๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Zadul Mead => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 20 Temmuz 2011, 18:12:03



Konu Başlığı: Nezleden ötürü aksırma
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 20 Temmuz 2011, 18:12:03
5- Nezleden Ötürü Aksırma:

 

Rasûlullah'tan (s.a.) sahih olarak nakledildiğine göre: Huzurunda bir adam aksırdığında ona, 'yerhamukellah' diye dua etti. Sonra bir kerre daha aksırdı, bunun üzerine Rasûlullah (s.a.): "Adam nezlelidir, buyur­du." Bu, Müslim'in metni olup ikinci defasında böyle söyledi. Fakat Tir-mizî'nin, Seleme b. Ekvâ' kanalıyla yaptığı rivayette ise: "Hz. Peygam-ber'in (s.a.) huzurunda ben de bulunuyorken, bir adam aksırdığında, Ra­sûlullah (s.a.) Yerhamukellah' diye dua buyurdu. Sonra adam ikinci üçüncü kez aksırınca, Rasûlullah (s.a.): Bu adam nezlelidir, buyurdu." şeklinde­dir. Tirmizî; hadis, hasen-sahihtir, demiştir.[1034]

Ebu Davud, Saîd b. Ebî Saîd yoluyla Ebu Hureyre'den (r.a.) mevkuf olarak şunları nakletmiştir': "Kardeşine üç kere; yerhamukellah, de. Üçten fazla aksırırsa (bil ki) o nezlelidir."[1035]

Saîd'den yapılan diğer bir rivayette şöyle söylediği nakledilmektedir: "Ben, Ebu Hureyre'nin bu hadisi sadece merfû olarak rivayet ettiğini bili­yorum." Ebu Davud der ki: Ebu Nuaym bu hadisi Musa b. Kays — Muhammed b. Aclân — Saîd — Ebu Hureyre (r.a.) senediyle Rasûlullah'-tan (s.a.) nakletmiştir. Bu hadisi merfû olarak rivayet eden Musa b. Kays, Hadramutlu, Kûfeli olup "Cennet Serçesi" lakabıyla tanınmaktadır. Yah­ya b. Maîn onun için; sikadır, demiş; Ebu Hatim er-Râzî ise, rivayetiyle delil getirmekte bir beis yoktur, demiştir.

Ebu Davud, Ubeyd b. Rifâa ez-Zurakî yoluyla Rasülullah'tan (s.a.) şu hadisi.nakletmiştir: "Aksıran kişiye, üçe kadar 'yerhamukellah' denir. (Bundan sonra) ister dersin, istersen demezsin."[1036] Fakat bu hadiste iki illet vardır. Birincisi, mürsel olmasıdır. Çünkü Ubeyd sahabî değildir. İkincisi, senedinde Ebu Halid Yezîd b. Abdurrahman ed-Dâlânî vardır ki, bu zat hakkında ileri geri konuşulmuştur.

Bu konuda Ebu Hureyre'den (r.a.) merfû olarak rivayet edilen bir başka hadis vardır: "Sizden biri aksırdığında, yanında oturan kişi; yerha­mukellah, desin. Eğer üçten fazla aksırırsa, bilsin ki, o aksıran nezlelidir. Üçten fazlası için 'yerhamukellah' demesin." Bu hadis, Ebu Davud'un, hakkında: "Ebu Nuaym, Musa b. Kays'tan, o da Muhammed b. Aclân'-dan, o da Saîd'den, o da Ebu Hureyre'den (r.a.) rivayet etti." dediği ha­distir. Bu (isnadı) hasen bir hadistir.

Soru: Şayet aksırma nezleden meydana gelmişse bu kişi, hasta olma­yandan, duaya daha lâyık değil midir?

Cevap: Hastaya, iç ve dış hastalığı bulunan kimseye, acılar içinde kıv­ranan hastaya dua edildiği gibi ona da dua edilir.

Cenab-ı Hakk'ın sevmiş olduğu sünnet olan aksırmaya gelince, o bir nimet olup, bedenin hafifliğine ve tıkanmış buharların vücuttan bu yolla rahat bir şekilde dışarı atıldığına delalet eder. Ve bu manada aksırma, üç kere ile tamamlanır. Daha ziyâde olması halinde aksıran için Allah'tan (c.c.) afiyet ve şifa istenir.

Allah Rasûlü'nün (s.a.) "Adam nezlelidir" sözü, ona afiyet ve şifa için dua edilmesi gerektiğine delâlet etmektedir. Çünkü nezle bir hastalıktır.

Rasûlullah'ın bu ifadesinden, üçüncü aksırmadan sonra "yerhamukellah" demeyen kişinin mazur olduğu anlaşılmaktadır. Yine bu ifadede, aksıramn, hasta olduğunun farkına varmasına ve tedavisini geciktirmemesine bir işaret bulunmaktadır. Aksi halde hastalığın tedavisi güçleşir. Hiç şüphesiz, Hz. Pey-gamber'in (s.a.) herbir sözünde bir hikmet ve rahmet, bir ilim ve hidayet bu­lunmaktadır.

Âlimler iki mevzuda ihtilâf ettiler:

Birincisi: Aksıran kişi, Allah'a hamdettiğinde, hazır bulunanlardan bazısı duyup diğerleri duymazsa, duymayan kişiye 'yerhamukellah' demek sünnet midir? Bu hususta iki görüş vardır. Tercih edilen görüşe göre; duymayan kişi, aksıramn hamdettiğini anladığı anda 'yerhamukellah' der. Çünkü mak­sat, yerhamukellah diyenin hamdi işitmesi değil, hamdın bizzat kendisidir. Hamdettiğini anladığı anda, 'yerhamukellah' demek ona hemen vacip olur. Nitekim yerhamukellah diyen kişi dilsiz sağır olsa ve aksıramn hamd keli­mesini telaffuz ettiğini onun dudaklarının hareketinden anlasa, teşmît ona vacip olur. Çünkü Hz. Peygamber .(s.a.): Şayet hamdederse, ona 'yerhamukellah' deyiniz, buyurmuştur. Doğru olan da budur.

İkincisi: Aksıran şahıs hamdetmezse, yanında bulunan kişinin, aksıra-na hamdetmesi gerektiğini hatırlatması müstehap olur mu? İbnu'I-Arabî: Hatırlatmaz. Onun böyle yapması cehaletini gösterir, demiştir. Nevevî der ki: Bu şekilde düşünen hata etmiştir. Bilakis hamdetmesini hatırlatması gerekir ki, bu görüş aynı zamanda İbrahim en-Nehaî tarafından da rivayet edilmiştir. Nevevî der ki: Bu, bir nasihat, emr-i bilma'rûf, iyilik ve takvada yardımlaşma kabilindendir.

Hz. Peygamber'in (s.a.) bilinen açık tatbikatı İbnu'l Arabî'nin görü­şünü kuvvetlendirmektedir. Çünkü Rasûlullah (s.a.) aksırdıktan sonra ham-detmeyen kişiye, ne "yerhamukellah" demiş ne de hamdetmesi gerektiğini hatırlatmıştır. Bu, onun için bir tazir cezasıdır. Kendi nefsini hamdetme bereketinden mahrum bırakması sebebiyle, onu dua bereketinden de mah­rum bırakmadır. Çünkü o, Allah'a hamdetmeyi unutmuş, mü'minlerin kalb-leri ve dillerinin de ona "yerhamukellah" demesine ve dua etmesine mani olmuştur. Şayet unutan kişiye, anında bunu hatırlatma sünnet olsaydı, el­bette Rasûlullah (s.a.) bunu yapmaya, Öğretmeye, bu konuda yardım yap­mayadahalâyıkolurdu.                                                                                                                                                           

Allah Rasûlü'nden (s.a.) sahih olarak rivayet edildiğine göre: Yahudi­ler Hz. Peygamber'in (s.a.) huzurunda, kendilerine 'yerhamukellah* deme­sini ümit ederek aksırırlardı. Rasûlullah da onlara: "Allah size hidâyet etsin. Aklınızı, kalbinizi doğrultsun.'* buyururdu.[1037]


[1034] Müslim, 2993; Tirmizî, 2743; Ebu Davud, 5037; İbn Mâce, 3714; Ahmed b. Hanbel, 4/46. Senedi hasendir.                     

[1035] Ebu Davud, 5034-5035. Hasetı bir senedle mevkuf ve riıerfû olarak rivayet edilmiştir.

[1036] Ebu Davud, 5036. Hadis mürseldir. Ubeyd b. Rifâa, sahabî değildir. Hadisin râvisi Ubeyd'in kızıdır, O da Hamide veya Abîde'den rivayet etmiştir ki, her ikisini de İbn Hibbân'dan başka hiç kimse sika kabul etmemiştir. Senedinde bulunan Yezîd b. Ab­durrahman dahi hadis rivayetinde çok yanılan (hata yapan) bir râvidir.

[1037] Ebu Davud, 5038; Tirmizî, 2739; Ahmed b. Hanbel, 4/400, 411; Buharı, Edebu'î-Miifreâ, 940. İsnadı sahihtir. Tirmizî, Nevevî, Hâkim (4/266), hadisin sahih olduğunu söylemişlerdir.

İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 2/449-452.