Konu Başlığı: Tebük ten ayrılış Gönderen: Safiye Gül üzerinde 19 Haziran 2011, 21:03:27 10— Tebük'ten Ayrılış:
Tekrar Tebük kıssasına dönelim: îbn İshak der ki: Hz. Peygamber (s.a.) on küsur gün Tebük'te kaldı. Sonra Medine'ye doğru yola çıktı. Yolda Mü-sakkak vadisinde, kaya kovuğundan çıkan ve ancak bir, iki en çok üç kişinin susuzluğunu gideren bir kaynak vardı. Rasûlullah (s.a.): "Kim bizden önce suya varırsa, biz gelinceye kadar kimse ondan içmesin." dedi. Münafıklardan bir grup, önceden gidip sudan içtiler. Allah Rasûlü (s.a.) suyun başına geldiğinde sudan bir eser görmedi ve: "Bizden önce suya kim geldi?" diye sordu. "Filan filan gedi ya Rasûlallah!" denildi. Rasûlullah (s.a.): "Ben gelinceye kadar su içmelerini men etmemiş miydim?" dedi ve onları lanetleyip beddua etti. Sonra inip elini kaynağın ağzına koydu. Eline bir miktar su dökülmeye başladı, sonra o sudan kaynak yerine serpti ve elini oraya sürdü ve bir süre dua ve niyazda bulundu, akabinde öyle bir su fişkırdı ki —duyanların söylediğine göre— suyun sesi yıldırımların sesini andırıyordu. Herkes kana kana içti ve her türlü ihtiyaçlarını giderdiler. Hz. Peygamber (s.a.) buyurdu ki: "Şayet yaşarsanız, ya da sizden biriniz sağ kalacak olursa bu vadinin, kendinden önceki ve sonraki vadilerden daha münbit olduğunu duyacaksınız." Ben derim ki: Sahih-i Müslim'de şöyle bir rivayet vardır: Rasûlullah (s.a.) onlara dedi ki: "İnşallah siz, yarın Tebük suyuna varacaksınız. Kuşluk vakti olmadan yanma yaklaşmayın, kim yanına varırsa suyuna el sürmesin." Bu hadis daha önce de geçmişti. Şayet burada bir olay sözkonusuysa Müslim'in hadisi daha güvenilir sayılır, iki ayrı olay cereyan etmiş olması da mümkündür. Muhammed b. İbrahim b. H|ris et-Teymî, Abdullah b. Mes'üd'un şöyle anlattığını nakletmektedir: Ben Tebük gazasında Rasûlullah (s.a.) ile beraberken bir gece yarısı kalktım ve ordugâh tarafında bir ateş yandığını gördüm ve ateşi izlemeye başladım. Baktım ki Rasûlullah (s.a.), Ebu Bekir ve Ömer oradalar ve duydum ki Abdullah Zü'lbicâdeyn el-Müzenî vefat etmiş, kabrini kazmışlar, Allah Rasûlü (s.a.) kabre inmiş. Ebu Bekir ve Ömer cesedi O'na doğru gönderirken Rasûlullah (s.a.): "Kardeşinizi bana yanaştırınız." diyor, onlar da gönderiyorlardı. Yan üstü yatırmaya hazırlanırken de: "Ya Rabbi; ben bu kişiden razıyım, Sen de ondan razı ol." diye dua etti. Abdullah b. Mes'ûd dedi ki: "Keşke o kabrin sahibi ben olsaydım".[116] Hz. Peygamber (s.a.), Tebük seferinden dönerken dedi ki: "Medine'de öyle kavimler vardır ki, yürüdüğünüz her yerde, aştığınız her vadide onlar sizlerle beraberlerdi." Oradakiler: "Onlar Medine'de bulundukları halde mi, bizimle beraberlerdi?" dediler. "Evet, mazeretleri sebebiyle kalmışlardı."[117] dedi. [118] [116] îbn Hişâm, 2/526-528. İbn îshak'dan. Râvileri güvenilirdir, ancak Muhammed b. İbrahim, İbn Mes'ûd'dan hadis dinlememiştir. Hafız îbn Hacer, el-İsâbe'de (2/330) Bağavî'-ye nisbet etmiş, senedini İnkİta' ile jiletlendirmiş ve demiştir ki: İbn Mende bu hadisin benzerini Saîd b. es-Salt—A'meş—Ebî Vâil—İbn Mes'ûd ve Kesîr b. Abdillah b. Amr b>Avf el-Müzenî—babası—dedesi yoluyla rivayet etmiştir. İbn Hişâm dedi ki: "Zülbicâdeyn" diye adlandırılmasının sebebi, İslâm'a girmek istiyor, kavmi de onu menediyordu. Sonunda onu, Bicâd denilen kalın bir elbiseyle terkettiler. O da onlardan kaçıp Hz. Peygamber'e (s.a.) sığındı ve Rasûlullah'a (s.a.) yaklaştığında bicâdmi iki parçaya ayırıp bir parçasını izar olarak kullandı, diğer parçasına da büründü ve öylece Rasûlullah'a (s.a.) geldi. Bu yüzden "Zülbicâdeyn" denildi. [117] Buharı 64/81: Enes'ten; Müslim, 1911: Câbir b. Abdillah'tan rivayet etmişlerdir. [118] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 4/96-97. |