๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Zadul Mead => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 24 Mayıs 2011, 10:15:49



Konu Başlığı: Süt haramlığı
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 24 Mayıs 2011, 10:15:49
D)   RADÂ (SÜT HARAMLIĞI)

 

(Süt emme, süt sebebiyle haram olup olmayan şeyler, haram kılacak miktarı, büyük kimseyi emzirme durumu ve bunun bir etkisinin olup olmayacağı konulannda Hz. Peygamberin (s.a.) hükmü:)


1—Süt Emmenin Sonuçlan:


 

SahîhayrCda Hz. Âişe hadisinde Peygamber Efendimiz şöyle buyururlar: "Şüphesiz süt emme, doğurmanın haram kıldığı şeyleri haram lalar."'[159]'

Yine Sahihayn'da İbn Abbâs hadisinde rivaıyet edilir: Hz. Peygamber'den (s.a.), Hz. Hamza'nm kızı ile evlenmesi istenilir. Hz. Peygamber (s.a.): "O bana helâl olmaz, o benim süt kardeşimin kızıdır. Rahim sebebi ile haram olanlar, süt emme sebebiyle de haram olurlar." buyurur.[160]

Yine SahîhayrCda, Efendimiz Hz. Âişe validemize: " Ebu'l-Kuays'm kardeşi Eflah'a (yanma girmesi için) izin ver; çünkü o senin amcandır; buyurmuştur. Ebul-Kuays'ın hanımı Âişe validemizi emzirmişti.[161]'

İbn Abbâs da aynı şekilde cevap vermiş ve: "(Bir adamın) iki cariyesi (veya hanımı) vardır. Bunlardan birisi bir erkek çocuğunu diğeri de bir kız çocuğunu emzirmiştir. Erkek çocuğu kız çocuğu ile evlenebilir mi?" şeklinde sorulan bir soruya: " Hayır, aşılama aynıdır." demiştir.[162]'

Müslim Sahîh'inde , Hz. Âişe hadisinde , Hz. Peygamber'in (s.a.): "Bir emme [massa, sorma) iki emme haram kılmaz." buyurduğunu rivayet eder. [163]

Başka bir rivayeti de: "Bir ya da iki defa ağzına memeyi verme (ünlâce) süt haramlığı doğurmaz." şeklindedir.'[164]

Yine Müslim'in başka bir lafzında: Bir adam: "Yâ Rasûlallah! Bir defa emme süt haramlığı doğurur mu?" diye sorar. Hz. Peygamber (s.a.) de: "Hayır!" buyurur.[165]

Yine Müslim'in Sahîh'inde sabit olduğuna göre Hz. Âişe validemiz: "Bilinen on defa emzirme süt haramlığı isbat eder." âyeti, indirilen Kur'an meyâmnda idi; sonra bu adet beş malum emme ile neshedildi; hatta Rasûlullah (s.a.) bu on sayısı Kur'an meyanmda okunurken vefat efti." demiştir.[166]

Sahîhayn'da Hz. Âişe hadisinde: "Süt haramlığı ancak açlıktan dolayı sabit olur." buyurulmuştur[167]

Tirmizî'nin C dm finde ise Ümmü Seleme validemizden Hz. Peygamber'in (s.a.}: "Süt; ancak henüz çocuk sütten kesilmeden, memede iken bağırsaklara ulaşması ve onu doyurması durumunda haram kılıcı olur." buyurduğu rivayet edilmiştir[168]

Dârakutnî'nin Sünen'inde sahîh isnadla, merfû olarak İbn Abbâs'tan şöyle rivayet edilir: "Süt emme (konusunda muteber olan), ancak iki yıl içerisinde olandır."[169]'

Ebu Davud'un Sünen'inde, merfû olarak İbn Mes'ûd'dan: "Süt emmeden, ancak et bitirip, kemikleri geliştiren (süt emme çağında olan) kısmı, harambk hükmü doğurur." buyurulduğu rivayet edilir[170]'

Sahîh-i Müslim'de sabit olduğu üzere Hz. Âişe validemiz şöyle anlatır: Sehle bt. Süheyl Hz. Peygamber'e (s.a.) gelerek: "Ya Rasûlallah! Ben Ebu Huzeyfe'nin âzadhsı Sâlim'in yanıma girmesinden Ebu Huzeyfe'nin yüzünde hoşnudsuzluk görüyorum." dedi. Rasûlullah (s.a.): " Onu emzir, ona haram olursun." buyurdu.

Müslim'in başka bir rivayetinde, yine Âişe validemizden, şöyle ifade edilir: Sehle bt. Süheyl, Hz. Peygamber'e (s.a.) gelerek: "Ya Rasûlallah! Ben Ebu Huzeyfe'nin âzadhsı Sâlim'in yanıma girmesinden Ebu Huzeyfe'nin yüzünde hoşnudsuzluk görüyorum." dedi.

Hz. P_eygarnber (s.a.) ona:"Onu emzir!" buyurdu. Sehle: "Koskoca adam olduğu halde onu nasıl emzirebilirim? dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.) gülümsedi ve: "Onun koskoca adam olduğunu biliyorum." cevabını verdi.[171]

Müslim'in başka bir rivayetinde şöyle ifade edilir: Ümmü Seleme, Hz. Âişe'ye dedi ki: "Kendi yanıma girmesini istemediğim c sabiî-i murâhik (buluğ çağma yaklaşan çocuk) senin yanına giriyor." Hz. Âişe şu cevabı verdi:

"Senin için Rasûlullah'da (s.a.) örnek yok mudur? Ebu Huzeyfe'nin kansı:"Ya Rasûlallah! Salim artık adam olduğu halde yanıma girmeye devam ediyor. Ebu Huzeyfe'nin nefsinde bundan bir hoşnudsuzluk var." dedi de, Rasûlullah (s.a.) "Onu emzir ki. yanına girebilsin!" buyurdu.'[172]'

Ebu Davud, bu olayı bütün akışı ile birlikte Sünen'inde uzunca nakletmiştir: Zührî — Urve — Âişe ve Ümmü Seleme senediyle rivayet ettiği bu hadiste şöyle anlatılır: Ebu Huzeyfe b. Utbe b. Rebîa b. Abdüşşems, Sâlim'i evlatlık edinmişti. Onu, kardeşinin kızı Hind bt. el-Velîd b. Utbe ile evlendirmişti. Salim Ensar'dan bir kadının âzadlısı idi. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.) de Zeyd'i evlatlık edinmişti. Cahiliyye döneminde, bir kimse evlatlık edinilirse, o babalığının adı ile çağırılır ve onun vârisi olurdu. Bu uygulama: "Evlatlıkları babalarına nisbet edin, bu Allah katında en doğru olandır.    Eğer babalarının kim olduğunu bilmiyorsanız, o takdirde onları din kardeşi ve dostlarınız olarak kabul edin."[173] âyeti ininceye kadar böyle devam etti. Âyet inince de artık onlar, asıl babalarına nisbet edildiler. Babalan bilinmeyenler, din kardeşi ve dost (mevlâ) oluyordu. (Bu sırada) Sehle bt. Süheyl b. Amr el-Kureşî el-Âmirî geldi. Bu kadın Ebu Huzeyfe'nin hanımı idi. Hz. Peygamber'e: "Yâ Rasûlallah! Biz Sâlim'i kendi çocuğumuz olarak görüyorduk. Ben ve Ebu Huzeyfe ile aynı evde beraber barınırdı. Üstüm başım açık olduğu zaman beni gördüğü olurdu. Şimdi ise Allah evlatlıklar halikında bildiğiniz hükmü indirdi. Bu durumda onun hakkında ne buyurursunuz? dedi.

Hz. Peygamber (s.a.): "Onu emzir!" buyurdu. Bunun üzerine o da onu beş defa emzirdi;  (Salim artık onun) süt oğlu mevkiinde olmuştu.

Hz. Âişe de aynı şekilde hareket eder; kendisini görmesini, yanma girip çıkmasını istediği kimseler olduğunda, onlar büyük de olsalar, erkek ve kızkardeşlerinin kızlarına (yeğenlerine) onlan beş kez emzirmelerini emreder, sonra da artık o kimse huzuruna girerdi.

Ümmü Seleme ve Hz. Peygamberin diğer zevceleri , beşikte iken olmadıkça, bu tür bir emzirme ile hiçbir kimsenin huzurlarına girmelerine izin vermemişlerdir. Onlar, Hz. Âişe'ye:"Va]Iahi! Bilmiyoruz. Belki de o, Hz. Peygamber (s.a.) tarafından herkese değil de sadece Sâlim'e verilmiş bir ruhsattı." demişlerdir.'[174]'

Sabit olan bu hadisler, çeşitli hükümler içermektedir; bunlardan bir kısmı arasında ümmet içerisinde ittifak bulunmaktadır, bazıları ise tartışmalıdır:

Birinci hüküm: Hz. Peygamberin (s.a.), "Süt emme, doğurmanın (nesebin) haram kıldığı şeyleri haram kılar." sözüdür. Bu hüküm hakkında ümmet içerisinde ittifak vardır. Hatta, "Nass üzerine ziyade nesihtir; Kur'an ise sünnetle neshedilemez." diyenler dahi bu görüşe katılmaktadırlar. Çünkü bunlar, her ne kadar Kur'an'ın getirdiğine ziyadelik de olsa ,buna nesih ismini verse de vermese de bu hükmün kabulüne mecbur kalmışlardır. Nitekim, bu kimseler, bir kadının üzerine halası ya da teyzesinin nikâhlanmasmın haram olacağım, nass üzerine ziyade olmasına rağmen kabul etmek mecburiyetinde kalmışlardır.

Bu ve leben-i fahlin'[175]' haramlığma dair olan Ebu'l-Kuays hadisi; emziren kadınla, sütün sahibi kocanın, çocuğun süt anne ve babası; emenin de onların çocuğu olduklarına delâlet etmektedir. Böylece haramlık bu üç açıdan yayılmaktadır: Aşağı doğru süt çocuğunun çocukları, süt anne ve babanın çocukları olmakta; süt anne ve babadan her birisinin müştereken ya da bir başka eşlerinden olan çocukları, süt çocuğun, üç cihetten(yani anne baba bir, anne bir, baba bir) erkek ve kız kardeşleri olmaktadır. Anne babadan müştereken olan çocukları, anne baba bir erkek ve kız kardeşleri olur. Kocanın bir başka hanımından olan çocukları, baba bir erkek ve kız kardeşleri olur. Süt emziren kadının başka kocasından olan çocukları, anne bir erkek ve kız kardeşleri olur. Süt emziren kadının babalan ve anneleri, çocuğun dede ve nineleri olur. Kadının erkek ve kız kardeşleri, çocuğun dayı ve teyzeleri olur. Süt sahibi kocanın kardeşleri ve kız kardeşleri çocuğun amca ve halaları olur.  Süt emme haramlığı sadece bu üç cihetten yayılır.

Süt haramlığı, süt emen çocuğun kendi derecesinde olan erkek ve kız kardeşlerine sirayet etmez; dolayısıyla, süt emen çocuğun kardeşi, çocuğu emziren kadınla, veya onun kızlan ya da anneleri ile evlenebilir. Yine süt emen çocuğun kız kardeşi ile, süt sahibi koca veya onun babası ya da çocukları evlenebilir. Süt haramlığı aynı şekilde süt emen çocuğun babalan, anneleri ve onların derecelerinde olan amcaları, halalan, dayılan ve teyzeleri gibi kendisinden daha üstte olan dereceye de sirayet etmez. Dolayısıyla, süt emen çocuğun neseben baba ve dedeleri olan kimseler ,süt anne ile veya süt annenin anneleri, kız kardeşleri ve kızlan ile evlenebilirler. Yine bunlar, süt sahibi kocanın anneleri, kız kardeşleri ve kızları ile evlenebilirler. Zira bunun neseb yönünden benzeri de helâl olmaktadır; baba bir kardeş, anne bir .erkek kardeşinin kız kardeşi ile evlenebilmektedir. Yine anne bir erkek kardeş, baba bir erkek kardeşinin kız kardeşi ile evlenebilmektedir. Aynı şekilde , kişi neseben oğlunun annesi ve annesinin kız kardeşi ile nikâhlı olabilmektedir. Ancak neseben oğlunun annesinin annesi ile kızı sıhriyet yolu ile harara bulunmaktadır.

Sıhriyet yolu ile haram olanlar, süt sebebi ile de naram olur mu? Mesela, kişi üzerine karisinin süt annesi, süt kızı; süt oğlunun karısı üe evlenmesi veya iki süt kızkardeş ya bir kadınla süt teyzesi ya da süt halasının aynı nikâhta toplanması helâl olur mu? Bunlan, dört imam ve onların tabileri haram kılmışlardır. Bu konuda Şeyhimiz (İbn Teymiye) tevakkuf etmiş ve: "Eğer bir kimse haram olmayacağı görüşünü ileri sürmüşse, o daha güçlüdür." demiştir.

Haram   kılanlar   şöyle   demektedirler:   Buiufn   haramlığı   Hz.Peygamber'in (s.a.): "Neseb yolu İle haram olanlar, süt emme yolu ile de haram olurlar." sözleri içerisine girmektedir. Hz. Peygamber (s.a.) süt emmeyi neseb yerine koymuş ve onları birbirine benzetmiştir. Böylece süt çocuğun ve süt babanın, neseben olan çocuk ve baba yerine konulduğu sabit olmuştur. Neseb yolu ile haramhğı sabit olanlar, süt emme sebebiyle de haram olmaktadır. Nesebten olan babanın ve oğulun annesi, hanımın annesi ve kızı haram olduğuna göre, bunlar süt emme yolu ile de haram olacaktır. Neseb yolu ile iki kız kardeşin aynı nikâh altında toplanması haram olduğuna göre, iki süt kız kardeşin aynı nikâhta toplanılması da haram olacaktır. Bunlar, haramlığma dair getirilen delillerdir.

Şeyhülislâm (İbn Teymiye) ise şöyle der: "Yüce Allah neseb sebebiyle yedi, sıhriyet sebebiyle de yedi kadım haram kılmıştır," İbn Abbâs da böyle demiştir.[176]' Malumdur ki, süt yolu ile haramlık sıhriyet diye isimlendirilmez, sütten sadece neseben 'haram olanlar haram olur. Hz. Peygamber (s.a.) " Doğum yolu ile B, bir rivayette "Neseb yolu ile haram olanlar, süt emme yolu ile de haram olurlar." buyurmuştur; "Sıhriyet yolu ile haram olanlar..." şeklinde buyurmamışlardır. Yüce Allah da, sıhriyet yolu ile haramlığı zikrettiği gibi , bunu kitabında zikrei:memiştir. Neseb yolu ile aynı nikâhta iki kız kardeşin toplanılmasının haramlığını zikrettiği gibi, süt kız kardeşlerin de aynı nikâhta toplanılmasının haramlığını zikretmemiştir. Sıhriyet, nesebin diğer yansı olmaktadır. Yüce Allah: "Sudan insan yaratıp onu neseb ve sıhriyet şekline koyan O'dur."'[177]' buyurur. İnsanlar arasındaki ilişki, neseb ve sıhriyet iledir; bu ikisi haramlık sebepleri olmaktadırlar. Süt emme ise neseb üzerine getirilmiş bir daldır. Sıhriyet, ancak nesebler arasında sözkonusu olabilir. Yüce Allah, iki kız kardeşle, bir kadım teyzesi ya da halası ile birlikte aynı nikâh altında- toplamayı, haram olan sıla-ı rahmir kopanlmasma sebebiyet vermemesi için haram kılmıştır. Malumdur ki, iki süt kız kardeş arasında nikâh ahkâmı dışında gözetilmesi gereken bir rahim ilişkisi bulunmamaktadır; birinin diğerine haram olması dışında, süt kardeşliğinin getirdiği başka herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Meselâ süt kardeşin köle olması durumunda mülkiyetine girdiği anda, kendiliğinden âzad olmaması; birbirlerine vâris olamamaları, birbirlerine karşı nafaka yükümlülüğünün bulunmaması, birbirleri üzerinde nikâh ve ölüm velayetinin sabit olmaması; âkileden sayılmaması; akraba ve zevilerhama şart koşulan vasıyyet ve vakıf kapsamına girmemesi hep bu kabildendir. Yine satışta köle olan anne ile süt çocuğunun aralarını ayırmak caiz olmaktadır, neseben çocuğu olması durumunda ise bu haramdır; mülkiyette onların arasını ayırmak, nikâhta ikisi arasını cem etmek gibidir. Şayet süt emme yolu ile kendisine haram olan bir kadın mülkiyetine girecek olsa, mülk sebebiyle kendiliğinden âzad olmamaktadır. Bir kimseye, süt annesi, kızı, kız kardeşi, halası, teyzesi, haramdır diye karısını emziren annesi de haram olur denemez. Çünkü « kansının süt annesi ile kendisi arasında ne neseb, ne sıhriyet, ne de süt emme gibi hiçbir durum yoktur. Süt emmenin bir hükümde neseb gibi kabul edilmesinden, bütün hükümlerde de aynı kabul edilmesi gerekmez. Aksine neseb ile süt emmenin birbirlerine benzemedikleri hükümler, benzedikleri hükümlere nisbetle kat kat fazladır. Nitekim, aralarında şayet içlerinden birisi erkek olarak farzedikliğinde haram kılıcı sıhriyet bulunan iki kadının aynı nikâh altında toplanılmasının caiz olduğu sabit olmuştur. Bilindiği gibi Abdullah b. Cafer , Hz.Ali'nin hanımı ile, onun başka hanımından olan kızını nikâhı altında toplamıştır. Bu iki kadından birisi erkek farzedildiğinde birbirleri ile evlenmeleri sahîh olmayan bir mahremiyet doğmaktadır. İki süt kız kardeşin aynı nikâhta toplanması da bunun aynıdır. Çünkü, birbirleri ile nikâhlanmanın haramhğınm sebebi bizzat kendi aralannda olup kendileri ile, aralarında ne bir süt emme, ne de sıhriyet bulunmayan kendilerine yabancı olan kimse arasında değildir. Bu dört mezheb imamlan ve diğerlerinin görüşü olmaktadır.

İmam Ahmed buna; Abdullah b. Cafer'in, Hz. Ali'nin hanımı ile, başka hanımından olan kızını nikâhı altında toplamış olması ve hiçbir kimsenin de bunu tepki ile karşılayıp, münker bulmamış olmalarını delil olarak kullanmıştır. Buhârî şöyle der: "Hasan b. Hasan b.Ali, aynı gecede iki amca kızım nikahlamıştır. Abdullah b. Cafer, Hz.Ali'nin kansı ile, başka hanımından olan kızım, nikâhı altında toplamıştır. İbn Şübrüme: "Bunda bir sakınca yoktur." demiştir. el-Hasan bir defasında bunu mekruh görmüş , sonra İse : "Bunda bir sakınca yoktur." demiştir. Câbir b. Zeyd ise, sıla-ı rahmin kesilmesine sebebiyet vereceği için bunu mekruh görmüştür. Bu konuda haramlık yoktur, zira Yüce Allah: "...bunların ötesinde kalan diğer kadınlar size helâl kılındı.[178]' buyurmaktadır." Buhari'nin sözü bitti[179]'

Kısaca: Bir yönden neseb ahkâmının sabit olması, onların her yönden sabit olmasını da gerektirmez. İşte Hz. Peygamberin (s.a.) hanımları: Onlar sadece haramlık ve hürmette rnü'minlcıin anneleridirler; mahremiyet konusunda ise değillerdirler; dolayısıyla hiçbir kimse onlarla halvette bulunamaz, onlara bakamazlar. Hatta Yüce Allah akrabaları ve aralarında süt haramlığı bulunan kimseler haricinde, diğer kimselerden, kendilerine nikâhları haram olmakla birlikte örtünmelerini (ihticâb) emretmiştir ve: "... Onlardan bir şey istediğinizde, perde arkasından isteyiniz."[180]' buyurmuştur. Sonra mü'minlerin annelerine ait olan bu hüküm, asla onların akrabalarına sirayet etmemektedir. Onların kızları mü'minlerin kız kardeşleri değildir, erkeklerine haram olmaz. Onların oğullan da, erkek kardeşleri değildir, kızlarına haram olmaz. Onların erkek kardeşleri ve kız kardeşleri, mü'minlerin day::ları ve teyzeleri değillerdir. Bütün müslümanlann ittifakı ile bunlar helâldirler. Nitekim, Hz. Peygamber'in (s.a.) zevcesi Meymûne'nin kız kardeşi Ümmü'1-Fadl, Abbâs'ın; Hz. Âişe'nin kız kardeşi Esma bt. Ebî Bekr (ra), Zübeyr'in; Hz. Âişe'nin annesi Hz.Ebu Bekir'in; Hz.Hafsa'nm annesi Hz.Ömer'in nikâhları altında bulunuyorlardı. Bir kimsenin annesinin annesi ile evli olması sözkonusu değildir. Yine Abdullah b. Ömer ve erkek kardeşleri, Ebu Bekir'in çocukları, Ebu Süfyân'm çocukları mü'min kadınlarla evlenmişlerdir. Eğer bunlar, mü'min kadınların dayıları olsalardı, onlarla evlenmeleri kendilerine caiz olmazdı. Dolayısıyla diyoruz ki, haramlık hükmü, mü'minlerin annelerinden diğer yakınlarına sirayet etmememektedir; eğer öyle olmasaydı, onlarla ümmet arasında sabit olan neseb hükümlerinden birinin sübutundan, diğer hükümlerin de sübutu gerekecekti.

Buna delâlet eden hususlardan birisi de haram kadınlar hakkında varid olan âyetteki: "...kendi sulbünüzden olan oğullarınızın eşleri..."[181] ifadesidir.

Bilindiği üzere, "oğul" kelimesi kayıtsız (mutlak) olarak zikredildiğinde "süt oğul" bunun kapsamına girmemektedir. Bu durumda, "kendi sulbünüzden" diye kayıtlandığı zaman onun kapsamına girmeyeceği

Öncelikli olarak sabit olur. Bu ifade ile, "oğulluğun' bu hükümden çıkarılmasının amaçlanmış olması, süt oğulun da hükümden çıkarılmış olmasını engellemez;  onun da hükme girmesini gerektirmez.

Sahih'te şöyle sabit olmuştur: Hz. Peygamber (s.a.) Sehle bt. Süheyl'e , Ebu Huzeyfe'nin âzadhsı Sâlim'i, kendisine mahrem olması için emzirmesini emretmişti. O da kocası Ebu Huzeyfe'nin sütü ile onu emzirdi. Böylece Salim, Hz. Peygamber'in ifadesiyle Sehle'nin oğulu ve mahremi oldu. Bu hüküm ister, Sâlim'e has olsun; isterse mü'minlerin annesi Hz. Âişe'nin de kail olduğu gibi umûmî olsun farketmez, böylece Salim, onu emzirmiş ve annesi olmuş olduğu için Sehle'nin mahremi olarak kaldı; süt babasının kansı olduğu için mahrem olmadı. Çünkü Sehle'nin kendisini emzirmesi dolayısıyla bunun bir etkisi bulunmaz. Aksine, Sâlim'i Ebu Huzeyfe'nin bir cariyesi veya başka bir hanımı emzirmiş olsaydı, o zaman Sehle sadece süt babasının hanımı olma vasfına sahip olurdu. Burada mahremlik etkisi, sadece bizzat kendi süt çocuğu olması sebebiyledir. Nitekim hadisin bizzat: " Hz. Peygamber: "Onu emzirt" buyurdu. Bunun üzerine o da onu beş defa emzirdi; (Salim artık onun) süt oğlu mevkiinde olmuştu." şeklindeki kendi lâfzında da bu şekilde talllde bulunulmuştur.

Bu konuda icmâ bulunduğu iddiası doğru değildir. Kim böyle bir İddiada bulunursa o yalancıdır. Çünkü, Saîd b. el-Müseyyeb, Ebu Seleme b. Abdirrahman, Süleyman b. Yesâr, Atâ b. Yesâr ve Ebu Kılâbe leben-i fahl (kocanın sütü) sebebiyle haramlığı sabit görmüyorlardı. Bu Zübeyr ve sahabeden bir gruptan da rivayet edilmiştir. İleride inşallah gelecektir. Bunlar haramhğm ancak süt anne tarafından doğacağı kanaatindedirler. Bunlar, süt emeni sütün sahibi kocanın {lebenifahD çocuğu kabul etmediklerine göre, çocuğun karısının kocaya, kocanın karısının çocuğa haram olmadığını evleviyetle kabul etmişler demektir. Bunların görüşlerine göre, bir kadına, kocasının süt babası veya onun süt oğlu haram olmamaktadır.

Burada şöyle denebilir: Bunlar, süt emen ile, süt sahibi koca [fahD arasında oğulluk olduğunu kabul etmemişlerdir; dolayısıyla da sıhriyet durumu söz konusu olmaz. Çünkü, sıhriyet süt emme oğulluğunun sübutu üzerine ortaya çıkan bir alt hükümdür. Ancak, sahîh ve sarih sünnetin de delâlet ettiği ve çoğunluk İslâm âlimlerinin de kabul ettikleri gibi, süt sahibi koca ile çocuk arasında oğulluk olduğunu kabul edenlere göre, sıhriyet bu oğullukla ortaya çıkar, sabit olur. Leben-i fahl ile haramlığm sabit olacağını kabul edenler içerisinde: " Süt babanın veya süt çocuğun zevcesi haram olmaz." diyen birisi olmuş mudur?

Cevap: Maksat bunun haramlığı konusunda tartışma bulunduğu ve konunun üzerinde icmaın bulunmadığını ifade etmektir. Geriye mesnedi (me'haz) üzerinde düşünmek kalmaktadır: Acaba mesnedi "leben-i fahl" in ilgâsı ve onun bir etkisi olmadığı mıdır, yoksa süt emme cihetinden sıhriyetin doğmayacağı, bu konuda onun bir etkisi olmadığı, etkinin ancak neseb sıhriyeti için sözkonusu olması mıdır?

Hiç şüphesiz birinci mesned bâtıldır, çünkü leben-i fahlin haramlık doğuracağına dair sarih sünnet sabit bulunmaktadır. Daha önce, leben-i fahl ile haramlığın doğacağını kabul etmekten, bununla sıhriyet hükümlerinin de doğacağını isbat etmenin ancak kıyas yolu ile sözkonusu olabileceğini açıklamıştık. Asıl ile feri arasındaki birbirlerine benzemedikleri yönlerin, benzedikleri yönlerin kat kat fiîzlası olduğunu , neseb hükümlerinden birisinin sabit olmasından diğer hükümlerin de sabit olması gerekmeyeceğini belirtmiştik.

Buna Yüce Allah'ın süt anne ile süt kız kardeşi, annelerimiz ve kız kardeşlerimiz kapsamına dahil etmemesi de delâlet etmektedir: "Size anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz haram kılındı..." buyurduktan sonra, ayrıca "...sizi emziren anneleriniz ve süt kız kardeşleriniz..."'[182]' diye bahiste bulunması göstermektedir ki, "annelerimiz" ifadesi mutlak olarak zikredildiğinde, bununla sadece nesebten olan annelerimiz kasdedilmektedir. Bu anlaşıldı ise, diyoruz ki, âyetteki "kadınlarınızın anneleri" ifadesi de aynen "anneleriniz" ifadesi gibidir, ve onlardan maksat sadece onların neseb yolu ile olan anneleridir: bu ifade onların süt annelerini içine almaz. Eğer onların da haram kılındıkları murad edilmiş olsaydı, o zaman Yüce Allah: " ve onları emziren anneleri de..." diye tasrih ederdi; nitekim "annelerimiz" konusunda böylece zikirde bulunmuştur. Daha önce açıklamış ve : "Nesebten haram olanlar, sütten dolayı da haram olurlar." hadisi; sadece neseb yolu ile kişi üzerine haram olan kadınların benzerlerinin de süt yolu ile haram olacağına delâlet eder; sıhriyet ya da aynı nikâh altında toplama yolu ile haram olanların benzerlerinin de süt yolu İle haram olacağına delâlet etmez; demiştik. Hatta, hadisin mefhumu bunun aksine delâlet etmektedir. Kaldı ki, "Bunların ötesinde  kalan kadınlar size helâl kılındı."[183]'    âyetinin umumu da bunu desteklemektedir.

Süt baba ve onun oğlunun hanımının haram olduğunda icmâm bulunmadığına delâlet den hususlardan birisi de şudur: Seleften bir grubun, kişinin — eğer kendi bakımı altında değilse — hanımının başka kocadan olan kızı ile.evlenmesine cevaz vermişlerdir. Nitekim bu görüş, Mâlik b. Evs b. el-Hadsân en-Nasrî'den sahîh olarak sabit olmuştur: O şöyle anlatmaktadır: Bir karım vardı ve bana çocuk vermişti. Vefat etti. Ona üzüldüm. Ali b. Ebî Tâlib (ra.) ile karşılaştım. Bana :

— Neyin var? diye sordu. Ben de:

— Kanm vefat etti; dedim.  O:

— (Başka kocadan) kızı var mı? diye sordu.

— Evet! dedim.

— Senin bakımın altında mı idi? dedi.

— Hayır! O Tâiftedir, dedim.

— Öyle ise onu nikâhla ! dedi. Ben:

"...Kadınlarınızın yanınızda kalan üvey kızlarınız  ...S:

;e haram kılındı." âyeti nerede kaldı?! dedim.

— O senin yanında değil, bu haramlık, sadece senin yanında olması haline mahsustur, dedi[184]

İbrahim b. Meysere'den sahîh olarak sabit olduğuna göre, Sev'eoğullarından Ubeydullah b. Ma'bed adında bir adara, —İbrahim onu hayırla yad etmiştir— kendisine şöyle anlatmıştır: Babası ya da dedesi, başkasından çocuğu olan bir kadını nikahlamıştı. Bunlar Allah'ın dilediği bir müddet birlikte yaşadılar. Sonra o bu kadının üzerine genç bir kadın nikahladı. İlk hanımının çocuklarından birisi:

— Annemizin üzerine evlendin, annemiz yaşlandı ve senin artık  o genç kadın sebebiyle ona ihtiyacın kalmadı;   dolayısıyla onu boşa! dedi. O:

—   Hayır! Vallahi, bana sen kendi kızını nikâhlamadıkça onu boşamam; dedi. Sonunda , o onu boşadı, o da kızını o:na nikahladı. Ne kız ne de babası onun yanında değildi.    Râvî şöyle der: Süfyan b. Abdillah'a geldim ve

— Bu konuyu benim için Ömer b. el-Hattâb'a sor; dedim. O da:

—  Benimle beraber hacca gideceksin (ve kendin soracaksın); dedi. Neyse, Mina'da iken beni Hz.Ömer'in huzuruna soktu. Ben ona olayı anlattım, Hz. Ömer:

— Bunda bir salanca yoktur. Sen git bir de falanca'ya sor, sonra da gel ve bana neticeyi haber ver; dedi.

Râvî: O kimsenin Hz.Ali'den başkası olmadığını sanıyorum; der. Râvî devamla; Ona gittim ve durumu ona da sordum. O da: "Bunda bir sakınca yoktur." diye cevap verdi. [185]'

Bu Zahirî mezhebinin görüşü olmaktadır. Hz.Ömer, Hz. Ali ve onların görüşlerini kabul edenler, kişinin üvey kızına yanında olmadığı zaman , neseb yolu ile karısının kızı olmasına rağmen, kendisine helâl kıldıklarına göre, bunlar hanımının süt kızını kişi üzerine nasıl haram kılarlar?! Yüce Allah üvey kızın haram olması için üç kajat zikretmiştir: a) Kocanın yanında (bakımı altında) olması, b) Karısından olması, c) Annesi ile gerdeğe girmiş olması. Hal böyle iken, karısının mücerred süt kızı olması, onu kişi üzerine nasıl haram kılabilir? Zira ne kocanın yanındadır, ne de dil bakımından onun "üvey kız" ı sayılır. Çünkü "üvey kız" [rebîbe) hanımın kızı, "üvey oğul" [rebıb) da onun oğludur ve bunjâa bütün âlimlerin ittifakı vardır. Bunlara Arapça'da "rebîb ve rebîbe" denmelerinin sebebi de, genelde annelerinin kocasının kendilerini yetiştirip terbiye etmelerindendir.[186] Karısının kendisinden olmayan sütü ile emzirdiği ve asla yanına alıp terbiyelerinde bulunmadığı çocuklara gelince, bunların bu nassın kapsamı içerisine gerek lâfız ve gerekse mâna bakımından girmiş olması son derece uzaktır. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.) üvey kızın haram olmasının sebebinin, kocanın yanında (bakımı altında) kalması olduğuna işarette bulunmuştur: Sahîh-i Buhârfde, Zührî — Urve — Zeyneb bt. Ümmü Seleme senediyle rivayet edilir: Ebu Süfyân'm kızı Ümmü Habîbe: "Ya Rasûlalîah! Duyduğuma göre, ,Ebu Seleme'nin kızını istiyormuşsun?" der. Hz. Peygamber (s.a.): "Ümmü Seleme'nin kızını mı?" diye sorar."Evet!" der. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.): "Ümmü Seleme'nin kızı benim vesayet ve terbiyem altında üvey kızımdır (ve bana nikâhı helâl olmaz. Böyle) olmasa bile yine bana nikâhı helâl olmaz. Çünkü o, benim süt kardeşimin kızıdır" buyurmuştur. [187]'

Bu Hz. Peygamber'in (s.a.) haramîık konusunda Allah Teâlâ'nın getirmiş olduğu kayıta itibar ettiğini göstermektedir.

Bu ifadenin aynen benzeri, süt emme yolu ile de haram olan öz oğulun hanımı için: "O eğer öz oğlumun hanımı olmasaydı yine de bana helâl olmazdı." denilmesidir. Aralarında bir fark yoktur.               

Tevfik ancak Allah'tandır. [188]


[159] Buhâri, 67/20 ; Müslim, 1444.

[160] Buhari,  52/7 ; 67/20 ; Müslim, 1447.                                         '

[161] Buhari, 67/22 ; Müslim, 1445.

[162] Mâlik, Muvatta, 2/602,603 ; Tirmizî, 1149 . isnadı sahihtir.

[163] Müslim, 1450 .

[164] Müslim, 1451.

[165] Müslim, 1451 (14).

[166] Müslim, 1452. Bu hadisin mânası hakkında şöyle demişlerdir: Süt hakkında indirilen ilk âyette süt hükmünün on defada emmek ile sabit olacağı bldirihniştir. Sonra bu âyet süt hükmünün beş defa emmekle sübut bulacağım bildiren âyetle neshedilmlştir. Bilahare beş defa âyetinin tilaveti de neshedilmiş, fakat hükmü kalmıştır. Ancak son nesih o kadar gecikmiş ki, Rasûlullah'm (s.a.) vefatında   sahabeden bazıları bunu duymadıkları için âyeti hâlâ Kur'an diye okurlarmış. Tilâvetin ne=,hedildiğini duyunca artık onu okumaz olmuşlar.

[167] Buhari,67/21 ; Müslim, 1455.

[168] Tirmizî,   1152 isnadı sahihtir.

[169] Dârakutnî, 4/178. Bazıları ibn Abbas'ın kendi sözü (mevkuf) olarak rivayet etmişlerdir. Beyhaki (7/462), mevkuf olarak yapılan rivayeti sahih kabul etmiştir.

[170] Ebu Davud, 2059, 2O60 ; Ahmed, 1/432(4114). Senedinde Ebû Mûsâ el-Hilâli ve babası bulunmaktadır. Onların her ikisi de meçhuldürler. Ancak Abdürrezzak (13895)    ye Beyhald (7/461)  hadisi başka bir yoldan da tahric etmişlerdir.

[171] Müslim, 1453 (26, 27).

[172] Müslim, 1453 (29).

[173] Ahzâb, 33/5.

[174] Ebu Davud,2061 ; Musannef, 13887 . Râvileri sikadır. İsnadı sahihtir.

[175] Fahl: Emilen sütün kendi cimasından oluştuğu koca (süt baba) olmaktadır.

[176] Bunu Buhâri  (Feth,9/132),   İmam Ahmed b. Hanbel -- Yahya b. Saîd -- Süfyan -Habib -- Saîd   - ibn Abbâs   tariki İle rivayet etmiştir.   Buharî'njn Sahihinde, İmam Ahmed'den sadece burada rivayeti söz konusudur. Bkz. Musaniief,   13965,  10770 , 10765.

[177] Furkan, 25/54.                                                                   

[178] Nisa, 4/24.

[179] Buhari, 67/24 ; Musannef, 10770, 10771.

[180] Ahzâb, 33/53.

[181] Nisa, 4/23.

[182] Nisa, 4/23.

[183] Nisa, 4/24.

[184] Musannef, 10834. Senedi, Ibn Hacer'in de dediği gibi (Feth.9/136] sahihtir . Süyûtî de ed-Dürrü'l-Mensûr, 2/136 "da zikretmiş ve aynca tfan Ebî Hatime de nisbet ederek, senedinin sahih olduğunu söylemiştir.

[185] Musannef, 10835.                                                                           ;

[186] Arapça'da bu ismin kökü terbiye etmek, beslemek, büyütmek anlamıhdadır.

[187] Buhari, 67/20.                                                                             

[188] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 6/143-155.