> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Zadul Mead > Müntefikoğulları heyetinin gelişi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Müntefikoğulları heyetinin gelişi  (Okunma Sayısı 635 defa)
16 Haziran 2011, 11:10:41
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 16 Haziran 2011, 11:10:41 »



33— Müntefikoğullan Heyetinin Gelişi:

 

İmam Ahmed b. Hanbel'in oğlu Abdullah, babasının Müsned'indeki ri­vayetinde dedi ki: İbrahim b. Hamza.b. Muhammed b. Hamza b. Mus'ab b. ez-Zübeyr ez-Zübeyrî bana bir yazı yazdı —ve orada dedi ki—: Sana şu hadisi yazdım. Ben onu sana yazdığım şekliyle —hocamdan— dinlemiş ve ona dinietmiştim. Sen de benden almış olarak başkalarına rivayet et: Abdur-rahman b. el-Muğîre el-Hızâmî, Abdurrahman b. Ayyaş es-Semaî el-Ensârî— Delhem b. Esved b. Abdillah b. Hâcib b. Âmir b. Müntefik el-Ukaylî— babası—amcası Lakiyt b.Âmir yoluyla ve yine Delhem, Ebu'î-Esved b. Ab­dillah ve Âsim b. Lakıyt yoluyla yaptığı rivayette şöyle demiştir: Lakiyt b. Amir temsilci olarak Rasûlullah'a (s.a.) gitmek üzere yola çıktı. Yanında da Nehîk b. Âsim b. Mâlik b. el-Müntefik adında bir arkadaşı vardı. Lakıyt dİ-yor ki: Ben ve arkadaşım yola çıktık ve Rasûlullah'a (s.a.) geldik. Sabah na­mazını yeni bitirmişken yanına vardık. O da ashabına hitap etmek için ayağa kalkmıştı, dedi ki: "Ey insanlar; dört günden beri sesimi çıkarmamıştım. Bu gün dinleyiniz. Hiç aranızda kavminin elçi olarak gönderdiği ve ona, (Rasû-lullah'ın (s.a.) dediklerini, bize bildir.' dediği kimse var mı? Orada birisi var, kendi kendine konuşması (veya arkadaşıyla konuşması)onu oyalıyor, ya da kaybolan bir şeyini düşünmek onu meşgul ediyor, ben o kayıptan mesulüm, tebliğ ettim mi? Dinleyiniz hayat bulunuz; oturunuz." Bu sözler üzerine her­kes oturdu. Ben ve arkadaşım kalktık, Rasûlullah (s.a.) kalbi ve gözüyle bize yönelince dedim ki: "Ya Rasûlallah! Gayb ilminden bir şey bilir misin?" Ra-sûlullah (s.a.) güldü. ALLAH'a yemin olsun ki, kaybettiğim şeyi aradığımı bil­di ve: "Rabbın, beş gaybin ilmini kendine alıkoydu, onları ALLAH'tan başka kimse bilmez." buyurdu. Bu esnada eliyle de işarette bulundu. "Onlar neler­dir, ya Rasûlallah?" diye sordum. Buyurdu ki: "1) Ölümün bilgisi. Sizden birinin ölümünün ne zaman olacağını O bilir, siz bilemezsiniz. 2) Ana rah­mindeki meninin bilgisi. Onu ALLAH bilir, siz bilemezsiniz. 3) Yarın olacak şeylerin bilgisi. ALLAH ne yiyeceğini (yani yarınki rızkını) bilir, sen bile­mezsin. 4) Yağmurun yağacağı günün bilgisi. ALLAH size bakar, siz korku ve susuzluk içindesinizdir. Yağmurunuzun yağmasının yakm olduğunu bilir ve halinize gülmeye devam eder.'* Lakıyt diyor ki: Bunun üzerine dedim ki: "Hay­ra gülen Rabdan ümidimizi kesmeyeceğiz." Hz. Peygamber (s.a.) devamla: "5) Kıyamet gününün bilgisi." dedi. "Ya Rasûlallah! Bildiğin ve insanlara öğrettiğin şeyleri bize de öğret. Biz, tasdik ettiğimizi kimsenin tasdik etmedi­ği bir topluluktanız. Ne bizden daha kalabalık olan Mezhıc, ne bize tâbi olan Has'amlılar, ne de bizim kendi aşiretimiz, hiçbiri bizi tasdik etmez." dedik. Rasûlullah (s.a.) buyurdu ki: "Yaşadığınız kadar yaşayınız, sonra peygam­beriniz vefat eder, sonra yine bir müddet kalırsınız. Sonra kuvvetli bir ses gönderilir, Rabbına yemin olsun ki, yeryüzünde hiçbir şey bırakmaz. Rab-bmla beraber olan melekler de vefat eder. Ve Rabbın azze ve celle arzda do­laşır, bütün beldeler boşalır, yalnız Rabbın kalır. Rabbm, arşının katından gökyüzünü gönderir de gökyüzü durmadan yağmur yağdırır, ilâhına yemin olsun ki, yeryüzünde ne düştüğü yerde bir maktul (öldürülen kimse), ne de defnedildiği yerde bir meyyit bırakır, hepsinin kabirlerini yarar ve onları baş­larının bulunduğu yerde oturur vaziyete getirir. Bunun üzerine Rabbın: Meh-yem? (yani durumun nedir, işin nedir, nerede idin?) der. Kul da der ki: 'Ya Rabbi, dün-bugün. Kul bu sözüyle, dünya hayatıyla ve ailesiyle olan bera­berliğinin çok yakın olduğunu (yani ölmesiyle dirilmesi arasında çok kısa bir müddet geçtiğini) kasdeder. "Ya Rasûlallah! Bizi, çürüdükten, rüzgâr ve yırtıcılar parçaladıktan sonra (ALLAH) nasıl toparlayacak?" dedim. Hz. Peygamber (s.a.): "Bunun misâlini ALLAH'ın nimetlerinden yereyim: Yeryüzüne bakıyor­sun, çorak ve taşlık" dedi. "Artık orası asla hayat bulamaz." dedim. ALLAH Rasûlü (s.a.) devamla: "Sonra ALLAH oraya yağmur gönderiyor, birkaç gün sonra otlar bitmiş olarak görüyorsun. İlâhına yemin oJsun ki O, yeryüzünün bitkisini bir araya getiren sudan, sizlerin parçalarınızı bir araya getirmeye daha çok muktedirdir ve (siz O'nun kudretiyle) kabirlerinizden ve cesetlerinizin bulunduğu her yerden çıkarsınız ve O'na bakarsınız. O da size bakar." bu­yurdu. "Ya Rasûlallah! O tek varlık, biz ise bütün yeryüzünü dolduruyoruz, bu vaziyette nasıl olur da O bize, biz de O'na bakarız?" dedim. Hz. Peygam­ber (s.a.): "Bunun misâlini ALLAH'ın nimetlerinden vereyim: Güneş ve ay Al­lah'ın küçük bir âyeti (O'nun varlığının deliü)dir. Siz o ikisini de aynı zamanda görebiliyor ve onları görmekten dolayı bir zarara da uğramıyorsunuz. îlâhı-na yemin olsun ki O, güneşin ve ayın kendilerini göstermelerinden ve bunlar­dan dolayı da bir zarara uğramamanızdan, sizi görmeye ve sizin de O'nu gör­menize daha çok muktedirdir." buyurdu. "Ya Rasûlallah! Rabbımıza kavuş­tuğumuz zaman bize ne yapacak?" dedim. "Hiçbir sırrınız O'na kapalı kal­mamış olarak O'nun huzuruna çıkarılırsınız. Rabbın azze ve celle eliyle bir avuç su alacak ve sizin bulunduğunuz tarafa serpecek, İlâhına yemin olsun ki, o suyun hiçbir damlası hedefini şaşırmadan yüzlerine isabet edecek. Müs-lümanın yüzü bu suyla beyaz bir çarşaf gibi olacak. Kâfire gelince, onun da yüzüne su serpecek, onun yüzü de simsiyah kömür gibi olacak. Sonra Pey­gamberiniz oradan ayrılır ve sâlih kimseler O'nu takip ederler. Sonra ateşten bir köprüye doğru yürürler, sizden biriniz ateş parçasına basar ve acısından 'uff der. Rabbm azze ve celle: 'Evet.' der. Daha sonra peygamberinizin ha­vuzu başına, daha Önce hiç görmediğim bir şekilde susamış olarak gelirsiniz. İlâhına yemin olsun ki, sizden biriniz elini uzatır uzatmaz eline bir bardak düşer; onu, yorgunluk, idrar ve her türlü sıkıntıdan kurtarır. Güneş ve ay gizlenir, onlardan hiçbirini görmezsiniz." buyurdu. "Ya Rasûlallah! (Bütün bunları) ne ile göreceğiz?" dedim. "Şu andaki görüşünün bir benzeriyle; gü­neşin doğması yeryüzünü aydınlatıp, dağlara vurması esnasında gördüğün gi­bi." buyurdu. "Ya Rasûlallah! Kötülüklerimizin ve iyiliklerimizin karşılığı­nı ne ile göreceğiz?" dedim. Rasûlullah (s.a.) buyurdu ki: "İyiliklerinizin kar­şılığım on katıyla göreceksiniz, kötülüklerinizin karşılığını da bir katıyla gö­receksiniz, bu arada ALLAH tamamını da affedebilir." Dedim ki: "Ya Rasû-lailah! Cennet ve Cehennem nedir?" Dedi ki: "İlâhına yemin olsun ki, Ce­hennemin yedi kapısı vardır, sadece iki kapısı arasındaki mesafeyi atlı bir kimse yetmiş yılda kateder. Cennetin sekiz kapısı vardır, onun da iki kapısı arasın­daki mesafeyi bir atlı yetmiş senede kateder." Dedim ki: "Ya Rasûlallah!

Çenette neler göreceğiz?" Dedi ki: "Süzülmüş baldan nehirler, başağrısına ve pişmanlığa sebep olmayan şaraptan ırmaklar, tadı bozulmamış sütten ve özellikleri değişmemiş sudan ırmaklar ve meyveler göreceksiniz. İlâhına ye­min olsun ki, burada bildiğiniz her şey ve onları benzerlerinden daha hayırlı her şeyi bulacaksınız, bunların yanı sıra tertemiz zevceler olacak." Dedim ki: "Ya Rasûlallah! Bize orada muslıha (ALLAH'ın rızasını kazanan) eşler mi ola­cak?" Dedi ki: "Saliha kadınlar sâlih olan erkeklere aittir." Bir diğer metin­de: "Saliha kadınlar sâlih olan erkeklere aittir, aynen dünyada olduğu gibi birbirinizden zevk duyarsınız, ancak orada doğum yoktur." Dedim ki: "Ya Rasûlallah! En çok ulaşacağımız ve en son varacağımız nokta neresidir?" Hz. Peygamber (s.a.) bu soruya cevap vermedi. Dedim ki: "Ya Rasûlallah! Sana ne üzerine bîat edeyim.?" Hz. Peygamber (s.a.), elini uzattı ve dedi ki: "Na­maz kılmak, zekât vermek, müşrikleri terketmek ve ALLAH'tan başkasını ilâh tanımamak ve O'na şirk koşmamak üzere." Dedim ki: "Ya Rasûlallah! Do­ğu ile batı arasındakiler bizimdir." Ben bu sözü söyleyince, bana veremeye­ceği bir şeyi şaft koşacağımı zannederek elini çekti, ben de sözüme devam ederek dedim ki: "Dilediğimiz yere konaklarız. Herkesin günahı kendi aley­hine işler." Bunun üzerine elini (tekrar) uzatıp: "Dilediğin yere konaklaya­bilirsin, senin aleyhine kendi nefsinden başkası günah işleyemez." Sonra Ra-sûlullah'ın (s.a.) yanından ayrıldık. Daha sonra Rasûlullah (s.a.), onun hak­kında dedi ki: VGüzel, güzel. îlâhına yemin olsun ki, dünya ve âhirette in­sanların en takvâhsı." Bekr b. Kilâboğullarından Kâ'b b. el-Hudriyye dedi ki: "Kim onlar yâ Rasûlallah!" Buyurdu ki: "Müntefikoğullan, Müntefiko-ğullan, Müntefikoğulîarı. Bunun ehli onlardır." Lakıyt diyor ki: "Döndük, sonra ben Rasûlullah'a (s.a.) yöneldim ve dedim ki: "Yâ Rasûlallah! Geçip gidenlerden herhangi birinin cahiliye devrinde hayrı var mıdır?" Kureyş aha­lisinden biri dedi ki: "Vallahi, baban el-Müntefık cehennemdedir." (Soruyu soran ve kendisine böyle cevap verilen adam) der ki: Herkesin içinde babama böyle söylemesinden dolayı sanki yüzümün eti ile derisi arasına bir ateş düş­tü ve hemen: Ya senin baban yâ Rasûlallah? demek istedim. Fakat başka türlü sormayı daha güzel gördüm ve dedim ki: "Ya Rasûlallah! Ya senin ailen?" Dedi ki: "ALLAH'a yemin olsun ki benim ailem de öyledir. İster Âmiri, ister Kureyşli olsun, hangi kabrin başına gelirsen de ki: Beni sana Muhammed gön­derdi. Seni üzen şeyi haber vereyim, yüzünün ve karnının üzerinde cehenne­me sürükleniyorsun." Dedim ki: "Ya Rasûlallah! Onları bu duruma düşü­ren sebep nedir? Onlar en iyisini yaptıklarını zannettikleri işler yapıyorlar ve kendilerini, ıslâh için çalışan kimseler sanıyorlardı." Rasûlullah (s.a.) buyurdu ki: "Bunun sebebi şudur: ALLAH, her yedi ümmetin (neslin) sonunda bir pey­gamber gönderir. Kim peygamberine isyan ederse sapıklığa düşenlerden olur;kim de peygamberine itaat ederse hidayete erenlerden olur."[323]

Bu, büyük ve azametli bir hadistir. Hadisin azameti, celâleti ve yüceliği, onun peygamberlik çerağından çıktığını göstermektedir. Abdurrahman b. Mu-ğîre b. Abdirrahman e...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 16 Haziran 2011, 11:12:21 Gönderen: Hafize Aişe »
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Müntefikoğulları heyetinin gelişi
« Posted on: 19 Nisan 2024, 03:41:28 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Müntefikoğulları heyetinin gelişi rüya tabiri,Müntefikoğulları heyetinin gelişi mekke canlı, Müntefikoğulları heyetinin gelişi kabe canlı yayın, Müntefikoğulları heyetinin gelişi Üç boyutlu kuran oku Müntefikoğulları heyetinin gelişi kuran ı kerim, Müntefikoğulları heyetinin gelişi peygamber kıssaları,Müntefikoğulları heyetinin gelişi ilitam ders soruları, Müntefikoğulları heyetinin gelişiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes