> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Zadul Mead > Îlânın talak sayılıp sayılamayacağı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Îlânın talak sayılıp sayılamayacağı  (Okunma Sayısı 943 defa)
27 Mayıs 2011, 13:08:17
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 27 Mayıs 2011, 13:08:17 »



2— Îlânın Talâk Sayılıp Sayılamayacağı:

 

Bu konu, ashab, tabiîn ve ondan sonra gelenlerin ihtilâf ettikleri bir mevzudur. İmam Şafiî, Süfyan'dan, o Yahya b. Saîd'den, o da Süleyman b. Yesâr'dan şöyle nakleder: Süleyman: "Ondan fazla sahabîye yetiştim. Hepsi de îlâda bulunanı durduruyorlardı." diyor.[995] Yani dört ay sonra (ilâsına son veriyorlardı).

Süheyl b. Ebî Salih, babasından rivayet ediyor: Babası şöyle diyor: Hz. Peygamber'in ashabından on iki kişiye, îlâ yapan kimse hakkında sordum. Hepsi de: "Üzerinden dört ay geçmedikçe kendisine bir şey lâzım gelmez." dediler[996]

Bu görüş sahabe tabiîn ve onlardan sonra gelen neslin çoğunluğuna aittir.

Abdullah b. Mes'üd ile Zeyd b. Sabit: "Dört ay geçer de bu süre içeri­sinde dönmezse, dört ayın dolmasıyla karısı kendisinden boş olur."[997] demiş­lerdir. Bu görüş tabiînden bir grupla, Ebu Hanife ve arkadaşlarının görüşü­dür. Bunlara göre mutalebe (tefrik talebinde bulunma) hakkı dört ayın biti­minden önce doğar. Bu süre içerisinde eğer dönerse ne âlâ, yok dönmezse bu sürenin geçmesiyle kadın boş olur. Cumhura göre ise dört ay geçmedikçe mutalebe hakkı doğmaz. Dört ay dolduktan sonra kendisine: "Ya dönersin, ya da boşarsın." denilir. Eğer dönmezse, ya hâkim aracılığı ile ya da bizzat kendisinin boşayincaya kadar hapsi yolu ile talâk îkaına gidilir.

Müddetin geçmesiyle talâkın vukubulacağını benimseyenler şöyle diyor­lar: îîâ âyeti bizim bu görüşümüze üç açıdan delâlet etmektedir:

Birincisi: Abdullah b. Mes'ûd bu âyeti: şeklinde, ilâvesiyle okumuştur. Dönüşün müddete izafesi, dönüşe o müddet içerisinde hak kazanıldığına delâlet eder. İbn Mes'ûd'un bu kıraati, ya haber-i vahid yerine konulacak ve her ne kadar Kur'an'dan olduğunu gerektirmese bile kendisiyle ameli vacib kılacaktır; ya da lafzı neshedilmiş, hükmü bakî kalmış Kur'an âyeti sayılacaktır. Bundan başkası asla caiz değildir.

İkincisi: Yüce Allah îlâ müddetini dört ay olarak belirlemiştir. Eğer dönüş, bu müddetten sonra olursa o zaman nassın belirlediği müddeti uzatmış olur. Bu ise caiz değildir.

Üçüncüsü:
Eğer îlâ müddeti içerisinde cimada bulunsa, dönüş, süresi içeri­sinde yapılmış olmaktadır. Bu da dönüşe hak kazanmanın bu müddet içeri­sinde olduğunu gösterir.

Hem sonra Yüce Allah, kocalar için dört ay bekleme süresi tanımış ve sonra da: "Eğer dönerlerse şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcı ve çok esirgeyi­cidir. Eğer talâka niyet ederlerse.." buyurmuştur. Bu ifadenin zahirinden dönme ya da talâka niyet taksiminin, kocalara tanınan bekleme süresi içinde olduğunu göstermektedir. Nitekim kişi borçlusuna: "Sana dört ay müsaade ediyorum. Eğer ödersen ne âlâ, yoksa seni hapsederim." dediği zaman bu ifadeden sadece, "eğer bu müddet içinde ödersen" mânası anlaşılır. "Eğer bu müddetten sonra ödersen..." mânası anlaşılmaz. Aksi takdirde bekleme süresi dört aydan fazla olur. İbn Mes'ûd'un kıraati, dönüşün bu müddet içerisinde olduğunda sarihtir. Bu kıraat en azından şahabı tefsiridir.

Sonra bu müddet, ayrılık için konulmuş bir süredir. İddette olduğu gibi biter bitmez arkasından ayrılık gelir. Talâkın vukuu için konulan sürelerde de durum aynıdır. Meselâ, "Dört ay geçtiğinde sen boşsun!" demek gibi.

