> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Zadul Mead > Hz Peygamberin fetih hutbesi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Hz Peygamberin fetih hutbesi  (Okunma Sayısı 937 defa)
03 Temmuz 2011, 11:21:34
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 03 Temmuz 2011, 11:21:34 »



D) HZ. PEYGAMBERDİN (S.A.) FETİH HUTBESİ

 

Hz. Peygamber'in (s.a.) Feth'in ikinci gününde yaptığı konuşmasında şu ilmî gerçekler bulunmaktadır:

1— "Mekke'yi insanlar değil Allah haram kılmıştır."[941] Dolayısıyla bu, takdiri bu dünyanın yaratıldığı gün gerçekleşmiş bir şer'î kaderi haram kıl­madır. Sonra, Sahih-i Buharî'dç, Hz. Peygamber'den rivayet olunduğu gibi bu durum, dostu ibrahim'in ve Muhammed'in ^salavâtullahi ve selâmuhû aleyhimâ- lisanlarında kendisini göstermiştir.Rasûlullah (s.a.) bir duasında şöyle demiştir: "Allah'ım; dostun İbrahim Mekke'yi harem kıldı, ben de Me­dine'yi harem kılıyorum!.."[942] îşte bu, göklerin ve yeryüzünün yaratıldığı gün­kü, önceki bir harem kılınışını Hz. İbrahim'in lisanı üzere haber vermektir, bu nedenle Medine'nin harem kılmışını tartıştıkları halde ehl-i İslâm'dan hiç kimse Mekke'nin harem kılınışını tartışmamıştır. Bu konuda kesin doğru Me­dine'nin de harem kılındığıdır. Çünkü bu konuda Rasûİullah'tan (s.a.) hiç­bir yönden kusur bulunamayacak yirmi küsur sahih hadis gelmiştir.[943]

2— "Mekke'de hiç kimsenin kan dökmesi helâl olmaz." Bu haram kıl- ma, Mekke'ye has olup da orası dışındaki yerlerde mubah, harem bölge ol- masından dolayı orada haram olan kan dökümüne aittir. Nitekim, oradaki ağacı kesme, yaş otu koparma ve kaybolan eşyayı kaldırmanın (almanın) ha­ram oluşu oraya mahsustur, başka yerlerde bunlar mubahtır. Çünkü hepsi bir sözde ve bir nizamdadır; aksi takdirde tahsisin faydası yok olur. Bu da birkaç türlü olur:

a) Ebu Şurayh el-Adevî'nin kendisi dolayısıyla ifade ettiği husus: Ha-rem'de bulunup da imama biat etmekten kaçınan taife ile orada savaşılmaz; özellikle kendilerince (biat etmemelerine dair) bir te'villeri (gerekçeleri) var­sa. Mekkelilerin Yezid'e biattan kaçınıp İbn Zübeyr'e biat etmelerinde oldu­ğu gibi... Onlarla savaşmak, üzerlerine (taş atmak için) mancınık kurmak ve Allah'ın haremini helâl kılmak, nas ve icmâ ile caiz değildi. Bu konuda yal­nızca fâsık Amr b. Saîd

