๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Zadul Mead => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 03 Temmuz 2011, 09:41:46



Konu Başlığı: Taiflilerin müslüman oluşu
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 03 Temmuz 2011, 09:41:46
4— Tâiflilerin Müslüman Oluşu:

 

Urve'nin ölümünden sonra birkaç ay daha dayanan Sakîf kabilesi, ara­larında bir toplantı yaptı. Etrafındaki Araplarla savaşacak güçte olmadıkla­rını görüp, bîat ederek müslüman olmayı kararlaştırdılar. Daha önce Urve'-yi gönderdikleri gibi birini RasûluUah'a (s.a.) gönderme konusunda ittifak ettiler. Abdi Yâleyl b. Amr b. Umeyr'e meseleyi açtılar. Urve b. Mes'üd'un ya­şında olan bu zat Urve'ye yapılanın kendisine de yapılmasından korktuğu için ilk anda teklifi reddetti ve şöyle dedi: "Benimle beraber birkaç kişi daha gön-dermezseniz isteğinizi yerine getirmem." Bunun üzerine müttefiklerden iki ve Mâlikoğulları'ndan üç kişi gönderilmesi hususunda sözbirliği ettiler. Böy­lelikle altı kişilik bir heyet oluştu. Diğer beş kişi şunlardı: Hakem b. Amr b. Vehb, Şurahbil b. Gîlan, Mâlikoğulları kabilesinden Osman b. Ebi'l-Âs, Evs b. Avf ve Nümeyr b. Hareşe. Hep beraber yola çıktılar. Medine'ye yaklaş­tıklarında bir hendekte konaklarken Muğîre b. Şu'be ile karşılaştılar. Muğî-re'ye, bu haberi müjdelemek çok zor geldi. Yolda Ebu Bekir (r.a.) ile karşı­laşıp durumu ona bildirdi. Hz. Ebu Bekir, Muğîre'ye: "Allah aşkına, ben­den önce davranıp Rasûlullah'a (s.a.) bu konuyu ben açıncaya kadar sen bir şey söyleme." dedi. Muğîre de denileni yaptı. Hz. Ebu Bekir (r.a.) Rasülul-lah'ın (s.a.) yanma girdi ve heyetin geliş haberini verdi. Sonra Muğîre yolda rastladığı arkadaşlarının yanına gelerek öğleyi beraber geçirdiler ve onlara Ra-sûlullah'ı (s.a.) nasıl selâmlayacaklarını öğretti. Onlar ise Cahiliye selâmında ısrar ettiler. Hz. Peygamber'in (s.a.) yanma geldiler. Peygamberimizin, mes­cidin bir köşesinde onlar için bîr çadır Kurdurduğu söylenir.

Halid b. Sâid b. el-Âs, Hz. Peygamber (s.a.) ile heyet arasında anlaşma metni yazılıncaya kadar gidip geldi. Metni yazan Halid idi. Rasûlullah (s.a.) tarafından gönderilen yemeği bile Halid'siz yemiyorlardı. Bu hal İslâm'ı ka­bul etmelerine kadar devam etti.

Rasûlullah'a (s.a.) yönelttikleri istekleri arasında büyük putları Lât'ın yıkılmasını üç sene sonraya bırakması da vardı. Hz. Peygamber (s.a.) bu tek­liflerini reddetti. Hiç değilse iki sene, daha sonra bir seneliğine tehirinde ısrar ettiler. Kabul edilmeyince Taife varışlarından itibaren bir aylığına tehirini istediler, ama Rasûlullah (s.a.) bu konuda hiçbir teklifi kabul etmedi. Bun­dan maksatları, putun yıkılmasının, kadınlar, ayak takımı ve çocuklar ara­sında sebep olabileceği taşkınlığın şerrinden korunmaktı. Aynı zamanda bu yıkım hadisesiyle kavimlerinin korkutulmalarmı hoş görmüyorlar, bu yüz­den müslümanhğı kabul etmelerine kadar tehirini istiyorlardı. Rasûlullah (s.a.) bu düşüncelerine rağmen tekliflerini reddetti ve Ebu Süfyan b. Harb ile Mu­ğîre b. Şu'be'yi yıkımı gerçekleştirmesi için gönderdi.

Bir diğer teklifleri; kendilerinin namaz kılmaktan affolunması, bu hu­susta kendilerine bir istisna getirilmesi ve putlannı kendi elleriyle kırmamalarını istemeleriydi. Rasûlullah (s.a.) buyurdu ki: "Sizi, putlarınızı ellerinizle kır­mamanız konusunda mazur görebiliriz. Namaza gelince, biliniz ki namazın olmadığı bir dinde hayır yoktur."

