๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Zadul Mead => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 10 Ağustos 2011, 14:34:38



Konu Başlığı: Teşehhüde oturuşu
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 10 Ağustos 2011, 14:34:38
 
8— Teşehhüde Oturuşu:

 

Sonra Hz. Peygamber (s.a.) ellerini kaldırmaksızın tekbîr alarak başı-' nı kaldırırdı. Başını secdeden, ellerinden önce kaldırır; sonra yaygın vazi­yette otururdu: Sol ayağını yere yayar, üzerine oturur, sağ ayağını dikerdi. Nesâî'nin nakline göre İbn Ömer: "Sağ ayağı dikip parmaklarını kıbleye çevirmek ve sol ayak üzerine oturmak namazın sünnetlerindendir." di­yor.[514] Burada Hz. Peygamber'den (s.a.) bundan başka bir oturuş nakle-dilmemiştir.

Ellerini uylukları üzerine kor; dirseğini uyluğu ve elinin uç kısmım ise dizi üzerine kordu,1 Parmaklarından ikisini çeker, bir halka yapar, son­ra da bir parmağını dua etmek için kaldırır, hareket ettirirdi. Vâil b. Hucr Hz. Peygamber'in (s,a.) işte böyle yaptığım söylemiştir[515]'

Ebu Davud'un Abdullah b. ez-Zübeyr'den naklettiği "Hz. Peygamber] (s.a.) dua edeceği zaman bir parmağı ile işaret eder, ama parmağını hare-j ket ettirmezdi." hadisindeki[516]' ilâvenin sıhhati şüphelidir. Çünkü Müs|ı| lim, Sahih'inde hadisi Abdullah b.ez-Zübeyr'den bütün uzunluğu ile nak­lettiği halde bu ilâveyi belirtmemiştir. Aksine şu şekilde rivayet etmiştir:

"Allah Rasûlü (s.a.) namazda oturduğu zaman sol ayağını uyluğu ile inciği (diz ile ayak arasında kalan kısım) arasına kor; sağ ayağını yayar; sol elini sol dizi üzerine, sağ elini sağ uyluğu üzerine kor, parmağı ile işare ederdi."[517]

Hem Ebu Davud'un naklettiği hadiste bu fiilin namazda olduğuna da­ir birşey de yoktur.

Hem de namazda olsa bile bu hadis inkâr, Vâil b. Hucr hadisi ise isbat edicidir. İsbat edici olan Vâil hadisi Ebu Hâtim'in Sahihimde zikret­tiğine göre sahih bir hadistir[518]; öne alınır.

Sonra iki secde arasında İbn Abbas'ın (r.a.) rivayetine göre şu duayı okurdu:

"Allah'ım! Beni bağışla, bana acı, bana bağışta bulun, beni doğru yola ilet, beni azıklarıdır. "[519]

Huzeyfe'nin rivayetine göre ise şu duayı okurdu:

"Rabbim!  Bağışla beni. Rabbim!  Bağışla beni."[520]

Hz. Peygamber (s.a.) bu rüknü (iki secde arasında oturmayı) secde miktarı uzatırdı. Bütün hadislerde ondan gelen sağlam rivayetler bu mer­kezdedir. (Müslim'in) Sahih'inde Enes'in (r.a.): "Allah Rasûlü (s.a.) iki secde arasında o kadar otururdu ki, herhalde devamından vazgeçti, derdik" dediği nakloIunmaktadır.[521] Bu sünneti, sahabe devri son bulduktan sonra insanlar terkettiler. Bu yüzden Sabit demiştir ki: "Enes, sizin yaptığınızı görmediğim birşey yapardı. İki secde arasında o kadar beklerdi ki herhalde unuttu yahut herhalde vazgeçti derdik."[522]

Kim sünneti hakem tanır, ona aykırı olana iltifat etmezse Hz. Pey­gamber'in (s.a.) bu tavrına aykırı düşen şeylere aldırış etmez.

Sonra Vâil ve Ebu Hureyre'nin anlattıklarına göre Hz. Peygamber (s.a.) uyluklarına dayanarak ayaklarının ön kısmı ve dizleri üzerinde (ikinci re­kâta) kalkardı.[523] Elleriyle yere dayanmazdı.[524]' Mâlik b. el-Huveyris'in nakline göre doğrulup oturuncaya kadar ayağa kalkmazdı.[525] İşte "isti­rahat oturuşu" adı verilen oturuş budur.

Fakîhler bu oturuş hakkında farklı iki görüş açıklamışlardır:

1-  Namazın herkesin yapması müstehab sünnetlerinden midir?

2-  Yoksa sünnetlerden olmayıp yalnızca ihtiyaç duyanın yaptığı fiiller­den midir? Her iki görüş de Ahmed b. Hanbel'den (r.a.) nakledilmiştir. el-HalIâl diyor ki: Ahmed, istirahat oturuşu konusunda Mâlik b. el-Huveyris hadisine dönmüştür. Dedi ki: Yusuf b. Musa'nın bana haber verdiğine gö­re Ebu Ümâme'ye (secdeden) ayağa kalkış sorulmuş; o da: "Rıfâa hadisine göre ayakların ön kısmı üzerine kalkılır" cevabım vermiş. İbn Aclân'ın naklettiği hadis, ayaklarının ön kısmı üzerine kalktığını göstermektedir. Bu hadis Hz. Peygamber'in (s.a.) ashabından ve onun namazını anlatan diğer pek çok kimseden nakledildiği halde bu oturuş anılmamış, yalnızca Ebu Humeyd ve Mâlik b. el-Huveyris hadislerinde anılmıştır. Şayet bu fiil Hz. Peygamber'in (s.a.) sürekli yaptığı bir fiil olsaydı, onun namazını anlatan herkes bundan sözederdi. Hz. Peygamber'in (s.a.) yalnızca bu fiili yapmış olması» o fiilin namazın sünnetlerinden olduğunu göstermez. Ancak o fiili uyulacak bir sünnet olarak yaptığı bilinirse sünnet olur. İhtiyaçtan dolayı yaptığı düşünüiebilirse bu durum o fiilin, namazın sünnetlerinden biri ol­duğunu  göstermez.   İşte  bu  meselede  illetin   tahkiki   (tahkîku'l-menât) budur[526]

Ayağa kalkınca kıraate başlardı. Namaza başlarken sustuğu gibi sus-mazdı. Fakihler bu yerin başlangıç duası (Subhaneke, v.s.) okuma yeri olmadığında görüş birliğine vardıktan sonra, "eûzu" okuma yeri olup ol­madığında iki ayrı görüş açıklamışlardır.Ahmed'den her iki görüş de nak­ledilmiştir. Müntesiblerinden bazıları bu iki görüşü: 1- Namaz kıraati bir tek kıraat mıdır ki, bir tek "eûzu" çekme yeterli olsun; 2- Yoksa her rekâ­tın kıraati başlı başına ayrı bir kıraat mıdır? esaslarına dayandırmışlardır. Başlangıç duasının namazın bütünü için olduğunda aralarında bir anlaş­mazlık yoktur. Bir tek eûzü ile yetinme daha açık gözükmektedir. Zira Ebu Hureyre'den gelen sahih bir hadise göre, Hz. Peygamber (s.a.) ikinci rekâta kalkınca arada susmadan Fatiha sûresini okumaya başladı[527]' Tek bir eûzü yeter. Çünkü iki kıraat arasına sükut değil zikir girmiştir. Böyle bir kıraat araya Allah'a hamd, teşbih, tehlîl yahut Hz. Peygamber'e (s.a.) salâtu selâm vb. şeyler girdiğinde bir tek kıraat gibi olur.[528]

Şu dört yer dışında Hz. Peygamber (s.a.) ikinci rekâtı aynen birinci rekât gibi kılardı: 1- Sükut, 2- Başlangıç duası (Subhaneke, vs.), 3- Başlan­gıç tekbiri, 4- Birinci rekât gibi uzatma. Zira Hz. Peygamber (s.a.) ikinci rekâtta başlangıç duası okumaz, arada sükut etmez, başlangıç tekbiri almazdı ve ikinci rekâtı birinciden kısa tutardı. Daha önce de geçtiği üzere bütün namazlarda birinci rekâtı ikincisinden daha fazla uzatırdı.

Teşehhüd (et-Tehiyyâtü okumak) için oturduğunda sol elini sol uyluğu üzerine, sağ elini de sağ uyluğu üzerine kor, işaret parmağı ile işaret eder­di. Parmağını ne tamamen diker, ne hareketsiz bırakır. Vâil b. Hucr hadi­sinde de geçtiği üzere parmağını bir, iki kat büker, bir hareket ettirirdi. İki parmağını —küçük parmak ile yüzük parmağını— toplar, orta ve baş parmak ile bir halka yapar, dua etmek üzere işaret parmağım kaldırır, ona doğru bakardı. Sol avucunu sol uyluğu üzerine yayar, onun üzerine yüklenirdi.

Oturuş şekli, yukarıda geçtiği üzere tıpkı iki secde arasındaki oturuşu gibiydi. Sol ayağı üzerine oturur, sağ ayağını dikerdi. Bu oturma konusun­da Hz Peygamber'den bu şekil oturuşdan başkası nakledilmemiştir.

Müslim'in Sahih'inde Abdullah b. Zübeyr'den (r.a.) rivayet ettiği: "Al­lah Rasûlü (s.a.) namazda oturduğu zaman sol ayağını uyluğu ile inciği arasına kor, sağ ayağını yayardı." hadisi[529], yakında geleceği üzere son teşehhüd hakkındadır. Bu rivayet Hz. Peygamber'den (s.a.) naklolunan iki oturuş şeklinden birisini göstermektedir. Buharı ve Müslim'in Sahih'le-rinde[530] Hz. Peygamber'in (s.a.) namaz kılış şekli konusunda Ebu Hu-meyd'den nakledilen hadise göre Hz. Peygamber (s.a.) iki rekâtı tamamla­yıp oturunca sol ayağı üzerine oturur, ötekini dikerdi. Son rekâtta oturun­ca da sol ayağını ileri alır, sağ ayağını diker, kalçası üzerine otururdu. Ebu Humeyd, sağ ayağını diktiğini, İbnü'z-Zübeyr ise sağ ayağım yaydığı­nı söylemiş; ama hiç kimse Hz. Peygamber'in (s.a.) ilk teşehhüddeki otu­ruş şekli işte budur, dememiştir. Böyle diyen hiç kimse bilmiyorum. Ancak âlimler bu konuda şu görüşleri ileri sürmüşlerdir: 1- Her iki teşehhüdde de teverrük[531] edilir. Mâlik (r.h.) bu görüştedir, 2- Her ikisinde de ifti-raş edilir; yani sağ ayak dikilir, sol ayak yayılıp üzerine oturulur. Ebu Hanîfe (r.h.) bu görüştedir. 3- Peşinden selâm gelen her teşehhüdde tever-rük, diğerlerinde ise iftirâş edilir. Şafiî (r.h.) de bu görüştedir. 4- İki otu­ruş arasındaki farkı göstermek için iki teşehhüdlü bütün namazlarda son turuşta teverrük edilir, tmam Ahmed (r.h.) ise bu görüştedir. Şu halde Îbnü'z-Zübeyr'in (r.a.): "Hz. Peygamber (s.a.) sağ ayağını yayardı" de­mesinin anlamı şudur: Hz. Peygamber (s.a.) bu oturuşta kalçası üzerine otururdu. Bu durumda sağ ayağı yaygın, sol ayağı uyluğu ile inciği arasın­da ve kalçası ise yerde olurdu. Bu oturuşta sağ ayağının vaziyetinde yani yaygın mı idi, dik mi idi konusunda farklı görüşler ileri sürülmüştür. Bu ihtilaf —Allah daha iyi bilir ya— gerçekte bir ihtilaf değildir. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.) ayağı üzerine oturmazdı. Ayağını sağından dışarı çıkarır­dı. Bu durumda ayak diklik ile yaygınlık arasında olurdu. Böylece bu ayak sağ iç tarafı üzerinde olurdu. Şu halde "sağ ayak yaygındır** sözü, Hz. Peygamber (s.a.) onu dikmedi, ökçesi üzerine oturmadı anlamında; "sağ ayak dikilmiştir" sözü, Hz. Peygamber (s.a.) onun iç tarafı üzerine otur­madı, ayağın dışı yere değmedi anlamında. Artık Ebu Humeyd ve berabe­rindekilerin görüşü ile Abdullah b. Zübeyr'in görüşünün doğru olduğu an­laşılmıştır. Yahut şöyle de denebilir. Hz. Peygamber (s.a.) onu da bunu da yapardı. Hem ayağını diker, hem de rahat olduğunda zaman zaman da yayardı. Allah en iyi bilendir.

Sonra Hz. Peygamber (s.a.) bu (ilk) oturuşta daima teşehhüd (et-Tehiyyâtü) okur, ashabına da okumaları için öğretirdi:

"Selâmlar, dualar ve bütün güzel şeyler yalnız Allah için.

Ey Peygamber! Selâm sana. Allah'ın rahmeti ve bereketleri sana.

Selâm bize ve Allah'ın salih kullarına.

Allah'tan başka tann olmadığına şahitlik ederim ve Hz. Muhammed*-in O'nun kulu ve elçisi olduğuna şahitlik ederim."[532]

en-Nesâî, Ebu'z-Zübeyr yoluyla Câbir'in şöyle dediğini nakleder: Allah Rasülü (s.a.), bize teşehhüdü, sanki Kur'an'dan bir sûre öğretiyormuş-casına öğretirdi:

"Allah'ın adıyla ve Allah ile.

Selâmlar, dualar ve bütün iyi şeyler yalnız Allah için.

Ey Peygamber! Selâm sana. Allah'ın rahmeti ve bereketleri sana.

Selâm bize ve Allah'ın salih kullarına.

Allah'tan başka tanrı olmadığına şahitlik ederim ve Hz. Muhammed'-in O'nun kulu ve elçisi olduğuna şahitlik ederim.

Allah'tan cenneti dilerim. Cehennemden Allah'a sığınırım."

Bu hadis dışında başka bir hadisde teşehhüdün başında besmele leceği nakledilmemiştir. Bu hadisin İse Ebu'z-Zübeyr'in (Câbir'den) mu-an'an yolla rivayette bulunmuş olmasından başka bir illeti daha vardır.[533]

Hz. Peygamber (s.a.) bu (ilk) teşehhüdü, kızgın taş üzerinde oturuyor-muşçasına kısa tutardı. Bu teşehhüd içinde kendisine ve ailesine salat getir­diği; kabir azabından, cehennem azabından, Ölü ve dirilerin fitnesinden ve Mesih DeccâPin fitnesinden Allah'a sığındığı konusunda hiçbir hadis naklolunmamıştır. (İlk oturuşta bu duaların okunmasını) müstehab sayan­lar bu duaların yerinin son oturuş olduğu ve yalnızca son oturuşta okuna­cağı konusunda sahih yolla nakledilen hadislerin genel ve mutlak ifadele­rinden hareketle müstahab saymışlardır.

Sonra yukarıda geçtiği üzere tekbir alıp uyluğuna dayanarak ayakları­nın ön kısmı ve dizleri üzerinde (üçüncü rekâta) kalkardı. Müslim'in Sa-hih'inde Abdullah b. Ömer'den (r.a.) naklettiğine göre burada Hz. Pey­gamber (s.a.) ellerini (namaza başlarken kaldırdığı gibi) kaldırdı. Buhârînin bir rivayetinde de bu ilâve yer almaktadır.[534] Şu halde bu ilâve Ab­dullah b. Ömer'den müttefekun aleyh[535] olarak nakledilmemekte ve râ-vilerinin çoğunluğu bunu anmamaktadır. Ancak bu ilâve Ebu Humeyd es-Sâidî'nin naklettiği hadiste açıkça anılmaktadır. Ebu Humeyd diyor ki: Allah Rasûlü (s.a.) namaza kalkınca tekbir alır, sonra ellerini omuzları hizasına kadar kaldırır, her bir uzvu yerli yerinde doğrultur, sonra okuma­ya başlar, sonra ellerini omuzlar hizasına kadar kaldırır, sonra rükû eder, başını belinden ne aşağı eğer ne yukarı kaldırır, dümdüz (mu'tedil) bir vaziyette avuçlarını dizlerine kor; sonra "Semiallahu limen hamiden" der, ellerini omuzlan hizasına kadar kaldırır her kemik yerine gelinceye kadar (ayakta kalır); sonra yere iner, ellerini yanlarından uzak tutar, sonra başını kaldırır, ayağım büker üzerine oturur, secde ettiğinde ayak parmaklarını bükerek mafsal yerleri üzerine basar; sonra tekbir alır, sol ayağı üzerine —her kemik yerine gelinceye kadar— oturur; sonra' ayağa kalkar, diğer rekâtta da bu rekâtta yaptığı gibi yapar; sonra iki rekâtı bitirip ayağa kal­kınca namazın başlangıcında yaptığı gibi ellerini omuzları hizasına kadar kaldırır; sonra namazın geri kalan kısmını bu şekilde kıldırırdı. Selâm ve­receği son rekâtın secdesini tamamlayınca ayaklarını dışarı çıkarır, sol yanı üzerine teverrük vaziyetinde otururdu.[536] Bu anlatım Ebu Hâtim'in Sa­hih1 indedir. Müslim'in Sahih'inde de vardır. Tirmizî'nin de sahih saydığı bir senedle Ali b. Ebî Talib'den (r.a.) naklettiğine göre Hz. Peygamber (s.a.) bu yerlerde ellerini kaldırırdı. Sonra (üçüncü rekâta kalkınca) yalnız­ca Fâtiha'yı okurdu. Son iki rekâtta Fâtiha'dan sonra herhangi bir şey okuduğu sabit olmamıştır. Kendisinden naklolunan iki görüşten birine gö­re Şafiî ile bazı âlimler son iki rekâtta Fâtiha'ya ek olarak Kur'an okuma­nın müstehab olduğunu savunmuşlardır. Bu görüşe delil olarak Sahih'de Ebu Saîd'den naklolunan şu hadis ileri sürülmüştür. Ebu Saîd diyor ki:

Allah Rasûlü'nün (s.a.) öğlenin ilk iki rekâtında Secde sûresini, son iki rekâtında ise bunun yansını okuyacak kadar kıyamda durduğunu tahmin ediyoruz. İkindinin ilk iki rekâtında öğlenin son iki rekâtı, son iki rekâtın­da ise bunun (öğlenin son iki rekâtının) yansı kadar ayakta durduğunu tahmin ediyoruz.[537]

Buharî ve Müslim'in rivayet ettikleri Ebu Katâde hadisi son iki rekâtta yalnız Fatiha ile yetinme konusunda zahirdir.

Ebu Katâde (r.a.) diyor ki: "Allah Rasûlü (s.a.) bize namaz kıldırırdı da öğle ve ikindinin ilk iki rekâtında Fatiha ile birer sûre okurdu. Gizli okuduğu âyeti zaman zaman bize duyururdu" Müslim ayrıca "Son iki re­kâtta Fâtiha'yı okurdu" cümlesini ekliyor.[538]

Her iki hadis de tartışma konusunda açık (= sarîh) değildir. Ebu Saîd hadisi,' yalnızca sahabenin takdir ve tahmininden ibarettir; Hz. Peygam­ber'in (s.a.) doğrudan doğruya fiilinin açıklamasını haber verme değildir. Ebu Katâde hadisine gelince, bununla Hz. Peygamber'in (s.a.) yalnız Fati­ha ile yetindiğini kasdetmiş de olabilir; Fâtiha'yı son iki rekâtta asla terket-meyip ilk iki rekâtta okuduğu gibi o rekâtlarda da okuduğunu, böylece her rekâtta Fâtiha'yı okumuş olduğunu da kasdetmiş olabilir. Her ne ka­dar Ebu Katâde hadisi Fatiha ile yetinme konusunda daha zahir ise de tafsil alanında serdedildiğinden "ilk iki rekâtta Fatiha ve birer sûre, son iki rekâtta ise Fatiha okurdu" sözü, her kısmın, anıldığı şeyle hususiyet kazandığı konusunda bir açıklama gibi olur. Buna göre "Hz. Peygamber'­in (s.a.) çoğunlukla yaptığı buydu. Bazan da son iki rekâtta —Ebu Saîd hadisinin de delâlet ettiği üzere— Fâtiha'ya ek bir şey daha okurdu" de­mek mümkündür. Nitekim sabah namazında kıraati uzatmak, zaman za­man da hafif tutmak; akşam namazında kıraati hafif tutmak zaman za­man da uzatmak; sabah namazında kunût okumamak, zaman zaman da okumak, öğle ile ikindide gizli okumak, zaman zaman da sahabeye oku­nan âyeti işittirmek; besmeleyi açıktan okumamak[539], zaman zaman da açıktan okumak[540]tıpkı söz konusu meselemizde olduğu gibi— Hz. Peygamber'in (s.a.) sünnetiydi.

Sözün özü, Hz. Peygamber (s.a.) namazda aniden ortaya çıkan bir durumdan dolayı zaman zaman düzenli fiillerinden olmayan bazı şeyler yapardı. Meselâ Hz. Peygamber (s.a.) öncü olarak bir süvari göndermiş, ardından namaza durmuştu. Namaz esnasında öncünün geleceği vadiye ba­kar dururdu[541]' Oysa namazda sağa-sola bakmak Hz. Peygamber'in (s.a.) âdeti değildi. Buhârî'nin Sahihimde nakledildiğine göre Hz. Âişe (r.anha) diyor ki: Allah Rasûlü'ne (s.a.) namazda başı sağa-sola çevirmeyi (iltifât'ı) sordum. "Kulun namazından şeytanın aşırıp kaçtığı bir şeydir" buyurdu.[542]

Tirmizî, Saîd b. Müseyyeb yoluyla Enes'in (r.a.) şöyle dediğini nakle­der: Allah Rasûlü (s.a.) bana: "Yavrum, sakın namazda iken sağa-sola bakma. Zira namazda sağa-sola bakmak helaktir. îlle de gerekliyse bari nafilede olsun, farzda olmasın" buyurdu.[543] Ancak bu hadisin iki illeti vardır:

1-  Saîd'in Enes'ten hadis rivayet ettiği bilinmiyor.

2-  Senedinde Ali b. Zeyd b. Cud'ân vardır (ki zayıf râvidir). Bezzâr, Müsned'inde Yusuf b. Abdullah b. Selâm yoluyla Ebu'd-Derdâ'dan Hz. Peygamber'in (s.a.): "Başını sağa-sola çevirenin (yahut sağa-sola bakanın) namazı kabul değildir" buyurduğunu nakleder.[544] "Allah Rasûlü (s.a.) namazda iken sağa-sola bakar, ancak boynunu arkaya doğru çevirmezdi." şeklinde İbn Abbas'ın naklettiği bu hadis sabit değildir. Tirmizî bu hadis hakkında: "Garib hadis" demiş, başkaca birşey söylememiştir.[545]

el-Hallâl diyor ki: el-Meymûnî'nin bana haber verdiğine göre Ebu Ab-dillah'a (Ahmet b. Hanbel): "Bazı kimseler Hz. Peygamber (s.a.) namaz­da sağa, sola bakardı diye isnadda bulunmaktalar" denilince buna şiddetle karşı geldi. Hatta çehresi değişti, yüzünün rengi attı, bedeni titremeye başladı. Onu asla bundan daha kötü bir halde görmemiştim. İnkâr ederek: "Hz. Peygamber (s.a.) namazda sağa-sola baktı, ha?!" dedi. Sanırım: "Bu hadisin isnadı yok" dedi ve ekledi: "Bunu kim rivayet etti!? Bu yalnızca Saîd b. Müseyyeb'den". Sonra arkadaşlarımızdan biri bana: "Ebu Abdil-lah, Saîd'in bu hadisini gevşek buldu ve isnadını zayıf saydı." deyip de­vamla "Bu hadis yalnızca (adı bilinmeyen) bir adamın Saîd'den rivayetidir" dedi. Ahmed b. Hanbel'in oğlu Abdullah diyor ki: Babama Hassan b. İbrahim-Kûfeli Abdülmelik-el-Alâ-Mekhûl-Ebu Ümâme ve Vasile senediyle "Hz. Peygamber (s.a.) namaza durduğunda sağa-sola bakmaz, gözünü secde yerine dikerdi" hadisini naklettim, tamamen inkâr etti ve: "üstüne çizgi çek" dedi.

Ahmed (r.h.) onu da bunu da inkâr etti. Birincisini inkârı daha şiddet­li oldu; çünkü hem senedi, hem metni bâtıldır. İkincisinin ise yalnızca se­nedini inkâr etti. Yoksa metni münker değildir. En iyi bilen Allah'tır.

Birincisi sabit olmuş olsa bile, Hz. Peygamber'in (s.a.) yaptığı bir fii­lin aktarımı olurdu. Belki de bu fiili Hz. Peygamber (s.a.), namazdayken Ebu Bekir, Ömer ve Zülyedeyn ile namaza ait bir fayda sebebiyle konuş­masında olduğu gibi ya namazın faydasına ya da şu hadiste olduğu gibi müslümanlann yararına yapmıştır: Ebû Davud'un, Ebu Kebşe es-Selûlî yo­luyla Sehl b.el-Hanzeliye'den rivayetine göre sabah namazı için kamet geti­rildi. Allah Rasûlü (s.a.) vadiye gözünü çevirip baka baka namaz kıldırma­ya başladı. Ebu Davud der ki: "Yani Hz. Peygamber (s.a.) gece koruculuk için bir süvariyi vadiye göndermişti (de onu gözetlemek için namazda vadi­ye bakmıştı)."[546]

Buradaki gözü çevirip bakma namaz içinde cihad ile meşgul olmadır ki, o da korku namazı gibi ibadetler cümlesindendir. Hz. Ömer'in: "Ben ordumu namazda iken donatırım" sözü buna yakın anlamdadır. Öyleyse bu, cihad ile namazı bir araya getirmektir. Meselâ, namazda iken Kur'an'-ın manalarını düşünmek ve ondaki ilim hazinelerini ortaya çıkarmak da böyledir. Bu da namaz ile ilmi bir araya getirmektir. Bu başka bir renk, boş şeylerle oyalanan gafillerin sağa-sola bakmaları ve onların düşünceleri bambaşka bir renk! Başarı yalnız Allah'tandır.

Dört rekâtlı namazlarda ilk iki rekâtı, son iki rekâttan daha fazla uzat­mak ve ilk iki rekâtın birincisini ikincisinden uzun tutmak Hz. Peygam­ber'in (s.a.) devamlı sünnetlerindendir. Bundan dolayı Sa'd (b.Ebî Vak-kâs), Hz. Ömer'e: "tik iki rekâtta kıraati uzatırım, son iki rekâtta ise haz-federim. Allah Rasûlü'nün (s.a.) namazına uymak konusunda hiçbir şey­den çekinmem." demiştir.

Yukarıda geçtiği gibi sabah namazını diğer namazlardan daha fazla uzatmak yine aynı şekilde Hz. Peygamber'in (s.a.) sünnetlerindendir. Hz. Âişe diyor ki: "Allah namazı farz kıldığında (akşam namazından başka namazları) ikişer rekât olarak farz kılmıştı. Allah Rasûlü (s.a.) hicret edin­ce ikamet halindeki namazlara (ikişer rekât) ilâve edildi. Bundan, sabah namazı kıraatinin uzunluğu sebebiyle aynen bırakıldığı için, akşam namazı da gündüzün vitri olduğu için müstesna tutulmuşlardır." Bu sözü Ebu Ha­tim b. Hibbân Sahih'indt nakletmiştir.[547] Aslı Buharf nin Sahih'mde mev­cuttur. [548]

İşte diğer namazlarında da başını sonundan daha fazla uzatmak Hz. Peygamber'in (s.a.) sünnetiydi. Nitekim küsûf namazında da böyle yapar­dı. Gece ibadetlerinde de uzunca iki rekât sonra bir önceki iki rekâttan kısa iki rekât, sonra bir öncekilerden kısa iki rekât... namaz kılar, bu şe­kilde namazını tamamlardı. Bu durum Hz. Peygamber'in (s.a.) gece nama­zına iki hafif rekâtla başlaması ve bunu emretmesiyle çelişmez. Zira bu iki rekât, gece namazının anahtarıdır. Sabah namazı ve diğer namazların sünneti mesabesindedirler. Hz. Peygamber'in (s.a.): "Gece kıldığınız en son namaz vitir olsun." buyurmaları[549] yanında zaman zaman vitirden sonra bazan oturarak, bazan ayakta kıldıkları iki rekâtta da durum böyle­dir. Çünkü bu iki rekât şu emre aykırı değildir. Nitekim akşam gündüzün vitiri [550] olduğu halde, ondan sonra kılınan çift rekâth sünnet namaz onu gündüzün vitri olmaktan çıkarmaz. Aynı şekilde vitir başlı başına ayrı bir ibadet —gecenin vitri— olduğu için akşamın sünneti, farza göre neyse vi­tirden sonra kılman iki rekât da vitre göre odur. Akşam namazı farz oldu­ğu için Hz. Peygamber (s.a.), akşamın sünnetine vitrin sünnetinden daha çok devam buyurmuşlardır. Bu durum vitrin vâcib olduğunu söyleyenlerin usulü bakımından gerçekten açıktır. Inşaalllah biraz ilerde bu iki rekât hakkında daha fazJa açıklama gelecektir. Bu konu belki hiçbir eserde göreme­yeceğin önemli bir konudur. Başarı yalnız Allah'tandır. [551]


[514] Nesâî, 3/36. Bu hadisde deniyor ki: "Hz. Peygamber (s.a.) sağ ayağını dikti, s ayağını yatırdı." Buharı (10/145) ise İbn Ömer'in: "Namazda sünnet olan otun sağ ayağım dikip sol ayağını kıvırmandir." dediğini rivayet ediyor.

[515] Ebu Davud, 957; Nesâî, 3/35; Ahmed, 4/318. Senedi sahihtir. İbn Huzeyme (71 ve İbn Hibbân (485) sahih olduğunu belirtmişlerdir.

[516] Ebu Davud, 988; Nesâî, 3/37, 38. Senedi hasendir. Nevevî, ei-Mecmû'da (3/45 sahih olduğunu söylemiştir,

[517] Müslim, 579.

[518] Mevârid, 485.  İsnadı sahihtir.

[519] Tirmizî, 284; Ebu Davud, 850; İbn Mâce, 898; Beyhakî, 2/122. Hâkim (1/271) hadi­si sahih saymış, Zehebî de ona katılmıştır.

[520] İbn Mâce, 897; Ebu Davud, 874; Nesâî, 2/231. Senedi hasendir. Hâkim (1/271) cümleyi tekrarstz rivayet etmiş ve sahih olduğunu söylemiş, Zehebî de ona katılmıştır.

[521] Müslim, 473.

[522] Buharı, 10/140;  Müslim, 472. Metnin tamamı şöyledir: Enes; "Allah Rasûlü'nün (s.a.) bize kıldırdığı gibi size namaz kıldırmayı bırakmam." dedi. (Sabit) diyor ki: "Enes, sizin yaptığınızı görmediğim birşey yapardı: Başını rükûdan kaldırdığında o kadar ayakta dikilirdi ki, kimileri: 'Galiba unuttu' derdi. Başını secdeden kaldırdı­ğında da o kadar beklerdi ki kimeleri 'Galiba unuttu' derdi." "Herhalde vazgeçti" kısmı bu rivayette değil ondan önceki rivayette vardır.

[523] Vâil hadisi yukarıda geçti. Bk. dipnot: 53. Ebu Hiıreyre hadisini ise —Hafız İbn Hacer'in Fethu'l-BârVdç (2/250) dediğine göre— Saîd b. Mansûr zayıf bir senedle rivayet etmiştir.

[524] Bu cümle Buharî'nin (10/143) Mâlik b. el-Huveyris'den naklettiği şu hadise aykırı düşmektedir: "Hz. Peygamber (s.a.) başını ikinci secdeden kaldırınca oturur, yere dayanır sonra ayağa kalkardı." İshâk el-Harbî'nin sâlih bir senedle rivayetine göre Hz. Peygamber (s.a.) namazda ayağa kalkacağı zaman elleri üzerine dayanarak kal­kardı. Beyhakî, sahih bir senedle bu anlamda bir hadis rivayet etmiştir.

[525] Buharî,  10/142; Tirmizî, 287; Ebu Davud, 844; Nesâî, 2/234.

[526] Nevevî, el-Mecmû'da (3/443) diyor ki: Mezhebimizde doğru ve meşhur görüşe göre bu (istirahat oturuşu) müstehabtır. Mâlik b. el-Huveyris, Ebu Humeyd, Ebu Katade ve daha bir grup sahabî —Allah onlardan razı olsun—, Ebu Küâbe gibi tabiîler bu görüştedirler. Tirmizî: "Arkadaşlarımız bu görüştedir. Davud'un ve bir rivayete göre Ahmed'in görüşü de budur." diyor. Çok kimse yahut çoğunluk ise bunun müstehab olmadığını, kişinin başını secdeden kaldırınca ayağa kalkacağını söylemişlerdir. İbn Mes'ûd, İbn Ömer, îbn Abbas, Ebu'z-Zİnâd, Mâlik, es-Sevrî, re'yciler (Ebu Hanîfe ve arkadaşları), Ahmed ve îshak'ın bu görüşte olduklarını aktaran Îbnü'l-Münzir diyor ki: Nu'man b. Ebî Ayyaş; "Hz. Peygamber'in (s.a.) arkadaşlarından birçoğu­na eriştim, bunu yapmazlardı" demiştir. Ahmed ise: "Hadislerin çoğunluğu bu merkezdedir" deyip namazını iyi kılmayan kişiyi Hz. Peygamber'in (s.a.) uyarıp ona tekrar kılmasını emrettiği hadiste bu oturuşun anılmamasını kendilerine delil göster­miştir. Nevevî diyor ki: Arkadaşlarımız Mâlik b.el-Huveyris hadisini delil olarak İleri sürmektedirler ki, bu hadise göre Mâlik b.el-Huveyris, Hz. Peygamber'in (s.a.) na­maz kıldığını izlemiş, O'nun namazının tek rekâtlarında doğrulup oturuncaya kadar ayağa kalkmadığını görmüştü.

Mütercim der ki: "Namazını iyi kılmayan kişi" hadisinde İstirahat oturuşunun anılmadığını söylemekle Nevevî yanılmıştır. Sahîh-i Buharı gibi bazı hadis kitapların­da bundan söz edilmiştir. Ancak Buharı, buna kuşku ile bakmıştır. Geniş bilgi İçin bk. Şevkânî, Neyiii'l-Evtâr, 2/296 ve 301.

[527] Müslim, 599.

[528] Nevevî, el-Mecmû'da (3/326) diyor ki: Mezhebimizde (Şâfîî mezhebinde) en doğru görüşe göre her rekâtta eûzü çekmek müstehabtır. îbn Şîrîn de bu görüştedir. Atâ, Hasan (el-Basrî), (ibrahim) en-Nehâî, es-Sevrî ve Ebu Hanîfe eûzü çekmek birinci rekâta mahsustur diyorlar.

[529] Müslim, 579.

[530] Buharî,  10/145. Müslim'e nisbet edilmesi yanılgıdır.

[531] Teverrük: Açıklaması ve farklı yorumlan ileride gelecektir. Ancak burada şunu l/«-... telim ki, yaygın kullanımı ile teverrük, sol kaynağı yere koyup her iki ayağı sol yan­dan dışarı çıkarmaktır. Bu oturuş hanefîlerce kadınların namazda oturuş şekli kabul edilmiş ve erkekler için ise mekruh sayılmıştır.

[532] Buharî, 10/148, 10/150, 21/4, 79/3, 79/28, 80/17, 97/5; Müslim, 402; Tirmizî, 289; Ebu Davud, 968; Nesâî, 2/237, 238, 239; Ibn Mâce, 899; Ahmed, 1/376, 382, 408, 413, 414, 422, 423, 428, 431, 437, 439, 440, 450, 459, 464. Hepsi de Abdullah Ibn Mes'ûd'dan (r.a.) rivayet etmişlerdir.

[533] Nesâî, 2/243; tbn Mâce, 902. Diğer illet, seneddeki Eymen b. NflbU'in vehimli râvi olmasıdır.

[534] Buharî, 10/86. Bu rivayette deniyor ki: tbn Ömer "Semiallahu limen hamideh" de­yince ellerini kaldırırdı; iki rekâtı tamamlayıp kalkınca da ellerini kaldırırdı. İbn Ömer, Hz. Peygamber'in (s.a.) de böyle yaptığım haber verdi. Ebu Davud'un (741 ve 743) rivayetine göre İbn Ömer: "Allah Rasûlü (s.a.) iki rekâtı tamamlayıp kalkınca tekbir alıp ellerini kaldırırdı", NesâTnin (3/3) rivayetine göre ise: "Hz. Peygamber (s.a.) namaza girerken, rükûa giderken ve başını rükûdan kaldırınca ellerini kaldırırdı, iki rekâtı tamamlayıp ayağa kalktığında da aynı şekilde ellerini omuz hizasına kadar kaldırırdı." demiştir. Hadisin senedi sahihtir. Müellifin kaydettiği gibi Müslim'in Sa-hîh'inde bulamadık. Bu onun bir yanılgısıdır.

[535] Müttefekun aleyhi: Buhârî ve Müslim'in rivayet ettikleri ortak hadise denir.

[536] İbn Hibbân, 1858. Ayrıca özet olarak Nesâî (3/3), tbn Mâce (862) ve Buharî de rivayet etmiştir.  Bir önceki dipnotta da geçtiği üzere Müslim'de yoktur.

[537] Buharî,  10/96; Müslim, 452; Ebu Davud, 804; Ahmed, 3/2.

[538] Müslim, 451; Ebu Davud, 798, 799, 800; Nesaî, 2/164; İbn Mâce, 819.

[539] Müslim, 399; Tirmizî, 246; Ebu Davud, 782; Nesâî, 2/135; tbn Mâce,

[540] Tirmizî, 245; Dârakutnî, 114; Beyhakî, 2/47. Senedinde meçhul râvi vardır. el-"Besmelenin açıktan okunması konusunda sahih hiçbir hadis yoktur" diyor

[541] Ebu Davud, 916 ve 2501. Senedi sahihtir. Hâkim (1/237) sahih olduğunu söylemiş, Zehebî de ona katılmıştır.

[542] Buharı", 10/93, 59/11; Tirmizî, 590; Ebu Davud, 910, Nesâî, 3/8; Ahmed, 6/106.

[543] Tirmizî, 589. Senedinde zayıf bir râvî olmasına rağmen Tirmizî: "Bu hadis hasen-garîbtir" demiştir.

[544] Heysemî, Mecmau'z-Zevâid'de (2/80) Taberânî'nin üç ayn kitabında (el-Mu'cemu'l-Kebîr, el-Afu'cemu'İ-Evsat, el-Mu'cemu's-Sagîr) hadisi rivayet ettiğini söylemiş ve hep­sinin de zayıf olduğuna dikkatleri çekmiştir.,Bildiğimiz kadarıyla hiç kimse Bezzâr'ın rivayet ettiğini söylememiştir.

[545] Tirmizî, 587; Ahmed, 1/275, 306; Nesâî, 3/9. İsnadı sahihtir. Hâkim (1/236) sahîh olduğunu söylemiş, Zehebî de ona katılmıştır. Hadis sahihtir. Bk. Nasbu'r-Râye, 2/90.

[546] Ebu Davud, 916. senedi sahihtir.

[547] İbn Hibbân, 544; tbn huzeyme, Sahîh, 305, Hadis zayıftır. Müsned'de (6/241, 265) munkatı senedle rivayet edilmiştir.

[548] Buharı, 8/1, 18/5, 63/47; Müslim, 785; Ebu Davud, 1198; Nesâî, 1/225, 226; Mâlik, Muvattd1,  İ/146..

[549] Buharî,  14/4; Müslim, 751; Ebu Davud,  1438; Nesâî, 3/231.

[550] Dârakutnî, İbn Mes'ûd'dan Hz. Peygamber'in (s.a.): "Gece vitiri, gündüz vitiri olan akşam namazı gibi üç rekâttır." buyurduğunu rivayet eder.

[551] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 1/221-233.


Konu Başlığı: Ynt: Teşehhüde oturuşu
Gönderen: Sefil üzerinde 09 Eylül 2015, 15:30:10
Esselamu aleykum;  Çok ehemmiyetli bilgiler çok istifade li bir konu Cenabı hak istifade edebilenlerden olmayı nasiparis etsin


Konu Başlığı: Ynt: Teşehhüde oturuşu
Gönderen: Ceren üzerinde 09 Eylül 2015, 15:58:33
Aleykümselam.Rabbim razı olsun paylaşımdan kardeşim.Farzlara uygun yaşayan,sünnete tabi yaşayan peygamber efendimizin yolunda giden Salih kullardan olalım inşallah...