๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Zadul Mead => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 21 Mayıs 2011, 18:38:34



Konu Başlığı: Ümmü veledin iddeti
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 21 Mayıs 2011, 18:38:34
b) Ümmü Veledin İddeti:

 

Âlimler, ümmü veledin (efendisinden çocuk doğuran cariye) iddeti konusunda ihtilaf etmişlerdir. Bazı âlimler, dört ay on gün iddet bekler demişlerdir. Bu, hür kadının iddetidir ve bu, kölelikten hürriyete kavuşan cariyenin iddetidir. İddeti dört ay on gündür diyenlerin, onu mirasçı kılmaları ve hür kadın hükmünde görmeleri gerekir. Çünkü iddet konusunda onu hür kadın konumuna geçirmişlerdir. Bazı âlimler ise ümmü veledin iddeti üç hayızdır, demişlerdir. Bu görüşün hiçbir tutunulacak yönü yoktur. Üç hayız müddeti, boşanmış kadın iddet bekler. Oysa ümmü veled ne boşanmıştır ne de hürdür. Allah iddeti zikretmiş ve "Sizden vefat edenlerin geride bıraktıkları hanımları dört ay on gün beklerler. "[428] Ümmü veled ise hür ya da zevce değil ki, dört ay on gün iddet beklesin. Allah: "Boşanan kadınlar üç kar' müddeti beklerler."[429] buyurmaktadır. Ümmü veled ise kölelikten hürriyete kavuşan bir cariyedir. Bu, İmam Ahmed'in (r.a.) İfadesidir.

Aynı şekilde İmam Ahmed, Salih'in rivayetine göre demiştir ki: Ümmü veled, efendisi öldüğünde ya da efendisi kendisini âzad ettiğinde bir hayız müddeti iddet bekler. Ümmü veled her halükârda cariyedir.

Muhammed b. Abbas'ın rivayetine göre ise şöyle demiştir: Efendisi Öldüğü zaman, ümmü veledin iddeti dört ay on gündür.

Üstad (îbn Kudâme) el-Muğnî adlı eserinde diyor ki: Ebu'l-Hattab, îmam Ahmed'den: "Ümmü veled iki ay beş gün iddet belder." şeklinde bir üçüncü rivayet nakletmiştir. İmam Ahmed'den bu rivayeti et-Câmfde bulamadım. Ahmed'den gelen bu rivayetin sahih olduğunu sanmıyorum. Bu şekildeki görüş Atâ, Tâvûs ve Katâde'den rivayet edilmiştir. Çünkü ümmü veled efendisinin ölümü anında cariyedir. Dolayısıyla onun iddeti de cariye iddetidir. Nitekim, bir adam ölüp geride cariye karısını bıraksa, bu cariye adamın ölümünden sonra âzad olur. Bu rivayet İshak b. Mansûr'un Ahmed'den rivayeti değildir.

Ebu Bekir Abdulaziz, Zâdu'1-müsafir adlı eserinin "Ümmü veledin vefat ve boşanmadan dolayı iddet beklemesi konusu" bölümünde şunları kaydediyor: Îbnu'l-Kâsım'ın rivayetine göre Ebu Abdillah: "Ümmü veled, kocasının yanında iken efendisi ölse, iddet beklemesi gerekmez. Kocasının yanında iken nasıl iddet bekler?" demiştir. Mühennâ'nm rivayetine göre de: "Efendisi ümmü veledi âzad ettiği zaman, ümmü veled iddetten çıkıncaya kadar, efendisi onun kızkardeşiyle evlenemez." demiştir. îshak b. Mansûr'un rivayetine göre ise: "Ümmü veledin vefat, boşanma ve ayrılma konulannda beklemesi gereken iddet cariye iddetidir." demiştir.

"Ümmü veledin iddeti dört ay on gündür." diyenlerin delilleri: Ebu Davud'un rivayetine göre Amr b. Âs diyor ki: "Peygamberimiz Muhammed'in (s.a.) sünnetini bize yanlış göstermeyin. Efendisi öldüğü zaman, ümmü veled dört ay on gün iddet bekler."[430] Bu görüş iki Saîd (Saîd b. Müseyyeb ve Saîd b. Cübeyr), Muhammed b. Şîrîn, Mücâhid, Ömer b. Abdulaziz, Hılâs b. Amr, Zührî, Evzâî ve îshak'm görüşüdür.

Diyorlar ki: Çünkü ümmü veled hürdür. Hür zevce gibi dört ay on gün iddet bekler.

Atâ, Nehaî, Sevrî, Ebu Hanife ve arkadaşları, üç hayız müddeti iddet bekler diyorlar. Bu görüş Hz. Ali ve îbn Mes'ûd'dan da livâyet edilmiştir. Diyorlar ki: Ümmü veledin bir iddet beklemesi gereklidir. Zevce değildir ki kocası ölen kadınlar hakkında inen âyetin hükmüne girsin; cariye değildir, cariyelerin bir hayız müddeti istibrâda bulunmalarını ifade eden nasslann hükmüne girsin. Daha çok boşanan kadına, benzemektedir. Dolayısıyla, üç kar' iddet bekler.

