Konu Başlığı: Tuvalete girerken yaptığı dualar Gönderen: Safiye Gül üzerinde 21 Temmuz 2011, 21:30:44 8- Tuvalete Girerken Yaptığı Dualar:
Sahihayn'da. geçtiğine göre; Hz. Peygamber (s.a.), tuvalete girişi| r asında: "Allah'ım, erkek ve dişi şeytanlardan maddi ve manevi pisliklerden Sana sığınırım." diyordu.[868] Ahmed b. Hanbel'in kaydettiğine göre tuvalete girene, bunu okuma! m emretmiştir.[869] Yine Hz. Peygamber'den (s.a.) rivayet olunmuştur: İçinizden biri|t|Li-valete gittiğinde: Allah'ım! Görünen-görünmeyen, maddi-manevi bütün pisliklerden kovulmuş şeytandan Sana sığınırım." demeye üşenmesin.[870] Hz. Peygamber (s.a.)den rivayet edilmiştir: "Âdemoğullannm avretlerini cinlerden perdeleyen şey, birinizin tuvalete girdiğinde 'Bismillah' demesidir."[871] Hz. Peygamber'in (s.a.) bevlederken kendisine selâm veren bir adamın selâmını almadığı sâbittir.[872] Ve Allah Teâlâ'mn abdest bozarken konuşana hiddetlendiğini şöylece haber vermiştir: "İki kişi konuşup avretlerini açarak birlikte ayak yoluna gitmesin. Çünkü Allah Teâlâ bu davranışa hiddetlenir.[873] Daha önce de geçtiği gibi Hz. Peygamber (s.a.), küçük ve büyük abdest bozarken kıbleyi önüne ya da arkasına almıyordu. Kendisi Ebu Ey-yûb, Selmân-ı Fârisî, Ebu Hureyre, Ma'kıl b. Ebî Ma'kıl, Abdullah b. el-Hâris b. Ceze1 ez-Zübeydî, Câbir b. Abdullah ve Abdullah b. Ömer'in -Allah onlardan razı olsun- rivayet ettikleri hadislerde bunu yasaklamıştır. Bu hadislerin geneli sahihtir, diğerleri ise hasendir. Bunlarla çelişen hadislerin ise ya senedleri illetlidir, ya delâlet itibariyle zayıftır. Binaenaleyh bu konuda Hz. Peygamber'den (s.a.) gelen meşhur rivayetlerdeki nehyin açık ( = sarih) ifadesi reddolunamaz. Meselâ, Irak'ın Hz. Âişe'den aktardığı hadis gibi: Rasûlullah'a (s.a.), insanların cinsel organlarını kıbleye çevirmeyi mekruh gördükleri söylendi. "Böyle yapmışlar ha! Tuvaletimin yüzünü kıbleye doğru döndürün!" buyurdu. Hadisi İmam Ahmed rivayet etmiş [874]ve, mürsel de olsa, ruhsat hususunda rivayet edilen hadislerin en hasenidir, demiştir. Fakat aralarında Buharî'nin de bulunduğu diğer hadis imamları hadisi kusurlu bulup sabit görmemişlerdir. İmam Ahmed'in sözü, hadisin sabit veya hasen olmasını gerektirmez. Tirmizî ise, el-İlelü'l-Kebîr adlı eserinde hadis için: "Ebu Abdullah Muhammed b. İsmail el-Buharî'ye bu hadisi sordum, 'Hadiste muztariplik vardır, bence sahih olan, bunun Hz. Âişe'nin kendi sözü olmasıdır' dedi." demektedir. Ben de derim ki: Hadisin başka bir illeti daha vardır: Bu da Irak ile Hz. Âişe arasındaki kesintidir, Irak, Hz. Âişe'den işitmemiştir. Hadisi Abdülvehhab es-Sakafî, Halid el-Hazzâ'dan, o bir adamdan, o da Hz. Âişe'den rivayet etmiştir. Hadisin bir başka illeti de, Hâlid b. Ebu's-Salt'm zayıflığıdır. Yasaklanmadığına dair hadislerden biri de Câbir hadisidir: "Rasûlul-lah (s.a.) ufak abdest bozarken kıbleye yönelinmesini yasaklamıştı, fakat vefatından bir yıl önce O'nun (s.a.) kıbleye yöneliğini gördüm."[875] Tirmizî, bu hadisi hasen-garib görmüş ve ei-îlel'dc: "Muhammed'e, yani Bu-harî'ye bu hadisi sordum; sahih bir hadistir, onu İbn îshak'tan başkaları da rivayet etmiştir, dedi." demiştir. Buharî'nin muradı, şayet hadisin îbn Ishak'tan gelişinin sahih olduğu ise bu bizzat hadisin sahih olduğunu göstermez. Eğer bizzat hadisin sıhhatini kasdetmişse, o ayniyle vâkidir. Hükmü de "Rasülullah'i (s.a.) Kabe'yi arkasına alarak ihtiyaç giderirken" gördüğünü ifade eden îbn Ömer hadisinin hükmü gibidir. Bu da altı ihtimal taşır: a) Yasaklanmasının kaldırıldığına, b) Kaldırılmadığına, yani yasaklandığına. c) Hz. Peygamber'e (s.a.) has bir davranış olduğuna, d) Binalara has bir davranış olduğuna, e) Yerin veya başka bir şeyin gerektirdiği bir özürden dolayı olduğuna. f) Açıklamak için yapıldığına. Çünkü yasaklama, haram oluşundan değildir. Bu ihtimallerden birisini kesin tayinde bulunmaya'yol yoktur. Câbir hadisi, bu ihtimallerden ikincisine muhtemel değilse de bu ihtimalden ötürü meşhur, açık ve sahih yasaklama hadislerinin terkedilmesine de yol yoktur. İbn Ömer'in: "Bunu ancak sahrada (açıkta) iken yasakladı" sözü kendişinin yasaklamayı açık alana has olarak anlamasındandır, yoksa yasaklayıcı ifadenin aktarılışı değildir. Bu anlayış, yasağın genel olduğunu söyleyenlerin görüşlerinin açık alanla binayı ayırdedenleri güç durumda bırakan çelişkiden selamette olması yanında Ebu Eyyub'un, yasaklamanın genel olduğu şeklinde anlayışına da terstir. Onlara: "Binalarda kıbleye yönelmeyi caiz kılan engelin ölçüsü nedir?" denilir. Oysa ayirdedici bir ölçüden sözet-mek mümkün değildir. Mutlak olarak binanın kendisinin bunu caiz kıldığını söylerlerse, küçük abdest bozanla Kabe arasında binada olduğu gibi uzak veya yakın bir dağın araya girmesi ile açık alanda da caiz olması gerekirdi. Hem yasaklama kıble yönüne saygı göstermektir ve bu durum, açıkta olsun, binada olsun fark etmez, bizzat Kabe'ye has bir özellik de değildir. Nice dağlar ve tepeler, küçük abdest bozanla Kabe arasında, bina duvarlarının engel olduğu gibi birer engel, hatta daha büyük bir engel olmaktadırlar. Kıble yönüne gelince, küçük abdest bozanla onun arasında herhangi bir engel yoktur ve yasaklama bizzat Kabe'ye değil Kabe yönünedir. Bunu iyi düşün. Ayak yolundan çıktığında: "Allah'ım bağışla. [876] derdi. Yine Hz. Peygamber'in (s.a.) şöyle dediği de rivayet edilmiştir: "Benden sıkıntıyı gideren ve bana afiyetler ihsan eden Allah'a ham-dolsun." Hadisi İbn Mâce zikretmiştir.[877] [868] Buharî, 4/9; Müslim, 375. Hz. Enes'ten. [869] Ahmed, 1/269; Ebu Davud, 6; İbn Mâce 296. Zeyd b. Erkam'dan. İsnadı sahihtir, îbn Hİbbân (126) da hadisi sahih bulmuştur. Hadiste geçen "hubus" kelimesi "habîs" kelimesinin, "habâis" kelimesi de "habîse"nin çoğuludur. RasûIuUah, bu kelimelerle erkek ve dişi şeytanları kasdetmektedir. Bazıları ise "hubus" kelimesini "hubs" şeklinde rivayet ederler ki, bu durumda hubs küfür, habâis şeytanlar anlamına gelir. O zaman hadisin tercümesi şöyle olur: "Allah'ım, küfürden ve şeytanlardan Sana sığınırım." [870] ibn Mâce, 299, Ebu Umâme'den. tbnü's-Sünnî, Amelü'i-Yevm ve'l-Leyle, s. 18, Enes'ten. Katâde 25 ve Taberânî, ed-Duâ'da İbn Ömer'den. İbn Allan, Şerhu'l-Ezkâr'âa: ibn Hacer, Katâde ve Taberânî'nin îbrj Ömer'den naklettiği hadisi tahric ettikten son- ra şöyle dediğini kaydeder: "Bu, hasen ve garîb bir hadistir. Senedde geçen İbn Hİb-j bân ve hadisi aldığı hocası İsmail b. Rafı' rivayet yönünden zayıftır. Fakat hadisin1 şahİdJeri bulunmaktadır. Meselâ İbnü's-Sünnî ve Ebu Nu'aym'ın Enes'ten rivayet et-; tikleri hadisi İbn Adiy'İn el-Kâmil'mde Hz. Ali ve Büreyde'den rivayet ettiği hadisler bunlardandır. [871] Hasen bir hadistir. Tİrmizî, 606; tbn Mâce, 297. Hz. Ali'den, ibn Sünnî, Amelü'l-Yevm ve'l-Leyle, s.20, 21. Hz. Enes'ten Heysemî, Mecmeu'z-Zevâid'de (1/205) Hz. Enes rivayetini kaydederek: "Taberânî, hadisi iki senedle rivayet etti, birisinde Saîd b. Mesleme el-Emevî bulunmaktadır, bu râvİyi Buharı ve başkaları zayıf görürken, İbn Hibbân ve İbn Adiy sika görmüşlerdir. Geri kalan râvileri sikadır" demektedir. [872] Müslim, 370; Ebu Davud,-16; Tirmizî, 90; Nesaî, 1/35-36; İbn Mâce 353. îbn Ömer'den. [873] Ahmed, Müsned, 3/36; Ebu Davud, 15; İbn Mâce, 324. Ebu Saîd el-Hudrî'den. Hadis zayıftır. [874] Ahmed, 6/137; İbn Mâce, 324. Râvileri sikadır; ancak hadis malûldür. [875] Tirmizî, 9. Senedinde îbn İshâk'ın tedlisi vardır. [876] Tirmizî, 7; Ebu Davud, 30; Ahmed, 1/269; Dârimî, 1/174. Senedi hasendir. îbn Hu-zeyme, (90), İbn Hibbân, Hâkim (1/158) ve Ebu Hatim de sahih bulmuşlar. Nevevî ise el-Mecmû adlı eserinde: "Hadis, hasendir ve sahihtir" demiştir. [877] İbn Mâce, 301. Senedindeki İsmail b. Süleym adlı râvi Hafız İbn Hacer'in et-Takrîb'de belirttiği gibi zayıftır. İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 2/395-398. |