๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Zadul Mead => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 20 Mayıs 2011, 11:05:22



Konu Başlığı: Misk kedisi içerisinde miskin satışı
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 20 Mayıs 2011, 11:05:22
2 — Misk Kedisi İçerisinde Miskin Satışı:

 

Miski misk kedisi içerisinde satmak da aldatma satışlarından değildir. Bilâkis bu, ceviz, fıstık, badem ve hindisten cevisi gibi yenecek kısmı içinde olan şeyler gibidir. Onun kılıfı, dış etkenlerden koruyan, kokusunu ve nemliliğini muhafaza eden bir görev görmekte ve böylece kalması, onu değiştirmek ve hile yapmak gibi durumlardan uzak tutmak için daha yararlı olmaktadır. Misk kedisi içerisinde bulunan misk, çıkarılmış olanından daha makbul sayılmış ve tüccarlar alış-verişlerini bu şekilde yapagelmişlerdir. Nerdeyse tam olarak cinsini ve miktarını bilebilmekte, bu konuda ihtilâfa düşmemektedirler. O halde bu aldatma değildir. Çünkü aldatma, vücut bulup bulmamak arasında gidip gelmek demektir. Bir başka kaideye göre, anlaşılması gizli kalmış ve kendisi bilinemeyen şeydir. Ama bizim konumuza giren hususlar ne dil ne de şeriat açısından aldatma diye adlandınlamazlar. Kim bir satışı haram sayar ve onun aldatma satışı olduğunu iddia ederse, ondan bunun ya dil ya da şeriat açısından aldatma diye adlandırılan sınıfa girdiğini belirtmesi istenir. Miskin misk kedisi içerisinde satılmasına cevaz vermek İmam Şafiî'nin arkadaşlarının iki görüşünden biri ve delil açısından daha çok tercihe şayan olanıdır. Bu satışı men edenler ise, onu hurmanın içinde çekirdeği, tavuğun karnında yumurtayı, memede sütü ve kapalı bir kabın içinde yağı satmak gibi kabul etmişlerdir. Halbuki her iki çeşit arasındaki fark açıktır.

Onlara karşı çıkanlar ise bu satışı, ceviz, badem ve fıstığı kabuğu ile satmak gibi kabul etmişlerdir. Çünkü bu şekildeki satış maslahata daha uygundur. Şüphesiz bu benzetme birinciden daha uygundur ve Şâri'in yasak ettiği satışlardan olmadığı gibi o mânada olduğu da söylenemez. Çünkü ne lâfız, ne de mâna olarak Şâri'in yasaklaması, bu çeşidi içine almaz.

Kabın içerisinde yağın satılması konusunda şöyle bir tafsilat vardır: Şayet müşteri kapağı açıp üzerinden yağı görür, cinsini ve niteliğini anlarsa, bu şekildeki satış caizdir. Ancak dıştan görebildiği çecin satışı gibi sayılır. Eğer bu şekilde göremez ve niteliklerini bilmezse, satış caiz olmaz. Çünkü bu aldatma sayılır. Yağın cins ve vasıfları değişiktir. Yumurta, ceviz, badem ve misk gibi kabıyla yaratılmış da değildir. Bu sebeple onların sınıfından sayılması doğru olmaz.

Memedeki sütün satışına gelince, Ahmed, Şafiî ve Ebu Hanife'nin arkadaşları bunu menetmişlerdir. Halbuki bu konuda tafsilata ihtiyaç vardır: Şayet satıcı, yalnız memede bulunan ve görüleni satarsa caiz olmaz. Hayvanla birlikte satılması caizdir. Çünkü yalnız başına sütün, olduğu gibi, müşteriye verilmesi mümkün değildir. Zira satılan miktar bilinemez. O her ne kadar kapta bulunan bir süt gibi görünse de, satıldığı zaman o anda memede bulunmayan— damarlarda bulunan — süt de gelir ve ayrılamayacak şekilde memede bulunan ve satılan süte karışır. Şayet Taberânî'nin eî-Mu'cem'inde[562] İbn Abbas yoluyla rivayet ettiği"Rasûlullah (sa.a.) sırtta bulunan yünün ve memedeki sütün satılmasını yasak etti." hadisi sahih ise, hamledileceği mâna —inşaallah— budur. Belli bir koyundan alacağı belirli ölçüdeki sütü satsa veya o koyunun belli bir kaç günlük sütünü satsa bu caiz olmaz. Çünkü meyvenin ortaya çıkmadan önce satılması mesabesinde olur ki caiz değildir. Özellikleri belirtilmiş mutlak sütü zimmette satsa ve şu koyundan veya bu inekten olmasını şart koşsa şeyhimiz (İbn Teymiye) bunun caiz olduğunu söylemiş ve Müsned'Ğe bulunan ç,u hadisi delil getirmiştir: KHz. Peygamber (s.a.) bir bahçenin ürününün selem yoluyla satışını yasak etti." Ortaya çıkınca satıcı: "Bu bahçeden on vesk hurmayı selem yoluyla sana verdim." derse caiz olur. Bu tıpkı çec halindeki hurmadan, "Ben şu yığından on vesk satın aldım." demesenin caiz olması gibidir. Fakat paranın ödenmesi mahsulün olgunlaşmasına kadar geciktirilir. [563]


[562] Asıl nüshada îbn Mâce'nin Sünen'inde şeklindedir. Bu müellifin bir hatasıdır. Hadis Taberânî'dc Hafs b. Ömer el-Havdî — Ömer b. Ferrûh — Habib b. cz-Zübeyr — İklime — İbn Abbas yoiuyla gelmektedir. Dârakutnî (2/295) ve Beyhakî (5/340) Ömer b. Ferrûh'tan nakletmişlerdir. Dârakutnî der ki: Vekî, Ömer b. Ferrûh'tan irsal etmiş, sonra Vekî ve Ömer b. Ferrûh yoluyla mürsel olarak tahric etmiş, ibn Abbas'ı zikretmemiştir. Beyhakî der ki: Hadisin merfü rivayeti yalnızca Ömer b. Ferrûh tarafından yapılmıştır ki, bu şahıs kuvvetli değildir. İbn Türkmânî bu konuda şöyle der: Bu Ömer el-Kattâb diye bilinmektedir. Bildiğim kadarıyla, Beyhaki'nin dışında hiç kimse onu cerhetmemiştif. Buharı de onu   Törih'inde    zikretmiş, ama hakkında herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır. İbn Adiy zayıf olduğuna temas etmezken, İbn Maîn ve Ebu Hâtûn sika olduğunu söylemişler, Ebu Davud da onu kabul etmiştir. Isnaddaki diğer râviler sikadır.

[563] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 6/390-392.