Cumhur ise şöyle diyor: îlâ âyetinde bizim için on delil vardır:

Birincisi:
Allah, îlâ müddetini kocalara nisbet etti ve onların lehine bir | hak kıldı, aleyhlerine kılmadı. Dolayısıyla bu süre içerisinde karşı tarafın muta-lebe hakkının olmaması gerekir. Ancak sürenin bitiminden sonra mutalebe hakkı olur. Borçların süresi gibi. Eğer dört ay içerisinde karşı tarafa mutale­be hakkı tanırsanız, o zaman bu kocaların lehine bir süre olmamış olur ve hem o sürenin onlar lehine olduğu, hem de aleyhlerine mutalebe hakkının doğması makul olmaz.

İkinci delil: ifadesidir. Burada Yüce Allah dönmeyi, müddetten sonra, takip ifade eden "fâ" harfi ile zikretmiştir. Bu da dönmenin müddetten sonra olmasını gerektirir. Bu âyetin bir benzeri de: "Boşama iki defadır. (Bundan sonra) ya iyilikle tutmak, ya da güzel ve adaletli bir biçimde salıvermektir."[998] âyetidir. Tabiî bu da kesinlikle talâktan sonradır.

Burada, "Takip fası; dönmenin müddetten sonra değil de, îîâdan sonra olmasını gerektirir." diye bir itiraz yapılabilir. Buna şöyle denilebilir: Âyette önce îlâ zikredilmiş, sonra onu müddetin zikri takip etmiş, sonra onun ardından da dönmekten bahsedilmiştir. Fâ harfi, daha önce zikri geçenler üzere takibi gerektirdiğine göre, iki sözü edilenden daha uzağına atfedilmesi caiz olrnaz. Ya ikisine de birden veya en yakın olana dönmesi gerekir.

Üçüncü delil:
ifadesidir. "Azim" sadece azmedenin yapmaya karar verdiği şeydir. Nitekim, "Farz olan bekleme müddeti dolmadan nikâh kıymaya azmetmeyin"[999] âyetinde de öyledir. Burada, "Dönmenin yapılmaması talâka azimdir." şeklin­de bir itiraz yapılabilir. Cevaben şöyle denilir: "Azim, azmedilen şeyi yapmak ya da terketmek hususunda gösterilen kesin bir iradedir. Siz ise mücerred süre­nin dolmasıyla talâkı vaki kabul ediyorsunuz. İsterse onda cimaya ya da terkine dair bir azim olmasın. Hatta dönmeye azmetse bile, cimada bulunmamışsa, sürenin dolmasıyla adamın aleyhine olarak karısını boş kabul ediyorsunuz. Halbuki adamın talâk kasdi yok. Bunu nasıl yapabiliyorsunuz? Âyet sizin aleyhinize bir hüccettir.

Dördüncü delil: Yüce Allah, îlâ yapanı âyette iki şey arasında muhayyer kılmıştır: Dönmek ya da talâk. İki şey arasında muhayyer kılmak, ancak tek bir merhalede sözkonusu olur. Keffâretlerde olduğu gibi. Eğer iki ayrı merha­lede olacak olsa ona muhayyer kılmak değil, birini diğeri üzerine tertib etmek denilir. Eğer bu anlaşıldıysa şimdi diyoruz ki, size göre dönüş dört ayhk süre içerisinde, talâka azim ise müddetin sonundadır. Bu durumda muhayyer kılma, aynı merhale içerisinde gerçekleşmemektedir.

Şöyle denebilir: "O müddet içerisinde dönmek ile, dönmemek arasında muhayyerdir, müddetin dolmasıyla da talâka azmetmiş olur." Buna şöyle cevap verilir: Dönmemek, talâkı azmetmek demek olamaz. Size göre o ancak müddetin sona ermesiyle azim olmaktadır. Dolayısıyla bu durumda talâka azmetmekle dönmek arasında asla bir muhayyer kılma sözkonusu olmaz. Çünkü müddetin bitmesiyle size göre talâk vuku bulmaktadır, fakat dönme imkânı kalmamıştır. Müddet içerisinde dönebilir, fakat o takdirde de vaktin geçmesinden ibaret olan talâka azim vakti henüz gelmemiştir. Şu halde bu başlı basma beşinci bir delil olmaktadır.

Altıncı delil: îki şey arasında muhayyer kılma, o şeylerin muhayyer kılı­nan kişi tarafından işlenmesini gerektirir ki, onlardan her birinin işlenmesini ya da terkini tercihte bulunması sahih olsun. Aksi takdirde muhayyerliğinin mânası kalmaz. Vaktin geçmesi ise kişi tarafından tercihle ortaya konulacak bir şey değildir.

Yedinci delil:
Yüce Allah: "Eğer talâka azmederlerse şüphesiz ki, Allah işiticidir, bilicidir." buyurmuştur. Bu ifade, âyeti işiticilİk sıfatı ile bitirmesi­nin uyumlu olabilmesi için, talakın işitilen bir söz olmasını gerektirmektedir.

Sekizinci delil:
Kişi borçlusuna: "Sana dört ay müddet. Eğer ödersen, kabul ederim. Yok ödemezsen seni hapsederim." dese, bu ifadeden şu anlaşılır Ödeme de hapis de müddetin bitiminden sonradır, müddet içinde değildir, muhatap, bundan başka bir mâna anlamaz.

İtiraz: Mevzumuzun bir benzeri: "Sana üç gün muhayyerlik. Eğer satış akdini feshedersen edersin, yoksa seni bağlar." ifadesidir. Malumdur ki fesih ancak üç günün içinde olur, sonrasında olmaz. Buna ne diyecekiniz?

Cevap: Bu bizim size karşı getireceğimiz en güçlü delillerimizden birisi­dir. Çünkü akdin gereği bağlayıcılıktır. Kendisine üç günlük süre ile muhay­yerlik hakkı tanınmıştır. Müddet biter de feshe gitmezse akit normal hükmü-ne yani bağlayıcılık haline dönmüş olur. Zevce de aynı şekilde kocası üzerin­de cima hakkına sahiptir. Nitekim kocanın da kadın üzerinde hakkı bulun­maktadır. Yüce Allah: "Erkeklerin kadınlar üzerindeki haklan gibi, kadın­ların da erkekler üzerinde bir takım iyi davranışa dayalı haklan vardır." buyur­maktadır. Allah (c.c.) dört ay boyunca karısından uzak durmayı bir hak olarak erkeğe tanımış ve bu süre içerisinde kadına cima konusunda bir hak tanıma­mıştır. Müddet bittiği zaman, kadın akdin tabiatı gereği hakkına kavuşmak­tadır ki, o da tefrik talebinde bulunmaktır, yoksa talâkın vukuu değildir. Şu halde bu da dokuzuncu ve müstakil bir delil olacaktır.

Onuncu delil: Yüce Allah, îlâ yapanların lehlerine bir şey, aleyhlerine de iki şey getirmiştir. Lehlerine olan şey dört ay beklemektir. Aleyhlerine olan İki şey ise, ya dönmek ya da talâktır. Size göre ise, onlara gereken sadece dönmektir. Talâk ise onlann üzerine hatta onların eline verilmiş değildir. O sadece Allah'ın emrine bırakılmıştır; müddetin bitmesinin hemen akabinde, koca istesin istemesin kadının boş olduğuna hükmedilir. Bu durumda bu işin îlâ yapanın elinde olduğunu ya da yapması gereken bir yükümlülük olduğu­nu söylemek mümkün değildir, bu nassın zahirine ters düşmektedir.

Sonra, îlâ keffâreti gerektiren, Allah adına yapılmış bir yemindir. Diğer yeminlerde olduğu gibi, bununla da talâk vuku bulmaz.

Yine bu Sâri' Teâlâ'nın takdir ettiği bir müddettir. Öncesinde bir ayrılık yoktur. Dolayısıyla iktidarsıza (innîn) verilen müddette olduğu gibi, bununla talâk (beynûnet) meydana gelmez.

Hem sonra "îlâ" derhal talâk ikamda kullanılan bir söz değildir, gele­cek bir zamana bağlanan talâk için de kullanılmaz. Zıhar gibi.

Üstelik îlâ cahiliye döneminde talâktı, zıhar gibi onun talâk olması da neshedildi. Dolayısıyla îîâ ile talâkın vukuu caiz olmaz. Çünkü bu, men...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Îlânın talak sayılıp sayılamayacağı
« Posted on: 25 Nisan 2024, 09:27:13 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Îlânın talak sayılıp sayılamayacağı rüya tabiri,Îlânın talak sayılıp sayılamayacağı mekke canlı, Îlânın talak sayılıp sayılamayacağı kabe canlı yayın, Îlânın talak sayılıp sayılamayacağı Üç boyutlu kuran oku Îlânın talak sayılıp sayılamayacağı kuran ı kerim, Îlânın talak sayılıp sayılamayacağı peygamber kıssaları,Îlânın talak sayılıp sayılamayacağı ilitam ders soruları, Îlânın talak sayılıp sayılamayacağıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes