๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Zadul Mead => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 23 Mayıs 2011, 10:07:23



Konu Başlığı: Kardan maksat temizliktir görüşünün delilleri
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 23 Mayıs 2011, 10:07:23
2 . Kar'dan Maksat Temizliktir Görüşünün Delilleri:

 

Âyette geçen "kar'"dan maksadın temizlik süresi olduğu görüşünde olanlar şöyle demişlerdir: Sizinle münakaşamız iki noktada toplanmaktadır:

Birincisi: "Kar'" dan maksadın tuhur (temizlik süresi) olduğuna dair delillerin ortaya konması.

İkincisi: Sizin delilerinize karşı verilecek cevaplar. [268]

a — İleri Sürülen Deliller :

 

Yüce ALLAH:  «Ey Peygamber!

Kadınları boşayacağınız zaman! iddetîerinl gözeterek boşayın." buyurmaktadır,[269] Bu âyeti delil olarak kullanma şekli şöyle olmaktadır: kelimesindeki lâm harfi vakit anlamı veren bir harftir. Dolayısıyla, âyetin anlamı "Onları iddetlerinin vakti içerisinde boşayınız." demektir. Nitekim:

Ve âyetlerinde de lâm harfleri vakit anlamında kullanılmıştır.[270] Yine Araplar: yani "Ayın son üç gününde sana geldim." demektir ve lam harfi görüldüğü gibi zaman anlamına gelmektedir. Hz. Peygamber (s.a.) bu âyeti bu şekilde tefsir etmiştir. Sahîhayn'da îbn Ömer'den (r.a.) şöyle rivayet edilmiştir: İbn Ömer'in kendisi, karısını hayız halinde iken boşamıştı. Hz. Peygamber (s.a.) kendisine, tekrar rücû etmesini, sonra onu temiz iken kendisine yanaşmadan boşamasını emretmiş, sonra da: "Yüce ALLAH'ın, kadınların içinde b o sanılmalarım emrettiği iddet işte odur." buyurmuştur.[271]' Böylece Hz. Peygamber (s.a.) Yüce ALLAH'ın kadınların içerisinde boşanılmalarını emrettiği iddetin, hayızdan sonra olan temizlik süresi olduğunu beyan buyurmuştur. Eğer "kar"' dan maksat hayız olsaydı, bu durumda koca onu iddet içerisinde değil, iddetten önce boşamış olurdu. Bu ise kadının iddetinL uzatmak olurdu ki, bu karısını hayız halinde boşamak gibi caiz değildir.

İmam Şafiî şöyle  der: Yüce ALLAH: "Boşanmış   kadınlar,   kendi kendilerine üç kar' beklerler."[272]' buyurmaktadır. Âyetteki "kar"' kelimesi bize göre — ALLAH daha iyi bilir— tuhr yani temizlik süre sidir. Eğer birisi çıkar da: Onun "tuhr" olduğuna deliliniz nedir? Kaldı ki, başkaları ondan maksadın "hayız" olduğunu söylemektedirler; derse, ona şu şekilde cevap verilir: Buna iki delâlet bulunmaktadır: Birincisi sünnetin açıklamış olduğu kitap, diğeri de dildir. Eğer kitap delili nedir denilirse cevaben; âyetidir;   deriz.   (Mânası:   "Ey Peygamber! Kadınları boşayacağınız zaman, iddetleri içerisinde boşayın.[273] Bize Nâfi' ve İbn Ömer senediyle İmam Mâlik haber vermiştir: îbn Ömer, Hz. Peygamber (s.a.) devrinde, karısı hayız halinde iken onu boşamıştı. Babası Hz. Ömer, bunu Hz. Peygamber'e sordu. Hz. Peygamber (s.a.) ona: "Ona emret, karısına müracaat etsin, sonra temizlenip akabinde tekrar hayız görüp sonra yine temizlensin. Ondan sonra dilerse tutsun, dilerse kendisine yanaşmadan önce onu boşasm.Yüce ALLAH'ın^ kadınların   içinde   boşanılmalarını   emrettiği   iddet   işte , budur." buyurur.                                                                 

Müslim ve Saîd b. Salim bize îbn Cüreyc — Ebu'z-Zübeyr — îbn Ömer senediyle haber vermişlerdir: İbn Ömer, hayız iken karısını boşadığını anlatır ve Hz. Peygamber'in (s.a.): "Temizlendiği zaman boşasın ya da utsun." buyurduğunu ve "Ey Peygamber! Kadınları boşayacağınız zaman, iddetlerl içerisinde boşaym." buyurmaktadır.[274] âyetini "iddetleri öncesinde" şeklindeki tefsîrî açıklama ilâvesiyle okumuştur, [275] İmam Şafiî şöyle devam eder: Ben nasıl şüphe ederim?! Bizzat Hz. Peygamber (s.a.) ALLAH'tan bir beyan olmak üzere "iddetin tuhr ile olduğunu, hayız ile olmadığını haber vermiş ve âyeti, "iddetlerl öncesinde" şeklindeki tefsîrî açıklama ilâvesiyle okumuştur. Bu ise karısını temiz iken boşaması şekliyle olur. Çünkü bu takdirde kadın iddetini karşılamış olur. Eğer hayızlı iken boşanacak olursa, o takdirde iddetini ancak hayızdan sonra karşılayabilmiş olacaktır.

"Dil delili nedir?" denilirse buna da şöyle cevap verilir: "el-Kar"' kelimesi, bir sebebe dayalı olarak verilmiş bir isimdir. Hayız rahmin bıraktığı ve dışarı çıkan kan olmakta, tuhr ise tutulan ve dışarı çıkmayan kanın ismidir. Arapça'da "kar"' kökünün "haps" mânasına geldiği bilinmektedir. Meselâ bu kelimeyi şu şekilde kullanırlar:  "O suyu havuzunda ve su kabında tutuyor, hapsediyor.  "O yemeği   avurdunda topluyor,   tutuyor." demektir. Yine Araplar, kişi bir şeyi hapsettiğinde diyorlar ve bunu "gizledi" anlamına kullanıyorlar. Hz. Ömer de: şeklindeki bir sözünde yine aynı şekilde bu kelimeyi "hapsetmek" mânasında kullanmıştır.

İmam Şafiî şöyle der: İmam Mâlik, İbn Şihâb — Urve senediyle nakleder: " Hz. Âişe üçüncü hayzınm kanını görmeye başladığı zaman Hafsa bt. Abdirrahman b. Ebî Bekr'in yanma intikal eder." Bu haber Amra bt.Abdirrahman'a söylenilmiş, o :"Urve doğru söylüyor." demiştir. Bu konuda insanlar Hz. Âişe ile sert tartışmalara girişmiş ve: Yüce ALLAH "üç kar' " buyuruyor; demişlerdir. Bunun üzerine Hz. Âişe onlara :"Doğru söylediniz! Peki "kar"' m ne demek olduğunu biliyor musunuz? O, "tuhr" demektir." demiştir[276]

İmam Mâlik, İbn Şihâb'dan haber verir: Ebu Bekr b. Abdirrahman'ı işittim, şöyle diyordu: "Fukahamızdan yetiştiğim herkes bu şekilde söylerdi." O bu sözüyle Hz. Âişe'nin söylediğini kasde diyordu [277] İmam Şafiî, Süfyân —ez-Zührî —Amra senediyle Hz. Âişe'nin: "Boşanmış kadın, üçüncü hayzını görmeye başladı mı, artık kocasından ayn düşmüş (iddetini bitirmiş} olur." dediğini nakleder[278]

İmâm Mâlik, Nâfi' — Zeyd b. Eşlem — Süleyman b. Yesâr senediyle nakleder: Ahvas (İbn Hakim), karısı üçüncü hayzını görmeye başladığında Şam'da öldü. Daha önce onu boşamıştı. Muâviye bir yazıyla bunu Zeyd b, Sâbit'e sordu. Zeyd cevaben yazısında ona: "Kadın üçüncü hayızını görmeye başladığı zaman, artık iddetini tamamlamış olur; araları ayrılır. Dolayısıyla da birbirlerine varis olamazlar." demiştir. [279]

Süfyân, Zührî ve Süleyman b. Yesâr aracılığıyla Zeyd b. Sâbit'in: "Kadın üçüncü hayzını görmeye başladı mı, artık (iddetini bitirmiş ve) ayn düşmüş olur." dediğini rivayet etmiştir.[280]

Saîd b. Arûbe hadisinde bir adam — Süleyman b. Yesâr senediyle Hz. Osman ile İbn Ömer'in: "Kadın üçüncü hayza girdi mi, artık kocasının kendisine rücû hakkı kalmaz." dedikleri ifade edilmiştir.

İmam Mâlik, Nâfi' aracılığıyla İbn Ömer'den:"Adam karısını boşadı da, kadın üçüncü hayzını görmeye başladı mı, artık ondan ayn düşmüş olur. Birbirlerine varis olamazlar." dediğini rivayet eder.

Yine İmam Mâlik'in bildirdiğine göre. Kasım b. Muhammed, Salim b. Abdillah, Ebu Bekr b. Abdirrahman, Süleyman b. Yesâr ve İbn Şihâb şöyle derlerdi:"Boşanmış kadın, üçüncü hayzını görmeye başladı mı, artık iddetini tamamlamış olur ve aralannda miras cereyan etmez. "[281] İmam Mâlik'ten Şafiî'nin dışındaki diğer râviler "Artık kocanın ona rücû etme hakkı kalmaz." ifadesini ilâve etmişlerdir. İmam Mâlik sonra: "Memleketimizdeki ilim ehlini üzerinde bulduğum şey de işte budur."

demiştir.

İmam Şâfü şöyle der: Âyette geçen "kar"' dan maksadın "tuhr" yani temizlik süresi olması uzak bir durum değildir. Nitekim Hz. Âişe de böyle demiştir. Kadınlar bu konuda daha bilgilidirler. Çünkü bu haller onlarda bulunur, erkeklerde bulunmaz. Hayız mânasına da gelebilir. Bu durumda üç hayız gördüğünde artık evlenmek için helâl olur. Biz, ALLAH'ın kitabında "gusletmesi" yani hayızdan sonra yıkanması şartı için bir mâna göremiyoruz. Siz iki görüşten birisine kail olmuyorsunuz: Yani, "kar"1 dan maksat "hayız" dır diyenler, "Koca, boşadığı karısı üçüncü hayzmdan yıkamncaya kadar rücû edebilir." diyorlar. Nitekim Hz. Ali, fbn Mes'ûd, Ebu Musa böyle söylemişlerdir. Hz. Ömer'in görüşü de öyledir, İmam Şafiî şöyle devarn ediyor: "Onlara yani Iraklılara:"Siz, ne görüşünü rivayet edip onunla ihticacta bulunduğunuz kimselerin görüşlerini, ne de seleften bildiğimiz birisinin görüşünü almadınız?" denilse, onlar: "Biz onlara nerede muhalefet ettik?" deseler, şöyle deriz: "Onlar "...yıkanıncaya ve kendisine namaz helâl oluncaya kadar..." dediler; siz ise :"Yıkanma hususunda ihmal etse de, üzerinden namaz vakti geçse, yıkanmasa da, kendisine namaz helâl olmasa da artık (nikâh için} helâl olur." dediniz. İmam Şafiî'nin sözü bitti.[282]

"Kar' " kelimesinin dilde "tuhr" anlamına geldiğine el-A'şâ'nın şu beyti de delâlet emektedir:

"Senin için her sene bir savaş vardır'. Onun için sabrını, metanetini toplar ve onu üstlenirsin. Karılarının temizlik süreleri içinde onlardan ayrı düşmen dolayısıyla karşılaştığın sıkıntılara karşılık, o savaştan mal ve şeref ile dönersin."[283]

Beyitte geçen "kuru"' kelimesinden maksat, "tuhr" yani temizlik dönemleridir. Çünkü o, savaş sırasında kanlarının temizlik sürelerini kaçırmış ve savaşı onlar üzerine tercih etmiştir.

Sonra "tuhr" vücuda gelme bakımından hayızdan daha öncşdir; dolayısıyla o, isme daha lâyıktır.

Sizinle tartışmamızın birinci noktası bitmiş oldu. [284]


[269] Talâk, 65/ L

[270] Âyetlerin anlamlan: "Kıyamet gününde doğru teraziler kurarız " (Enbiyâ, 21/47) ; "Güneşin batıya yönelmesi anında ... namaz kıl." (Isrâ, 17/78)

[271] Buhâri (Feth), 8/500, 9/301, 306 ; Müslim, 1471.

[272] Bakara, 2/ 228.

[273] Talâk. 65/1.

[274] Talâk,65/1 .

[275] Şâfü, Ümm;. 5/209 ; Şafiî, Risale, 568 ; Müslim, 1471   (14)

[276] Şâfü, Ûmm, 5/209 ; Ahmed, 2/405 ; Muvatta, 2/576,577. İsnadı sahihtir.

[277] Şâfü, Ûmm, 5/209 ; Ahmed, 2/405 ; Muvatta, 2/,577 . îsnadı sahihür.

[278] Şafiî, Ûmm, 5/209 ; Ahmed, 2/405 .

[279] Şâfü, Ümm, 5/209 ; Ahmed, 2/405 ; Muvatta, 2/,577 . îsnadı sahihtir.

[280] Şafiî, Ümm, 5/209 ; Ahmed, 2/405 . îsnadı sahihtir.

[281] Şafiî, Ümm, 5/210 ; Muvatta, 2/ 576 . îsnadı sahihür.

[282] Şafii, Ümm, 5/209 ve devamı.                                       

[283] Beyt için bakınız, Dtuânu'l-A'şâ,9l ; Taberi, 2/444,445 .   

[284] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 6/202-206.