> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Zadul Mead > Kardan maksat hayızdır görüşünün delilleri
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kardan maksat hayızdır görüşünün delilleri  (Okunma Sayısı 801 defa)
23 Mayıs 2011, 10:15:13
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 23 Mayıs 2011, 10:15:13 »



1. Kardan Maksat Hayızdir Görüşünün Delilleri:

 

"Kar'"m hayız anlamına geldiğini söyleyenler, bu görüşlerine çeşitli açılardan delil getirmişlerdir: Birinci Delil:

Yüce ALLAH'ın: "Boşanmış kadınlar, kendi kendilerine üç kar' {selâsete kürü') beklerler.m[251]' buyruğundan maksadı ya sadece "tuhr" yani temizlik süresidir, ya sadece "hayız" dır; ya da her ikisi de birdendir. Üçüncüsü icmâ ile mümkün değildir; müşterek lâfzı iki mânaya hamledenler dahi bu konuda hemfikirdirler. Şu halde, âyetin ilk iki ihtimale hamli gerekmektedir: Bu iki ihtimalden hayız üzerine hamlediîmesi çeşitli açılardan daha uygun olmaktadır:

1— Eğer kar'dan maksat tuhr olacak olsaydı, o takdirde iddet bekleyen kadın için iki kar' ve üçüncüsünden de bir an beklemesi yeterli olurdu. Âyette kullanılan "üç" sayısının bu mânada kullanılması ise uzak bir mecazdır. Çünkü sayılar belli bir aded konusunda "nas's"dırlar; ne aza ne de çoğa delâlet etmezler.

Burada siz: "İçerisinde boşanılan tuhrun geri kalan kısmı bize göre bir kar'dır." diyebilirsiniz. Bu itirazınıza üç açıdan cevap vermek mümkündür:

a)  Daha önce de geçtiği gibi, bu üzerinde ittifak edilemeyen bir konudur; bütün ümmet, kar'm bir kısmının tam bir kar' sayılacağına dair asla icmâ' etmiş değillerdir. Böyle bir iddia delile muhtaçtır.

b)  Bu bir mezhebçilik iddiasıdır ve âyetin bu iddia üzerine hamli, kur'un tuhur olduğunu kabullendirme  gayreti gerektirmektedir. Kur'an bu şekilde mezhebçilik iddialarıyla tefsir edilemez ve lügate bu gibi mânalar yüklenemez.   Lügatte, asla  tuhrdan bir anlık zaman için "tam bir kar'" ismi verilmez ve böyle bir mâna akla gelmez.  Bu mâna üzerinde ümmet.görüş birliği de etmemiştir. Dolayısıyla bu iddia ne naklen, ne de icmâ' yolu ile sabit değildir. Bu sadece mücerred (dayanağı olmayan) bir hamiden ibarettir. Hiç şüphesiz   "hami" başka, "vaz'" ise daha başka şeylerdir. Vaz', ancak lügat bakımından, şer'an ya da örfen    sübut bulduğu zaman bir mâna ifade der.

c)  "Kar"' kelimesi ya "tuhr"un   yani temizlik süresinin tamamının adıdır, nitekim (öbürlerine göre) hayz müddetinin de tamamının adı olmaktadır. Ya da bir kısmının adıdır; veyahut da her ikisi arasmda lâfzı ya da manevî iştirakle "müşterek" bir kelime olur. Üç İsısını da bâtıldır dolayısıyla birinci kısım taayyün eder. Şöyle ki: "Kar"1 kelimesinin temizlik süresinin bir kısmı için vaz'edilmiş olmasının batıllığı  ortadadır; çünkü böyle olması durumunda tek bir temizlik süresinin pek çok "kar"' olması gerekir ve bu durumda "kar"1 kelimesi. mecazî anlamda kullanılmış olur. Manevî iştirak ile müşterekliğin batıllığı da iki açıdan olmaktadır: Birincisi: Tek bir temizlik süresine hakikat anlamında pek çok "kar"1 tabir etmenin   doğru   olması   gerekir.   İkincisi:   Nazîrlnln  — ki   "hayız" olmaktadır— bir cüzüne ittifakla "kar"' ismi verilmemektedir. "Kar"' kelimesinin her ikisi için lügat bakımından vaz'edilmiş elması fark etmez ve bunda bir kapalılık yoktur.

