๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Zadul Mead => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 30 Mayıs 2011, 12:47:03



Konu Başlığı: Kendisine cariyesini haram kılan kimse
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 30 Mayıs 2011, 12:47:03
D) KENDİSİNE CARİYESİNİ, ZEVCESİNİ YA DA EŞYASINI HARAM KILAN KİMSE HAKKINDAKİ HÜKMÜ

 
1— Kendisine Cariyesini veya Zevcesini ya da Eşyasını Haram Kılan Kimse Hakkındaki Hükmü:                                                   

 

Yüce Allah şöyle buyurur: *'Ey Peygamber! Eşlerinin nzasını gözeterek, Allah'ın sana helâl kıldığı şeyi niçin kendine haram ediyorsun? Allah çok bağış­layan, çok esirgeyendir. Allah yeminlerinizi çözmenizi size meşru kılmış­tır..."[937]

Sahihayn'da. sabit olduğu üzere Efendimiz, Zeynep bt. Cahş'ın[938] evin­de bal şerbeti içmişti. Hz. Âişe ve Hafsa, ona (Ağzında megafîr kokuyor! demek suretiyle) bir hile kurdular. Efendimiz de: "Bir daha onu içmeyece­ğim."; bir rivayette de; "Yemin enim ki..." buyurdu.[939]

Nesâî'de, Enes'ten (r.a.) şöyle rivayet edilir: Hz. Peygamber'in (s.a.) cinsî ilişkide bulunduğu bir cariyesi vardı. Hz. Âişe ve Hafsa çok üzerine gittiler, sonunda Efendimiz onu kendisine haram kıldı. Bunun üzerine Yüce Allah: "Ey Peygamber! Eşlerinin rızasını gözeterek, Allah'ın sana helâl kıldığı şeyi niçin kendine haram kılıyorsun..." âyetini indirdi[940]

Sahih-i Müslim'de, İbn Abbas: "Kişi karışım kendisine haram kıldığında bu bir yemin olur, keffâret gerekir." der ve: "Sizin için Allah Rasûlü'nde en güzel bir örnek vardır." âyetini eklerdi.[941]

Tirmizî'de, Hz. Âişe'nin şöyle dediği nakledilir: "Hz. Peygamber kadın­larına îlâda (yaklaşmama yemininde) bulundu ve onları kendine haram kıldı. Sonra haramı helâl kıldı ve yemine keffâret gerektiğini gösterdi." (Tirmizî der ki:) "Mesleme b. Alkame, Davud —Şa'bî—Mesrûk—Âişe senediyle aynen böyle rivayette bulunmuştur. Aynı haberi Ali b. Müsher ve başkaları Şa'bî'-den mürsel olarak rivayet etmişlerdir ki bu daha doğrudur."[942]

"Haramı helâl kıldı" sözü "Haram kıldığı şeyi —ki bal veya cariye idi— kendisine haram kıldıktan sonra helâl kıldı." anlamınadır.

Leys b. Sa'd, Yezid b. Ebî Habib—Abdullah b. Hübeyre— Kabîsa b. Züeyb senediyle naklediyor: Kabîsa: "Zeyd b. Sâbit'le İbn Ömer'e (r. anhum): Karısına; 'Sen bana haramsın.' diyen kimse hakkında sordum. Her ikisi de: Yemin keffareti gerekir, dediler. "[943]

Abdürrezzak, İbn Uyeyne—İbn Ebî Necîh—Mücâhid silsilesiyle, İbn Mes'ûd'un, haram kılma konusunda: "O bir yemindir, keffâret verir." dediğini nakleder.[944]

İbn Hazm bunu, Hz. Ebu Bekir es-Sıddik ve mü'minlerin annesi Hz. Âişe'den de rivayet eder.

Haccâc b. Minhâl der ki: Cerîr b. Hâzim bana şöyle rivayet etmiştir: İbn Ömer'in âzadlısı Nâfi'e, haram kılmanın hükmünü sordum: "Bu bir talâk mıdır?" dedim. O: "Hayır! Allah Rasûlü cariyesini haram kılmamış mıydı? Yüce Allah O'na, yeminine keffaret vermesini emretti, onu kendisine haram kılmadı." [945] dedi.                           

Abdürrezzak, Ma'mer—Yahya b. Ebî Kesir ve Eyyub es-Sahtiyânî— îkrime senediyle nakleder: Hz. Ömer, haram kılmayı kastederek: "O yemin­dir." demiştir[946]

İsmail b. İshak, Mukaddemî—Hammâd b. Zeyd—Sahr b. Cüveyriye— Nâfi' senediyle nakleder: İbn Ömer: {,'Haram (kılma) yemindir." demiştir.[947]

Sahih-i BuharTdt Saîd b. Cübeyr'den nakledilir. O İbn Abbas'ı şöyle derken işitmiştir: "Karısını haram kılması bir şey değildir." Sonra şu âyeti okumuştur: "Allah Rasülü'nde sizin için gü/cl bir örnek vardır."[948] Denilir ki: Bu, İbn Abbas'tan yapılan başka bir rivayettir. Yine denilir ki: İbn Abbas bu sözüyle sadece onun bir talâk olmadığını ve ona yemin keffareti gerekece­ğini kasdetmiştir. Bu yüzden de Hz. Peygamber'in fiilini delil getirmiştir. Bu ikinci yorum daha açıktır.

Bu konuda âlimlerin tam yirmi görüşü bulunmaktadır. Biz bu görüşleri, onların yaklaşım ve mesnedlerini zikredeceğiz ve Allah'ın yardım ve tevfiki ile üstün olan görüşü ortaya koymaya çalışacağız:

Birincisi:
Haram kılma (tahrim) boştur, bir şey lâzım gelmez. Ne hanım hakkında, ne de bir başka şey hakkında bir hüküm ifade etmez. O ne talâk­tır, ne de îlâ; ne yemindir, ne de zıhar, hiçbir şey değildir. Vekî, İsmail b. Ebî Hâlid —Şa'bî kanalıyla Mesrûk'un: "Karımı veya bir tabak tiridi haram kılmışım, hiç aldırmam." dediğini rivayet eder. Abdürrezzak, es-Sevrî—Salih b. Müslim—Şa'bî senediyle şöyle nakleder: Şa'bî, kadının haram kılınması hakkında: "O bana pabucumdan daha önemsiz kalır." demiştir.[949] İbn Cüreyc-Abdülkerim vasıtasıyla da Ebu Seleme b. Abdurrahman'm, karısını kastederek: "Ha onu haram kılmışım, ha nehrin suyunu, farketmez." dediği nakledilir. Katâde der ki: Bir adam bu konuyu, Hamîd b. Abdurrahman el-Himyerî'ye sordu. O cevap olarak Yüce Allah'ın: "İşlerinden boşaldığın vakit, tekrar çalış ve yorul, Rabbine rağbet et (O'na yönel, boş durma)![950] âyeti­ni okudu ve: "Sen oyun oynayan bir adamsın, git oyununu oyna!" dedi. Bütün Zahirîlerin görüşü budur.

İkinci görüş: Zevcenin haram kılınması üç talâk demektir. İbn Hazm: "Bunu Hz. Ali, Zeyd b. Sabit, İbn Ömer-söylemiştir. Hasan (el-Basrî) ile Muhammed b. Abdurrahman b. Ebî Leylâ'nın da görüşleri böyledir. Hakem b. Uteybe'den de aynı görüş nakledilmiştir." demektedir.

Ben derim ki: Zeyd b. Sabit ve İbn Ömer hakkında asıl sabit olan, bizzat kendisinin, Leys b. Sa'd—Yezid b. Ebî Habib— Ebu Hureyre—Kabîsa sene­diyle rivayet ettiği şu hadistir: Kabîsa, Zeyd b. Sâbit'le İbn Ömer'e: Karısı­na, "Sen bana haramsın." diyen kimse hakkında sormuş, her ikisi de: "Yemin keffareti gerekir." demişlerdir. Onlardan bunun aksine bir görüş sabit olma­mıştır. Hz. Ali'nin durumuna gelince; yine Ebu Muhammed b. Hazm, Yahya b. el-Kattân—İsmail b. Ebî Hâlid kanalıyla Şa'bî'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Haram (kılma) konusunda bazı adamlar: ıO başka bir koca ile evlen-medikçe artık haramdır' diyorlar. Hayır! Vallahi, Hz. Ali bunu söylememiş­tir. O sadece: 'Ben onun sana ne helâl kıhcısıyım, ne de haram kılıcısı; ister ileri git, ister geri dur!' demiştir." Hasan (el-Basrî)'ye gelince; Ebu Muham-med, Katâde tarikiyle ondan:."Her helâl üzerime haramdır, sözü yemindir.'* dediğini nakletmiştir. Bu durumda, sanırız Ebu Muhammed (İbn Hazm), Hz. Ali, Zeyd ve İbn Ömer'in "el-haliyye", "el-beriyye" ve "elbettete" meselesi hakkındaki görüşlerinde bir yanlışlık yapmıştır. Çünkü îmam Ahmed, onlar­dan: "Bunların üç talâk olduğu" naklinde bulunmuş ve, "Hz. Ali ve îbn Ömer hakkında doğrudur." demiştir. Ebu Muhammed yanlış anlayarak bu görü­şü, "Sen bana haramsın" ifadesiyle ilgili olarak nakletmiştir. Bu açık bir hata­dır. Çünkü onlar, "haram kılma"yi diğerlerinden ayırmışlar ve onun yemin olduğuna dair fetva vermişlerdir. Senhaliyyesin." ifadesi hakkında da "üç talâktır" demişlerdir. Hepsi için de üç talâktır diyen birisini tanımı­yorum.

