๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Zadul Mead => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 31 Mayıs 2011, 15:57:58



Konu Başlığı: Kadının bir bedel karşılığında boşanması
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 31 Mayıs 2011, 15:57:58
4— Kadının Bir Bedel Karşılığında Boşanması (Hulû) ve Bu Konudaki Hükümler:

 

Sahih-i BuharVĞz İbn Abbas'tan rivayet edilir: Sabit b. Kays b. Şem-mâs'ın hanımı Hz. Peygamber'e geldi ve: "Ya Rasûlallah! Ben Sabit b. Kays'in ne ahlâkını, ne de dinini ayıplamıyorum. Fakat, İslâm'da (istemediğim için onunla beraberliğim durumunda) küfre sebep olacak bir davranışta bulun­mamdan da korkuyorum." dedi. Rasûluîlah (s.a.) ona: "Bahçesini geri verir misin?" buyurdu. Kadın: "Evet.** dedi. Hz. Peygamber (s.a.) (kocasına): "Bahçeyi kabul et ve onu bir talâkla boşa!" buyurdu.[753]

Sünen-i NesâPûe Rubeyyi' bt. Muavviz anlatır: Sabit b. Kays b. Şem-mâs karısını dövmüş ve kolunu kırmıştı. Karısı Cemile bt. Abdullah b. Übeyy idi. Kardeşi Hz. Paygember'e (s.a.) geldi ve şikâyetçi oldu. Hz. Peygamber (s.a.) Sâbit'i çağırttı ve ona: "Onun sendeki hakkını al ve yolunu bırak." bu­yurdu. Sabit: "Evet." dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.) kadına, bir hayız müddeti (iddet) beklemesini ve ailesinin yanına dönmesini emretti.[754]

Sünen-i EbîDavud'da İbn Abbas rivayet eder: "Sabit b. Kays b. Şem-mâs'm karısı kocasından hulû yolu ile ayrıldı. Hz. Peygamber (s.a.) kendisi­ne, bir hayız müddeti iddet beklemesini emretti."[755]

Dârakutnî'de bu olay şöyle anlatılır: Hz. Peygamber (s.a.) kadına: "Sa­na (mehir olarak) verdiği bahçeyi geri verir misin?" diye sordu. Kadın: "Evet, hem de ziyadesiyle." dedi. Bunun üzerine Allah Rasûlü (s.a.): "Ziyadeye ge­lince; hayır! Fakat bahçesini (verirsin)." buyurdu. Kadın da: "Olur." dedi. Hz. Peygamber (s.a.) malını aldı ve kadına yol verdi. Bu durum Sâbit'e ula­şınca; "Hz. Peygamber'in (s.a.) hükmünü kabul ettim." dedi.[756] Dârakut-nî, isnadının sahih olduğunu söyler.

Hz. Peygamber'in (s.a.) bu hükmü çeşitli unsurları içeriyor:

1— Hulû caizdir. Nitekim Kur'an da buna delâlet etmektedir. Allah Te-âlâ: "Ey mü'minler! Siz de kan ile kocanın, Allah'ın sınırlarını hakkıyla mu­hafaza etmelerinden şüpheye düşerseniz, kadının erkeğe fidye vermesinde, her iki taraf için de günah yoktur."[757]' buyurur.

Nass ve icmâa muhalefet eden şâz bir grup, hulûun meşruluğunu kabul etmemişlerdir.

Âyette hulûun, mutlak surette —gerek sultanın izni ile olsun, gerek izni olmadan— meşru olduğuna delil vardır. Bir grup izinsiz hulûu meşru görme­mişlerdir. Dört imam ve çoğunluk ulema onlara muhaliftirler.

Ayette, hulû yoluyla ayılığın meydana geleceğine delil vardır. Zira Yüce Allah, âyette "fidye" tabirini kullanmıştır. Eğer hulû neticesinde, bazı âlim­lerin de dediği gibi, ric'at mümkün olsaydı o zaman kadının mal vererek kendi nefsini      kocanın      elinden      kurtarması      mümkün      olmazdı.âyetinde (umumi lafızlardan olannın kullanılması) hulû bedelinin az ya da çok olabileceğine delâlet eder. Koca, mehir olarak verdiğinden daha fazlasını hulû bedeli olarak alabilir.

Abdürrezzâk, Ma'mer —Abdullah b. Muhammed b. Akîl— Rubeyyi' bt. Muavviz b. Afra senedi ile nakleder: Rubeyyi', sahip olduğu herşey kar­şılığında kocasından hulû yoluyla ayrılmıştı. Bu konuda, Hz. Osman'ın (r.a.) huzurunda mahkemelik oldular. Hz. Osman (r.a.), bu ayrılığı onayladı ve kocasına, saçmdaki tokası ve daha değersiz şeylere kadar nesi var nesi yok hepsini almasını emretti.[758] Yine Abdürrezzâk, İbn Cüreyc —Musa b. Ukbe— Nâfi' senediyle nakleder: "İbn Ömer'e karısının azadh cariyelerin­den biri geîdi. Nesi var nesi yok herşeyi, hatta elbisesi, hatta donu (tumanı) karşılığında hulû yapmıştı."[759]

Kocasına itaatsizlik eden bir kadının durumu Hz. Ömer'e şikâyet edil­mişti. Hz. Ömer kocasına: "Küpesi karşılığında da olsa onu hulû yolu ile bı­rak." dedi. Bu haber, Hammâd b. Seleme —Eyyûb—Kesîr b. Ebî Kesîr se­nediyle rivayet edümiştir.[760]

Yine Abdürrezzâk, Ma'mer —Leys— Hakem b. Uteybe senediyle Hz. Ali'den (r.a.): "Verdiğinden daha fazlasını alamaz." sözünü rivayet der.[761]

Tâvûs: "Kadına verdiğinden daha fazlasını alması helâl olmaz." demiş-tir.[762] Ata ise: "Eğer verdiği mehirden daha fazla almışsa, fazla kısmı iade etmesi gerekir." der. Zührî: "Ona verdiğinden daha çok alması helâl olmaz", Meymûn b. Mihrân: "Eğer verdiğinden daha çok alırsa, 'güzellikle salıvermiş' sayılmaz."; Evzaî: "Kadılar, mehir olarak verdiğinden başka bir şey alması­nı onaylamıyorlardı." demişlerdir.[763]                                     ,

Fazla alabilmeyi caiz görenler Kur'an-'in zahirine ve ashabtan gelen ha­berlere dayanmaktadırlar. Caiz görmeyenler ise, Ebu'z-Zübeyr hadisini delil olarak kullanmaktadırlar. Hadis şöyle: Sabit b. Kays b. Şemmâs karısı ile hulû yapmak istediğinde Hz. Peygamber (s.a.J (karısına): "Bahçesini geri ia­de eder misin?" diye sormuş, o da: "Evet, hem de ziyadesi ile!" demişti. Hz. Peygamber (s.a.): "Ziyadeye gelince; hayır!" buyurmuştu.[764] Darakutnî:

"Bunu Ebu'z-Zübeyr, birçoklarından işitmiştir. İsnadı sahihtir." der.

Konuyla ilgili olarak sahabeden geien haberler ise muhteliftir. Kimisin­den fazla almanın haramlığı rivayet edilmiş, kimisinden de mübahlığı nakle­dilmiştir. Kimisinin de mekruh bulduğu belirtilmiştir. Nitekim Vekî, Ebu Hanife—Ammar b. İmran el-Hemedânî— babası senediyle Hz. Ali'nin, me-hir olarak verdiğinden fazlasını almayı mekruh bulduğunu rivayet etmiştir. İmam Ahmed, bu görüşü esas almış ve mekruhluğunu açıklamıştır. Onun ar­kadaşlarından Ebu Bekir ise ziyadeyi haram bulmuş ve: "Kadına geri iade edilir." demiştir.

Abdürrezzâk, İbn Cüreyc'den, o da Atâ'dan nakleder: Bir kadın Rasû-Iullah'a gelmiş ve: "Ya Rasûlallah! Ben, kocamdan nefret ediyor ve ondan ayrılmak istiyorum." demişti. Hz. Peygamber (s.a.): "Sana mehir olarak ver­diği bahçesini geri iade edecek misin?" diye sorunca, kadın: "Evet, hem de malımdan fazla bir miktar daha!" demişti. Allah Rasûlü (s.a.) ona; "Malın­dan fazla bir miktara hayır. Ancak bahçeyi (verirsin)." buyurmuş, kadın da: "Olur." demişti. Bunun üzerine Peygamber (s.a.) koca hakkında bu şe­kilde hükmetmişti.[765]

Bu hadis her ne kadar mürsel ise de, Ebu'z-Zübeyr hadisi onu destekle­mektedir. Hadisi İbn Cüreyc ikisinden rivayet etmiştir. [766]


[753] Buharî, 68/12.

[754] Nesâî, 6/186. Senedinde sadece İbn Hibbân tarafından tevsik edilen Şâzân b. Osman var­dır. Diğer râvilerİ sikadır. Şahidi için bk. Ebu Davud, 2228. Senedi hasen olan bu şahidle hadis güçlenmektedir.

[755] Ebıı Davud, 2225; Tirmizî, 1185. Senedi hasendir.

[756]  Dârakutnî, s. 391, 392.                                                 

[757] Bakara, 2/229.                           

[758] Abdürrezzâk, Musannef, 11850. Senedi hasendir.

[759] Musannef, 11853. Râvileri sikadır.

[760] Hazm, Muhaliâ, 10/240; Musannef, 11851; Beyhakî, 7/31&.

[761] Musannef, 11844.

[762] Musannef, 11839-11840.

[763] Ek. Muhaliâ, 10/240.

[764] Kaynakları geçti. Bk. İbn Hazm, Muhaliâ, 10/240.

[765] Abdürrezzâk, Musannef, 11842.

[766] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 5/293-296.