Eğer: "Biz bu kısımlar içerisinden, tamamıyla cü2;ü arasında lâfzı iştirakle müşterek olması şeklini tercih ediyoruz. Müşterek, her iki mânası üzerine de hamledilebilir; çünkü bu daha ihtiyatlı olmaktadır. Berâet (sorumluluktan kurtulma) ancak bununla husule: gelir." denilecek olursa buna cevap iki açıdan verilecektir: Birincisi: Daha önce de geçtiği gibi, iştiraki sahih değildir. İkincisi: Şayet iştiraki sahih olsa bile, bu takdirde de bütün mânalarına hamlediîmesi caiz değildir. Müşterek lafızın, her iki mânası üzerine de hamlini caiz görmeyenlere göre bu zaten açıktır. Müşterek lâfzın her iki mânası üzerine de hamlini caiz görenler ise, bunu ancak her ikisinin de murad edildiğine dair delil bulunduğu zaman caiz görmektedirler Böyle bir delilin bulunmaması durumunda ise, içlerinden birisinin ya da her ikisinin murad edildiğine dair bir delil bulununcaya kadar tevakkuf ediyorlar. Müteahhir âlimler, İmam Şafiî ve Kadı Ebu Bekir'den şunu naklederler: "Lafız karinelerden soyutlandığı zaman, aynen âmin (genel) lafızlarda olduğu gibi, her iki mânaya da hamli vacib olur; çünkü bu daha ihtiyatlı olmaktadır. Zira iki mânasından biri diğerinden daha öncelikli değildir. Üçüncü bir mânaya ihtimali imkanı da yoktur; tümden terki (ta'tîli) mümkün değildir, beyanın ihtiyaç anından geriye kalması ise mümkün değildir. Amel vakti geldiğinde, iki mânasından birisinin bizzat maksut olduğu tebeyyün etmemişse, o vakitte lâfzın hakikatinin murad olmadığı anlaşılmış olur. Eğer murad edilmiş olsaydı, mutlaka beyan edilirdi. Dolayısıyla mecaz mâna taayyün etmiş olmaktadır ki, o da her iki mânanın birden murad edilmesidir. Her iki mânaya da hamlin hakikât olduğunu söyleyenler, muradın ikisinden biri olduğu tebeyyün etmeyince, her ikisinin de murad olduğu anlaşılmış olur, demektedirler."

Şeyhülislâm İbn Teymiye şöyle demiştir: İmam Şafiî ve Kadı'den nakledilen rivayet üzerinde düşünmek gerekir. Kadı'ya gelince, âmm lafızlar hakkmda tevakkuf etmek ve bir delil olmaksızın âmm lafızları "istiğrak" (bütün fertlerini kapsaması) mânası üzerine hamletmenin caiz olmadığı onun prensiplerinden (asıl) olmaktadır. Âmm lâfızlarda bile tevakkuf eden bir kimse, delil olmaksızın müşterek lâfızları istiğrak mânasına nasıl hamledebilir? Onun kitaplarında zikrettiği şey, sadece re'sen (yani kelimenin ilk konumunda) iştirakin muhalliği olmaktadır. İştirak iddiasında bulunulan lâfızlar ona göre mut£vâtıı[252] isimler kabilindendir. İmam Şafiî'ye gelince, onun ilimde sahip olduğu yüce makam, böyle bir şey söylemiş olmasına mânidir. Bu görüş onun şu sözünden çıkarılmıştır: "Bir kimse "mevâlî"sine vasiyette bulunsa, bu lâfız hem yukarıdan hem de aşağıdan olan "mevlâ"yı içine alır." İmam belki de bu sözü, "mevlâ" kelimesinin mütevâtı' isimlerden olduğu ve onlar (yani aşağıdan ve yukarıdan olan mevlâ) arasında bir müşterek nokta bulunduğu inancıyla söylemiş olabilir. Çünkü o (mevlâ lâfzı), izafî isimlerdendir.   Aynen   "Ben   kimin   mevlâsı   isem,   Ali   de   onun mevlâsıdır."[253] hadisinde olduğu gibi. Bu sözden, aralarında bir müşterek nokta bulunmayan isimler hakkında, "mutlak zikredilmesi halinde lâfzın, bütün mânalarına hamledilme sinin gerekliliği" şeklinde genel bir kaide çıkarılması ve bunun da îmam'a nisbet edilmesi gerekmez. Sonra bu sözün yanlışlığına çeşitli hususlar delâlet etmektedir:

a)   Lâfzın her iki mânasında birden kullanılması ancak mecaz olmaktadır. Çünkü, lâfzın tek başına   ayrı ayrı   her bir mânası için konulmuş olması hakikat olmaktadır. Mutlak lâfzın mecaz üzerine hamli caiz değildir, aksine hakikat mânası üzerine hamledilmesi vacibtir.

b) Şayet, her ikisi için münferid olarak ve her biri için de toplu olarak konulmuş olduğu farzedilse, bu takdirde müşterek lâfzın üç mânası (mefhûmu)  olmuş olur.  Bu üç mânasından bir gerekçe olmaksızın herhangi birisi üzerine hamide bulunmak mümkün değildir.

c)  O takdirde, bütün mânalarına hamli imkansız olur. Çünkü onun sadece bir manasıyla her iki mânası üzerine beraberce hamli, iki zıttın bir arada toplanmasını iktiza eder. Dolayısıyla müşterek lâfzın bütün mânalarına hamledilmesi mümkün değildir. Her iki mânasına beraberce hamledilmesi, mefhumlarından bir kısmı üzerine hamletmek olur; bütün mefhumları üzerine hamli, bir anda bütünü üzerine hamlini ortadan kaldırır.

d)  Burada bazı durumlar vardır: 1) Sadece bu hakikat. 2) Yalnızca diğeri hakikat. 3)  Her ikisi birden. 4)  Sadece birinin mecazı. 5) Sadece diğerinin mecazı. 6) Her iki mecaz birden. 7) Bunun mecazı ile birlikte yalnız hakikati. 8) Diğerinin mecazı ile birlikte hakikati. 9) Her ikisinin mecazı ile birlikte tek bir hakikat. 10) Mecazı ile birlikte diğer hakikat. 11) Diğerinin mecazı ile beraber. 12) Her ikisinin mecazı ile birlikte. İşte bu on iki hamil ihtimali bulunmaktadır; bunların bir kısmı hakikat şeklinde diğer bir kısmı da mecaz şeklindedir.  Bütün bu hamil ihtimalleri içerisinde, diğer mecaz ve hakikat mânalan bir tarafa itilerek bir mecazî mânanın belirlenmesi, gerekçesiz bir tercih olur ki, bu da mümkün değildir.

e)  Eğer müşterek lâfız her iki mânasına da birden hamledilecek olsa, o takdirde âmm lâfızlardan olur. Çünkü, âmm ismin hükmü, tahsis durumunun bulunmadığı zamanda, bütün fertlerine hamlinin vacib olmasıdır. Eğer böyle olacak olursa, bu durumda iki mânasından birisinin istisnası caiz olacaktı ve mutlak zikredilmesi durumunda hatıra ilk olarak umûm mânası gelecekti ve onu iki mânasında:! birisi hakkında kullanan kimse, âırnn lâfzı bazı fertleri hakkında kullanan kimse gibi olacaktı. Dolayısıyla konuşmasında mecaz yapmış olacak ve hakikat mânasında kullanmamış olacaktı, onu iki mânasından biri hakkında kullanan kimse bir delile muhtaç olmayacaktı; aksine sadece diğer mânayı nefyeden kimse delile ihtiyaç duyacaktı ve âmm. lâfızların umûm ifade edeceğini ve ondan mücmelliği nefyetmeyenlere göre tahsisin bulunduğunu araştırmadan önce, ondan şümul mânasını anlamak gerekecekti. Çünkü bu durumda müşterek lâfız, diğer âmm lâfızlar mevkiinde olacaktı. Bu ise kesinlikle bâtıldır. Yine bu durumda, müşterek isimlerin hükümleri, âmm lâfızların hükümlerinden ayrı olmayacaktı ki, bu durum lügatte zarurî olarak bilinen bir husus -olmaktadır. Yine bu takdirde, bu âyet hakkında, zahiri ve mutlakmm hilâfma hamide bulunma hususunda icmâ' edilmiş olacaktı. Zira onlardan hiçbirisi çıkıp da, "kar"' kelimesinin hem tuhr hem de hayıza aynı anda hamledildiğini söylememiştir. Böylece onların "lâfzın her ikisine de birden hamledilmesi ihtiyata daha uygundur." şeklindeki sözlerinin sakatlığı da ortaya çıkmış oldu. Çünkü âyetin üç hayız ve tuhra hamli takdir edilmiş olsaydı, bunda ihtiyattan çıkma mânası olurdu.

Eğer biz onlardan her birisinden ayrı ayrı üçe hamlederiz; denilirse, bu kez de Kur'an'ın zahirine muhalefet edi...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 23 Mayıs 2011, 10:16:46 Gönderen: Hafıza Aişe »
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kardan maksat hayızdır görüşünün delilleri
« Posted on: 25 Nisan 2024, 04:25:19 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kardan maksat hayızdır görüşünün delilleri rüya tabiri,Kardan maksat hayızdır görüşünün delilleri mekke canlı, Kardan maksat hayızdır görüşünün delilleri kabe canlı yayın, Kardan maksat hayızdır görüşünün delilleri Üç boyutlu kuran oku Kardan maksat hayızdır görüşünün delilleri kuran ı kerim, Kardan maksat hayızdır görüşünün delilleri peygamber kıssaları,Kardan maksat hayızdır görüşünün delilleri ilitam ders soruları, Kardan maksat hayızdır görüşünün delilleriönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes