> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Zadul Mead > Yatak
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Yatak  (Okunma Sayısı 1011 defa)
26 Mayıs 2011, 13:51:42
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 26 Mayıs 2011, 13:51:42 »



a) Yatak:

 

Nesebin yatakla sübûtu konusunda ümmetin icmâı vardır. Nesebin sabit olma yolları: 1) Yatak, 2) İstilhâk, 3) Beyyine, 4) Kâiflik ilmi olmak üzere dört çeşittir. İlk üçü üzerinde ittifak vardır. Müslümanlar, nikâhla yatağın sabit olacağı hakkında görüş birliği içerisinde olmakla birlikte, odalık (teserrî) durumunda da "yatak" hükmünün doğup doğmayacağı hakkında ihtilâf etmişlerdir. Ümmetin büyük çoğunluğu odalık edinmenin de yatak hükmünü doğuracağını söylemişler ve yukarıdaki sahîh olan Hz. Âişe hadisini delil olarak kullanmışlar ve demişlerdir ki: Hz. Peygamber (s.a.), çocuğun Zem'a'ya ait olduğuna hükmetmiş, onun yatak sahibine ait olduğunu açıklamış ve bunu, çocuğu Zem'a'ya hükmedişinin illeti olarak göstermiştir. Hükmün sebeb ve mahalli, cariye hakkındadır. Dolayısıyla, onu hadisin kapsamından çıkararak, sadece hiç zikri geçmeyen hür kadınlara yormak caiz değildir. Bu durum, Sâri' Teâlâ'nm dikkate aldığı ve sarih olarak hükmü kendisine bağladığı şeyi ilga etmek ve hükmün konuluş sebebi olan mahalli ortadan kaldırmak olur.

Sonra, şayet bu hadis vârid olmasaydı, o zaman bu hüküm, Allah tarafından insanların hakkaniyetle hükümde bulunmaları için indirilen kıstasın (mîzan) bir gereği olurdu. Bu kıstas, iki benzer şey arasını eşit tutmak ilkesidir. Çünkü odalık, hem fizikî anlamda, hem hakikaten, hem de hükmen — hür kadın gibi — yataktır. Kadınlığından istifâde, çocuk elde etme gibi, hür kadın ne için isteniyorsa, cariye de onun için istenir. Eskiden olsun, şimdi olsun insanlar öteden beri çocuk edinmek ya da onların kadınlıklarından istifâde etmek amacıyla odalık cariyelere rağbet etmektedirler. Hür kadın ne için "yatak" diye isimlendirilınişse, aynı mâna eşit olarak odalık cariyede de vardır. Doğurduğu bu ilk çocuk, istilhâk olmadıkça, efendinin nesebine de katılmaz. Bu durumda "yatak" olma hükmü ile değil, "istilhâk" yoluyla katılmış olur. Bundan sonra doğuracağı çocuklar ise, efendi tarafından redddilmedikçe artık onun nesebine ait olur.

Şu halde Hanefîlere göre, cariyenin doğurduğu çocuk, kendisinden önce efendinin nesebine katılan bir çocuk bulunmadıkça, onun nesebine "yatak" hükmüyle ilhak olunmamaktadır. Oysa ki, Hz. Peygamber (s.a.) çocuğu Zem'a'ya ilhak etmiş ve nesebini ondan sabit kılmıştır. Bu cariyenin, bundan önce Zem'a'dan çocuk doğurduğu asla bilinmemektedir. Hz. Peygamber (s.a.) de böyle bir soru sormamış, açıklama istememiştir.

Hanefîlere karşı olanlar şöyle derler: Böylesi bir ayırım hakkında ne Kitap'tan ne de sünnetten bir temel (asıl) yoktur. Ashâbtan bir haber de bulunmamaktadır. Şer'î kaidelerin, usûlün gerektireceği bir şey de değildir.

Hanefîler ise şöyle diyorlar: Biz cariyenin yatak olduğunu tümden inkâr etmiyoruz. Ancak o zayıf bir yataktır. Bu konuda o, hür kadının gerisindedir. Bu itibarla, cariyenin efendiden doğurmak , efendinin de Istilhâkta bulunmak (kendi nesebine katmak) suretiyle, kendisi sebebiyle âzad edilebileceği bir hususun bulunması gerekir, ondan sonra doğuracağı çocukların ise, red durumu olmadıkça efendiye (artık yatak hükmüyle) katılacağını söyledik. Birinci çocuk ise, istilhâk durumu olmadan, efendinin nesebine katılamaz. (Aralarında fark olduğu İçindir ki) siz de şöyle diyorsunuz: "Efendi cariyesinden olan bir çocuğu kendisine istilhâkta bulunsa, daha sonraki doğuracağı çocuklar, yeniden istilhâkta bulunmadıkça, efendiye ilhak edilmezler. Zevce ise böyle değildir." Aralarındaki fark şudur: Nikâh akdi sadece cinsî münasebet ve kadının "yatak" kılınması amacıyla yapılır. Cariyeyi satın almak ise öyle değildir. Çünkü onunla cimâda bulunmak, onu yatak kılmak amacı; cariyeyi mülkiyet yoluyla edinmeye tâbi durumundadır. Bu yüzden de cariyenin, kendisiyle ilişkide bulunması haram olan kimselerin mülkiyetine girmesi mümkündür. Nikâhta ise böyle bir durum sözkonusu değildir. Sonra Hz. Peygamber (s.a.) çocuğu Abd'a karşı sadece kardeş olarak ilhak etmiştir. Çünkü o çocuğun nesebini (kardeş olarak) kendisine katma isteğinde bulunmuş, Hz. Peygamber (s.a.) de onu "babasının yatağı olduğu için değil, onun istilhâkıyla" kendisine ilhak etmiştir.

Çoğunluk ulemâ şöyle diyorlar: Cariye, kendisiyle cimâda bulunulmuşsa, hakikaten de. hükmen de o yataktır. Onun yatak oluşunda, önceden efendiye bir çocuk doğurmuş olması şartını ileri sürmek, şer'an dikatte alındığına dair delil bulunmayan bir şeyi şart olarak ileri sürmek demektir. Hz. Peygamber (s.a.) böyle bir şartı Zem'a'nın yatağı hakkında aramamıştır. Hz. Peygamber'in (s.a.) aramadığı bir şartı aramak, dinde re'yle hükmetmek olur.

"Cariye cinsel ilişki için edinilmez." sözünüzü anlamak mümkün değil! Çünkü tartışma konusu odalık ve yatak edinilmek suretiyle kendisiyle ilişkide bulunulan ve zevce gibi veya daha da değerli kılınan cariye hakkındadır; süt kardeşi ya da bir başka sebepten kendisine haram olan cariye değildir.

"Zem'a'nm onunla cimâda bulunduğu  sabit değildir ki,  çocuk kendisine ilhak edilsin." sözünüzün cevabı bize düşmez. Aksine çocuğun Zem'a'ya ait olduğuna hükmedene ve oğluna: "O senin kardeşindir." diyene (Hz. Peygamber'i (s.a.) kasdediyor) düşer.

"Onu kardeş olarak ilhak etti. Çünkü (Abd) onu istilhâkta bulundu." şeklindeki sözünüz ise bâtıldır. Zira istilhâkta aranan şartlar vardır. Şayet vârislerin tamamı ikrarda bulunmuyorlarsa, bu durumda ikrarda bulunanın ikrarı ile ilhak kararı alınamaz; ölenin yatağında doğduğuna dair ikrarda bulunanla birlikte, onlardan iki kişinin de şehâdette bulunması gerekir. Burada ikrarda bulunan Abd ile bütün vârisler ikrarda bulunmuyorlardı. Meselâ Hz. Peygamber'in (s.a.) eşi ve Abd'ın kızkardeşi olan Şevde validemiz, onu ikrar etmemiş, onun nesebinin kendilerinden olduğuna dair istilhâkta bulunmamıştır. Hatta kardeşi Abd ile ikrarda bulunmuş olsaydı bile, nesebin sübûtu istilhâk ile değil "yatak" hükmüyle olurdu. Zira Hz. Peygamber (s.a.), nesebin ilhakına dair hükmünün hemen akabinde, hükmün [İletini "çocuğun yatağa alt olduğu" şeklinde tasrih buyurmuş ve böylece hem bu olayı, hem de diğer olayı içine alacak genel bir hükme işarette bulunmuştur. Sonra cariyenin yatak oluşunun sübûtunun cima eden veya cima edenin vârisleri tarafından yapılan ikrarla olması, nesebin katılması için yeterlidir. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.), onu Abd'ın: "O babamın çocuğudur, yatağı üzerinde doğmuştur." sözüne dayanarak ilhakta bulunmuştur, demek mümkün değildir. Zira Zem'a, Hz. Peygamber'in kayınpederidir, kızı kentli nikâhları altındadır. Bu durumda Hz. Peygamber'e, nesebin ilhak sebeplerinden olan yatak hükmünün mevcudiyetinin sabit olmaması makul değildir.

Bizim: "Efendi, cariyesinden olan bir çocuğu istilhâkta bulunduğu zaman, daha sonra doğacak çocuklar, yeniden bir ikrar bulunmadıkça, kendi nesebine katılmaz." şeklindeki sözümüzü aleyhimize delil olarak kullanışınıza gelince; bu konuda İmanı Ahmed'in tâbilerine alt iki görrüş bulunmaktadır ki, birincisi budur. İkincisi ise, yeniden ikrarda bulunmasa bile onun nesebine katılır şeklindedir. Birinci görüşü tercih eden şöyle demiştir: "Efendi doğumdan sonra istibrâda bulunmuş ve ona yanaşmamış olabilir; dolayısıyla yatak olma hükmü istibrâ ile ortadan kalkar. Netice itibarıyla da birinci çocuktan sonra doğan çocuklar yeni baştan, onunla ilk çocukta olduğu gibi cimâda bulunduğunu belirtmedikçe, kendisine katılmazlar." İkinci görüşü tercih edenler ise şöyle derler: "Önceden onun yatak olduğu sabit olmuştur. Asıl olan ise, izâle edici aksi bir durum olmadıkça "yatak"lığın devamıdır. Zira bu "İstilhâkta bulunmadıkça, onunla ilişkide bulunduğunu itiraf etse bile çocuk kendisine katılmaz." sözünüzün benzeri değildir."

Bundan daha sakat bir itiraz da şöyledir: "Abd'a onu kardeş olarak ilhak etmedi, onu onun kölesi yaptı. Bu yüzden de şeklinde temlik lamı ile söyledi. "O senindir."  yani senin kölendir, demektir." Bu itirazı teyid sadedinde de. hadisin bazı rivayetlerinde: "O sana ait bir köledir." ifadesinin bulunduğunu belirtmiş ve şöyle demişlerdir: Aynca Hz. Peygamber (s.a.). Şevde validemize ondan örtünmesini emretmişti. Eğer kardeşi olsaydı böyle bir emirde bulunmazdı. Bu da onun Sevde'ye yabancı biri olduğunu göstenir. "Çocuk yatağa aittir." buyruğu ise çocuğun nesebinin Zem'a'ya nisbet edilmediğine bir işarettir. Yani: Bu cariye onun yatağı değildi. Zira cariye yatak olmaz. Çocuk ise ancak yatağa aittir. Buna göre Hz. Peygamber'in Sevde'ye ondan örtünmesini emretmesi doğru olur. Bunu hadisin bazı tariklerinde yer alan: "Ondan örtün, çünkü o senin için bir kardeş değildir." ifadesi de tekid eder.

Bunlar sonuç alarak: "Şu halde biz hadis ve Hz. Peygamber'in hükmünden yana, sizden daha şanslıyız." demişlerdir.

Cumhur şöyle diyor: İşte şimdi söz kızıştı ve kemerin halkaları (kancalan) birbirleriyle karşılaştı. Allah'tan yardım dileyerek diyoruz ki: "Hz. Peygamber (s.a.) onu Abd'e kardeş olarak ilhak etmedi, onu ona köle kıldı." sözünüzü Muhammed b. İsmail el-Buharî'nin, Sahih'inde rivayet ettiği: "O senindir. O senin kardeşindir ey Abd b, Ze'ma!"[5] ifadesi reddetmektedir. Hem lam harfi temlik için değil, sadece tahsis içindir.

îsözünüzdeki gibi. =O sana ait bir köledir." lafzına gelince; o asla sahih değildir, bâtıl bir rivayettir. Hz. Peygamber'in Şevde validemize, ondan örtünmesi emrine gelince; bu ya ihtiyat ve takva üzere verilmiş bir emirdir, çünkü çocuğun Utbe'ye olan s.çık benzerliği bir şüphe doğurmaktadır, ya da her iki tarafa da riâyetle, her iki delil Üe amel etmiş olmak içindir. Çünkü yatak, nesebin ona katılması için bir delildir, bir başkasına olan benzerliği de, çocuğun yatak sahibinden reddini gerektirmektedir. Hz. Peygamber (s.a.) bu durumda çocuğun bir nesebi konusunda, daha güçlü olması hasabiyle yatak delilini kullandı. Çocukla Şevde arasında mahremiyetin sübûtu konusunda da, çocuğun...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Yatak
« Posted on: 25 Nisan 2024, 13:16:21 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Yatak rüya tabiri,Yatak mekke canlı, Yatak kabe canlı yayın, Yatak Üç boyutlu kuran oku Yatak kuran ı kerim, Yatak peygamber kıssaları,Yatak ilitam ders soruları, Yatakönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes