Konu Başlığı: Katili bilinmeyen öldürme olayları Gönderen: Safiye Gül üzerinde 06 Haziran 2011, 12:51:04 f) Katili Bilinmeyen Öldürme Olaylarında Kasâme İle Hükmü:
Sahîhayn'da Hz. Peygamber'in (s.a.) Ensar'a yahudiler arasında me[346] ile hükmettiği sabittir. (Huveyyısa, Muhayyısa ve Abdurrahrnan, Hayber'de ölü olarak buldukları yakınları Abdullah b. Sehl b. Zeyd için Hz. Peygamber'e davacı olduklarında) Hz. Peygamber (s.a.) bunlara: "Yemin edebilir misiniz ki, adamınızın kanına hak sahibi olasınız?" buyurmuştur. Buharî'nin ifadesi: "Katilinize ya da adamınıza" şeklindedir. Bunlar da: "Şahid olmadığımız, görmediğimiz bir iş (nasıl yemin ederiz?)" demişler. Hz. Peygamber: "Öyle ise yahu-diler elli kişinin yemini ile sizi aklar." buyurunca onlar: "Kâfir bir kavmin yeminlerini nasıl kabul edebiliriz?" demişler. Bunun üzerine onun diyetim Hz. Peygamber kendisi vermiştir. Bir rivayette: "Sizden elli erkek, onlardan bir adam aleyhine yemin eder ve adam tamamı ile size verilir."[347] ifadesi vardır. Sahih hadislerin ifadelerinde diyetin nereden ödendiği hakkında ihtilâf vardır. Bazısında, Hz. Peygamber'in kendisinden ödediği, bazısında da zekât develerinden ödediği belirtilir. Ebu Davud'un Sünen'mde ise; maktul, yahudilerin içerisinde bulundu-ğu için, Hz. Peygamber'in (s.a.) diyeti onlara yüklediği ifade olunur.'[348] Abdürrezzâk'ın Musannef'mâc: "Hz. Peygamber'in (s.a.), önce yahu-dilere yemin verdirdiği ve onların yeminden kaçındıkları, sonra Ensar'dan ka~ sâmede (yemin) bulunmalarını istediği, onların da yemin etmemeleri üzerine diyeti yahudiler üzerine yüklediği1' zikredilir[349] Nesâî'de de: "Diyeti, yahudiler üzerine koyduğu ve bir kısmını ödeyerek onlara yardımcı olduğu" kaydı vardır.[350] Bu uygulama aşağıdaki hükümleri içerir: 1— Kasâme ile hükmetmek, Allah'ın dininden ve şeriatındandır. 2— Kasâme yolu ile kısasın meşruiyeti: Hadislerde geçen: "Adam tamamı ile size teslim edilir.", "Adamınızın kanına hak sahibi olursunuz" gibi ifadeler buna delildir. Kur'an ve sünnet'in zahiri, mülâanede bulunan kocanın ve kasâmede kan sahiplerinin yeminleri ile öldürme hükmünü getiriyor. Bu, Medine âlimlerinin görüşüdür. İrak âlimleri ise, her iki durumda da öldürme olmayacağı görüşündedir. İmam Ahmcd'in mezhebi; kasâmede öldürüleceği, Hânda öldürülmeyeceği şeklindedir. Şafiî ise aksi kanaattedir. 3— Diğer davaların aksine, kasâmede yemin, önce davacılara {müddet) verdirilir. 4— Zimmîler, üzerlerine düşen görevi yapmazlarsa, ahdi bozmuş sayılırlar. Hz. Peygamber'in; "Ya diyeti ödersiniz ya da harp ilan etmjiş sayılırsınız." ifadesinden bu anlaşılır. 5— Davalı {müddea aleyh) hüküm meclisinden uzakta ise, hâkim k sine yazar, hasmın mahkemeye gelişini aramaz. 6— Kadi'nın yazısına istinaden —onun yazısı olduğuna dair üzer» hit tutulmasa bile— amel ve hükümde bulunmanın cevazı. 7— Gıyabî hükmün cevazı. 8— Kasâmede —eğer varsa— elliden daha az kişinin yemini ile yenilmeyeceği. 9— Eğer dava, müslüman ve zimmîler arasında ise, bize baş vurmasalar bile onlara (zimmîlere) İslâm ahkâmının tatbik edileceği. 10— Diyetin zekât develerinden ödenmesi ki, bu durum bir çokları için izahı zor bir problem arzetmektedir. Bazılarınca, gârimîn (borçlular) faslından ödemiştir ki doğru değildir. Zira, zimrrîîlerin borçluların? zekât verilmez. Bazılarınca, ödenen bu diyet, zekât mallarından yerlerine harcandıktan sonra arta kalan kısımdır ve devlet başkanının bu fazlayı maslahat (yarar) gördüğü yerlere harcama yetkisi vardır. Bu izah birincisinden daha uygundur. Daha makulü; Hz. Peygamber'in (s.a.), diyeti kendisinden ödemesi ve zekât develerinden ödünç alması şeklindeki yorumdur. Buna hadisteki: "Hz. Peygamber (s.a.) diyeti kendi yanından verdi." ifadesi delil olur. Bütün bu yorumlardan en uygunu şu olacaktır: Hz. Peygamber, iki unsur arasındaki anlaşmazlığı gidermek için diyeti yüklenince, verdiği hüküm, ara bulmak için borçlanan kimse (ğârim) üzerine verilmiş bir hüküm oldu. "Hz. Peygamber diyeti gârimîn faslından ödedi" diyenler de belki bunu kasdediyorlar. Hz. Peygamber (s.a.), kendisi için zekâttan asla bir şey almamıştır. Çünkü sadaka kendisine helâl değildir. Şu kadar var ki, bu fasıldan diyeti ödemiş olması, ara bulmak için borçlanan bir kimseye vermesi kabilinden olmuştur. En doğrusunu Allah bilir. Bir itiraz olarak, hadisteki: "Diyetini yahudiler üzerine kıldı." sözüne ne dersiniz denebilir. Bu ifade mücmeldir ve râvi, diyetin yahudiler üzerine kılınış keyfiyetini zabtedememiştir. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.), yahudilere yazıp: "Maktulun diyetini verin ya da harp ilan etmiş sayılırsınız." diye bildirince bu tutumuyla Hz. Peygamber, diyetin ödenmesi için onları ilzam etmiş olur. Ancak bilinen şudur ki, onlar öldürdüklerini kabul etmemişler ve buna dair yemin etmişlerdir. Bu durumda da Hz. Peygamber diyeti kendisi ödemiştir. İşte diğer râvilerin zabtettikleri bu fazlalık, bir öncekinden daha tercih edilir durumdadır. Peki, Nesâî'nin rivayetinde yer alan: "Diyeti yahudiler üzerine dağıttığı ve bir kısmını da ödeyerek onlara yardımcı olduğu" şeklindeki ifadeye ne dersiniz? Bu soruya şöyle cevap verilir: Bu ifade kesinlikle muteber (mahfuz) değildir. Zira diyet, sırf maktulun velilerinin iddia etmiş olmaları ile davalılar üzerine gerekmez. Mutlaka ikrar, beyyine (delil), ya da davacıların yemini gibi bir mesned bulunması gerekir. Burada bunlardan hiçbiri yoktur. Hz. Peygamber (s.a.), davacılara kasame yemini teklif etmiş, onlar yeminden kaçınmışlardır. Bu durumda mücerred dava ile yahudileri diyet ödemeğe nasıl icbar edebilir? [351] [346] "el-Kasâme" kelimesi masdardır. Bir mıntıkada bir maktulün bulunması durumunda, davacı oldukları takdirde kan sahiplerine veya davalılara verilen yeminlere denilir. "Kasâme" lafzı, "kan v .rine edilen yemin" anlamına tahsis edilmiştir. Muhkem 'de şöyle denilmekledir: "Kasâme, bir şey üzerine yemin eden veya ona şahitlikte bulunan bir topluluğun adıdır. Ka^âme yemini de bunlara nisbet edilen yemindir. Sonra bizzat yemin hakkında kullanılır olmuştur." [347] Buharı, 87/22; Müslim, 1669. [348] Ebu Davud, 4526. İsnadı sahihiir. Musannef, 18252; Beyhakî, 8/121. [349] Musannef, 18252. [350] Nesâî. S/12. Senedi hasendir. [351] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 5/133-136. |