Tâifliler müslüman olunca Rasûlullah (s.a.) onlara bir yazı yazdı. Os­man b. Ebi'1-Âs'ı da onlara emîr olarak tayin etti. Yaşça en küçükleri olma­sına rağmen İslâm'ı anlamaya ve Kur'an'ı öğrenmeye en azimlisi o idi.[54]

Heyetin elçilik görevi bitip beldelerine doğru yola çıkınca Rasûlullah (s.a.), Ebu Süfyan b. Harb ile Muğîre b. Şu'be'yi de onlarla birlikte, Lâfı kırmala­rı için gönderdi. Taife vardıklarında Muğîre b. Şu'be, Ebu Süfyan'ı öne ge­çirmek istedi. Ebu Süfyan bunu kabul etmedi ve ona: "Kavminin yanına ön­ce sen gir." dedi. Ebu Süfyan, Zi'1-Harem'deki mülkünde kaldı. Muğîre b. Şu'be, geldiğinde putun üzerine çıkıp künkle vurmaya başladı. Muattiboğul-ları da yanlarında bekliyor, Urve'nin başına gelen bunların da başına gelme­sin diye tedbir alıyorlardı. Sakîf kadınları çıkmışlar perişan bir halde ağlaşı-yorlardı. Muğîre balyozu puta indirirken Ebu Süfyan: "Bravo sana, bravo sana" diyordu. Muğîre yıkımı bitirince putun üzerindeki eşyaları ve süsleri

aldı ve altın, gümüş, kolye ne varsa hepsini Ebu Süfyan'a gönderdi.

Ebu Müleyh b. Urve ve Kârib b. Esved, Urve öldürüldüğü zaman daha Sakîf kabilesinin heyeti gelmeden önce Rasûlulîah'a (s.a.) gelip Sakîf ten ay­rılmak istediklerini, onlarla bir araya hiç gelmeyeceklerini söylediler ve müs-Iüman oldular. Rasûlullah (s.a.) onlara: "Kimi isterseniz velî olarak tanıyı­nız." deyince onlar: "Allah ve Rasûlü'nü velî kabul ediyoruz." diye cevap verdiler. Sonra Rasûlullah (s.a.) onlara: "Dayınız Ebu Süfyan b. Harb, veli­niz olsun" teklifinde bulundu, onlar da "Dayımız Ebu Süfyan" karşılığını verdiler.

Tâifliler müslüman olunca, Urve'nin oğlu Ebu Müleyh, babasına ait olan borcun kınlan puttan elde edilen maldan ödenmesini Hz. Peygamber'den (s.a.) istedi, O da muvafakat etti. Bunun üzerine Kârib b. Esved: "Esved'in bor­cunu da öde ya Rasûlallah." dedi. —Urve ve Esved, ana-baba bir öz kardeş­tir.— Rasûlullah (s.a.): "Esved, müşrik olarak öldü." diyfc cevap verdi. Kâ­rib b. Esved: "Ya Rasûlallah; iyi ama borcun ucu ona yakın olan bir müslü-mana dayanıyor." diye karşılık verdi. Bu sözüyle kendisini kastediyordu. "Borç bana düşer, benden istenir." dedi. Rasûlullah (s.a.) Ebu Süfyan'a, Urve ve Esved'in borçlarının puttan temin edilen maldan ödenmesini emretti. O da bu emri yerine getirdi.

Rasûlullah'ın (s.a.) onlara hitaben yazmış olduğu mektupta şöyle deni­liyordu: "Bismillahirrahmanirrahim, Allah'ın Peygamberi Muhamrried'den

mü'minlere: Vecc vadisinin ağacı kesilmez, av hayvanları avlanmaz, kim böyle bir şey yaparken görülürse, sopa ile cezalandırılır, elbisesi çıkarılır, ikinci de­fasında yakalanır, Peygamber Muhammed'e (s.a.) götürülür. Bu Allah'ın Ne-bîsi Muhammed'in (s.a.) emridir."

Halid b. Saîd, Allah'ın elçisi Muhammed b. Abdillah'm (s.a.) emriyle yazdı: "Kimse bu emri çiğnemesin. Yoksa Allah'ın elçisi Muhammed'in (s.a.) emrettiği hususlarda kendi nefsine zulmetmiş olur."[55]

İşte Sakîf kabilesinin baştan sona kıssası bu. Onu olduğu gibi naklettik. Her ne kadar Tâif seferiyle Sakîf kabilesinin müslümanlığı kabul etmeleri ara­sında Tebük seferi ve başka seferler varsa da biz kıssayı kesmemeyi, bir bü­tün olarak nakletmeyi tercih ettik ki, kıssa ile ilgili fıkhî meseleler ve hüküm­ler bir arada bulunabilsin. [56]


[54] Bu şahıs, "Beni kavmime imam olarak gönder." dediğinde, Hz. Peygamber'in: "Sen on­ların imamısın. En zayıflarına göre hareket et ve hizmeti karşılığında ücret almayacak bir müezzin tut." dediği şahıstır. Ebu Davud,

531; Nesâî, 2/23; Ahmed, Müsned, A/İYİ. İs­nadı sahihtir.

[55] Bk. İbn Hişâm, 2/537-543; Taberî, 3/140; İbn Seyyidinnâs, 2/228; İbn Kesîr, 3/562, 666.

[56] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 4/52-54.