Üçüncü görüş:
Zifaf gerçekleşmiş kadın için söylendiğinde bu üç talâk­tır. Kocanın başka türlü sözüne bakılmaz. Eğer zifaf gercekleşmemişse koca-mn niyetine göre; bir, iki, üç talâk vukubulur. Eğer mutlak zikrederse, bir talâk vuku ulur. Eğer, talâk murad etmedim derse bakılır: Eğer daha önce, sözü ona yormayı mümkün kılan bir ifade geçmişse sözüne itibar edilir; eğer söz başında söylemişse, sözü kabul edilmez. Cariyesini, yiyeceğini ve eşyası­nı haram kılması durumunda ise bir şey gerekmez. Bu görüş de İmam Mâlik'e aittir.

Dördüncü görüş: Eğer bununla talâkı niyet ederse talâk olur. Sonra bununla üçe niyet etmişse üç, daha aza niyet etmişse bâin bir talâk olur. Eğer yemine niyet ederse yemin olur ve keffâret gerekir. Hiçbir niyeti yoksa îlâ olur ve îlâ hükmüne tâbidir. Eğer yalana niyet etmişse, fetva konusunda sözü kabul edilir ve bir şey lâzım gelmez; kazada ise, îlâ hükmüne tâbi kılınır. Eğer haram kılma, zevce dışında cariye, yiyecek vb. gibi bir şey için kullanılmışsa, bu bir yemin olur ve keffâret gerekir. Ebu Hanife'nin görüşü de budur.

Beşinci görüş: Eğer bununla talâka niyet ederse, talâk olur ve niyeti kaçsa o kadarı vaki olur. Eğer mutlak kullanmışsa, bir talâk gerçekleşir. Eğer zıha-ra niyet ederse zihar; yemine niyet ederse yemin olur. Talâksız veya zıharsız bizzat kendisinin haramhğına niyet ederse, üzerine yemin keffâreti gerekir. Eğer bir şeye niyet etmemişse bu durumda iki görüş vardır: Birincisi, bir şey gerekmez. İkincisi: Yemin keffâreti gerekir, şeklindedir. Eğer cariyeye söyle­miş ve âzad etmesini kasdetmişse âzad olur. Eğer haram olmasını kasdetmişse aynı lafızla kendisine yemin keffâreti gerekir. Eğer cariyeye zıhar yapma­ya niyet etse, bu sahih olmaz ve bir şey de lâzım gelmez. "Hayır, yemin keffâ­reti gerekir." diyen de olmuştur. Eğer bir şeye niyet etmezse; iki görüş vardır: Birincisi, bir şey gerekmez. İkincisi: Üzerine yemin kefareti gerekir şeklinde­dir. Zevce ve cariye dışında kalan şeylerin haram kılınması durumunda bir şey gerekmez. İmam Şafiî'nin görüşü de budur.

Altıncı görüş: Mutlak söylemesi durumunda, niyet etsin etmesin zihar olur. Ancak niyetle talâk ya da yemine çevirmesi durumunda, niyeti ne ise o gerçekleşir. İmam Ahmed'in zahir mezhebi budur. Ondan ikinci bir riva­yet daha vardır: Mutlak söylemesi halinde yemindir. Ancak niyetle, zıhar ya da talâka çevirmesi durumunda, niyet ettiği şey gerçekleşir. Ondan gelen bir üçüncü rivayete göre de herhalükârda zıhardır, isterse başka şeye niyet etsin. Ebu'I-Hüseyn'in eI~Furû'unda naklettiği dördüncü rivayete göre ise, bâin talâk­tır.

"Sen bana haramsın" sözünün hemen peşine: "Ben bununla talâkı kaste­diyorum," demesi durumuyla ilgili olarak İmam Ahmed'den iki rivayet vardır: Birincisi: O talâktır. Buna göre üç talâk mı gerekir, yoksa bir talâk mı olur? İki görüş vardır. İkinci rivayet: Yine zıhardır. "Sen bana anamın sırtı gibi­sin. Bununla talâkı kastediyorum." demesi durumundaki gibi olur. İmamın mezhebinin özeti budur.

Yedinci görüş: Eğer bununla üçe niyet etmişse üç talâk; bire niyet etmiş­se bir bâin talâk; yemine niyet etmişse yemin olur. Hiçbir şeye niyet etmemiş­se, o bir yalan olur ve bir şey gerekmez. Bu görüş de Süfyan es-Sevrî'ye aittir. Bunu İbn Hazm nakleder.

Sekizinci görüş: Her halükârda bir bâin talâktır. Bu da Hammâd b. Ebî Süleyman'ın görüşüdür.

Dokuzuncu görüş: Eğer üç talâka niyet ederse üç talâk; eğer bir talâka niyet ederse veya hiçbir niyette bulunmazsa, bir bâin talâk vukubulur. Bu da İbrahim en-Nahaî'ye aittir. Bunu, İbn Hazm nakietmiştir.

Onuncu görüş: Ric'î bir talâktır. İbnu's-Sabbâğ ve arkadaşı Ebu Bekir eş-Şâsî bu görüşün Zührî tarafından Hz. Ömer'e nisbet edildiğini nakletmiş-lerdir.

On birinci görüş: Bu lafızla kadın kendisine haram olur. Bunlar ne zıhar, ne talâk, ne de yeminden söz etmemişler ve mücerred, haram kılışının gereği ile kendisini ilzam etmişlerdir. İbn Hazm şöyle der: Bu görüş Hz. Ali'den, ashaptan isimleri zikredilmeyen bazılarından, Ebu Hureyre'den, avrıca Hasan (el-Basrî), Hılâs b. Amr, Câbir b. Zeyd, Katâdegibi zevattan nakledilmiştir. Bunlar o kişiye, sadece ondan uzak durmasını emretmişlerdir.

On ikinci görüş: Tevakkuf edip kesin bir hükme varmamak gerekir. Müftü, kadım kocasına ne helâl kılabilir, ne de haram. Nitekim Şa'bî, Hz. Ali'nin: "Ben onun, sana ne helâl kılıcısıyım, ne de haram kılıcısı; ister ileri git, ister geri dur!" dediğini nakletmiştir.

On üçüncü görüş: Haram kılma işini derhal yapmak veya maksatlı bir şekilde şarta bağlamakla, yemin olarak kullanmayı birbirinden ayırma şeklin­dedir. Birincisi, her ne şekilde olursa olsun zihardır. İsterse onunla talâka niyet etsin ve sözünün hemen akabinde: "Ben bu sözle talâka niyet ettim." desin, farketmez. İkincisi ise yemindir ve yemin keffâreti gerekir. Eğer: "Sen bana haramsın!" veya "Ramazan girdiğinde sen bana haramsın!" derse bu zıhar olur. Şayet: "Eğer yola çıkarsam" ya da "Eğer şu yemeği yersen" veya "Falan­la konuşursam karım üzerime haram olsun!" derse, bu bir yemindir. Keffâ-ret gerekir. Şeyhülislâm İbn Teymiye'nin tercihi de bu görüş olmaktadır.

Bu mesele, yirmiden fazla görüşün dal saldığı asıllardan birisi olmaktadır. [951]


[937] Tahrim, 66/1-2.

[938] Asıl nüshada Meymune'dir; yanlıştır.

[939] Buharı, 65/66 (1); Müslim, 1474.         

[940] Nesâî, 7/71. İsnadı sahihtir. Bk. Fethu'pBâri, 8/503, 9328.

[941] Müslim, 1473 (19); Buharı, 65/66(1).

[942] Tirmizî, 1201.

[943] RâvİIeri sikadır.

[944] Musannef, 11366. Senedi sahihtir.

[945] Râvileri sikadır.

[946] Râvileri sikadır. Musannef, 11360; BeyHakî, 7/350.

[947] Râvileri sikadır.

[948] Buharî, 68/8.

[949] Musannef, 11378.

[950] İnşirah, 94/7.

[951] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 5/391-396.