๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Zadul Mead => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 05 Ağustos 2011, 13:10:33



Konu Başlığı: İki namazı birleştirmesi
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 05 Ağustos 2011, 13:10:33
6— İki Namazı Birleştirmesi:

 

Hz. Peygamber'in (s.a.) âdetindendir ki, gün devrilmeden önce yola çık­tığında öğle namazını ikindi vaktine kadar geciktirdikten sonra inip her iki namazı bir arada kıldınrdı. Yola çıkmadan evvel gün devrildiği takdir­de öğle namazını kıldırır, sonra hayvanına binerdi. Yolculukta acele sürüp gittiğinde akşam namazını geciktirip yatsı vaktinde akşam ile yatsıyı birleş­tirir, bir arada kıldınrdı.

Rivayete göre Hz. Peygamber (s.a.) Tebûk seferi sırasında yola çık­madan önce gün devrilirse, öğle ile ikindiyi birlikte kıldınrdı. Şayet gün devrilmeden önce yola çıkarsa öğle namazını geciktirir, ikindi vakti iner, her iki namazı birlikte kıldınrdı- Akşam ve yatsı namazlarını da böyle ya­pardı. Ancak bu hadisin sıhhatinde görüş ayrılıkları ortaya çıkmış; kimileri sahih, kimileri hasen sayarken kimileri de kusurlu olduğunu belirterek -Hâkim gibi- uydurma saymışlardır.

Hadisin senedi sahih şartlarını taşımaktadır. Fakat tuhaf bir illet orta­ya atılmıştır. Hâkim diyor ki: Ebu Bekr b. Muhammed b. Ahmed b. Bâlû-yeh, Musa b. Harun - Kuteybe b. Saîd - Leys b. Sa'd - Yezîd b. Ebî Ha-bîb - Ebu't-Tufeyl - Muâz b. Cebel senediyle bize nakleder ki; Hz. Pey­gamber (s.a.) Tebûk seferi sırasında gün devrilmeden önce yola çıktığında öğle namazını ikindiye birleştirecek kadar geciktirir ve her iki namazı bir arada kıldırırdı. Gün devrildikten sonra yola çıktığında ise öğle ile ikindiyi beraber kıldırır, sonra yola çıkardı. Akşamdan önce yola çıktığında akşam namazını geciktirir, yatsı namazı ile beraber kıldınrdı. Akşamdan sonra yola çıktığında ise yatsıyı vakti girmeden akşam namazı ile birlikte kildırır-dı.[1186]

Hâkim der ki: Bu hadisin râvileri sika imamlardır. Ama sened ve met­ni şazdır. Hem sonra bunun bir illetini de bilmiyoruz ki, ona dayanarak yerin darlığından yahut yer çamur ve su olduğundan dolayı yere inemez de îma yo­luyla hayvan üzerinde namaz kılarsa, kıldığı namaz sahih olur.

o sayede illetli sayalım. Hadis, Leys - Ebu'z-Zübeyr - Ebu't-Tufeyl sene­diyle rivayet edilmiş olsa bu senedle hadisi illetli sayardık; Yezîd b. Ebî Habîb - Ebu't-Tufeyl senediyle rivayet edilmiş olsa bu sefer de bu senedle illetli sayardık. Artık her iki illeti de bulamadığımıza göre hadis illetli ol­maktan çıkmıştır. Sonra baktık, Yezîd b. Ebî Habîb'in Ebu't-TufeyPden bir rivayetine rastlamadık. Bu metnin bu şekil anlatımla ne Ebu't-Tufeyl'in öğrencilerinden birinden, ne de onun dışında Muâz b. Cebel'den rivayette bulunan herhangi bir kimseden nakledildiğine rastladık. Bunun üzerine: "Hadis şazdır" dedik. Ebu'l-Abbas es-Sekafî'nin şöyle dediğini söylediler: Kuteybe b. Saîd, bize: "Bu hadis üzerinde Ahmed b. Hanbel, Ali b. el-Medînî, Yahya b. Maîn, Ebu Bekr b. Ebî Şeybe ve Ebu Hayseme'nin alâ­meti var." derdi. Kuteybe, bu muhaddisler meyanmda bu hadisi ondan yazan yedi hadis imamım saymıştır. Hadis İmamları, bu hadisi Kuteybe'-den yalnızca sened ve metninde taaccüb ettikleri için dinleyip almışlardır. Hem sonra onlardan hiç birinden bu hadisin bir illetini zikrettiği kulağımı­za gelmemiştir.

