๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Zadul Mead => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 28 Temmuz 2011, 14:11:20



Konu Başlığı: İtikafın hikmeti
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 28 Temmuz 2011, 14:11:20
H) ÎTİKÂFLARI

 
1_ îtikâfın Hikmeti:

 

Gönlün salâhı ve Allah Teâlâ'ya gidiş yolunda olması, kendini Allah'a teksif etmesine ve bütünüyle Allah Teâlâ'ya yönelerek kalbinin dağınıklığı­nı toplamasına bağlıdır. Zira kalb dağılırsa, onu Allah Teâlâ'ya yönelmek­ten başka bir şey toplayamaz. Çok yemek ve içmek, halka çokça karışmak, çok konuşmak, çok uyumak, dağınıklığı arttıran, her bir vadiye dağıtan ve Allah Teâlâ'ya gidişi kesen, zayıflatan, engelleyen veya durduran şeyler­dendir. Bu sebeple Azız ve Rahim olan Allah'ın kullarına merhameti gere­ği, onlar için çok yeme ve içmeyi önleyen ve gönlü Allah Teâlâ'ya gidişten alıkoyan şehevî kirlerden arındıran orucu koymuştur. Üstelik Allah Teâlâ bunu ihtiyaç miktannca koymuştur, kul bundan dünya ve âhirette yararla­nır, dünyevî ve uhrevî maslahatlarından da ne zarar görür, ne de geri kalır. Allah Teâlâ, amacı ve özü kalbin Allah'a yö^ltrfesi ve teksif olması, O'-nunla başbaşa kalması, halkla ilgisinin kesilmesi ve sadece Allah Teâlâ ile ilgilenmesi demek olan îtikâfı vaz' etmiştir. Yine îtikâf sayesinde gönlün endişe ve vesveselerinin yerini Allah'ın zikri, sevgisi ve O'na yöneliş alır, istilâ eder. Bundan sonra endişelerin tümü Allah'tan, hatıraların tümü Al­lah'ı anmak için, düşünceler Allah'ın rızasını kazanmak ve O'na yaklaştı­ran şeyleri elde etmek için olur. Halkla kaynaşmasının yerini Allah'ın dost­luğu alır. Böylece hiçbir arkadaşın, dostun ve O'ndan başka sevindirenin bulunmadığı zamanda, kabirdeki yalnızlık günlerinde Allah'ın dostluğuna hazırlanmış olur. İşte itikâfın en yüce amacı budur.

Bu amaç ancak oruçla tamamlanabildiğinden Allah itikâfı, oruç tutulan en faziletli günlere koydu. Yani Ramazan'ın son on gününe. Hz. Pey-gamber'in (s.a.) oruç tutmadan îtikâfa girdiği kesinlikle rivayet edilmemiş­tir. Aksine Hz. Âişe: "Oruçsuz îtikâf olmaz."[221] demiştir. Allah Teâlâ îtikâfı hep oruçla birlikte zikretmiş, Rasûlullah (s.a.) da oruçsuz îtikâfa girmemiştir.

Selefin çoğunluğunun kabul ettiği, tercih edilen delil; îtikâfta orucun şart olduğudur. Şeyhülislâm Ebu'l Abbas îbn Teymiyye'nin tercih ettiği görüş de budur.

Konuşmaya gelince; ümmet için, âhirette fayda vermeyecek herşeyden dili alıkoymak şeriat olmuştur.

Çok uyumaya gelince: Bu ümmete gece ibadeti olarak en faziletli ve neticesi en iyi olan bir uykusuz kalma (teheccüd namazı) meşru kılınmıştır. Bu hem kalbe, hem de bedene fayda veren ve kulu işlerini görmekten alı­koymayan uyku arasına giren bir uykusuzluktur. Riyâzat ve sülük erbabı­nın riyazeti bu dört temele (az yeyip içme, halk içine fazla karışmama, az konuşma, az uyuma) dayanır. Onların bu konuda en mutluları Allah elçisi Hz. Muhammed'in (s.a.) yoluna giren, azıp sapmışlar gibi yoldan çıkmayan ve aşırıya kaçanlar gibi kusurlu davranmayanlardır.

Böylece Hz. Peygamber'in (s.a.) oruç, namaz ve konuşma hususunda­ki tutumlarını anlatmış olduk. Şimdi O'nun îtikâf konusundaki tutumları­nı anlatalım, [222]
   

[221] Abdtirrezzak, 8037. "îtikâfa girenin oruç tutması vaciptir" metniyle Hz. Âişe'den riva­yet etmiştir. Ayrıca Ebu Davud, 2473; Beyhakî, 4/315; Dârakutnî, s. 247. Hz. Âişe di­yor ki: "Mu'tekifin hasta ziyaretinde bulunmaması, cenazeye katılmaması, bir kadına dokunmaması ve onunla oynaşmaması, zarurî ihtiyaçları hariç dışarı çıkmaması sün­nettir, îtikâfa, ancak oruçlu olarak ve bir camide girilir." Senedi güçlüdür. İbn Ömer ve İbn Abbâs, îtikâfla orucun şart olduğunu söylemişlerdir. Bunu Abdürrezzak el-Musannef'te (8033) kaydetmiştir. Râvileri sikadır. İmam Mâlik, Evzâî ve hanefiler de bu görüştedirler. Ahmed ve İshak'dan farklı rivayetler gelmiştir. Bk.:

İbn Kayyim Tehztbü's-Sünen, 3/344, 349.

[222] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 2/105-106.