๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Zadul Mead => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 24 Mayıs 2011, 10:10:29



Konu Başlığı: Süt dede süt dayı ve teyze
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 24 Mayıs 2011, 10:10:29
3 — Süt Dede, Süt Dayı ve Teyze:

 

Soru: Bir kimsenin beş kızı olsa ve bunlar birer kere olmak üzere bir çocuğu emzirseler; bunlardan hiçbirisi çocuğun süt annesi olmazlar .Ancak adam çocuğun süt dedesi olur mu? Adamın, süt emziren kızların kardeşleri olan çocukları, süt emen çocuğun dayı ve teyzeleri olurlar mı?

Cevap: Konu hakkında iki vecih bulunmaktadır: Birincisine göre, adam çocuğun dedesi, kızların erkek kardeşleri de çocuğun dayıları olur. Çünkü süt emen çocuk adamın kızlarından beş defa emmiştir; dolayısıyla adam bir kızının beş defa emzirmiş olması durumunda olduğu gibi çocuğun dedesi olmuştur. Adam dede olduğuna göre, kızların kardeşleri olan çocukları da onun dayı ve teyzeleri olurlar. Çünkü onlar, kendilerinden beş defa süt emilen kimselerin kardeşleri olmaktadırlar; süt emziren beş kız çocuğa nisbetle sanki tek bir anne durumunda mütalaa edilmişlerdir.

Diğer vecihe göre ise ; adam dede, emziren kızların kardeşleri de dayı ve teyze olmazlar. Çünkü bir kimsenin dede olması, kızının anne olması, kardeşin dayı olması da , kız kardeşin anne olması üzerine teferru eden bir feridir. Asıl sabit olmamıştır; dolayısıyla feri de sabit olmaz.

Bu vecih bu konuda , önceki meselede olduğunun aksine daha sahih gözükmektedir. Çünkü birinci meselede babalığın sübutu sahîh olan görüşe göre, anneliğin sübutunu gerektirmemektedir. Aralarındaki fark şudur: Bu meselede, süt emziren kızlar ile babalan arasında fer'îlik kesin olmaktadır. Çünkü, emzirenler adamın kızlarıdır, süt ise kendisinin değildir, Haramlık burada emziren ile oğlu arasındadır. Emziren anne olmadığına göre, emzirenin babası da dede olmaz. Birinci meselede ise durum böyle değildir. Çünkü orada haramlık, sütü emen ile sütün sahibi arasındadır. Emzirenin anneliği sabit olsun veya olmasın fark etmemektedir.

Buna göre, emzirenlerin erkek kardeşleri emenin dayıları olurlar; dediğimizde , emzirenlerin de her biri çocuğun teyzeleri olurlar mı?

Bu konuda da iki vecih bulunmaktadır: Birincisi: Teyzesi olmazlar. Çünkü çocuk, kardeşlerinin sütünden beş defa emmemiştir; dolayısıyla da teyzelik sabit olmaz. İkincisi: Sabit olur. Çünkü, haram kılıcı sütten beş defa emme tahakkuk etmiştir, kendisinden ve diğer kız kardeşlerinden emdiği   süt teyzeliği isbat eder. Onlar içerisinden hiçbirisinin anneliği sabit olmaz. Çünkü, onlardan hiçbirisinden beş defa emmemiştir. Annelik sabit olmadan teyzeliğin sabit olması uzak değildir; nitekim leben-i fahl konusunda annelik sabit olmadan babalık sabit olabilmektedir. Bu ikinci vecih zayıftır.

Aralarında şu fark vardır: Teyzelik, annelik üzerine sadece/sırf bir feri'dir; asıl sabit olmayınca, onun fer'i nasıl sabit olacaktır. Annelik ve babalık ise böyle değildir. Çünkü onlar iki ayrı asıldırlar; birinin bulunmamasından diğerinin de bulunmaması lazım gelmez.

Bir başka soru: Bir adamın annesi, kız kardeşi, kızı, ve oğulunun zevcesi bulunsa'[192] ve bunlar bir kız çocuğunu birer defa emzirseler, bunlardan hiçbirisi çocuğun süt annesi olmaz. Acaba çocuk adam üzerine haram olur mu?

Cevap: Yine iki vecih bulunmaktadır. İçlerinden daha uygun olanı haram olmaması şeklindedir. Haram olması şeklindeki vecih ise burada çok uzaktır. Çünkü burada çocuk için tamamlanan süt, adamı çocuğun ne babası, ne dedesi, ne kardeşi, ne de dayısı yapmamaktadır.

Allah en iyisini bilir.

Leben-i fahl sebebiyle haremliğin sübutu, zina eden kimsenin suyundan yaratılan çocuğun da evleviyetle haram olacağına delâlet eder. Çünkü, bir insana, kendi cimâından doğan süt ile gıclalanan çocuğun nikâhı haram olduğuna göre, bizzat kendi cimaı neticesinde kendi suyundan yaratılan kimseyi nikahlaması nasıl helâl olabilir?! Sâri' Teâlâ, kişinin cimâının sebebiyet verdiği sütü emmiş olması gerekçesiyle, kendisine süt kızım haram kılarken, bizzat kendi cimâı ve suyu sebebiyle yaratılan kimseyi ona haram kılmaması tasavvur edilemez. Bu asla mümkün değildir. Çünkü, kişi ile kendi suyundan yaratılan kimse arasındaki cüz'iyet ilişkisi, kendisi ile sütünden gıdalanan kimse arasındaki cüz'iyet ilişkisinden ,daha tam ve kâmildir. Çünkü, süt kızında, cüz'iyetten bir parça bulunduğu halde, öbürü bizzat kendi suyundan -yaratılmıştır; onun yansı veya daha fazla kısmı kesinlikle kendi parçasıdır; diğer yansı ise anneye aittir.

Bu müslümanlann büyük çoğunluğuna ait görüş olmaktadır. Ashaptan bunu mubah gören hiçbir kimsenin bulunduğu bilinmemektedir. İmam Ahmed'in   beyanına göre,   kim zina mahsulü kızını nikahlarsa, muhsan (evli) olsun olmasın, kılıçla öldürülür. Süt kızı sadece hürmet ve mahremiyet olmak üzere iki hükümde kızı olmasına ve kıza ait diğer hükümlerde onun gibi olmamasına rağmen , bu durum onu haramlıktan çıkarmamakta ve kişiye onu helâl kılmamaktadır. Aynı şekilde zina mahsulü kızı da haramlık konusunda kızı olur; kıza ait hükümlere dahil bulunmaması onun helâlliğini gerektirmez. Yüce Allah Araplara , kendi lügatlerinde a:nladıklan şekilde hitap etmiştir. "Kız (bint) " sözcüğü , lügat mânasında bir lâfızdır ve Sâri' Teâlâ onu, "salât" ve "îmân" vb. sözcüklerinde olduğu gibi aslî mânasından ıstüâhî bir mânaya nakletmemiştir. Dolayısıyla, Sâri' tarafından ıstılahî bir mânaya nakledildiği sabit olmadıkça, aslî lügat mânasına hamledilir. "Kız" sözcüğü, "kardeş", "amca" , "dayı" sözcükleri gibi, aslî lügat mânaları üzere baki kalan bir kelimedir. Nitekim Saftîh'te Yüce Allah'ın zina eden çobanın çocuğunu konuşturduğu ve "Babam falan çobandır." dedirttiği ifade edilmiştir.'[193] Bu konuşturmanın yalana ihtimali yoktur. Bütün ümmet zina mahsulü çocuğa annesinin haram olduğunda icma etmişlerdir. Çocuğun annesinin suyundan yaratılmış olması ile babasının suyundan yaratılmış olması arasında fark yoktur. Her ikisinin günahı da aynıdır. Çocuğun babanın bir parçası olması, annenin bir parçası olması gibidir. Zinakâr ile kız arasında miras ahkâmının bulunmaması, onu nikâhlamasmın cevazını gerektirmez. Sonra şaşmamak da elde değildir; bu görüşün sahibi el ile istimnayı haram kılmakta ve :"Bu eli ile nikâh demektir." demekte, sonra da insanın kendi parçası ile nikâhlanmasına cevaz vermekte, Yüce Allah'ın kendi suyundan yaratmış ve sulbünden çıkarmış olduğu parçasını, yabancı bir kadını istifraş eder (yatağına alır) gibi istifraş etmeyi tecviz etmektedir. [194]


[192] Burada adamın yakını bir kadının zikredilmesi daha gerekmektedir. Aksi takdirde birer kere emzirmiş olmaları durumunda beş defa emmiş olma şartı tahakkuk etmeyecektir.

[193] Müslim, 2550.

[194] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 6/159-161.