Bu görüşlerin doğrusu; ümmü veled, hayız müddeti istibrâda bulunur. Şu alimler bu bu görüştedirler: Osman b. Affan. Aişe, Abdullah b. Ömer, Hasan (el-Basrî), Kasım b. Muhammed, Ebu Kılâbe, Mekhûl, Mâlik, Şafiî, kendisinden gelen rivayetlerin en meşhuruna göre Ahmed b. Hanbel, Ebu Ubeyd, Ebu Sevr ve İbnü'l-Münzir. Zira bu, boynundan mülkiyet kalktığından dolayı yapılan sırf istibrâdır. Bu da gerek âzad edilen, gerek mülkiyet altında bulunan ve gerekse esir edilen diğer cariyelerin istibrâlarmda olduğu gibi, hayız gören ümmü veledler hakkında bir tek hayızdır. Arar b. Âs hadisine gelince: Îbnû'l-Münzir şunları kaydediyor: Ahmed ve Ebu Ubeyd, Amr b. Âs hadisinin zayıf olduğunu söylemişlerdir. Muhammed b. Musa diyor İti: Ebu Abdillah (Ahmed b. HanbeD'e Amr b. Âs hadisini sordum; "Sahih değildir." dedi. el-Meymunî diyor ki: Ebu Abdillahı gördüm, bu Amr b. Âs hadisine şaşardı. Sonra: "Allah Rasûlü'nün (s.a.) sünneti nerede, bu nerede?" dedi ve şunu ilave etti: Dört ay on günlük iddet, nikâhtan dolayı hür kadının beklemesi gereken iddettir. Bu (ümmü veled) ise, kölelikten hürriyete kavuşmuştur. Böyle söyleyenlerin onu mirasçı kılmaları gerekir. "Ümmü veled, üç hayız müddeti iddet bekler." diyenlerin bu görüşlerinin tutunulacak bir yönü yoktur. Bu iddeti, boşanan kadın bekler. (İbnu'l-Münzir'in) sözü bitti.

el-Münzirî diyor ki: Amr hadisinin senedinde Ebü Recâ Matar b. Tahman el Verrâk vardır. Bir çok kimse onun zayıf bir râvi olduğunu söylemiştir. Üstatımız Hafız Ebu'l-Haccâc'm. Kitabu't-T.ehzîb adlı eserde bize haber verdiğine göre Ebu Tâlib diyor ki: Ahmed b. Hanbel'e Matar el-Verrâk'ı sordum, "Yahya b. Saîd, onun Atâ'dan rivayet ettiği hadisleri zayıf sayardı." dedi. Ahmed b. Hanbel'in oğlu Abdullah anlatıyor: Babama Matar el-Verrâk*ı sordum, "Yahya b. Saîd, Matar el-Verrâk'ın rivayet ettiği hadisleri, bellek kabiliyetinin kötülüğü (sû-i hıfz) konusunda tbni Ebî Leylâ'ya benzetirdi." dedi. Abdullah diyor ki: Babama onu sordum, "Özellikle Atâ'dan yaptığı rivayetlerde îbni Ebî Leylâ'ya ne kadar da yakın biri!" dedi ve: Matar'm, Atâ'dan rivayet ettiği hadisler zayıftır." diye ekledi. Yine Abdullah der ki: Yahya b. Maîn'e Matar el-Verrâkı söyledim, "Atâ b. Ebu Rabah'dan rivayet ettiği hadisler zayıftır" dedi. Nesâ:i onun hakkında: "Güçlü değildir" diyor, tmdi, o sika bir râvidir. Ebu Hâlim er-Râzî onun hakkında "salih'ul—hadis" deyimini kullanmış, îbn Hibbân onu es-Sikât adlı eserinde kaydetmiş ve Müslim onun rivayetini delil olarak kullanmıştır. Şu halde ondan dolayı hadisi zayıf görmenin bir tutunulacak yönü yoktur[431]

