Konu Başlığı: Umman melikine gönderdiği mektup Gönderen: Safiye Gül üzerinde 16 Haziran 2011, 10:59:20 6— Umman Melikine Gönderdiği Mektup:
Hz. Peygamber (s.a.) Umman kralına bir mektup yazdı ve Amr b ile gönderdi. "Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. Muhammed b. Abdillah'tan. Cüiendâ'nın iki oğlu Ceyfer ve Abd'a. Selâm hidayete tâbi olanlara olsun. Bundan sonra (bilesiniz ki); ben ikinizi de İslâm'ın davetiyle davet ediyorum. Müslüman olunuz, kurtuluşa eriniz. Ben bütün insanlığa gönderilen bir peygamberim, tâ ki hayatta olanları (Allah'ın azabıyla) korkutayım ve Allah'ın kâfirler üzerindeki hükmü gerçekleşsin. Şayet İslâm'ı kabul ederseniz sizi, beldenize emîr tayin ederim. İslâm'dan yüz çevirirseniz, mülkünüz elinizden çıkar ve atlılarım ülkenize girer ve böylece benim peygamberliğim sizin krallığınıza karşı açığa çıkmış olur." Mektubu Übey b. Kâ'b yazdı ve mühürledi. Amr der ki: Yola çıktım ve Ummân'a kadar geldim. Oraya varınca Abd'ın yanına gitmek istedim. O, daha halim selim ve daha temiz ahlâklıydı. Dedim ki: "Ben, AUah Rasûlü'nün sana ve kardeşine gönderdiği elçisiyim." Dedi ki: "Kardeşim yaşça da, krallıktaki mevkisi itibariyle de benden önce gelir. Seni ona götüreyim, mektubunu okusun." Sonra "Neye davet ediyorsun?" dedi. "Seni eşi ortağı olmayan tek Allah'a, O'ndan başkasına ibadetten geri durmaya Ve Muhammed'in O'nun kulu ve Rasûlü olduğuna şehadet etmeye çağırıyorum" dedim. "Ey Amr! Sen, kavminin efendisi olan bir adamın oğlusun. Baban bu konuda nasıl hareket etti? Bize söyle de onu örnek alalım." dedi. "Babam, Muhammed'e iman etmeden öldü. O'nu tasdik edip müslüman olmasını çok isterdim. Allah beni İslam'a erdirene kadar, ben de babam gibi düşünüyordum." dedim. "Peki, sen ne zaman O'na tâbi oldun?" dedi. "Yakında müslüman oldum." dedim. Bana: "Nerede müslüman oldun?" diye sordu. Ben de: "Necâşî'nin yanında." dedim ve ona, Necâşî'nin de müslüman olduğunu söyledim. Bunun üzerine: "Peki, halkı onun (müslüman olmasından sonra) krallığını nasıl karşıladı?" dedi. "Kabul edip ona tâbi oldular." dedim. "Rahipler, piskoposlar da tâbi oldu mu?" diye sordu. "Evet." dedim. "Bak ey Amr, sen ne diyorsun, bir erkek için yalandan daha çirkin bir ahlâk yoktur." dedi. "Yalan söylemedim, hem dinimizde de yalan söylemek helâl değildir." dedim. Sonra: "Sanmam ki Heraklius, Necâşî'nin müslüman olduğunu duymuş olsun." dedi. "O da duydu." dedim. "Nereden biliyorsun?" diye sordu. Dedim ki: "Necâşî ona haraç ödüyordu. İslâm'ı kabul edip Muhammed'i tasdik edince dedi ki: 'Hayır vallahi, (bundan sonra) benden bir>dirhem bile istese vermem.' Busöz Heraklius'a ulaştığında kardeşi Yennâk: 'Kulunu, böyle haracını ödemeden ve yeni bir dine girmiş olarak bırakacak mısın?' dedi. Heraklius: 'Bir adam kendisi için bir din seçmiş, ben ona ne yapayım. Vallahi, krallığımdan korkum olmasa, ben de aynen onun yaptığı gibi yapardım.' dedi." Bunun üzerine Abd: "Ne dediğine dikkat et, ey Amr!" dedi. Ben de: "Vallahi doğru söyledim." dedim. "O halde bana (peygamberin) neleri emrettiğini ve neleri yasakladığını haber ver." dedi. "Allah azze ve celle'ye itaati emrediyor. O'na isyan etmeyi yasaklıyor. İyilik yapmayı ve sıla-ı rahm'i (akrabayı gözetmeyi) emrediyor; zulmü, düşmanlığı, zinayı, içkiyi, taşa, puta ve haça tapmayı yasaklıyor." dedim. "Bu davet ettiği şeyler ne güzelî Şayet kardeşim bana uysaydı; Muhammed'e iman eder ve O'nu tasdik ederdik. Fakat kardeşim krallığına çok düşkündür, onu bırakıp tâbi durumuna düşmek istemez." dedi. "Eğer o müslüman olursa, Rasûlullah (s.a.) onu, memleketine kral olarak tayin eder, zenginlerinden zekât alır, fakirlere dağıtır." dedim. "Şüphesiz bu çok güzel bir ahlâk. Zekât nedir?" dedi. Ben de Rasûlullah'ın (s.a.), mallarda farz kıldığı zekâtı haber verdim, nihayet deve için konulan zekâttan bahsedince dedi ki: "Ey Amr, otlaklarda yayılan, suya gidip suyunu içen hayvanlarımıza da zekât vâ*r mı?" Ben de: "Evet." dedim. Bunun üzerine dedi ki: "Vallahi, bu uzaklıktaki ve bu çoğunluktaki kavmimin buna itaat edeceğini hiç sanmıyorum." Amr der ki: Günlerce Abd'ın kapısında bekledim. O da kardeşine gidiyor, benimle ilgili haberleri veriyordu. Sonra kardeşi bir gün beni çağırdı. Yanına girdim, hemen adamları kollarımdan beni yakaladı, fakat o da anında müdahale ederek: "Bırakın onu!" dedi. Beni bıraktılar. Serbest kalınca oturmak için ilerlerken bana engel olup oturtmadılar. O anda Ceyfer'e baktım. O da bana: "Ne istediğini söyle." deyince mühürlü olarak mektubu verdim. Mühürünü açıp mektupu sonuna kadar okudu. Sonra kardeşine verdi. O da sonuna kadar okudu. Ancak kardeşinin daha yumuşak huylu ve nâzik olduğunu gördüm. Bana: "Kureyş'in ne yaptığım bana haber verir misin?" dedi. "Bazıları isteyerek, bazıları da kılıç zoruyla O'na tâbi oldular." dedim. "Yanında kimler var?" diye sordu. "Yanında kendi istekleriyle müslüman olanlar var dedim. Onlar, O'nu başkasına tercih ettiler, akıllan ve Allah'ın kendilerine hidayeti sayesinde daha önce sapıklık içinde olduklarını anladılar. Bu topluluk içinde ise senden başka bu işe karar verecek kimse göremiyorum. Sen şayet bugün İslâm'ı kabul etmez ve O'na tâbi olmazsan, atlılar ülkeni basıp herşeyi alt üst ederler. İyisi mi, sen bir an önce müslüman ol ve kurtul, AUah Rasûlü de seni kavminin başına emîr tayin etsin ve ne atlı, ne piyade hiçbir asker ülkeni çiğnemesin." Dedi ki: "Beni bugün bırak ve yarın yanıma gel." Ben de kardeşine gittim. Dedi ki: "Ey Amr, şayet krallığından endişesi olmazsa İslâm'ı kabul edeceğini sanıyorum." '' Ertesi gün yanına gittim. Beni kabul etmedi. Ben de kardeşine gidip yanma girmem için bana izin vermediğini haber verdim. O benim için izin aldı ve girdim. Bu sefer dedi ki: "Beni davet ettiğin hususları düşündüm ve gördüm ki, elimdekileri bir adama verirsem, Arapların en zayıfı olacağım. (Onun için davetini reddediyorum.) Sonra, O'nun süvarileri buraya kadar gelemez. Şayet gelirse, şimdiye kadar hiç görmediği bir muharebe ile karşılaşır/' Ben (bu sözleri.duyunca): "O halde yarın yola çıkıyorum." dedim: Onlar benim bu niyetimden emin olunca kardeşi, ağabeyi ile başbaşa kalıp dedi ki: "Biz senin O'na gösterdiğin kuvvete sahip değiliz. (Muharrimed) kime elçi gönderdiyse hepsi olumlu cevap verdiler." Ertesi gün sabahleyin bana bir adam gönderdi ve her ikisi de —Abd ve Ceyfer— müslüman olup Hz. Peygamber'i (s.a.) tasdik ettiler. Zekât toplama ve aralarında hükmetme konusunda beni serbest bıraktılar. Bana karşı çıkanlar olunca da beni desteklediler.[345] [345] İbn Seyyiddinnâs, 2/267-269; Şerhu'l-Mevâhib-i Ledüniyye, 3/352-355; Nasbu'r-Râye,4/423-424. İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 4/235-238. |