๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Zadul Mead => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 26 Mayıs 2011, 13:43:00



Konu Başlığı: Veled-i zinanın istilhâkı
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 26 Mayıs 2011, 13:43:00
3 — Veled-i Zinanın İstilhâkı ve Vâris Kılınması Hakkındaki Hükmü:

 

Ebu Davud, Sünen'de îbn Abbas hadisinde Hz. Peyganber'in şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "İslâm'da zina yoktur. Kim cahiliye döneminde zina etmişse (doğan çocuk) onun asabesine katılmıştır. Kim gayrı meşru yoldan bir çocuğun kendisine ait   olduğunu   iddia

ederse, çocuk ona, o çocuğa vâris olamaz."[19] Hadisin metninde ifadesi geçmektedir ve kelimesi zina demektir. el-Asmaî bu kelimenin sadece cariyelerle zina için kullanıldığını, hür kadınlar için kullanılmadığını söyler. Çünkü cariyeler efendileri için koştururlar ve onlar için para kazanırlardı. Üzerlerine konulmuş, efendilerine ödemeleri gereken belli bir meblağ olurdu. İslâm ge*di ve cariyelerin zina yoluyla efendileri için para kazanmaları durumunu iptal etti. Bu yolla doğacak çocukların neseblerini tanımadı. Ama cahiliye devrinde olup bitenleri değiştirmedi, onların neseplerini tanıdı.

el-Cevherî ise: "Erkek hakkında zina etti, demek için tabiri kullanılır. Bunun hür kadm ve cariye için kullanıldığı da olur.

Cariye için ise özel olarak tabiri kullanılır." der. Ancak bu hadisin isnadında meçhul bir râvi vardır. O yüzden hadis hüccet olamaz.

Yine SünerCde, Amr b. Şuayb — babası — dedesi tarikıyla şöyle rivayet edilir: Hz. Peygamber (s.a.), ismi ile çağrıldığı babasından sonra ve vârislerin iddiası üzerine nesebi istilhâk edilen kimseler için (şöyle) hükmetmiştir: "Cariyeden doğan her bir kimse, eğer cariye hamile kaldığı cima sırasında (babanın) mülkünde idiyse, istilhâkta bulunanın (vârisler) nesebine katılır. Daha önce taksim edilen mirastan bir hakkı bulunmaz. Taksim edilmemiş bir miras varsa, ondan payını alır. Bu durumda kendisine nisbet edilen baba (hayatta ve) çocuğu inkâr ediyorsa, çocuk onun nesebine katılmaz. Eğer çocuk cima sırasında sahip olmadığı bir cariyedense veya zina ettiği hür bir kadından ise, çocuk ona katılmaz ve vâris olamaz. İsterse adı ile çağrılan kimse, bizzat çocuğun kendisinden olduğunu iddia etsin, dinlenmez. O çocuk bir veled-i 2:inadır. İster hür kadından, ister cariyeden olsun farketmez."

Başka bir rivayette, "O veled-i zinadır; ister hür olsun, ister cariye, anası tarafından nesebi sabit olur. Bu İslâm'ın ilk yıllarında olan istilhâk olaylarıyla ilgilidir. İslâm'dan önce taksim edilen mallar artık geçmiştir. "[20] Bu hadisin isnadına hadisçiler tarafından yöneltilen eleştiriler vardır. Çünkü hadis Muhammed b. Râşid el-Mekhûlî'nin rivâyetlerindendir.

Cahiliye devrinde birçok kimsenin fuhuş yapan cariyeleri vardı. Bunlardan birisinin, başka biri ile de fuhuş yapmış cariyesi çocuk doğurduğu zaman, bazen efendi çocuğa sahip çıkar, bazen de zina ettiği adam iddia eder ve aralarında anlaşmazlık çıkardı. Sonunda İslâm geldi ve Hz. Peygamber (s.a.) çocuğun efendiye ait olduğuna hükmetti. Çünkü o yatağın sahibiydi. Zina edeni ise mahrum bıraktı.

Hadis bazı durumları içermektedir:

Birincisi: Çocuk vârislerin iddiası üzerine kendisine isnad edilen babasının ölümünden sonra istilhâk edilmişse bakılır; eğer çocuk babanın cima ettiği sırada sahibi olduğu bir cariyeden doğmuşsa, babanın vârislerinin istilhâkta bulunmalarıyla çocuk is'Cilhâk tarihinden itibaren onların nesebine katılır. Daha önce taksim edilen mirasta hakkı bulunmaz. Çünkü taksim sırasında oğulluk hükmü henüz mevcut değildi. Taksim edilmeyen mirastan ise payını alır. Çünkü hüküm, mirasın taksiminden önce sabit olmuştur. Dolayısıyla kendi payına hak kazanır. Bu, bir miras üzerinde taksimden önce müslüman olan kimsenin durumuna benzer. Ulemanın iki görüşünden birisine göre, ona da taksim edilir. İmam Ahmed'den gelen iki rivayetten biri de böyledir, Miras taksim edildikten sonra müslüman olacak olsa, bir hakkı bulunmaz. Burada nesebin sübûtu, mirasa nisbetle aynen İslâm'a girmek hükmündedir.

"Kendisine nisbet edilen baba (hayatta ve) çocuğu inkâr ediyorsa, çocuk onun nesebine katılmaz." sözü vârisler arasındaki anlaşmazlığın hükmünü açıklamaktadır. Birinci surette, babanın vârislerinin çocuğu istilhâkmdan bahsedilmektedir. Burada ise, vârisler istilhâkta bulunmakta, baba ise inkâr etmektedir. Bu durumda ilhak edilememektedir. Çünkü vârislerin, kendisinden halef oldukları asıl, inkâr etmektedir. Onun inkanyla birlikte ilhakı mümkün değildir.

Bu babanın mâlik olduğu cariyeden çocuğun doğması durumuyla ilgilidir. Çocuğun, sahip olmadığı bir cariyeden veya zina ettiği hür bir kadından doğması durumunda ise, ilhak ve veraset hükmü sözkonusu değildir. İsterse bizzat cimâda bulunan baba, o çocuğun kendisinden olduğunu iddia etsin, farketmez. Çocuk veled-i zinadır. Nesebi babadan sabit olmaz. Hür ya da cariyeden doğması hükmü değiştirmez. Bu, çoğunluk ulemanın, İshak ve onun gibi düşünenlerin: "Eğer iddia etse bile çocuk zina edene ilhak edilmez. Aralarında veraset cereyan etmez. O veled-i zinadır. Hür olsun, cariye olsun, ancak ana tarafından nesebi sabit olur." demelerine karşı kullandıkları bir delildir.

"İslâm öncesi gerçekleştirilen mal taksimleri ise artık geçmiştir." Bu hadis İshak b. Râhûyeh ve onun görüşünde olanları reddetmektedir. Ancak senedinde Muhammed b. Râşid vardır. Biz Amr b. Şuayb hadisini delil olarak kabul ediyoruz. Hadis onunla (Muhammed b. Râşid) muallel olmaz. Eğer bu hadis sabitse (ki cumhur öyle düşünmektedir) o takdirde, gereğiyle hükmetmek ve ona dönmekten başka yol yoktur. Aksi takdirde îshak ve onun gibi düşünenlerin görüşlerini kabul etmek gerekir. Yardım ancak Allah'tan dilenir. [21]


[19] Ebu Davud, 2264 ; Ahmed, 3416. Senedi zayıftır.

[20] Ebu Davud, 2265, 2266. Senedi hasendir.

[21] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 6/27-29.