๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Zadul Mead => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 20 Mayıs 2011, 11:03:47



Konu Başlığı: Sağmal hayvanın kiralanması
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 20 Mayıs 2011, 11:03:47
G) SÜT VE TÜNLERİN SATIŞI

 
1 — Sağmal Hayvanın Kiralanması:

 

Koyun, inek ve devenin belirli bir müddet sütünü almak için ücre ödenmeye gelince, iukahanın çoğunluğu bunu caiz görmemişlerdir Şeyhimiz  caiz olduğunu   söylemiştir.   Bu   görüşü  bazı  âlimlerin benimsediğini nakletmiş ve kendisi bu konuda müstakil bir eser telif etmiştir. Şeyhimiz der ki: Bir kimse koyun, inek veya deve gibi bir hayvanı belli bir ücretle ve yemi sahibine ya da kindisine ait olmak üzere sütünü almak için kiralarsa, bu kiralama âlimlerin iki görüşünden en açık olanına göre süt annede olduğu gibi caizdir. Bu muamele hem aliş-verişc hem de kiralamaya benzemektedir. Bu yüzden bazı fakihler bu konuyu alış-veriş bahsinde ele alırken, bazıları da kiralama bahrinde ele almaktadırlar. Şayet süt, kiraya tutanın yemi ile hâsıl oluyorsa, bu durum ağaç kiralamaya benzer. Eğer hayvanı yemleyen onun sahibi ise ve müşteri yalnızca kendisi için takdir edilen sütü alıyorsa bu tam bir alış| veriş sayılır. Sütü mutlak olarak alıyorsa bu da alış-veriş kabul edilir; Çünkü sütün sahibi, sütü getirip müşterisine tam olarak vermektedir^ Süt anne konusunda durum tamamen tersinedir. Çünkü süt anne çocuğa süt emzirmektedir. Bu Hz. Peygamber'in (s.a.) yasak ettiği aldatm satışları sınıfına dahil değildir. Çünkü aldatma, var olmakla olmamah arasında gidip gelmedir. Bundan dolayı da satışı yasak edilmiştir.

cinsindendir. Bâtıl yoldan mal yemeye vesile olduğu için Allah Teâlâ onu haram kılmıştır. Aynı zamanda Allah'ın haram kıldığı zulüm gibidir. Evet bu muamele, iki taraftan birinin malı ortada bulunur, diğerininki ise varlık ile yokluk arasında şüpheli bulunursa, caiz olmayan bir muameledir. Kaçak kölenin, ürküp kaçmış hayvanın, gebe hayvanın yavrusunun yavrusunun satışı hep bu sınıftandır. Çünkü bu mallar belki müşteriye ulaşır, belki de ulaşmaz. Ona ulaşacak şeyin miktarı da belli değildir. Ama satılan şeyler, arazi ve hayvan kiralamak gibi, süt annenin sütü gibi, hayvan sütü ve tanm ürünlerinin satışı gibi, bütün bunların miktarı ve diğer özellikleri âdeten biliniyorsa, hepsi aynı sınıftan sayılırlar ve caizdirler.

Sonra müşteri âdet üzere olan miktarı alabilirse bir mesele kalmaz. Şayet bir eksilme olursa, o miktarın karşılığı kiracıdan düşülür. Bu tıpkı, âfete uğrayan satış malının bedelinin belli bir oranda düşülmesi (vadu'l-cevâih) gibidir. Aynı zamanda diğer alış-verişlerde malın bir kısmı müşterinin eline geçmeden telef olursa yine böyle muamele yapılır.

Soru: Kira sözleşmesinin konusu menfaat (yararlanma)lardır. Mallar değildir. Bu sebeple yemek için yiyecek ve içmek için su kiralamak sahih olmaz. Süt annenin kiralanması da menfaate binâendir ki, o da çocuğu kucağa alması ve ona meme vermesidir. Süt bu sözleşmeye zımnen ve tâbilik durumunda girer. Bir evi kiraya verirken o evin kuyusunda biriken suyun da aynı sözleşmeye girmesi gibi sayılır. Asıl için hoşgörülmeyen bazı şeyler tâbi durumda olurlarsa hoşgörülebilirler.

Cevap: Bu itiraz bir kaç yönden cevaplanabilir:

Birincisi: Kira sözleşmesinin yalnızca menfaat üzerine yapılacağını menetmek. Çünkü bu ne Kur'an ve hadisle ne de icmâ ile sabittir. Bilâkis ashâbm, bunun aksine uygulamalarda bulunduğu bildirilmektedir. Sahih olan bir rivayete göre Hz. Ömer [r.a.) Üseyd b. Hudayr'm bahçesini üç seneliğine kiraya vermiş ve ücretini alıp onunla borcunu kapatmıştı. Bahçeden maksat hurmadır. Bu ise meyvesini almak için ağacı kiraya vermek demektir. Mü'minlerin halifesi olan Hz. Ömer'in görüşü bu şekildedir ve ashâbtan herhangi bir kimsenin ona karşı çıktığı da bilinmemektedir. İmam Ahmed'in arkadaşlarından Ebu'1-Vefâ b. Akıl ve Şeyhimiz de bu görüşü tercih etmiştir. Sizin kira sözleşmesi ancak menfaat üzerine yapılır, sözünüz kabul edilemez ve delil ile de sabit değildir. Sizin en çok yapabileceğiniz şey, ihtilaflı olan konuyu, yenmek için ekmeğe ve içmek için suya kıyaslamanızda*. Bu ise çok fasit kıyaslardan biridir. Çünkü ekmek yenilir ve yerine yenisi gelmez. Hjllbuki süt ve kuyu suyu böyle değildir. Çünkü onların yerine yenisi geu||i Bu yönüyle de menfaat mesabesinde sayılır.                                       

İkincisi: Ürünler vakıf ve ariyet (iğreti verme) vb. konularda menfaat ve fayda gibi değerlendirilirler. Buna göre ağacı olan kimse, tıpkı ürününden yararlanılması için arazisini vakfeden kimse gibi, meyvesinden yararlanılması içen ağacını vakfedebilir. Bir hayvanı, bir evi veya bir süt hayvanını iğreti olarak vermek caiz olduğu gibi, bir ağacı iğreti vermek de caizdir. Bütün bunlar, onların ürününü ya da faydasını teberru etmektir. Bir kimsenin evini orada oturacak birisine vermesi, bir başkasının hayvanını ona binecek birine, ağacını onun meyvesini alacak bîrine, arazisini ekecek birine, koyununu onun sütünü içecek birine vermesi mesabesindedir. Bütün bu faydalar, teberru sözleşmeleri hükmündedirler. Faydalanılan malın aslı vakıf yoluyla bu tür faydaya tahsis edilmiş olsa da (muhabbes) olmasa da sonuç değişmez. Aynı zamanda ortaklık sözleşmesi hükmüne de girerler. Çünkü bir kimse koyununu, ineğini veya devesini bir başkasına, sütünden veya doğacak yavrularından bir kısmını ona vermek karşılığında onlara bakmak ve hizmetlerini görmek için verse, bu anlaşma İmam Ahmed'den gelen iki rivayetten en sahih olanına göre sahihtir. Aynı şekilde kira sözleşmesi hükmüne de girerler.

Üçüncüsü: İki çeşit mal vardır: Birinci çeşidi, yerine yenisi gelmeyen ve gidince bütünüyle gidendir. İkinci çeşidi yavaş yavaş tükenen ve tükenen kısımların yerine yenisi gelendir. İşte bu çeşit, menfaatlerle yerine yenisi gelmeyen mallar arasında bir derece sayılır. Bu durumda hangi kısma benzediğine bakılır ve onun gibi kabul edilir. (Bu gözle bakıldığında) bu çeşidin menfaatlere benzemesinin daha kuvvetli olduğu bilinmekte ve dolayısıyla o kısımdan sayılması evlâ olmaktadır.

Dördüncüsü:
Allah Teâlâ Kur'an-ı Kerîm'de süt annenin kiralanması konusunda hükmünü bildirmiş ve süt annenin aldığı şeyi ücret diye isimlendirmiştir. Bizim şeriatımızda Kur'an'da hakkında nass bulunan kiralama yoktur, ancak süt annenin kiralanması müstesnadır ki, o da şudur: "Sizin için çocuğu emzirirlerse onlara ücretini verin, aranızda uygun bir şekilde anlaşın."[564] Üstadımız der ki: Kiralamanın ancak menfaat üzerine olacağı vehmine kapılan bazı kimseler, buradaki kiralamanın kıyasa aykırı düştüğünü zannetmişlerdir. Halbuki öyle değildir. Bilâkis kiralama, mal olsun menfaat olsun, aslı bakî kalmak kaydıyla kendisinden yararlanılabilen her şey üzerine yapılabilir. Nasıl bu mallar vakfedilebiliyor ve iğreti verilebiliyor, insanlar karşılıksız olarak yararlanabiliyorsa, aynı şekilde kiracı da ondan, bedelini ödeyerek yararlanabilir. Süt annenin sütünden aslı bakî kalarak yararlanmak mümkün olunca, herhangi bir menfaati kiralamanın caiz olması gibi, onu da kiralamak caiz olmuştur. Bu, kıyasın ta kendisidir. Zira Allah nasıl bazı menfaatleri peyderpey yaratryor ve onlann aslı bakî kalıyorsa, aynı şekilde bazı mallan da peyderpey yaratıyor ve onlann aslı da bakî kalıyor.

Beşincisi: Sözleşmelerde asıl olan, Allah ve Rasûlü'nün haram kıldıklannın dışındaki esaslan yerine getirmenin vacip olmasıdır. Çünkü müslümanlar, helâli haram, haramı da helâl kılan şartlann dışındaki bütün şartlara riayet ederler. Sözleşilen veya şart koşulan hususlarda Allah ve Rasûlü'nün haram kıldığının dışında hiçbir şey haram olmaz. Bu konuyu menedenlerin (menettikleri şeyin) haram kılındığına dair gösterebilecekleri hiçbir nass yoktur. Ancak kıyas deliline tutunmaktadırlar, fakat yaptıkları kıyasta asıl ile fer' arasında kıyaslamayı önleyecek bir fark olduğu bilinmektedir. (Kıyası) caiz görenlerin yaptığı kıyas, fer'in asla eşit kılınmasına daha yakındır. Bu konuda ise, bunun imkânı yoktur.

Basan Allah'tandır.

Altıncısı: Bu kiralamayı menedenler süt annenin kiralanmasının cevazımn Kur'an ve icmâ ile sabit olduğunu, bu kiralamadan esas maksadın da bir maddî varlık olan süt olduğunu görünce, bu kiralamanın cevazım izah için hem emzirenin hem de kiralayanın geçersizliğini bildikleri hileli bir ifade kullandılar ve dediler ki: Süt anne ile yapılan sözleşme yalnızca, onun çocuğu kucağına alması ve ona meme vermesi üzerine yapılmıştır. Süt ise tâbi durumundadır. Halbuki Allah ve bütün akıllı kimseler bilmektedir ki, ne mesele böyledir, ne esas maksat, süt annenin çocuğu kucağına almasıdır ve ne de o kadını tutmak için yapılan sözleşmenin konusu budur. Örf, hakikat ve şeriat açısından bunun böyle olmadığı bilinmektedir. Şayet, süt anne çocuğu bir başkasının kucağında veya beşiğinde emzirse bile ücretini almayı hak ederdi. Esas maksat sadece meme vermek olsaydı, sütü olmasa da memesi olan her kadın tutulabilirdi. Gerçekten fasit olan kıyas ve ruhsuz olan fıkıh budur. Bütün bunlardan sonra nasıl olur da süt anne tutmanın (kiralamanın) kıyasa aykın olduğu söylenir ve sahih olan kıyasın böyle olduğu iddia edilebilir?

Yedincisi: Hz. Peygamber (s.a.), keçiyi ve koyunu sütü için iğreti vermeyi tavsiye etmiş, buna teşvik etmiş ve bu iyiliği yapacak kimsenin nail olacağı sevabı zikretmiştir.[565] Bunun ne bir satış, ne de bir hibe olmadığı bilinmektedir. Zira ma'dûm ve meçhul olan bir şeyin hibe edilmesi caiz değildir. Bu ancak tıpkı binilmesi için hayvanın iğreti verilmesi gibi, sütü için koyunun ödünç verilmesidir. Bu ise ondan yararlanmanın mubah olduğunu göstermektedir. Her iki uygulama da, şer'î yönden birdir. İğreti verme yoluyla yararlanması caiz olan şeyden, kiralama yoluyla da yararlanılabilir. Çünkü her ikisinin geliş yolu birdir. Aradaki fark sadece birinin teberru şeklinde olması, diğerinin de bir bedel karşılığında olmasıdır.

Sekizincisi: Harb el-Kirmâni'nin el- Mesaû'indc yaptığı şu rivayettir: Saîd b. Mansûr — Ubâb b. Ubâd — Hişam b. Urve ve babası yoluyla gelen habere göre, Üseyd b. Hudayr altı bin dirhem borcu olarak vefat etmiştir. Bunun üzerine Ömer b. el-Hattab (r.a.) alacaklılan çağırmış ve onun arazisini alacaklılara iki seneliğine vermiştir.[566] Bu arazide ağaçlar ve hurma bulunmaktaydı. Medine bahçelerinde daha çok hurma bulunmaktadır ve boş (ağaçsız) arazisi çok azdır. Hz. Ömer'in bu uygulaması meyvesini almalan için ağaçlan kiraya vermek demektir. Kim bunun İcmâ'a aykın olduğunu iddia ederse, bilgisizliğindendir. Bilâkis bunun caiz olduğu hususunda icmâ edildiğini söylemek daha uygundur. Hz. Ömer (r.a.) bunu Medine-i Münevvere'de Ensâr ve Muhacirlerin huzurunda yapmış ve olay her tarafta duyulmuş, buna rağmen kimse karşı çıkmamıştır. Bilâkis kabul ve ikrar ile karşılamışlardır. Halbuki, Hz. Ömer bile yapsa, bundan daha basit şeylere karşı çıkıyorlardı. Meselâ. İmrân b. Husayn ve diğerleri temettü haccı konusuna karşı çıkmışlardı[567]' Bu olaya ise kimse karşı çıkmadı. İnşaallah bunun tam bir kıyas olduğunu, bunu menedenlerin bu olayı mutlaka dikkate almaları gerektiğini ve onların caiz olmayan birçok hilelere başvurduklarını açıklayacağız.

Dokuzuncusu: Ziraat yapılan bir araziden, kira sözleşmesiyle elde edilen mahsul, her mal gibi bir maldır ve o mal, kiracının ürettiği bir üründür. Kiracının topraktan yararlanma konusunda bundan başka bir maksadı yoktur. Şayet tarımdan başka bir yararlanma kastı sözkonusu olsa bile bu, asla tâbi bir kasıttır.

Soru: Üzerinde sözleşme yapılan şey toprağı sürmenin, ekmenin ve hasat etmenin yarandır. Mal bu yararın sonucu olarak ortaya çıkar. Meselâ, bir kimse kuyu kazmak için birini kiralar, kuyudan da su çıkarsa üzerinde sözleşme yapılan konu su değil iştir.

Cevap:
Toprağı kiralayan kimsenin elde edeceği ürünün dışında bir maksadı yoktur. İş (yani çalışma) ise başka bir amaca hizmet eden vesiledir. Kiracı, mücerred çalışmadan hiçbir yarar sağlayamaz. Bilâkis o (iş veya çalışma) yorgunluk ve sıkıntıdır. Maksadı yalnız ve yalnız çalışması ve sulaması sayesinde Allah'ın yaratacağı mahsulü almaktır. Her iki konu arasında hükümlere illet teşkil etmeyecek geçersiz farklardan başka bir fark yoktur. Sizin kiralamayı kuyu kazmaya benzetmeniz fasit bir benzetmedir. Bilâkis kuyu kazmanın benzeri, araziyi sürmek, ekmek ve sulamak için bir çiftçi tutmaktır. Şüphe yok ki, sütü için hayvan kiralamayı, mahsulü için arazi kiralamaya benzetmek tam bir kıyastır ve —daha önce de geçtiği gibi— yemek için ekmek kiralamaya benzetmekten daha sahihtir.

Onuncusu:
Mahsulünü almak için arazi kiralamanın aldatma ve risk durumu, sütü için hayvan kiralamanmkinden daha çoktur. Çünkü tarıma etki edecek âfetler ve engeller sütünkinden çoktur. Buna rağmen bu durumlar arazinin kiralanmasında hoş görülürse, (yani kiralama için şer'î bir engel teşkil etmezse) sütü için hayvan kiralamada hoş görülmesi daha evlâdır. [568]


[564] Talâk, 65/6.

[565] Buhârî, 51/33. Abdullah b. Amr hadisinde merfû olarak şu rivayet gelmiştir: "Kırk haslet vardır ki bunların  en  yükseği sağılan keçi menîhası, yani  hediyesidir. Hayırseverlerden bir kişi bu kırk hasletten birini, onun sevabını umarak ve va'd olunan mükâfaatı tasdik ederek işlerse, muhakkak Allah bu haslet sahibini bu iyiliği sebebiyle cennete sokar."

Ebu Hureyre'den gelen merfu hadiste de şöyle buyurulmaktadır: Sütü bol olan deve ve yine böyle bol sütlü koyun ne güzel menîha ve hediyedir. Bu hayvanlardan her biri bir kap sabahleyin, bir kap akşamleyin süt getirir.

[566] Kavileri sikadır. Ancak Urve b. ez-Zübeyr, Ömer'i görmemiştir. Bk. el-tsâbe, (183).

[567] Buhârî, 25/36 ; Müslim, 1226. İmran b. Husayn'dan şu rivayet gelmiştir: "Rasûlullah (s.a.) hac ve umreyi birleştirdi. Sonra bu konuda âyet nazil olmadı ve Rasûlullah da bunu yasaklamadı. Bir adam da kendi reyi ile dilediği şeyi söyledi." Müslim'deki hadis böyledir. Buhâri'deki ise şöyledir: "Bizler Rasûlullah zamanında temettü haccı yaptık. Kur'an da (temettuun cevazı hakkında) indi. Bir adam da kendi reyi ile dilediği şeyi söyledi."

[568] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 6/393-398.