๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Zadul Mead => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 13 Haziran 2011, 12:03:01



Konu Başlığı: Nazarın tedavisi
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 13 Haziran 2011, 12:03:01
B) RUHANÎ VE TABİÎ İLAÇLARLA TEDAVİ

 

Hz. Peygamber'in (s.a.) basit veya karmaşık ilâhî (ruhâlHkre taj|5|ilaç-larla tedavi konusundaki tutumu şöyledir: [644]               

 
1— Nazarın Tedavisi:                                          

 

Hz. Peygamber'in (s.a.) nazar değeni tedavi konusunaaki tutumu şöyledir:

Müslim, Sahihimde İbn Abbas'tan Rasûlullah'ın (s.a.) şöyle buyurdu­ğunu rivayet eder: "Nazar, gerçektir. Şayet kaderle yarışacak bir şey olsay­dı, nazar onunla yarışırdı."[645]

Yine Müslim, Sahih'ınde Enes b. Mâlik'ten rivayeten, Hz. Peygamber'­in (s.a.) zehirli hayvanlar, nazar ve ısırgı (yan tarafta çıkan yara) için dua okunmasına (rukye) izin vermiştir.[646]

Buharı ve Müslim'in Sahihlerinde Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine gö­re, Hz. Peygamber (s.a.): "Nazar değmesi, gerçektir." buyurmuştur.[647]

Ebu Davud'un Sünen'indt Hz. Âişe'nin şöyle dediği rivayet edilir: "Nazar değdiren abdest alır, sonra bundan nazar değen yıkanırdı."[648]

Buharı ve Müslim'de Hz. Âişe'nin şöyle dediği rivayet edilir: "Rasülul-lah bana nazar değmesi için dua okumamı emretti."[649]

Tirmizî, Süfyân b. Uyeyne—Amr b. Dinar—Urve b. Âmir—Ubeydullah b. Rifâ'a ez-Zurakî senediyle Esma bt. Ümeys'in: "Ey Allah'ın elçisi! Benî Cafer'e nazar değer. Onlara dua okuyayım mı?" diye sorduğunu, Hz. Pey-gamber'in (s.a.): "Evet, şayet Allah'ın takdirini geçecek bir şey olsaydı, na­zar değmesi onu geçerdi." buyurduğunu zikreder. Hadis, hasen-sahihtir.[650]

îmam Mâlik'in, İbn Şihâb—Ebu Umâme b. Sehl b. Huneyf senediyle rivayetine göre, Âmir b. Rebîa, Sehİ b. Huneyf i yıkanırken gördüğünde: "Hiç güneş görmeyen ciltler bile bugünkü gördüğüm gibi değildir." dedi. Bunun üzerine Sehl yere yikıliverdi. Rasûlullah (s.a.), Âmir'e gelerek ona kızdı ve şöyle buyurdu: "Sizden biri kardeşini neden (gözle) öldürüyor? Ona bereket duası yapsaydın ya! Haydi şimdi onun için yıkan." Âmir de onun için yüzü­nü, ellerini, dirseklerini ve dizlerini, ayak topuklarım ve böğürlerini bir kap içerisine yıkadı. Sonra bu su Şehrin üzerine döküldü. Sehl iyileşerek insan­larla yoluna gitti.[651]

Yine İmam Mâlik, bu hadisi Muhammed b. Ebî Ümâme b. Sehl—Sehl b. Huneyf senediyle de rivayet eder. Buna göre Hz. Peygamber (s.a.): "Na­zar değmesi gerçektir, onun için abdest al." buyurdu. Bundan sonra, nazar değmesi dolayısıyla abdest aldı.[652]

Abdürezzak, Ma'mer—Tâvûs—Tâvûs'un babası senediyle merfû olarak şunu rivayet eder: "Nazar, gerçektir. Şayet kaderi geçecek bir şey olsaydı, nazar onu geçerdi. Birinizin yıkanması istendiğinde, bu kişi yıkansın."[653]Se­nedi kesintisiz bir şekilde Rasûlullah'a ulaştırılmıştır.

Zührî der ki: "Nazar değdiren kişiye bir kap getirmesi emredilir. Elleri­ni bu kaba sokar ve ağzını yıkayıp suyu kaba boşaltır, su alıp yüzünü kapta yıkar. Sonra sol elini daldırıp, sağ dizine, sağ elini daldırıp, sol dizine su dö­ker. Daha sonra böğürlerini yıkar, kap toprağın üstüne konulmaz. Kaptaki bu su, nazar değen kimsenin kafasının arka tarafına bir defada dökülür."[654]

Nazar, iki çeşittir: 1) İnsan nazarı, 2) Cin nazarı. Ümmü Seleme'den sa­hih olarak rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.) Ümmü Seleme'nin evinde, yüzünde sarılık izi bulunan bir kız çocuğu gördü ve şöyle buyurdu: "Ona dua okuyun. Çünkü, nazar değmiş."[655]

Hüseyn b. Mes'ûd el-Ferrâ şöyle diyor: "Bu hadiste geçen 'sarılık' na­zar, yani cin nazarı demektir. O kız çocuğunda cinden ortaya çıkan, ok ucun­dan daha keskin nazar değmesi vardır."[656]

Câbir'den merfû olarak şu zikredilir: "Nazar, kişiyi kabre, deveyi ten­cereye sokar. "[657]

Ebu Saîd'den rivayete göre, Hz. Peygamber (s.a.), cin ve insanların na­zarından dolayı Allah'a sığınır di.[658]

Hadisten veya aklî ilimlerden fazla nasibi olmayanlardan bir grup, na­zar değmesini kabul etmez ve, "O, gerçeği olmayan kuruntudan ibarettir." derler. Bunlar, insanların hadisi ve aklî ilimleri en az bileni, en arsızı, en ka­raktersizi, ruh ve nefis, onların nitelikleri, fonksiyonları ve etkileri hakkında en bilgisizidir. Din ve inançlarının farklı olmasına rağmen, milletlerin aklı başında kişileri, sebebi ve nazarın etki yönü konusunda değişik düşünceleri olsa bile, nazar değmesini red ve inkâr etmez.

Bir grup da şöyle der: Nazar değdirenin nefsinde kötü bir oluşum mey­dana geldiğinde, gözünden zehirli bir güç doğup nazar değene ulaşır, böylece zarar görür. Şöyle derler: İşte bu inkâr edilemez. Tıpkı, beyaz benekli zehirli yılanlardan doğup insanlara ulaşıp onları telef eden zehirli gücün doğuşu gi­bi. Bu durum, bu çeşit yılanların bir grubundan yaygın bir şekilde olur; insa­na bir göz attığında, insan yok olur, tıpkı nazar değdiren gibi.

Başka bir grup ise şöyle der: Bazı insanların bakışından nazar değene ulaşıp, onun vücuduna girerek zarar doğuran görülmez ince özler çıkması uzak bir ihtimal değildir.

Başka bir grup şöyle der: "Nazar değdirenden asla bir güç sebep veya tesir olmaksızın, nazar değdirenin nazar değenle karşılaşması sırasında dile­diği bir zararı yaratmak suretiyle Allah, kanununu yürütmüştür." Bunlar, dünyadaki sebepleri, güçleri ve tesirleri kabul etmeyenlerin düşünceleridir. Onlar, sebep tesir ve sonuçlan kendilerine kapatmışlar ve bütün aklı başın-dakilere karşı çıkmışlardır.

Hİç şüphesiz, yüce Allah beden ve ruhlarda, çeşitli güç ve tabiatlar ya­ratmış, bir çoğuna özellikler ve etkili şekiller vermiştir. Akıllı bir kimsenin, ruhun bedene etkisini kabul etmemesi mümkün değildir. Çünkü bu, hissedi­len ve gözle görülen bir durumdur. Sözgelimi, saygı gösterdiği ve çekindiği birisi kendine baktığında insanın yüzünün nasıl müthiş bir şekilde kızardığı­nı, korktuğu biri baktığında da sapsarı kesildiğini görürsünüz. İnsanlar na­zar değmesinden hastalanan ve gücü zayıflayanları görmüşlerdir. İşte bütün bunlar, ruhun tesiri sonunda olur. Gözle yakın ilişkisi dolayısıyla, fiil de ona nisbet edilmiştir, yoksa işi yapan gerçek nesne göz değildir. Etki, doğrudan ruha aittir. Ruhlar; tabiatı, gücü, nitelikleri ve özellikleri açısından birbirin­den farklıdır. Hased kişinin ruhu, hased edilen kişiye açık bir biçimde eziyet verir. Bu yüzden Yüce Allah, hased edenin şerrinden kendisine sığınmasını Peygamberinden istemiştir. Hased edenin, hased edilene eziyet vermesi, in­sanlık gerçeğinden uzaklaşanlar dışında kimsenin inkâr etmediği bir durum­dur. İşte, nazar değmesinin esası da budur. Çünkü hased eden habis nefiste, habis bir oluşum meydana gelir ve hased edilenle karşılaşır, bu özellik dolayısıyla ona tesir eder. Varlıkların buna en çok benzeyeni, beyaz benekli yılanlardır. Çünkü onun zehiri, kuvvetli bir şekilde kendisinde saklıdır. Düşmanıyla kar­şılaşınca, ondan öfke dolu bir güç doğar, eziyet verici bir biçimde şekillenir. Bu oluşumun, öylesine şiddetli ve güçlüsü vardır ki, cenini düşürür, göze do­kunur. Nitekim, Rasûlullah (s.a.), kuyruksuz engerek ve iki beyaz benekli yılanlar hakkında şöyle buyurur: "Bu ikisi gözün nurunu giderir ve cenini düşürür."[659]

Habis oluşumların öylesi vardır ki, bu nefsin kötülüğünün şiddeti ve et­kili habis şekli dolayısıyla insana yalnızca görmekle etki eder. Etkileme, be­denî yakınlaşmaya bağlı değildir. Nitekim tabiatı ve şeriatı fazla tanımayan­lar bunu böyle sanır. Etki bazan yakınlaşma, bazan karşılaşma, bazan görme, bazan ruhun etkileyeceği kişiye doğru yönelişi, bazan dualar, muska ve Allah'a sığınmalar, bazan da vehim ve hayallerle olur. Nazar değdirenin nef­sinin etkisi, görmeye bağlı değildir, hatta gözü kör olur da kendisine o nesne tarif edilirse, gözü görmese bile nefsi o nesneyi etkileyebilir. Nazar değdiren-lerin bir çoğu, nazar değeni görmeksizin sadece anlatmakla etki eder. Nite­kim yüce Allah, Peygamberine şöyle buyurur: "Doğrusu inkâr edenler, Kur'-an'ı dinlediklerinde nerdeyse seni gözleriyle yıkıp devireceklerdi. "[660] "Ey Mu-hammed! de ki: Yaratıkların şerrinden, bastırdığı zaman karanlığın şerrin­den, düğümlere nefes eden büyücülerin şerrinden, haset ettiği zaman hasetçi-lerin şerrinden, tan yerini ağartan Rabbime sığınırım."[661] Her nazar değdi-ren hasetçidir, ama her hasetçi nazar değdirmez. Madem ki hasetçi nazar değ­direnden daha geneldir, öyleyse hasetçiden Allah'a sığınma, nazar değdiren­den de Allah'a sığınma demektir. Hasetçi ve nazar değdirenin nefsinden ha­sed edilen ve nazar değene doğru oklar çıkar. Bazan isabet eder, bazan et­mezler. Şayet doğrudan ve korumasız bir şekilde isabet ederse, hiç şüphesiz ona etki eder. Ama korkarak veya hazırlıklı bir şekilde isabet ederse, etki et­mez. Hatta bu oklar bazan sahibine geri dönerler. Bu hissi, ok atma gibidir. Biri nefis ve ruhlardan, öteki vücut ve bedenlerden. Bunun esası, nazar değ­direnin bir şeyi beğenmesi ve bu beğeniyi habis nefsinin oluşumunun izleme­si, sonra nazar değene bakışıyla zehirini kusmaya yardım etmesidir. İnsan ba­zan bizzat kendisi nazar değdirir, bazan da iradesi olmaksızın, tabiatıyla na­zar değdirir. Bu, insan türünden doğan nazarın en aşağılık olanıdır. Bizim mezhebimize mensup olan ve olmayan fukahâ şöyle demiştir: "Böyle bir özel­liği bulunduğu bilinen kişiyi, devlet başkanı hapseder ve ölünceye kadar na­fakasını sağlar." Bu, kesin olarak doğrudur.

Bu hastalığın giderilmesi için yapılacak olan, Hz. Peygamber'in (s.a.) tedavi yolunu izlemektir. Bu da çeşit çeşittir. Ebu Davud Sünen'lnde, Sehl b. Huneyf'den şu olayı nakleder: Bir sel geldi. Bu sele girdim ve yıkandım. Ateşli olarak çıktım. Bu olay Rasûlullah'a (s.a.) iletildi. Hz. Peygamber şöy­le buyurdu: "Ebu Sâbit'e söyleyin. Allah'a sığınsın." Dedim ki: "Efendim! Dua okumak uygun mudur?" Şöyle buyurdu: "Dua okumak, yalnızca na­zar değmesi, zehirli varlıklar ve sokma durumunda olur."[662]

Bu hadiste geçen "nefis" kelimesi nazar değmesidir. Araplar, "filanca­ya nefis isabet etti" derler. "Nazar değdi" demektir. "Nâfis", nazar değdi-ren kişidir. "Sokma" akrep vb.nin sokmasıdır.       

Sığınma ve dualardan bir kısmı, böl bol Felak ve Nâs sûrelerini, Fatiha sûresini, Âyetu'l-Kursî'yi okumaktır. Başka bir kısmı ise, Hz. Peygamber'in dualarıdır; sözgelimi şu dualar:

"Yaratıklarının şerrinden Allah'ın tam kelimelerine sığınırım."

"Şeytanın ve haşeratın şerrinden, her türlü nazar değmesinden Allah'ın tam kelimelerine sığınırım.'*

"îyi ve kötünün vazgeçemeyeceği, Allah'ın tam kelimelerine, her türlü yaratıkların, gökten inenin göğe çıkanın, yeryüzüne ekilenin ve ondan çıka­rılanın, gece ve gündüz fitnelerinin, —ey Rahman Allah'ım— iyilikle doğan yıldız dışındaki yıldızların şerrinden Allah'a sığınırım."

fkesinden, cezasından, kullarının kötülüğünden, şeytanların fisıldaş-malanndan ve bana gelmelerinden, Allah'ın tam kelimelerine sığınırım."

"Aîllah'im! Alnından yakaladığının şerrinden yüce rızana ve tam kelime Ijerine sığınırım. Allah'ım! Günah ve isyanı açığa çıkarırsın, Allah'ım! Seni ordun yenilmez, sözünün aksi çıkmaz; bütün hamd ve teşbihler Sanadır,'

"Kendinden daha büyüğü olmayan Allah'ın rızası, iyi ve kötünün vaizi geçemeyeceği tam kelimeleri, bildiğim ve bilmediğim güzel isimleriyle, yara­tıkların, ekilenlerin ve çoğalanların, kötülüğünü engelleyemediklerimin şer­rinden ve alnından yakaladıklarının şerrinden O'na sığınırım. Şüphesiz Rab; bim, doğru yoldadır."

"Allah'ım! Sen Rabbimsin. Senden başka ilâh yok. Sana güvendim. Sen büyük Arş'ın Rabbisin. Allah'ın dilediği olur, dilemediği olmaz. Güç ve kudret Allah'tandır. Biliyorum ki Allah herşeye kadirdir, bilgisi herşeyi kuşatmıştır |ve herşeyi tek tek saymıştır. Allah'ım! Nefsimin kötülüklerinden, şeytanın jve ortaklarının kötülüklerinden, alnından yakaladığın her canlının şerrinden Sana sığınırım. Rabbim şüphesiz doğru yoldadır."

Nazar değen kimse, dilerse şöyle de dua edebilir:

"Kendisinden başka ilah olmayan, benim ve herşeyin ilâhı olan Allah'a sığınırım. Benim ve herşeyin Rabbine sarılırım. Ölmeyen Diri'ye güvenirim. Kötülüğü "Lâ Havle ve lâ kuvvete illâ billah" diyerek defederim. Bana Al­lah yeter, O ne güzel vekildir. Kulların kötülüklerine karşı Allah bana yeter, yaratıklara karşı Allah yeter. Rızık verilenlere karşı gerçek rızık verici yeter. Sadece kendisine güvendiğim bana yeter. Herşeyin yönetimi elinde olan ba­na yeter. O'na sığınılır, başkasına sığınılmaz. Allah bana yeter. Allah dua edeni işitir. Allah'tan başka dua edecek yoktur. Kendisinden başka ilah ol­mayan Allah bana yeter. O'na güvenirim. O yüce Arş'ın Rabbidir."

Bu dua ve sığınma niyazlarını deneyenler, yararının ne kadar değerli ol­duğunu ve onlara duyulan ihtiyacı bilirler. Bunlar nazar değdirenin etkisini engeller, etkiledikten sonra ise söyleyenin iman gücü,.nefis gücü, kapasitesi, tevekkül ve dayanma gücü ölçüsünde bu etkiyi defeder. Çünkü bunlar silah­tır, silahın etkisi de kullanana göredir.

Nazar değdiren, gözünün zararından ve nazar değene isabet etmesinden endişe duyuyorsa, şu duayı yapar: "Allah'ım! Ona bereket ver." Nitekim Ra-sûlullah (s.a.) da, Sehl b. Huneyf'e nazarı değdiğinde Âmir b. Rebîa'ya: "Ona bereket duası yapsaydın ya!" buyurmuştur. Yani, "Allah'ım! Ona bereket ver." demesini istemiştir.

Nazar değmesinden kurtulma dualarından birisi de, "Bu Allah'ın dile­ğidir. Kuvvet yalnızca O'ndandır."şeklindedir. Nitekim Hişâm b. Urve, ba­basının, beğendiği bir şey görünce veya bir bahçeye girince bu duayı yaptığı­nı nakleder.

Başka bir dua, Cebrail'in (a.s.), Hz. Peygamber'e (s.a.) yaptığı duadır (rukye) ki Müslim, Sahih'inde bu duayı nakleder:

"Allah'ın adıyla; sana eziyet veren her kötülükten, her nefis veya haset-çi gözün şerrinden Allah'a sığınırım. Allah sana şifa versin. Seni koruması için Allah'ın adıyla O'na sığınırım."[663]

Seleften bir grup, nazar değene Kur'an'm bazı âyetlerinin yazılmasını ve sonra bunu içmesini uygun görürdü. Mücâhid şöyle diyor: "Hastanın âyetle­ri yazıp yıkaması ve içmesinde bir sakınca yoktur." Aynı görüş Ebu Kılâbe'-den de nakledilir. İbn Abbas'ın, doğurma güçlüğü çeken bir kadına bazı Kur'an âyetlerinin yazılmasını, sonra yıkanıp içirilmesini emrettiği rivayet edilir. Ey-yûb der ki: "Ebu Kılâbe'nin Kur'an'dan bazı âyetleri yazdığını, sonra onu suyla yıkayıp ağrısı olan bir adama içirdiğini gördüm."

Nazar değmesinin tedavi yollarından bir başkası, nazar değdirenin kol­tuk altını, yanlarını ve böğrünü yıkamasının emredilmesidir. Bu böğür ko­nusunda iki görüş vardır: 1) Bu, iki bacak arasıdır, 2) Vücudunun sağ böğrü­dür. Bundan sonra su, nazar değenin arkasından ansızın başına dökülür. Bu doktorların kabul etmediği, inkâr, alay ve şüphe edenler ile fayda vereceğine inanmayanın ve deneme için yapanların yarannı göremediği bir tedavi yoludur.

Tabiatta, tıpçıların sebeplerini kesin olarak bilmedikleri bir takım özel­likler vardır; hatta onlara göre bu özellikler düzenlilikten uzaktır, işlevlerini doğrudan kendileri yürütürler. Onlar bunun bile cahiliyken, şer'î özellikleri inkâr eden zındık ve bilgisizlerine ne demeli? Ayrıca bu yıkanmayla tedavi olma konusunda, aklı selîm sahipleri lehte şahitlik yapmakta ve ikisi arasın­daki ilişkiyi kabul etmektedir. Bil ki, yılanın zehirine panzehir kendi elinde­dir, öfkeli nefsin etkisinin ilacı öfkesinin sakinleştirilmesinde, elini üstüne ko­yup sıvazlayarak ateşini söndürmekte ve öfkesinin sakinleştirilmesindedir. Bu­nun durumu, yanında bir ateş parçası olan adam gibidir. O ateş parçasını sa­na atmak ister de, sen bu ateş onun elindeyken üstüne su döküp onu söndü­rürsün. Bu yüzden nazar değdirenin şöyle demesi emredilmiştir: "Allah'ım! Ona bereket ver." Böylelikle nazar değene iyilik anlamındaki duayla, bu ha­bis oluşum defedilsin. Çünkü bir şeyin ilacı, onun panzehirindedir. Nüfuz etmek istediğinden dolayı, bu habis oluşum, vücudun ince yerlerinde kendini gösterdiğine göre, koltuk altı ve böğürlerinden daha incesini göremezsin; bö­ğür yerine, avret mahalli de söylenir. Suyla yıkanınca bu oluşumun etkisi ve işlevi ortadan kalkar. Aynı şekilde, şeytanî ruhların bu yerlerde bir takım özel­likleri vardır.

Kısacası, suyla yıkanması bu ateşliliği söndürür ve bu zehirliliği giderir.

Burada başka bir durum daha var. Bu, yıkamanın etkisinin vücudun en ince ve hızlı girilecek yerlerinden kalbe ulaşıp, suyla bu ateşliliği ve zehirliliği söndürmesi, böylelikle nazar değeni iyileştirmeğidir. Tıpkı, zehirli varlıklar soktuktan hemen sonra öldürülünce, sokma etkisinin sokulandan hafifleme­si ve bîr rahata ermesi gibi. Çünkü kendileri, soktuktan sonra sızıyı sokulana aşılar. Ama öldürülürse, acı hafifler. Sokulanın ferahlaması ve düşmanını öl­dürmekle nefsine şifa arayan tabiatın acıya karşı güçlenerek onu defetmesi, bu acının azalma sebeplerinden olsa bile, bunlar yapılmış bir takım gözlem­lerdir.

Kısacası, nazar değdirenin yıkanması kendisinden ortaya çıkan durumu giderir. Yıkanması, nefsinin bu oluşumla şekillenmesi durumunda ancak fayda verir.

Şöyle bir itiraz yapılabilir: Pekiyi, yıkanmanın ilişkisi anlaşıldı, ama bu suyun nazar değene dökmülmesi de neyin nesidir? Bu itiraza şöyle cevap ve­rilebilir: Çok yakından ilişkilidir. Çünkü bu su, bu ateşliliğin söndürüldüğü ve nazar değdirenin bu habis oluşumunu ortadan kaldıran bir sudur. Nasıl nazar değdirenin ateşliliği onunla söndürülüyorsa, nazar değdirenle ilişkisin­den sonra nazar değenin ilgili yeri de onunla söndürülür ve etkisi ortadan kal­dırılır. Demirin soğutulduğu su, tipçılarm belirttiği birçok tabiî ilaca karıştı­rılır. Nazar değdirenin ateşliliğinin söndürüldüğü bu suyun, böyle bir hasta­lığa uygun bir ilaca karışması inkâr edilemez. Kısacası, tabiat âlimlerinin tıb­bı ve tedavisi, Hz. Peygamber'in tıbbına göre, kendilerinin kocakarı ilaçları­na nisbeti gibidir, hatta daha bile azıdır. Çünkü onlarla peygamberler ara­sındaki farklılık çok büyüktür; onlarla kocakarılar arasındaki farklılık, insa­nın anlayamadığı derecede büyüktür. Böylelikle hikmet ile şeriat arasındaki kardeşlik sözleşmesini ve birinin diğerine aykırı olmadığını anlamış bulun­dun. Allah, dilediğini doğruya eriştirir, başarı kapısını çalmayı sürdürenlere her kapıyı açar, sonsuz nimet ve apaçık deliller O'nundur.

Nazar değmesinin ilaçlarından ve korunma yollarından birisi, nazar değ­dirmesinden korkulan kişiye karşı onun etkisini engelleyecek şekilde iyilik ve güzelliklerin saklanmasıdır. Nitekim, Begavî, Şerhu's-Sünne adlı kitabında, sevimli bir çocuk görünce, Hz. Osman'ın nazar değmemesi için, "Çenesindeki gamzeyi karaya boyayın." dediğini nakleder. Bu sözü açıklarken, "gam-ze"nin, çocuğun çenesinde olduğunu belirtir.[664]

Hattâbî, Garibu'l-Hadîs adlı kitabında, Hz. Osman'ın nazar değen bir çocuk görünce, "Gamzesini karaya boyayın." dediğini nakleder. Ebu Amr şöyle der: Ahmed b. Yahya'ya bu sözünü sordum. "Gamze" ile, çenesindeki gamzeyi kasdettiğini söyledi. Böylece bu sözüyle, "Nazar için çenesindeki bu gamzeli kısmı karaya boyayın." demek istemiştir. Hz. Âişe'den rivayet edil­diğine göre, bir gün hutbe okurken Rasûlullah'ı (s.a.) başında siyah bir sa­rıkla görmüştür[665]' Hattabî, bu hadisle, "siyah" (desma) sözcüğüne delil ge­tirmek istemiştir. Şair de şu sözünü bundan ilhamla söylemiştir:

"Kemal sahibinin nazar değmesinden kendisini koruyacak bir kusura ne de çok ihtiyacı vardır."

Nazar değmesine karşı okunan dualardan biri de Ebu Abdillah es-Sâcî'den rivayet edilen şu duadır: Güzel bir deve üstünde hacca veya savaşa gittiği bir yolculuğunda, yoldaşları arasında nazar değdiren biri vardı. Bir şeye baktı­ğında onu telef ederdi. Ebu Abdillah'a; "Deveni bu nazar değdirenden ko­ru." denilince: "Deveme hiçbir şey yapamaz." cevabını verdi. Ebu Abdil-lah'ın bu sözü, nazar değdiren adama iletildi. Ebu Abdillah'ın kaybolmasını kolladı. Böyle bir durumda devesinin yanına geldi ve ona baktı. Deve sarsıldı ve yere yıkıldı. Ebu Abdillah geri dönünce, nazar değdirenin ona bakıp na­zar değdiğini bildirdiler. Ebu Abdillah: "Onu bana gösterin." dedi, hemen adamı gösterdiler. Yanında durdu ve şu duayı yaptı:

"Allah'ın adıyla. Habsun Habis! ve Hacerun Yâbis! ve Şihâbun Kâbis! Nazar değdirenin bakışı kendisinin ve en sevdiğinin olsun. 'Gözünü bir çevir bak, bir çatlak görebilir misin? Bİr aksaklık görmek için gözünü tekrar tek­rar çevir bak ama göz umduğunu bulamayıp bitkin ve yorgun düşer."'[666] Na­zar değdirenin gözbebekleri fırladı ve deve hiçbir şeyi kalmamış biçimde aya­ğa kalktı.

Hz. Peygamber'in (s.a.) ilâhî rukye ile her şikâyete karşı kullanılabilen genel ilaç konusundaki tutumu şöyledir:

Ebu Davud, Sünen'inde Ebu'd-Derdâ'dan şu hadisi rivayet eder: Rasû-lullah'ı (s.a.) şöyle derken işittim: "Sizden biri bir şeyden şikâyet eder veya kardeşLona bir şikâyette bulunursa, şu duayı yapsın:

'Yücelerde olan Rabbimiz Allah! İsmin yüce olsun. Gökte ve yerdeki em­rin, gökteki rahmetin gibidir. Rahmetini yeryüzüne gönder. Gökte ve yerde­ki emrin, gökteki rahmetin gibidir. Rahmetini yeryüzüne gönder. Günah ve hatalarımızı bağışla! Sen iyilerin Rabbisin. Bu acıya karşı, rahmet deryan­dan rahmet, şifa denizinden bir şifa indir.' Allah'ın izniyle iyileşir.[667]

Müslim'in Sahih'inde Ebu Saîd el-Hudrî'den rivayete göre, Cibril (a.s.) Hz. Peygamber'e geldiğinde: "Ey Muhammed! Bir şikâyetin mi var?" diye sormuş, Rasûlullah "Evet" deyince, şu duayı yapmıştır:

"Allah'ın adıyla hasedçi bir nefis ve gözden acını dindirmesi için O'na dua ederim. Allah sana şifa verecektir. Allah'ın adıyla O'na dua ederim."[668]

Soru: Ebu Davud'un, "Yalnızca nazar değmesi ve zehirli varlıklar için dua okunur." şeklinde rivayet ettiği hadis için ne dersiniz?

Cevap: Hz. Peygamber (s.a.), bununla başka şeylerde dua edilmeyece­ğini kasdetmemiştir. Bilakis bundan kastedilen, göz ve zehirli varlıklar hak­kında bundan daha üstünü ve yararlısı olmadığıdır. Hadisin siyakı da bunu gösteriyor. Çünkü Sehl b. Huneyf, nazar değince, "Dua okumakta bir yarar var mı?" diye sormuş ve Rasûlullah da: "Yalnızca nazar değmesi ve zehirli varlıklar için dua okunur." buyurmuştur. Bu konudaki diğer genel ve özel hadisler de aynı doğrultudadır. Ebu Davud, Enes'ten Rasûlullah'ın (s.a.) şöyle buyurduğunu rivayet eder: "Yalnızca nazar değmesi, zehirli varlıklar ve yan­daki yaralar, (ısırgı) için dua okunur."[669]

Müslim'in Sahihinde, yine Enes'ten rivayetle, Rasûlullah'ın (s.a.) na­zar değmesi, zehirli varlıklar ve yandaki yaralar (ısırgı) için dua okumaya izin verdiği rivayet edilir.[670]


[644] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 4/379.

[645] Müslim, 2188.

[646] Müslim, 2196.

[647] Buharı, 10/173.

[648] Ebu davud, 3880. Râvileri güvenilir, senedi sahihtir.

[649] Buharı, 10/169; Müslim, 2195.

[650] Tirmizî, 2059. Ayrıca bk. Ahmed, 6/438; İbn Mâce, 3510; Senedi ceyyidir.

[651] Mâlik, Muvattta, 2/928. Râvileri güvenilirdir.

[652] Mâlik, Muvatta, 2/938. Ayrıca bk. İbn Mâce, 3509; Ahmed, 3/486,487. Zuhrî—Ebu Ümâme b. Sehl b. Huneyf yoluyla rivayet eder; râvileri güvenilir, senedi sahihtir. İbn Hibban (1324) da bu hadisi sahih kabul eder.

[653] Abdürrezzak, Musannef, 19770. Senedi sahihtir. Ama mürsel'dir. Müslim, Sahih'inde (2188), Vuheyb—tbn Tâvûs—tbn Tâvûs'un babası—tbn Abbas yoluyla senedini kesintisiz bîr şe­kilde Rasütuüah'a (s.a.) kadar uzatmıştır.                                       

[654] Beyhakî bunu Sünen'dc (9/352), SehFin rivayet ettiği hadisin peşinden verir.

[655] Buharî, 10/171; Müslim, 2197.

[656] Bk. Şehru's-Sünne 13/163.

[657] Bu, Ebu Nuaym'ın Hilye'dç (7/90) İbn Adî'nin ve Hatîb el-Bağdâdî'nin Tarih'inde (9/244) Câbir b. Abdillah'tan yukandaki sözlerle rivayet ettikleri zayıf bir hadistir. Hatîb, Şu'ayb— Eyyûb—Muaviye—Hişâm senediyle de rivayet eder. Sabunî der ki: "Ona şöyle dendiğini Öğrendim: 'Bu rivayeti bırakmalısın.' O da bu rivayeti bırakmıştır." Zehebî, Mizân'da şöyle der: "Şu'ayb b. Eyyûb'un münker bir hadisi vardır ki Hatîb onu Tarih'inde kayde­der." Kasdettiği işte bu hadistir.

[658] Tirmizî, 2059; Nesâî, 8/271; İbn Mâce, 3511. Tirmizî onu hasen görmüştür. Tamamı şöy­ledir: "Mu'avvizeteyn (Felak ve Nâs sûreleri) inince, onlarla dua etmiş, diğerlerini bırak­mıştır."

[659] Buharı, 6/248; Müslim, 2233. "Gözün nurunu giderirler." cümlesinin açıklaması konu­sunda Hattabî şunları söylüyor: "Bu konuda iki yorum vardır: 1) Allah'ın, gözlerine ver­diği bir özellik dolayısıyla insana sadece baktıklarında onun gözüriü alır ve nurunu gide­rir. 2) Sokmak ve ısırmak için gözü hedef alırlar. Birincisi, daha doğru ve meşhurdur."

[660] Kalem. 68/51.

[661] Felak, 113/1-5.

[662] Ebu Davud, 3888. Senedinde Osman b. Hakîm'in ninesi Rebâb vardır ki, onu yalnızca İbn Hibbân güvenilir kabul etmiştir, seneddeki diğer râviler güvenilirdir.

[663] Müslim, 2185.

[664] Bk. Şerhu's-Sünne, 13/116.

[665] Bu hadîsi İbn Kayyİm'İn Hattabî'den naklettiği şekilde Hz. Âişe'nin Müsned'İnde bula­madık. Buharı (7/92), Menâkıbu'l-Ensâr bölümünde İbn Abbas'tan şu rivayeti kaydeder: Hz. Peygamber (s.a.), omuzlarına salınmış bir atkısı ve siyah sarığı olduğu halde, minbe­ri    re çıktı. Hamd ve senadan sonra şöyle dedi: "İnsanlar! Başkaları çoğalırken, Ensâr azalı­yor, sonunda yemekteki tuz gibi olacaklar." Müslim (1358), Câbir'den naklen: "Hz. Pey­gamber (s.a.) fetih günü Mekke'ye başında siyah bir sarık olduğu halde girdi." hadisini verir. Bu, Ebu Davud (4076), Tirmizî (1735), Nesâî (5/200, 20!) ve İbn Mâce'de (3585) de kaydedilmiştir. Ayrıca Müslim (1359), Ebu Davud (4077), Nesâî (8/212) ve İbn Mâce (2281), Amr b. Hureys'ten naklen şu rivayeti verirler: "Rasûlullah'ı (s.a.) minberde iki ucunu omuzlarına saldığı siyah bir sarıkla gördüm."

[666] Mülk, 67/3-4.

[667] Ebu Davud, 3892. Senedinde, Ziyad b. Muhammed vardır, onun hadisleri münkerdir; se-.   neddeki diğer râviler güvenilirdir. Ahmed (6/21), bu hadisi başka bir yolla rivayet eder.

Senedinde. Ebu Bekr b. Ebî İVîryem el-Gassânî eş-Şamî vardır ki zayıftır. Dârakutnî şöy­le diyor: f.u râvi, metrûk'tür. !bn Âdi ise: Hadislerinin çoğu garîbdir, güvenilir râviler pek azına muvafakat ederler, demiştir.

[668] Müslim, 2186.

[669] Ebu Davud, 3889. Senedinde Şureyk el-Kâdî vardır. O, ezberi kötü bir râvidir, diğer râvi­ler güvenilirdir. Müslim (220), Büreyde el-Husayb'dan: "Yalnızca nazar ve zehirli varlık­larda dua okunur." hadisini kaydeder. îbn Mâce (3513) bunu merfû olarak verir, senedi zayıftır. Aynı konuda Ahmed b. Hanbel, Ebu Davud (3884) ve Tirmizî (2058): "Yalnızca nazar ve zehirli varlıklarda dua okunur." sözleriyle İmrân b. Husayn'dan rivayette bulu­nurlar, senedi sahihtir.                                                                 

[670] Daha önce geçti. Bk. dipnot: 2.       

İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 4/379-391.
                   


Konu Başlığı: Ynt: Nazarın tedavisi
Gönderen: Rüveyha üzerinde 31 Temmuz 2014, 10:46:32
Esselamu Aleyküm.Mevlam razı olsun.Nazar bahsi teferruatlarıyla anlatılmış. Efendimizin nazar değmesine karşı dualarını da öğrenmiş olduk..Yaratıklarının şerrinden ALLAH'ın tam kelimelerine sığınırız..


Konu Başlığı: Ynt: Nazarın tedavisi
Gönderen: Pelinay üzerinde 31 Temmuz 2014, 13:29:11
Ve aleykumusselam; nazarın tedavisiyle ilgili hiçbir bilgim yoktu.vesilenizle  öğrenmiş oldum..Mevlam razı gelsin..
Şeytanın ve haşeratın şerrinden, her türlü nazar değmesinden ALLAH'ın tam kelimelerine sığınırız.Rabbim muhafaza etsin.


Konu Başlığı: Ynt: Nazarın tedavisi
Gönderen: İkraNuR üzerinde 09 Nisan 2015, 22:21:10
Nazarın tedavisini bilmiyordum şimdi sizin sayenizde öğrendim.
Allah herkezi nazardan korusun.
şeytanın kötülüklerinden korusun.
Paylaşım için Allah razı olsun.


Konu Başlığı: Ynt: Nazarın tedavisi
Gönderen: Haktann üzerinde 09 Nisan 2015, 22:23:13
Ve Aleyküm Selam .
Şöyle Buyuruluyor : Hz. Peygamber'in (s.a.) nazar değeni tedavi konusunaaki tutumu şöyledir:

Müslim, Sahihimde İbn Abbas'tan Rasûlullah'ın (s.a.) şöyle buyurdu­ğunu rivayet eder: "Nazar, gerçektir. Şayet kaderle yarışacak bir şey olsay­dı, nazar onunla yarışırdı.

Paylaşım İçin Allah Razı Olsun .


Konu Başlığı: Ynt: Nazarın tedavisi
Gönderen: Sevgi. üzerinde 25 Ağustos 2015, 03:44:22
  Ve Aleykümüsselam ecmain.Nazarın tedavisi hakkında fazla bilgim yoktu.Paylaşım için Rabbim Razı olsun kardeşim.

"Yaratıklarının şerrinden Allah'ın tam kelimelerine sığınırım."

"Şeytanın ve haşeratın şerrinden, her türlü nazar değmesinden Allah'ın tam kelimelerine sığınırım.'*


Konu Başlığı: Ynt: Nazarın tedavisi
Gönderen: Sefil üzerinde 28 Ağustos 2015, 17:49:47
Esselamu aleykum ; Nazar hakikatinin tedavisini hadisler ışığında teferruatıyla öğreniyoruz inşaallah rabbul alemin ilmimizi daim kılsın inşaallah.

Allah razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Nazarın tedavisi
Gönderen: ✿ Yağmur ✿ üzerinde 28 Ağustos 2015, 18:24:51
Esselamu aleykum;
Nazarın tedavisi için surelerin okunması gibi tedavi yöntemleri var..Rabbim nazardan korusun inşallah..Rabbim c.c. razı olsun..


Konu Başlığı: Ynt: Nazarın tedavisi
Gönderen: Ceren üzerinde 28 Ağustos 2015, 22:07:53
Aleykümselam.Nazar gerçektir.Ve nazar insanı mezara,bile sokar.Peygamber efendimizin dediklerini uygulayan ve faziletine eren kullardan olalım inşallah....


Konu Başlığı: Ynt: Nazarın tedavisi
Gönderen: Pelinay üzerinde 31 Ağustos 2015, 12:47:06
Ve aleykumusselam ve rahmetullah;nazarıda yine dua ile tedavi etmemiz gerektiğini öğreniyoruz Efendimiz(sav) den..
Allah razı olsun.inşallah bu duaları sıkça okuyanlardan oluurz


Konu Başlığı: Ynt: Nazarın tedavisi
Gönderen: Rüveyha üzerinde 24 Ekim 2015, 07:55:51
Ve aleykumusselam.Âmin ecmain İnşaAllah..Nazar konusu,tedaviis çok güzel,ayrıntı bır şekilde açıklanmış..Rabbim idrakimizi artırsın İnşaAllah.Rabbim razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Nazarın tedavisi
Gönderen: Sevim Altunkaya üzerinde 06 Kasım 2015, 22:42:55
Allah`ım herkezi nazarlardan korusun.Amin inşAllah.