Sonra (Hâkim): "Baktık ki, ne görelim; hadis uydurma değil mi?! Kuteybe ise sika, güvenilir bir râvi!" diyor, hadisin Buharî'ye kadar olan senedini veriyor ve ekliyor: Kuteybe b. Saîd'e: "Yezîd b. Ebî HabuVin Ebu't-Tufeyl'den aktardığı hadisi, Leys b. Sa'd'dan, kiminle birlikte yaz­dın?" diye sordum; "Ebu'l-Heysem Hâlid b. Kasım el-Medâinî ile birlikte yazdım." cevabını verdi. Buharî: "Ebu'l-Heysem Hâlid b. Kasım el-Medâinî, büyük üstadların hadislerine hadisler katardı" demiştir.

Ben derim ki: "Hâkim'in bu hadisin uydurma olduğu kararını verme­si kabul edilemez. Çünkü Ebu Davud, hadisi Yezîd b. Hâlid b. Abdullah b. Mevheb er-Ramlî-Mufaddal b. Fudâle-Leys b. Sa'd-Hişâm b. Sa'd-Ebu'z-Zübeyr-Ebu't-Tufeyl-Muâz senediyle nakletmiştir.[1187] Bu seneddeki Mufad-dal, Kuteybe'ye mütâbaat etmiştir. Her ne kadar Kuteybe, Mufaddal'dan daha büyük ve daha hafız ise de, Kuteybe'nin teferrüdü ( = tek kalışı) onun sayesinde ortadan kalkmaktadır. Hem sonra Kuteybe, işittiğini açıkça be­lirtmek için "Haddesenâ= Bize söyledi" sözünü kullanmış, an'ane yoluyla rivayet etmemiştir. Allah, onu emanet, hafıza, güvenilirlik ve adalet ba­kımlarından üstün bir mevkiye oturttuğu halde, artık onun semâmda ( = hadisi duymuş olmasında) nasıl kusur aranabilir?

İshak b. Râhüyeh, Şebâbe - Leys - Akîl - İbn Şihâb (Zührî) - Enes yo­luyla rivayet eder ki; "Allah Rasûlü (s.a.) yolculukta bulunduğu zaman, güneş tam tepe noktadan kayınca öğle ve ikindi namazlarını kılar, sonra yola çıkardı. "W* Gördüğün gibi bu (sahih) bir isnâddır. Senedde adı ge­çen Şebâbe, rivayet ettiği hadisin delil olarak kullanılmasında (Buharî ve Müslim tarafından) ittifak edilen sika râvî Şebâbe b. Sevvâr'dır (v. 206/821). Müslim, Sahihinde, onun Leys b. Sa'd'dan bu isnadla Şeyhayn (Buharî ve Müslim)'ın şartlarına uygun bir hadisini rivayet etmektedir. Bu hadis hiç olmazsa, Muâz hadisini takviye edicidir. Hadisin aslı Sahıhayn 'da mev­cuttur. Ancak orada takdim birleştirmesi (bir namazı vaktinden önceye alıp vaktin namazı ile birlikte kılma) yoktur.

Sonra Ebu Davud diyor ki: Hişâm, Urve - Hüseyn b. Abdullah - Kü-rayb - İbn Abbas - Hz. Peygamber (s.a.) senediyle Mufaddal hadisinin yani takdîm birleştirmesi konusundaki Muâz hadisinin benzerini aktarmış­tır. Metni şöyledir: Hüseyn b. Abdullah b. Ubeydullah b. Abbas, Kürayb'-dan İbn Abbas'in şöyle dediğini aktarır: "Size Hz. Peygamber'in (s.a.) yolculukta kıldığı namazı anlatayım mı! O, daha konaklama yerinde iken gün devriimişse öğle ile ikindiyi zeval vaktinde bir arada kıldınrdı. Gün devrilmeden yola çıkmışsa öğleyi geciktirir, ikindi vaktinde öğle ile ikindiyi beraber kıldınrdı." Râvi: "Sanırım İbn Abbas, akşam ve yatsı hakkında da böyle söyledi.'[1188] diyor. Şafiî bu hadisi İbn Ebî Yahya - Hüseyn ve İbn Aclân - Hüseyn senedleriyle rivayet etmiştir.

Beyhakî diyor ki: Büyük muhaddisler hadisi bu şekilde rivayet etmiş­lerdir. Senedler şöyledir: 1) Hişâm b. Urve vs. - Hüseyn b. Abdullah. 2) Hadisi Abdürrezzâk, İbn Cüreyc - Hüseyn - İkrime ve Kürayb - İbn Abbas senediyle rivayet etmiştir. 3) Eyyûb, Ebu Kılâbe - İbn Abbas senediyle ri­vayet etmiştir. Bu hadisi yanlız merfû olarak biliyorum.

îsmail b. îshâk'm, İsmail b. Ebî îdris - kardeşi (İbn Ebî İdris) - Süley­man b. Mâlik - Hişâm b. Urve - Kürayb - İbn Abbas senediyle rivayetine göre; Allah Rasûlü (s.a.) yolda yürüyüş kızıştığı zaman gün devrilmeden yola çıkmışsa, hayvanına biner yola koyulurdu. Sonra iner öğle ile ikindiyi beraber kıldınrdı. Gün devrilinceye kadar yola çıkmamışsa öğle ile ikindiyi birlikte kıldırır, sonra hayvanına binerdi. Hayvanına binmek istediğinde akşam namazının vakti girmişse akşamla yatsı namazlarını birlikte kaldırır­dı.

Ebu'l-Abbas îbn Süreye der ki: Yahya b. Abdülhamid'in Ebu Halid el-Ahmer - Haccâc - Hakem - Mıksem - îbn Abbas senediyle rivayet ettiği­ne göre;

"Allah Rasûlü (s.a.) gün devrilinceye kadar yola çıkmamışsa öğle ile ikindiyi birlikte kıldınrdı. Daha gün devrilmemişse öğleni geciktirir, ikindi vaktinde ikindi namazı ile birlikte kıldınrdı."

Şeyhülislâm İbn Teymiye diyor ki: Hacda vakfe yararını gözeterek, dua vakti devamlı olsun ve ikindi namazı sebebiyle konaklayarak - bunu meşakkatsiz yapmaya imkânı varken - duayı kesmemek için öğle ile ikindi­yi Arafat'ta bir arada kıldırması da takdim birleştirmesine delil olarak ileri sürülebilir. O halde aynen burada olduğu gibi meşakkat bulunur, ihtiyaç duyulursa iki namazı bir arada kılmak haydi hay diye caiz olur.

Şafiî der ki: Arefe günü ikindi namazıyla duaya ara vermemek için ikindi namazını takdim (öğlenin vaktinde kılmak), Hz. Peygamber (s.a.) için daha uygundu. Yolculuğa ara vererek akşam namazını kılmak nede­niyle konaklamamak için de (akşamı yatsı ile birlikte yatsı vaktinde) Müz-delife'de kılması daha münasib idi. Çünkü böyle yapmadığı zaman insan­lara zorluk vermiş olurdu. En iyi bilen Allah'tır.

Yolculukta, pekçok insanın yaptığı gibi ne hayvan üzerinde binili bir vaziyette, ne de konakladığı halde iki namazı bir arada kılmak âdetiydi.

Hz. Peygamber (s.a.) Tebûk seferi olayında anlattığımız üzere yalnız­ca yolculuk kızıştığında ve namazın peşinden yola çıkacağı zaman iki na­mazı bir arada kıldınrdı. Yolcu olmayıp bir yerde konaklamışken - Şafiî (r.h.) ve üstadımızın dedikleri gibi vakfenin sürekliliğini sağlamak için Ara­fat'ta kılması dışında - iki namazı bir arada kıldığı nakledilmemiştir.[1189]

Bu yüzden Ebu Hanîfe, iki namazı bir arada kılmayı Arafat'a mahsus gör­müş ve haccın tamamından saymıştır. Ona göre yolculuğun bu konuda etkisi yoktur.

Ahmed, Mâlik ve Şafiî ise iki namazı bir arada kılmanın sebebini yol­culuk saymışlar ve sonra kendi aralarında görüş ayrılığına düşmüşlerdir: Şafiî ve kendisinden gelen rivayetlerin birine göre Ahmed, uzun yolculuğa vermişler ve Mekkeliler için iki namazı bir arada kılmayı caiz görmemişler­dir. Mâlik ve kendisinden gelen diğer rivayete göre Ahmed, Mekkeliler için de Arafat'ta namazları bir arada kılmayı ve kısaltmayı caiz görmüşler­dir. Üstadımız ve îbâdât adlı eserinde Ebu'l-Hattâb da bu görüşü tercih etmişlerdir. Sonra Üstadımız bunu genişletip ister kısa, ister uzun yolcu­lukta olsun namazları kısaltma ve iki namazı bir arada kılma konusunda bir asıl (dayanak) yapmıştır. Nitekim seleften pekçoğu da bu görüştedir. Mâlik ve Ebu'l-Hattâb ise bunu yalnızca Mekkelilere mahsus saymışlardır.

Hz. Peygamber (s.a.) ümmetine (yolculukta) namazı kısaltabilecekleri ve orucu bozabilecekleri bir mesafe tayin etmemiştir. Aksine bu konuyu onlara kayıtsız-şartsız olarak yolculuk ve yeryüzünde yürüme şeklinde ser­best bırakmıştır. Nitekim onlara teyemmüm etmeyi de her yolculukta ser­best bırakmıştır. Bir, iki yahut üç günle sınırladığı rivayetlerine gelince, bilinmektedir ki, bu konuda ondan asla sahih bir rivayet yoktur. En iyi bilen Allah'tır[1190]


[1186] Hâkim bunu, Utûmu'l-Hadts adlı eserinde zikretmiştir. Ayrıca hadisi Ahmed, Ebu Davud (1220) ve Tirmizî (553) de rivayet etmiştir. Hafız ibn Hacer, Fethu'l-Bârt'de (2/480) diyor ki: Bu hadisi bir grup hadis imamı, Kutebye'nin Leys'ten tek başına rivayet etmiş olmasından dolayı illetli saymıştır. Hâkim'in Uiûmu'l-Hadîs'te anlattı­ğına göre Buharı, zayıf râvilerden birinin onu Kuteybe'ye nisbet ettiğine dikkati çek­miştir.

[1187] Ebu Davud, 1208, K. Salât, B. el-Cem' beyne's-salâteyn. Bu hadisin senedinde adı geçen Hişâm b. Sa'd'ın güvenirliğinde görüş ayrılıkları vardır. Ebu'z-Zübeyr'in, Mâ­lik, Sevrî, Kurra b. Hâlid vs. öğrencileri Hişâm'a muhalefet ederek, rivayetlerinde takdim suretiyle birleştirmeyi zikr etmemişlerdir. Bu konuda İmam Şafiî (1/116, 117) ve tmam Ahmed (1/367), İbn Abbas'tan bir hadis rivayet etmişlerdir; ama bu hadis zayıftır. Yalnız Ahmed (2191) ve Beyhakî (3/164) tbn Abbas'tan sahih senedle bu hadise şahid bir hadis rivayet etmişlerse de, Hafız İbn Hacer'in de dediği gibi: "Bu hadisin Hz. Peygamber'e (s.a.) isnadı şüphelidir. Bilinen, bunun İbn Abbas'a isnadı­dır. Nitekim Beyhakî, bir başka senedle tbn Abbas'a kesin isnâd ederek rivayet et­mektedir."

[1188] Beyhakî, 3/162. İsnadı sahihtir.

[1189] Abdullah b. Abbas; "Allah Rasûlü <s.a.) korku ve yolculuk bulunmadığı halde Medine'de öğle ile ikindiyi bir arada kıldırdı." diyor. Hz. Peygamberdin (s.a.) bunu neden yaptığını sorana da: "Ümmetini zorluğa düşürmemek (günaha sokmamak) için yap­tı." cevabım veriyor. Bk. Müslim, Sahih, 705/50.

[1190] Hanefî mezhebine göre Kurban bayramının birinci günü Arafat'ta öğle ile ikindiyi, Müzdelife'de akşam ile yatsıyı cemetme dışında namazlar cemedilemez. Bu konuda geniş bilgi için Prof. Kamil Miras'ın Tecrid-i Sarih Tercemesi'tideki 571 no'lu hadisin açıklamasına bakılabilir.

İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 1/451—455.