๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Zadul Mead => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 06 Haziran 2011, 15:36:52



Konu Başlığı: Kabak
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 06 Haziran 2011, 15:36:52
96— Yaktîn C. Pepo, Kabak:

 

"Yaktin"den maksat ve, yani kabaktır. Ancak "Yaktîn" kelimesi daha geneldir. Çünkü sözlükte, karpuz, acur, hıyar gibi sapı (sakı) üzere durmayan her bitkiye "yaktîn" tabir edilir. Kur'an'da "...Ve üzerinde (gölge yapması için) kabak türünden bir ağaç bitirdik. "[317] âyetinde zikri geçer.

Soru: Arapça'da sapı üzere durmayan bitkilere değil de tabir edilir. ise sapı (sakı, bedeni, gövdesi) olan bitkilerdir. Lügat âlim­leri böyle söylemişlerdir. Bu durumda âyette "kabak türün­den bir ağaç" ifadesi nasıl kullanılmıştır? •

Cevap:  kelimesi kayıtsız kullanıldığı zaman, üzerinde durduğu bir sapı, gövdesi olan bitkiler manasına gelir. Kayıtlandığı zaman ise durum değişir ve kayıtlandığı manaya gelir. İsimler bahsinde mutlak ve mukayyed arasındaki fark, anlayış ve lügatin mertebeleri konusunda pek büyük faydası olan önemli bir konudur.                                                             

 )|yani kabaktır Sahihayn'ûa şöyle bir hadis vardır: Enes b. Mâlik ahlatın Bir ters

Kur'an'da zikri geçen den maksat ( nüne de veya adı verilir.

tığı bir yemeğe Hz. Peygamber'i (s.a.) davet etmişti. Bu yemeğe Rasûlullah (s.a.) ile birlikte ben de gitmiştim. Ev sahibi Rasûlullah'a (s.a.) arpa ekmeği ile içinde kabak ve kurutulmuş et bulunan bir çorba takdim etti. Ben Rasû-lullah'm (s.a.) tabağın etrafındaki kabakları araştırdığını gördüm. Artık o günden sonra kabağı sevmekteyim.[318]

Ebu Tâlût şöyle der: Enes b. Mâlik'in yanına girdim. O kabak yiyor ve şöyle diyordu: "Ey kabak! Hz. Peygamber'in sana olan sevgisinden dolayı sen, bana ne kadar sevimlisin!"

et-Gaylâniyyâfâa. Hişâm b. Urve hadisinin ilk râvisi Hz. Âişe şöyle de­mektedir: Hz. Peygamber (s.a.) bana: "Ey Âişe! Ocağa bir tencere koydu­ğunuz zaman, içine bolca kabak koyun. Çünkü o hüzünlü kimsenin kalbini güçlendirir." buyurdu.

Kabak (yaktın) soğuk ve rutubetli özellik arzeder, hafif bir gıda verir, mideden inmesi süratlidir. Eğer hazmolmadan önce bozulmamışsa güzel bir karışım oluşturur. Özelliklerinden birisi de beraber bulunduğu diğer gıdalar­la uyumlu ve güzel bir karışım oluşturmasıdır. Hardal ile birlikte yenildiğin­de sert, tuzla yenildiğinde tuzlu, tutucu bir nesne ile alındığında tutucu karışımlar oluşturur. Ayva ile yenildiği zaman bedene güzel bir gıda verir.

Kabak hafif ve sulu özellik arzeder; rutubetli ve balgamlı bir gıda verir, hararetli kimselere fayda verir, soğukluk hissedenlere ve balgamlı tarafı ağır basan mizaçlara iyi gelmez. Suyu susuzluğu keser. İçildiği veya onunla baş yıkandığı zaman zaman sıcak özellikli baş ağrılarını giderir. Nasıl kullanılır­sa kullanılsın, karnı yumuşatır. Hararetli kimseler hakkında tedavi için onun gibisi ve çabuk faydasını gösteren başka bir şey yoktur.

Bazı faydaları: Hamura bulanıp fırın ya da tandırda kızartılır, suyu çı­karılır ve latif meşrubatlardan biri ile birlikte içilirse ateşli hummaların hara­retini dindirir, susuzluğu keser, güzel bir gıda verir. Terencebîn (kudret hel­vası) ve terbiye edilmiş ayva ile içildiği zaman sırf safra ishal eder

Kabak kaynatılır ve suyu birazcık bal, birazcık da natron (sodyum kar­bonat) ile birlikte içilirse hem balgam hem de safra indirir. Ezilir ve bıngıl­dak üzerine sargı yapılırsa, dimağdaki sıcak özellikli şişliklere fayda verir.

Kabuğu sıkılır ve suyu gül yağı ile karıştırılarak kulağa damlatılırsa sı­cak özellikli şişliklere iyi gelir. Kabuğu yine sıcak özellikli göz şişliklerine, "sıcak özellikli nikrise (gut hastalığına) karşı fayda verir. Kabak sıcak mizaçlı ve hummah kimselere karşı çok faydalıdır. Midede kötü bir karışım ile karşı­laştığında onun tabiatına dönüşür ve bozulur ve bedende kötü bir karışım oluşturur. Bu zararı sirke ve tarhana ile giderilir.

Kısacası kabak, en hafif ve en süratli etkilenen bir gıdadır. Enes'ten (r.a.) rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.) efendimiz onu çok yerlermiş. [319]


[317] Saffât, 37/146.

[318] Buharî, 70/36; Musiım, 204İ

[319] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 5/113115.