> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Zadul Mead > Uhud savaşındaki fıkhi hükümler
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Uhud savaşındaki fıkhi hükümler  (Okunma Sayısı 3555 defa)
07 Temmuz 2011, 17:16:04
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 07 Temmuz 2011, 17:16:04 »



11— Bu Savaştan Çıkan Fıkhı Hükümler:

 

1- Cihada başlandığında cihad yapmak gerekir. Hatta zırhını giyen, sa­vaş elbisesine bürünen ve savaşa hazırlanan kişi, düşmanıyla savaşmadıkça savaştan vazgeçemez.

2- Düşmanlar gelip kapıya dayandığında, memleketlerinde bulunan rhüs-lümanlann düşman için ülke (yurt, şehir, kasaba vs.) dışına çıkmaları gerek­mez. Aksine ülkelerinde durup, orada savaşmak Rasûlullah'ın (s.a.) Uhud savaşında müsiümanlara işaret ettiği gibi kendi lehlerine, düşmanın aleyhine ise caizdir.

3- îmam'm (devlet başkanının veya komutanın) mal sahibi razı olmasa da yolu düştüğünde tebaasımn bazı mülklerinden, arazisinden geçmesi caizdir.

4- îmam, bulûğa ermemiş çocuklardan savaşmaya gücü yetmeyenlere izin vermez.. Rasûlullah'm (s.a.) İbn Ömer'i ve yanındakileri geri çevirdiği gibi savaşa çıktıklarında bunları geri döndürür.

5- Kadınların savaşması ve cihadda kadınlardan yardım istenmesi caizdir.

6-  Enes b. Nadr ve başkalarının, daldığı gibi düşman arasına dalmak caizdir.

7-İmam yaralanırsa, Rasûlullah'ın (s.a.) bu savaşta yaptığı gibi,onlara (askerlerine ve tebaasına) oturarak namaz kıldırır. Sünneti vefat edinceye kadar bu hal üzre devam etti.[550]

8- Kişinin, Allah yolunda öldürülmek için dua ve bunu temenni etmesi caizdir. Bu, yasaklanmış ölüm temennisi değildir. Nitekim Abdullah b. Cahş'ın dediği gibi: Allah'ım; beni müşriklerden iyice kâfir ve çok öfkeli bir adamla karşılaştır, onunla çarpışayım, beni Senin uğrunda öldürsün, soysun, sonra bumumu ve kulaklarımı kessin de Sana kavuştuğumda: "Ey Abdullah b. Cahş; ne uğruna kesildin, biçildin?" diyesin, ben de: "Senin uğruna Yâ Rab!" diyeyim.

9- Hz. Peygamber'in (s.a.), Uhud savaşında şiddetli bir belâya uğrayan, yarası ağırlaşınca da kendisini kesen (intihar eden) Kuzman hakkında: "O

cehennemliklerdendir."[551] buyurmasına istinaden, kendisini öldüren müslü-man dehennemliktir.

10- Şehidin yıkanmaması, (cenaze) namazının kıhnmaması[552] elbisesin­den başka şeye kefenlenmemesi, kanıyla ve üzerindeki yaralarla gömülmesi sünnettir. Ancak (düşman tarafından) elbiseleri soyulmuşsa, elbisesinden başka bir şeyle kefenlenebilir.

11- Şehid cünüb ise, meleklerin Hanzale b. Ebî Amir'i guslettirdiği gibi guslettirilir[553]

12-  Şehidlerin öldükleri yere defnedilmesi, başka bir yere taşınmaması sünnettir. Bir grup sahabî şehidlerini Medine'ye taşıdılar. Bunun üzerine Ra-sûlullah'ın (s.a.) tellâlı, şehidlerin, düştükleri yere götürülmesini emir veren bir çağrıda bulundu. Câbir anlatıyor: "Ben gözetlemede iken teyzem,babam ile dayımı şu taşımada kullanılan bir (dolap beygiri) hayvana beraberce yük­lemiş olarak geldi. Onları mezarlığımıza defnetmek için Medine'ye soktu. Bu arada bir adam şöyle bağırarak geldi: "Kendinize gelin, Rasûlullah (s.a.) şe-hidlerinizi geri götürmenizi emrediyor, şehidlerinizi öldürüldükleri yere def­nediniz!'* Câbir anlatmaya devam ediyor: "Onları (babamla dayımı) geri götürdük ve öldürüldükleri yere defnettik. Muâviye b. Ebî Süfyan'ın halife­liği döneminde iken bana bir adam geldi ve: Ey Câbir! Vallahi, Muâviye'nin adamları babanın kabrini kazdılar, ortaya çıkardılar ve bir bölümü ortaya çıktı, dedi. Hemen oraya gittim ve bıraktığım (gömdüğüm) şekilde kendisin­de hiçbir şey değişmemiş olarak buldum ve onu gizledim". İşte şehidlerin öl­dükleri yere defnedilmesi böylece sünnet oldu.[554]

13- Bir veya üç şehidin bir mezara defnedilmesi caizdir. Çünkü Rasûlul­lah (s.a.) iki veya üç şehidi bir mezara defnediyordu. "Hangisi Kur'an'dan daha çok (âyet) ezberlemişti?" diye soruyor, birini işaret ediyorlardı. Kabre önce onu koyduruyordu.[555]

Abdullah b. Amr b. Haram ve Amr b. Cemûh, aralarındaki muhabbet sebebiyle bir kabre (birlikte) defnedildiler. Rasûlullah (s.a.): "Dünyada birbirine muhabbet eden bu iki muhibbi bir mezara defnedin."[556] buyurdu.

Uzun bir süre sonra ikisine birer mezar kazıldı. Abdullah b. Amr b. Ha-râm'ın eli, yaralandığında koyduğu şekilde yarasının üzerinde duruyordu. Eli yarasından çekildiğinde kan fışkırdı. Yerine konulduğunda kan durdu.

Câbir şöyle anlatıyor: Mezarı kazıldığında babamı mezarında gördüm. Uyur gibi idi ve halinde az ya da çok bir değişiklik olmamıştı. Kendisine: Ke­fenlerini gördün mü? diye sorduklarında dedi ki: Yüzünü örten alaca çizgili bir kumaşla ve ayaklarım örten bir pelerinle[557] defnediimişti. Bu çizgili ku­maşı ve pelerini olduğu gibi bulduk. Halbuki aradan 46 sene geçmişti.[558]

Fakîhler; Hz. Peygamber'in (s.a.) Uhud şehidlerini elbiseleriyle defnet­mesi, bunun müstehab ve evlâ oluşundan mıdır, yoksa vâcib oluşundan mı­dır diye ihtilâf ettiler. Bu konuda iki görüş vardır:

Bunların ikincisi; bu görüşlerin en zahir olanı Ebu Hanîfe'nin görüşü­dür, îlki ise; Şafiî ve Ahmed (b. Hanbel)'in görüşleridir. Şayet; "Yakub b. Şeybe'den ve başkasından ceyyid senedle rivayet olunduğuna göre Hz. Safiy-ye, Hz. Peygamber'e (s.a.) Hz. Hamza'yı kefenlemesi için iki elbise yollamış ve O da (s.a.) onlardan birisine onu (Hz. Hamza'yı) kefenlemiş, diğerine de bir başka şehidi kefenlemiştir."[559] denilirse, şöyle cevap verilir: Hz. Ham­za'yı kâfirler soymuşlar, kendisine müsle yapmışlar, karnını yarmışlar ve cigerini çıkarmışlardı. Bunun için başka bir kefenle kefenlendi. Bu görüş (şe­hidin başka bir şeyle kefelenmesi görüşü) zayıflıkta, "Şehid guslettirilir" di­yenin görüşüne benzer. Halbuki Allah Rasûlü'nün sünneti, tâbi olmaya (meleklerin sünnetinden) daha evlâdır, lâyıktır.

14-  Çarpışmada can veren şehidin cenaze namazı kılınmaz. Zira Rasû­îullah (s.a.) Uhud şehidleri üzerine cenaze namazını kılmamıştır ve O'nun (s.a.) gazalarında yanında bulunup da şehid düşenlerden hiçbirinin cenaze nama­zım kıldığı bilinmemektedir. Râşid halifeleri de, onların nâibleri de böyle yap­mışlardır.

Şayet; Sahîhayn'da, Ukbe b. Âmir hadisinde, Hz. Peygamber'in (s,a.) bir gün çıkıp Uhud şehidlerine ölülere kıldığı (cenaze) namazı gibi namaz kıl­dığı sabittir, denilirse;[560] ve İbn Abbas'ın: "Rasûîullah (s.a.) Uhud şehid-lerinin üzerine cenaze namazını kıldı."[561] diye rivayet ettiği ileri sürülürse; şöyle cevap verilir: Rasûluîlah'ın (s.a.) vefatına yakın bir zamanda onlara bu namazı kılması, şehid edilmelerinden sekiz yıl sonra onlara veda edercesine bir namaz kılmadır. Bu, Hz. Peygamber'in vefat etmesinden önce Bakî kab­ristanına gidip ölülere ve dirilere veda edercesine istiğfar etmesine benzer. îş-te bu da Rasûlullah'ın (s.a.) onlara veda etmesidir ve bu namaz ölüler üzerine kıldığı cenaze namazı demek değildir. Öyle olsa bile Rasûîullah (s.a.), özel­likle "Kabir (e konulmuş cenaze) üzerine namaz kılınmaz veya bir aya kadar kıhnabilir." görüşünde olanlara göre bu namazı sekiz yıl geciktirmezdi.

15- Hastalık veya topallıktan dolayı Allah Teâlâ'nın cihada katılmaması­nı mazur gördüğü şahısların, kendilerine vacip olmasa da cihada çıkmaları caizdir. Nitekim Amr b. Cemûh (r.a.) topal olduğu halde cihada çıkmıştır.

16-  Müslümanlar, içlerinden birini kâfir zannederek öldürseler, devlet başkanının, öldürülen müslümamn diyetini Beytülmal'den ödemesi gerekir. Çünkü Rasûîullah (s.a.) Yemân'ın diyetini (oğlu) Ebu Huzeyfe'ye ödemek istemiş, ancak Huzeyfe diyeti almaktan kaçınıp müslümanlara tasadduk et­miştir. [562]


[550] Bu, Üseyd b. Hudayr, Câbir b. Abdillah, Kays b. Kahd ve Ebu Hureyre'nin görüşü olup Evzâî, Ahmed b. Hanbel, Hammâd b. Zeyd, İshâk ve Îbnü'l-Münzir bununla amel et­mişlerdir. İmam Mâlik bir rivayetinde: "Ayakta durmaya gücü yetenin, oturan kimse­nin arkasında kıldığı namaz sahih değildir." demiştir ki bu da, Muhammed b. Hasan'ın kavlidir. Sevrî, Şafiî ve ashâb-ı re'y (Hanefîler): "oturanın arkasında, ayakta durmaya gücü yeten insan ayakta durarak (kıyamda bulunarak) namaz kılar" demişlerdir. Bk. İbn Kudâme, el-Muğnî, 2/220, 221; el-Muhallâ, 3/59; Neylû'I-Evtâr, 3/159.

[551] îbn Hişâir (2/88), İbn İshak'tan aktarmıştır. Âsim b. Ömer b. Katâde anlatıyor: Ara­mıza kendisine Kuzman

denilen, kimlerden olduğu bilinmeyen bir adam gelmişti. Rasû-lullah (s.a.) kendisine bu adamdan söz edilince: "O cehennemliklerdendir." diyordu. Âsim devam ediyor: "Uhud savaşı olduğunda çok çetin bir biçimde savaştı ve tek başı­na müşriklerden 8 veya 9 kişiyi öldürdü. Cesaret sahibi bir insandı. Sonra yaralandı, Zaferoğulları'nın evine taşındı. Müslümanlardan bazıları ona: Vallahi, bugün çok çalış­tın (güzel savaştın) ey Kuzman, müjdeler olsun!" demeye başladılar. O ise: Neden müj­deler olsun?! Vallahi, sadece kavmimin hesabına (veya kavmimden utandığım için) savaştım. Böyle olmasaydı, savaşmazdım, diyordu. Yarası ağırlaşmca (dayanamadı) sa­dağından bir ok alarak onunla kendini öldürdü." Râvileri sikadır, ancak mürseldir.

Ayrıca Buharı (64/38) ve Müslim (U2), Sehl b. Sa'd es-Saîdî'den rivayet ediyorlar: Sehl anlatıyor: Rasûlullah (s.a.) ve müşrikler karşılaşıp savaştılar. Rasûlullah (s.a.) as­keri karargâhına, diğerleri de kendi karargâhlarına döndüler. İçlerinde Rasûlullah'm (s.a.) ashabı arasında bir adam vardı ki düşman ordusundan ayrılan bir adam gördü mü peşine düşüyor ve kılıcı ile vurmadan bırakmıyordu. Bunun üzerine ashâb-ı kiram:

—Bugün bizden hiçbiri falan kadar yararlılık gösteremedi, dediler. Rasûlullah (s.a.) da:

—Dikkat edin, o adam cehennemliklerdendir, buyurdu.

Bunun üzerine bir sahabî "Ben devamlı onun yanında olacağım" dedi. Onunla bir­likte çıktı, o durdukça duruyor, hızlandıkça hızlanıyordu. Derken adam ağır bir şekilde yaralandı. Çabuk ölmek İstedi; kılıcının kabzasını yere, sivri ucunu da iki memesi arası­na dayadı ve ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Uhud savaşındaki fıkhi hükümler
« Posted on: 24 Nisan 2024, 12:55:00 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Uhud savaşındaki fıkhi hükümler rüya tabiri,Uhud savaşındaki fıkhi hükümler mekke canlı, Uhud savaşındaki fıkhi hükümler kabe canlı yayın, Uhud savaşındaki fıkhi hükümler Üç boyutlu kuran oku Uhud savaşındaki fıkhi hükümler kuran ı kerim, Uhud savaşındaki fıkhi hükümler peygamber kıssaları,Uhud savaşındaki fıkhi hükümler ilitam ders soruları, Uhud savaşındaki fıkhi hükümlerönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes