๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Zadul Mead => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 21 Temmuz 2011, 02:22:58



Konu Başlığı: Peygamberimizin selam verişi
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 21 Temmuz 2011, 02:22:58
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM SELAMLAŞMA
HZ. PEYGAMBER'İN (S.A.) SELAMLAŞMA KONUSUNDAKİ
TUTUMLARI

 
1— Hz. Peygamber'in (s.a.) Selâm Verişi:


 

Sahihayrfda Ebu Hureyre (r.a.) tarafından Allah Rasûlü'nün (s.a.) şöyle buyurduğu rivayet olunmuştur: "İslâm'da en efdal ve en hayırlı olan şey; yemek yedirmek, tanıdığına ve tanımadığına selâm vermektir.[948]

Yine Sahihayn'da rivayet olunduğuna göre; "Cenab-ı Hakk Âdem'i (a.s.) yarattığında buyurdu ki: 'Şu melek gurubunun yanına git, onlara selâm ver. Ve selâmına ne şekilde mukabele edeceklerini dikkatle dinle. Çünkü

o şekilde selâm alma, senin ve zürriyetinin selamlaşması için örnek olacak­tır.'   Bunun   üzerine   Âdem   (a.s.):                         dedi.   Melekler:

diye   mukabelede   bulunarak   onun   selâmına lafzını ziyade ettiler."[949]

Yine Sahihayn'da, Rasûlullah'ın (s.a.), selâmın yayılmasını emrettiği ve; şayet aralarında selâmı yayarlarsa birbirlerini sevecekleri iman etmedik­çe cennete giremeyecekleri, birbirlerini sevmedikçe de iman etmiş olamaya­cakları   haber verilmiştir.[950]

Buharî, Sahih'indc Ammâr'm (r.a.) şöyle dediğini nakletmiştir: "Üç şeyi kim şahsında bir araya getirirse, imam da toplamış olur: Nefsine karşı olsa da insafı elden bırakmamak, herkese selâm vermek, fakir iken sadaka vermek. '[951]

Bu tavsiye ve kelimeler, hayrın esas ve ayrıntılarını içermektedir. Çün­kü insaflı davranmak; hem Allah, hem de kul hakkının eda edilmesini ge­rektirir. Aynı şekilde insaflı davranmak; kişinin kendisinin olmayan bir şeyi başkalarından istememesini, güçleri üzerinde bir şeyi başkalarına yük-lememesini, kendisi için yapmalarım arzu ettiği bir şeyi onlara yapmasını, affedilmesini arzu ettiği hususlarda onları affetmesini, kendi leh ve aley­hinde verdiği hüküm ile başkalarının da leh ve aleyhinde hüküm vermesini gerektirir. Buna nefsin nefse karşı insaflı davranması da girer. Nefsine kar­şı insaflı davranan kişi, kendinde olmayan bir şey ile övünmez, nefsini kirletecek, onu küçük düşürecek, Allah'a isyanla kendisini tahkir edecek davranışları işlemez. Kendisini geliştirir, büyütür. Allah'a taat ile, O'nun tevhidi ile, O'nun sevgisiyle, korku ve ümidiyle, O'na tevekkül ile, O'na rücû ile, O'nun sevgi ve rızasını halkın sevgi ve rızasına tercih ederek nefsi­ni yüceltir. Nefsi için halk ve Allah ile beraber olmaz. Aksine nefsini, Al­lah'ın uzaklaştırdığı gibi bir tarafa atar. Sevgisi, buğzu, vermesi, mani ol­ması, konuşması, girişi, çıkışı nefsi için değil Allah için olur. Nefsini bir tarafa uzaklaştırır. Yaptığı amellerden kendisi için bir yer, bir pay çıkar­maz. Aksi halde Allah'ın, "De ki: Ey kavmim! Elinizden geleni yapın![952] âyetiyle zemmettiği (kınadığı) kimselerden olur.

Bir kölenin yaptığı amellerden kendisi için bir yer bir pay yoktur. Çünkü O, yaptığı amellerden elde edilen kazançları elde eder, onları hak eder. Ameller ise efendisine aittir. Köle, efendisinin bir mülküdür. Köle ise efen­disine müstahak olduğu şeyleri ifa etmek üzere çalıştırılan bir işçidir. As­lında kölenin yaptığı iş kendisinin değil, efendisinindir. Köle, hürriyete ka­vuşmak için efendisiyle bir anlaşma yapabilir. Bu anlaşma ile köle muay­yen borç taksitleri ödemek mecburiyetinde kalır. Köle bir taksidi ödeyince, diğer taksidin vâdesi gelir. Mükâtebe (anlaşma yapan köle), borç taksitleri­ni ödeyinceye kadar köle olarak kalır.

Kişinin kendi nefsine karşı insaflı davranmasının gaye ve faydaları şunlardır. Nefsine karşı insaflı davranan kişi, Rabbini ve kendi üzerinde O'nun hakkını öğrenir. Kendini tanır ve yaratılış gayesini öğrenir. Nefsi için Ha­lik ve Mâlik'ine isyan ederek ona mağlup olmaz. Nefsine sahip olur, fay­dasına olan şeyleri temenni eder. Halik ve Mâlik'inin arzusuna uyar. Kendi arzusuna O'nunkini tercih eder. O'nu kendine takdim ve tercih eder. Aksi halde iradesini, kendi arzusu ile Hâlikve Mâlik'inin arzusu arasında bölüş-türürse, çok kötü bir taksim yapmış olur veya şu şekilde söyleyenlerin taksimi gibi bir taksim yapmış olur: "Allah'ın yarattığı ekinlerle hayvan­lardan Allah'a pay ayırıp zanlarınca, 'Bu Allah'a, bu da ortaklarımıza (put­larımıza)' dediler. Ortakları için ayrılan Allah'a ulaşmıyor, fakat Allah için ayrılan ortaklarına ulaşıyor! Ne kötü hüküm veriyorlar![953]

îşte kişi, Allah (c.c.) ile O'na ortak koştuğu putları ve kendi nefsi arasında cehalet, zulüm ve basiretini örten bir örtü içinde taksim yapan kişilerden olmamaya dikkat etsin! Çünkü insan çok zâlim ve çok câhil olarak yaratılmıştır. Zulüm ve cehil ile nitelendirilen bir kişiden nasıl insaf beklenebilir ki? Hâiik'a insaf etmeyen bir kişi nasıl halka insaf edebilir? Nitekim bir hadis-i kudsîde Cenâb-ı Hak şöyle buyuruyor: "Ey Âdemoğlu; Bana karşı insaflı olmadın. Benim hayrım sana ulaştığı halde, senin şerrin Bana yükselmekte. Ben sana muhtaç olmadığım halde nimetlerimle kendi­mi sana sevdiriyorum. Sen de bana muhtaç olduğun halde isyanlarınla Beni ne kadar azablandırıyorsun. Çok cömert olan melek, benim katıma daima senin çirkin amelinle çıkmaktadır."

Diğer bir hadis-i kudsîde Cenâb-ı Hak şöyle buyuruyor:

"Ey Âdemoğlu! Bana karşı hiç insaflı değilsin! Seni Ben yarattığım halde, sen başkasına kulluk ediyorsun. Senin rızkını Ben verdiğim halde, sen Benden başkasına teşekkür ediyorsun."[954]

Kendi nefsine insaflı olmayan kişi, başkasına nasıl insaflı davranabi­lir? Nefsine çok çirkin bir şekilde zulmeden zararı için son derece gayret eden, en büyük lezzeti aldığını zannettiği halde ondan mahrum kalan, nef­sini mutlu edeceği ve nasibine ulaştığı zannıyla son derece yorulup, sapık­lık yaparak Allah'tan (c.c.) olan nasibinden mahrum kalan, yetişti ve geliş­tiğini zannettiği halde nefsini son derece örten, yüceldi zannıyla onu son derece küçülten kişiden, (yani kendisine karşı insafı tersyüz eden böyle bir kişiden) nasıl başkalarına karşı insaf beklenebilir? Kişi nefsine böyle olur­sa, başkalarına karşı nasıl olacağım düşünüyorsun?

Ammar'ın (r.a.); "Üç şeyi kim şahsında bir araya getirirse, imanı da toplamış olur: Nefsine karşı olsa da insafı elden bırakmamak, herkese se­lâm vermek, fakir iken sadaka vermek." sözünün gayesi de hayrın esas ve ayrıntılarını ihtiva eden bir tavsiye olmasıdır.

Herkese selâm vermede tevazu hali mündemiçtir. Şöyle ki, selâm ve­ren kişi, hiç bir kimseye karşı kibirlenmez. Aksine, küçük büyük, şerefli miskin, tanıdığı tanımadığı herkese selâm verir. Kibirli kişi ise bunun zıd­dına hareket eder. Çünkü kibirli kişi, kibrinden ve büyüklenmesinden do­layı kendisine verilen selâma karşılık vermez. Böyle bir kişi, başkalarına nasıl selâm verir!

Fakir iken infak ise, ancak Allah'a güven gücünden, infak edilen şe­yin bedelini Allah'ın vereceğine imandan ileri gelir. Keza, kesin inaç, te­vekkül, merhamet, dünyada zühd ve gönül zenginliğinden sâdır olur. Aynı şekilde fakir iken infak; infak ile fakirliğin geleceğini söyleyen kimsenin va'dini, kötülüğü emredenin sözünü tekzib etmekten ileri gelir. Kendisin­den yardım istenen ancak Allah'tır. [955]


[948] Buharı, 2/6; Müslim, 39. Hadisin râvisi Ebu Hureyre (r.a.) değil, Abdullah b. Amr b. el-Âs (r.a.)'tır.

[949] Buharı, 79/1. Hadis sadece Buharî'nin Sahih*inde mevcuttur.

[950] Buharı, bu hadîsi Sahih'te değil, Edebu'l-Müfred (980)'de nakletmîştir. Müslim, 54; İbn Mâce, 3692.

[951] Buharî 2/20. Buharî, hadisi Ammar'dan (r.a.) bab başlığında muallak olarak vermiş­tir. Hadisin muttasıl rivayetleri hakkında Bk. İbn Hacer, Fethu'l-Börî,  1/69.

[952] En'âm, 6/135.

[953] En'âm, 6/136.

[954] Deylemî ve Râfiî'nin, Hz. Ali'den (r.a.) rivayet ettikleri bu hadis sahih değildir.

[955] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 2/419-422.