๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Zadul Mead => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 19 Temmuz 2011, 20:07:15



Konu Başlığı: İstihare duası
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 19 Temmuz 2011, 20:07:15
YEDİNCİ BÖLÜM
YOLCULUK
HZ.PEYGAMBERİN (S.A.) YOLCULUK ÂDABI

 
1— İstihare Duası:

 

Hz. Peygamber'den (s.a.) sahih olarak nakledildiğine göre şöyle bu­yurmuştur: "Sizden biriniz bir işe yürekten karar verdiğinde, farz değil, (istihare niyetiyle) nafile olarak iki rekat namaz kılsın. Namazdan sonra şöyle dua etsin:

"Yâ Rab! Hakkımda hayırlısını bildiğin için, katından hayırlısını bil­dirmeni dilerim. Her şeye gücün yettiğinden, tarafından beni güçlendirme­ni dilerim. Ya Rab! Hayırlı olanın açıklığa kavuşmasını ve takdirini Senin o büyük fazl ve kereminden isterim. ALLAH'ım! Senin her şeye gücün yeter; halbuki benim yetmez. Sen herşeyi bilirsin, halbuki ben bilmem. Şüphesiz Sen, aklımızın kuşatamadığı herşeyi pek yakından bilirsin. Ya Rab! Şu karar verdiğim iş, dinim, dünyam ve âhiretim için hayırlı ise —ki bunu bildiğinde şüphe yoktur—, bana nasib et, beni buna muvaffak kıl, kolaylaştır ve mübarek kıl. Eğer bu işim, dünya ve âhiretimde benim için kötü ise onu benden, beni de ondan uzaklaştır. Hayırlısı neredeyse bana onu takdir et, beni onunla hoşnud et!"

Hadisin râvisi Câbir (r.a.) der ki: İstihare eden kişi, duanın "iş" deni­len yerinde isteğini ismen zikreder. Hadisi Buhârî rivayet etmiştir.[1038]

Cahiliye araplarmın kuş uçurmalarına ve müşriklerin çektikleri kur'a-ların bir benzeri olan fal oklarıyla kısmet aramalarına karşı Hz. Peygam­ber (s.a.) bu duayı ümmetine talim buyurdu. Cahiliye araplan fal oklanyla gaybda kendileri için taksim olunan şeyi bilmek istiyorlardı. Bu sebeple buna "istiksâm=kısmet aramak" adı verildi. Bu, kasm kelimesinin istifal babıdır. Buradaki "sin" taleb içindir.

İşte bu bâtıl şeylerin yerine Hz. Peygamber (s.a.); tevhid, rnuhtaciyet, ubudiyet, tevekkül, hayrın tamamı kabza-i kudretinde olan, iyilikleri O'-ndan başkasının getirmediği, kötülükleri de O'ndan başkasının geriye çe­virmediği, kuluna bir rahmet kapısı açtığında hiçbir kimsenin ona mani olamadığı, rahmet kapısını da bir kapattı mı, hiçbir kimsenin artık onu ne uğurla ne de yıldız doğmasına bağlayarak o rahmetin kendisine ulaşma­sını sağlayamadığı ALLAH'tan (c.c.) isteme manasında bu duayı tavsiye etmiştir.

İstihare duası, bereketli, mutluluk getirici, kendileri için ALLAH tarafın­dan iyilikler takdir edilmiş olan mesut ve muvaffak kişilerin talihidir. Bu, ALLAH ile beraber diğer bir tann edinen ve pek yakında kimin doğru olaca­ğını bilecek olan müşrik, şakî ve yardımdan mahrum kişilerin talihi değildir.

İstihare duası; ALLAH'ın (c.c.) varlığının ikrarını, O'nun ilim, irâde ve kudret gibi kemal sıfatlarının ikrarını, rububiyetinin ikrarını, işini O'na havale etmeyi, yalnız O'ndan yardım dilemeyi, O'na tevekkül etmeyi, nef­sinin esaretinden kurtulmayı, O'nun kuvvet ve kudretinden başka kuvvet ve kudret bulunmadığını, kulun, nefsinin faydasına olan şeyi bilmekten, ona muktedir olmaktan ve onu istemekten âciz olduğunu itiraf etmesini içine almaktadır. Ve bütün bunların Velî'sinin, Hâlik'inin ve Hak olan ilâhının elinde, kudretinde olduğunu bilmeyi öğretir.

Ahmed b. Hanbel'in Müsned'inde, Sa'd b. Ebî Vakkas'm (r.a.) riva­yetine göre Hz. Peygamber (s.a.) şöyle buyurmaktadır: "Âdemoğlunun mutluluğu, istihare yapması ve sonucunda da ALLAH'ın hükmüne razı olmasıy-ladır. Âdemoğlunun mutsuzluğu ise istihareyi terketmesi ve sonucunda da ALLAH'ın hükmüne kızmasıyladır."[1039]

Kader'in iki şeyi kuşatarak nasıl meydana geldiğini düşünmelisin: 1) Olayın meydana gelmesinden önce yapılan istiharenin içinde bulunan te­vekkül, 2) Olayın meydana gelmesinden sonra ALLAH'ın hükmüne razı ol­maktır. Bu ikisi mutluluğun nişanesi ve delilidir.

Mutsuzluğun nişanesi ve delili ise kişinin, olayın meydana gelmesinden önce tevekkül ve istihareyi terketmesi, olayın meydana gelmesinden sonra da ALLAH'ın hükmüne kızmasıdır.

Tevvekkül, olayın meydana gelmesinden önce yapılır. Kaza kesinleşip tamamlanınca kulluk, Müsned'de de ifade edildiği gibi, ALLAH'ın hükmüne (kazaya) razı olmayı gerektirir. Nesâî, meşhur olan bu istihare duasına şu cümleyi ilâve etmiştir: "Ya Rab! Kazadan sonra sonuca razı olmayı Sen­den diliyorum." Olay meydana geldikten sonra kazaya razı olunması, olay meydana gelmeden önce kazaya razı olmaktan daha güzeldir. Çünkü kişi, bazen olay meydana gelmeden kazaya razı olacağım ifade ederse de olay meydana geldikten sonra kararını değiştirebilir. Halbuki olay meydana gel­dikten sonra kişi kazaya razı olursa, "hal" veya "makam ehli" olur.

İstihareden maksat, ALLAH'a tevekkül etmek, O'na işini havale etmek, O'nun ilim ve kudretiyle kısmet aramak, O'nun kulu için seçtiği şeyi güzel bulmaktır. Bunlar, ALLAH'ın hükmüne razı olmanın gereklerindendir. îman halâvetini tatmamış bir kişi, her ne kadar olaydan sonra ALLAH'ın hükmüne razı olsa da, onun durumu böyle değildir. İşte kişinin tevekkül etmesi ve sonucunda da ALLAH'ın hükmüne razı olması, onun saadetinin alâmetidir. [1040]


[1038] Buharı, 80/48; Ebu Davud, 1538; Tirmizî, 480; Nesâî, 6/80; Ahmed b. Hanbel, 3/344.

[1039] Ahmed b. Hanbel, 1/168; Tirmizî, 2151. Senedinde zayıf bir râvi olan Muhammed b. Ebu Humeyd vardır. Buna rağmen Ibn Hacer hadisin hasen olduğunu söylemiştir.

[1040] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 2/455-457.