Konu Başlığı: Nikahtan önceki talağın hükmü Gönderen: Safiye Gül üzerinde 31 Mayıs 2011, 13:30:19 5— Nikâhtan Önceki Talâk Hakkındaki Hükmü:
Sünen'de, Amr b. Şuayb —babası—dedesi senedi île rivayet edilen hadişte Hz. Peygamber (s.a.): "Âdemoğlu için mâlik olmadığı şeylerde nezir yoktur. Sahip olmadığı köleler hakkında âzad yoktur. Mâlik olmadığı hususta talâk yetkisi yoktur.'* buyurmuştur.[803] Tirmizî şöyle der: "Bu hasen bir hadistir, bu konuda vârid olan en güzel hadistir. Muhammed b. İsmail'e sordum ve "Nikâhtan önce talâk konusunda en sahih hadis hangisidir?" dedim. O: "Amr b. Şuayb —babası—dedesi senediyle gelen hadistir." dedi. Ebu Davud, "Satış, ancak mâlik olduğu şeyler üzerinde olur, neziri yerine getirme, ancak sahip olduğu şeylerde sözkonusudur." hadisini rivayet etmiştir.[804] Sünen-i İbn Mâce'de, Misver b. Mahreme hadisinde Hz. Peygamber (s.a.): "Nikâhtan önce talâk yoktur. Mülkiyetten önce âzad yoktur." buyurmuşlardır.[805] Ebî Zi'b—Muhammed b. Münkerdir ve Atâ b. Ebî Rebâh— Câbir b. Abdillah senediyle Hz. Peygamber'e (s.a.) ref edilen: "Nikâhtan önce talâk yoktur." hadisini rivayet eder.[806] Abdürrezzâk, İbn Cüreyc—Atâ yoluyla İbn Abbas'm (r.a.): "Talâk ancak nikâhtan sonra olur." dediğini nakleder. İbn Cüreyc şöyle der: İbn Abbas'a, İbn Mes'ûd'un "Nikahlamadığı kadını boşasa bu caizdir." dediği ulaştı. îbn Abbas: "Bu konuda hata etmiştir. Çünkü Allah Teâlâ: "Mü'min kadınları nikahladığınız sonra da onları boşa-dığmız zaman..."[807] buyurmaktadır. "Mü'min kadınları boşadığınız, sonra da onları nikahladığınız zaman.." diye buyurmamaktadır." demiştir.[808] Ebu Ubeyd nakleder: Hz. Ali'ye: "Falanca kadın ile evlenirsem, o boş olsun." diyen bir adamın durumu soruldu. Hz. Ali: "Talâk, ancak (nikâhla) sahip olduktan sonradır." dedi. Yine ondan: "Talâk, ancak nikâhtan sonra sözkonusu olabilir. İsterse kadının ismini söylesin." dediği sabittir. Bu, Hz. Aişe'nin görüşüdür. Şafiî, Ahmed, İshak ve tabileri, Davud ve tabileri, hadis ulemasının çoğunluğu hep bu görüşe katılmışlardır. Bu görüşün delillerinden biri şudur: "Falanca ile evlenirsem, o boştur."diyen kimse, yabancı bir kadını boşamıştır ki, bu imkânsızdır. Çünkü şarta bağlı olarak yapılan talâk sırasında kadın yabancıdır. Yenilenen şey kadını ı nikâhıdır. Nikâh ise talâk olmaz. Bundan da anlaşılır ki, eğer boş olacak o -sa, daha önceden talik edilen talâka istinaden gerçekleşmiş olacaktır. O sırj -da ise kadın yabancıdır. Sıfatın yenilenmesi (kadının yabancı iken nikâhlı ;ı olması) kocayı, yenilenmenin olduğu sırada talâkı söylemiş kılmaz. Zira o esnada koca nikâhı dilemekte, talâkı ise murad etmemektedir. Dolayısıyla da sahih olmaz. Nitekim yabancı bir kadına "Eğer eve girersen, sen boşsunı dese de, sonra o kadın zevcesi iken girse, ihtilafsız boşanmış olmaz. ', Soru: Talâkın şarta bağlanması ile âzad işinin şarta bağlanması arasında ne fark vardır ki, şayet "Falana sahip olursam o hürdür." dediğinde şarta bağlama sahih oluyor ve mülkiyetin doğması ile âzad gerçekleşiyor. Bun i, nasıl izah edersiniz? Cevap: Âzad işinin şarta bağlanması konusunda İki görüş vardır. Her ikisi de İmam Ahmed'den rivayet edilmiştir. Nitekim, İmam Ahmed'den talâkın şarta bağlanması konusunda da iki rivayet bulunmaktadır. Çoğu ifadelerinin delâlet ettiği ve tabilerince esas kabul edilen sahih görüşü, "Talâkın değil'de, azadın şarta bağlanmasının, sahih olması" şeklindedir. Aralarındaki fark şudur: Âzad işi güçlüdür ve sirayet özelliği vardır. Bu Özelliğini de mülkiyetin nüfuzundan almaz. Zira âzad başkasının mülkiyetine de sirayet (nüfuz) eder. Mülkiyetin âzad yoluyla kendi zevaline hem aklen hem şer'an sebep olması sahihtir. Nitekim yakın akrabalarından birini satın alması durumunda, otomatik olarak âzad olacağından, mülkiyeti âzad sebebiyle yok ' olmuş olacaktır. Yine keffaret ya da nezir için âzad etmek üzere bir köle satın alması yahut âzad şartı ile satın alması durumlarında olur. Zira âzad işi, Allah'ın sevdiği bir nevi ibadettir. Dolayısıyla Allah Tealâ, sevdiği şeye ulaştıracak her vesileye tevessül edilmesini meşru kılmıştır. Ama talâk böyle değildir; Allah'ın sevmediği, helâller içinde en çok buğzettiği bir şeydir. Dolayısıyla nikâhla elde edilen zevcenin kadınlığından istifade mülkiyetini, yine onun izalesi (talâk) için asla bir sebep kılmamıştır. Hem ikinci bir fark daha vardır: Âzad işini ilerdeki mülkiyete bağlamak kurbet, taat ve iyiliklerin nez-redilmesi kabilindendir. "Allah bana lutfundan verirse, şöyle şöyle tasaddukta bulunacağım." $emek gibidir. Şart bulunduğu zaman, o şarta bağladığı tâat-ı maksüdeden olan şeyi yapması gerekir. Dolayısıyla bu ve talâkın nikâh mülkiyetine bağlanması ise tamamen başka başka renkler arzetmektedir. [809] [803] Tirmizî, 1181. Senedi hasendir. [804] Ebu Davud, 2190. Senedi hasendir. [805] İbn Mâce, 2048. Senedi hasendir. [806] Râvİleri sikadır.. [807] Ahzâb, 33/49 [808] Musannef, 11468; Beyhakî, 7/320. Beyhakî'nin rivayetinde: "lb_n Mes'ûd bunu söylememiştir. Eğer söyiemişse, bu bir âlimin sürçmesi kabilindendir." şeklindedir. [809] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 5/315-317. |