi tarikiyle muttasıldır ve şöyledir: Bir adam boynuzla birisini dizkapağından yaralamıştı. Yaralı, Hz. Peygamber'e (s.a.) geldi ve: "Ya Rasûlallah, bana kısas imkânı ver!" dedi. Peygamberimiz de: "İyileşinceye dek (bekle)!" buyurdu. Adam yine geldi ve kısas istedi. Peygamberimiz de kısas yaptırdı. Sonra adam geldi ve: "Ya Rasûlallah! Topal oldum." dedi. Hz. Peygamber (s.a.): "Sana, yapma dedim, beni dinlemedin. Allah da seni uzaklaştırdı ve topallığını (ikinci bir defa) kale almadı." buyurdu. Sonra Hz. Peygamber (s.a.), yaralananın durumu iyileşmeden, yaralama olaylarında kısas yapılmasını yasakladı[363] Dârakutnfnin Sünen'ındz ise Câbir'den şöyle rivayet edilmiştir:]**Bir adam yaralanmış ve kısas talep etmişti. Hz. Peygamber (s.a.), yaralananın durumu iyileşmedikçe yaralayan üzerine kısas uygulamasını yasaklad[364] Bu uygulama (hüküm), şu hususları içermektedir: 1— Yaralananın durumu iyileşme ya da yaranın son şeklini almasi tiyle istikrar kazanmadıkça kısas caiz değildir. ' 2— Cinayetin sirayeti de kısas kapsamındadır. 3— Değnek, boynuz vb. ile döğme olaylarında kısas caizdir. | 4— Bu hükmü nesheden bir delil yoktur, muarız bir hüküm de bulunmamaktadır. Neshedilen husus, iyileşmeden önce kısasın uygulanmasıdır, yoksa bizzat kısas neshedilmiş değildir. Bunu akıldan çıkarmamak lâzımdır. 5— Mağdur, derhal cani üzerinde kısas icra eder ve sonra yara başka bir uzvuna sirayet eder veya ölümüne sebep olursa, (kısas sonrası) sirayet hederdir. 6— Sadece kısasla yetinilir, caninin ayrıca tazir ve hapsine gidilmez. {Tabiîn müctehidi) Atâ şöyle diyor: "Yaralama olaylarında kısas vardır. Devlet başkanının caniyi döğme ve hapis hakkı yoktur. Ceza, sadece kısastır. Rab-bin unutucu değildir. Eğer dileseydi ayrıca döğülmesini, hapsini de emrederdi." İmam Mâlik ise: "Kul hakkı dolayısıyla kısas yapılır, cüretkârlığından dolayı da cezalandırılır." demiştir. ' Çoğunluk âlimler (cumhur); kısas, ek bir cezaya ihtiyaç bırakmaz. Had cezası gibi uygulanınca başka bir cezaya ihtiyaç duyulmaz, demişlerdir. Günahlar üç nevidir: a) Belirli bir had cezası olan günahlar. Hadle birlikte ta'zir cezası uygulanmaz. b) Ne had ne de keffâret belirlenmeyen günahlar. Bunların ta'zir cezası ile önüne geçilmeye çalışılır. c) Keffâreti olan haddi olmayan günahlar. İhram halinde ve oruçlu iken cinsî ilişkide bulunmak gibi. Bu gibi günahlar için keffâret ve ta'zir birden uygulanır mı? Âlimler bu konuda iki görüş benimsemişlerdir. Hanbelî mezhebi âlimlerince de bu iki görüş sözkonusudur. Kısas, had cezası yerine geçer. Hem kısas hem de ta'zir bir anda uygulanmaz. [365] [362] Musannef, 17991; Beyhaki, 8/68; Dârakutnî, 3/88. Senedi hasendir. [363] Ahmed, 2/217. Râvileri sikadır. Hadisi Heysemî (6/295, 296) zikretmiş ve: "Ahmed rivayet etmiştir. Râvileri sikadır. Aşağıdaki Câbir hadisi onu desteklemektedir....'1 demiştir. [364] Dârakutnî, 3/88. Senedi hasendir. Heysemî, Mecmauz-Zevâid'ûe (6/296) zikretmiş ve: "Ta-berânî el-Evsâl'ûa zikretmiştir. Senedinde Muhammed b. Abdullah b. Nimrân vardır ve zayıftır. îbn Ebî Hatim el-Cerh ve't-Ta'dîl adlı eserinde (7/307) onun zayıf olduğunu belirtmekledir." demiştir. [365] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 5/140-142. |