Hadisin illeti, Kabîsa b. Züeyb'in, Amr b. Âs'dan rivayet etmiş olmasıdır. Dârakutni'nin dediğine göre Kabîsa ondan hadis işitmemiştir. Bir   başka   illeti   daha   vardır:   Hadis,   mevkuftur.   Amr   b.   Âs: "Peygamberimizin  sünnetini bize yanlış  Öğretmeyin"   dememiştir. Dârakutnî diyor ki: Doğrusu "Dinimizi bize yanlış öğretmeyin." şeklinde mevkuf olacaktır. Hadisin bir başka illeti daha vardır: Hadis muzdariptir ve Amr'dan üç şekilde rivayet edilmiştir. Birisi budur. İkincisi "Ümmü veledin İddeti, hür kadının iddetidir." Üçüncüsü "Efendisi ölen ümmü veledin iddeti, dört ay on gündür. Eğer âzad edilirse, üç hayız müddeti iddet bekler." Bu üç sözü ondan Beyhakî rivayet etmiştir. Beyhakinin nakline göre, İmam Ahmed: "Bu hadis münkerdir" demiştir, Hılâs, Hz. Ali'den, Kabîsa'mn Amr'dan rivayeti gibi ümmü veledin iddeti dört ay on gündür şeklinde bir rivayette bulunmuştur. Ancak Hılâs1 b. Amr'ın rivayet ettiği hadisler hakkında olumsuz şeyler söylenmiştir. Eyyub: "Ondan hadis rivayet olunmaz. Çünkü o sahifecidir" demiştir. Mugîre, onun rivayet ettiği hadislere önem vermezdi. Ahmed: "Hz. Ali'den yaptığı rivayetin kitap olduğu söylenir." demiştir. Beyhakî diyor ki: "Hılâs'ın Hz. Ali'den rivayet ettği hadisler, hadis alimlerine göre zayıftır.  Onun rivayetleri, bir sahifeden aktarmadır." Maamafih Mâlik, Kâfi' aracılıyla Îbn Ömer'in, efendisi ölmüş ümmü veled hakkında: "Bir hayız müddeti iddet bekler" dediğini rivayet eder[432] Hz. Ali ve Amr'dan rivayet olunanlar sahih olsa bile, mesele sahabe arasında tartışmalıdır. Hüküm verici, delildir. Ümmü veledin iddetini dört ay on gün sayanlar, yalnızca mânanın umumuna tutunmuşlardır. Zira onların tutunacakları bir umumî ifade yoktur. Ama mânanın umumîliğinin şartı, fertlerin hükme kaynak  teşkil  eden  mânada  eşit  olmalarıdır.   Böyle  bir  durum bilinmedikçe, aynı hükme katma gerçekleşmez. Ümmü veledi zevcenin

hükmüne katanlar, ümmü veledle zevce arasındaki benzerliğin onunla cariye arasındaki benzerlikten daha güçlü olduğunu gördüler; çünkü ümmü veled, efendisinin ölümüyle hür olmaktadır. Böylece hürriyeti ile birlikte kendisine iddet gerekmiştir. Ama cariye de böyle bir durum söz konusu değildir. Ayrıca, zevcenin iddetinin dört ay on gün olmasını icab ettiren mâna, ümmü veledde de mevcuttur. Zira bu süre, rahimde çocuk bulunduğu kesinlikle anlaşılan sürenin asgari sinindir. Bu meselede ise zevce ile ümmü veled arasında farklılık söz konusu olmaz. Şeriat, iki benzer şeyi birbirinden ayırmaz.

Bu görüş sahipleri karşısında yer alanlar diyorlar ki: Ümmü veledin bağlı bulunduğu hükümler, zevce hükümleri değil, cariye hükümleridir. Bundan dolayı: "Size hanımlarınızın bıraktığı mirasın yarısı verilir."[433] âyetinin ve daha başka âyetlerin hükmüne ümmü veled dahil olmamıştır. Nasıl olur da, "Sizden vefat edip de geride hanımlarını bırakanlar..." âyetinin[434]' hükmüne girebilir ki? îddet, sırf rahmin boş olup olmadığını anlamak için dört ay on günle sınırlandırılmadı. Zira rahminde çocuk bulunmadığı kesin olarak bilinenlere de vaciptir; zifafa girmeden- ve halvetten önce de vaciptir. İddet, nikâh akdinin dokunulmaz yanlarından ve tamammdandır.

Cariyenin istibrâsmdan maksat, rahminde çocuk olup olmadığını anlamaktır. Bunda ise, bir hayız yeterli olur. Buncan dolayı onun istibrâsı üç kar' olarak tayin edilmedi. Ama, hem kocanın boşanmadan vazgeçme zamanını uzatmak ve hem de onun koca olmasına bakarak hür kadının iddeti üç kar' olarak tayin edilmiştir. Bu,mâna, istibrâda bulunan cariyede, gözetilen bir hedeftir. Ümmü veledin zevce hükmüne katılmasını gerektirecek bir nass bulunmamaktadır ve zaten bunun bir anlamı da yoktur. Ümmü veled hakkında en uygun olanı, şeriat sahibinin esir kadınlar ve cariyeler hakkında koyduğu hükümleri, onun için de geçerli saymak ve bu hükümleri aşmamaktır. Başiirı Allah'tandır. [435]


[428] Bakara, 2/234.

[429] Bakam, 2/228.

[430] Ebu Davud, 2308. Senedi zayıftır. Senette geçen Matar el-Verrâk, çok hata yap olduğu için zayıf râvidir.

[431] Bir çok kimse onu zayıf saymış ve zayıflığının sebebinin de cok hata yapan biri olduğundan kaynaklandığını belirtmişlerdir. Müslim'in onun rivayeti delil olarak alması da, bu ilimle uğraşan herkesin malumu olduğu üzere,- Müslim'in onu sika bulduğu anlamına gelmez.                                                               '

[432] Muvatta, 2/593 ; Abdürrezzak, 12870. Senidi sahihtir.

[433] Nisa, 4/12.

[434] başlar başlamaz istibrâsı tamam olur diyor. Onlar burada, âyette geçen "kuru"' kelimesi

Bakara, 2/234

[435] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 6/294-298.