[944] ve avanesi muhalefet etmiş, kendi re'yi ve hevâsı ile Rasûlullah'ın (s.a.) hadisine ters düşmüş ve: "Harem, bir âsiyi korumaz." demiştir. Kendisine denilir ki: O, asiyi Allah'ın azabından korumaz. Şayet kanının dökülmesinden korumayacaksa o zaman insanlar açısmdan harem olamaz; kuşlar ve hayvanlar için harem olur. Oysa Hz. İbrahim -salâvâtullahi aleyhi ve selâmuhu- döneminden beri asileri korumaya devam etmiş ve İslâm da bunu kabul etmiştir. Sadece Mekîs b. Subâbe, İbn Hatal ve bu ikisiyle birlikte adları sıralananları korumamıştır. Çünkü o saatta "harem" değildi, aksine "helâl bölge = hiU" idi. Savaş vakti geçince Allah Teâlâ'nın gökleri ve yeryüzünü yarattığı günde takdir ettiği (haremlik) konumuna döndü. Kal­dı ki cahiliyye dönemindeki araplarda bile adam, babasının yahut oğlunun katilini harem'de görür fakat ona sataşmazdı. Bu durum onlar arasında ha­remi harem yapan özelliği idi. Sonra İslâm geldi, bu durumu pekiştirip güç­lendirdi ve Hz. Peygamber (s.a.) ümmetten bazılarının savaşmak ve öldürmek suretiyle haremi helal kılması hususunda kendisini örnek alacağını anlayarak kendi fiiline başkasının iştirak etmesini kesmiş ve ashabına: "Bir kimse Ra­sûlullah'ın (s.a.) Mekke'de savaşmasından kendisine ruhsat çıkarmaya kal­kışırsa ona: Aıİah, Rasûlü'ne izin vermiş, ama sana izin vermemiştir'deyiniz." buyurdu.[945] Buna göre, harem dışında öldürülmesini gerektiren bir had veya kısas (suçu) işleyip, sonra oraya sığınan kimseye sözkonusu cezanın haremde verilmesi caiz olmaz. İmam Ahmed (b. Hanbel), Ömer b. Hattâb'ın (r.a.) şöyle dediğini nakleder: "Orada (babam) Hattâb'ın katilini bulsam, oradan çıkıncaya kadar ona dokunmam."[946] Abdullah b. Ömer'in şöyle dediği riva­yet olundu: "Babam Ömer'in katiliyle harem'de karşılaşsam, onu azarlayıp kovmazdim." İbn Abbas'ın ise: "Babamın katiliyle harem'de karşılaşsam, ona oradan çıkıncaya kadar sataşmam." dediği naklolunur, ki bu, tabiîn ile onlardan sonra gelenlerin çoğunluğunun görüşüdür. Hatta ne bir tabiîden ne de bir sahabîden aksi bir görüş kaydedilmiştir. Ebu Hanîfe ve Irak ekolün­den kendisine uyanlarla, İmam Ahmed (b. Hanbel) ve hadis ekolünden ken­disine uyanlar da bu görüştedirler.

b) İmam Mâlik ve Şafiî ise, o şahıstan hak hill'de (harem dışında) tama­men alındığı gibi harem'de de alınır görüşüne varmışlardır ki, İbn Münzir'in tercihi de böyledir. Bu görüşün delilleri: 1) Hadlerin ve kısasın her zaman ve mekânda uygulanacağına delâlet eden nassların umumî ifadeleri. 2) Hz. Peygamber'in (s.a.), İbn Hatal'ı Kabe'nin örtüsüne tutunmuş olduğu halde öldürtmesi. 3) Hz. Peygamber (s.a.): "Harem bir asiyi, bir idam kaçağını ve bir bozguncuyu korumaz (barındırmaz)" buyurmuştur[947] 4) Had ve kısas ce­zaları, idam suretiyle infaz olunmayan cezalardan olması halinde harem o kimseyi korumaz ve cezanın uygulanmasını engellemezdi. 5) Harem'de had­di veya kısası gerektiren bir suç işleseydi harem onu korumaz ve suçun cezası­nın tatbikini engellemezdi. Aynı şekilde haricinde işleyip, sonra harem'e sığındığında da durum aynıdır. Çünkü dokunulmazlığına nisbetle haremdir. İki durum arasında farkh bir pozisyon aizetmez. 6) Zararı sebebiyle öldürül­mesi mubah sayılan hayvanın Harem'e sığınmış olarak öldürülmesi ile orada öldürülmesini icabettiren bir şey yapmış oluşu arasında bir fark yoktur; yı­lan, çaylak, saldırgan (kuduz) köpek., v.s. gibi. Zira Hz. Peygamber (s.a.): "Şu fasik (zararlı) beş yaratık hill'de de, harem'de de öldürülür... "[948] buyur­muş ve fısk illetinden ötürü hilî'de ve harem'-de öldürülmelerini tenbih etmiş; harem'e sığınmalarını öldürülmelerine bir engel saymamıştır. Öldürülmeyi hak etmiş olan fasık insanlar da böyledir.

İlk görüşte olanlar şöyle savundular: Bunda bizim saydığımız delillere ve özellikle Allah Teâlâ'nın "Kim oraya girerse güvenlik içinde olur."[949] âye­tine ters düşen bir husus yoktur. Bu âyet, ya Allah Teâlâ'nın haberinde yan­lış bildirimin imkânsız olması nedeniyle emir anlamında bir haberdir, ya haremi hakkında kanunlaştırdığı dininden ve şeriatından verdiği bir haberdir, ya da gerek cahiliyye, gerek İslâm dönemlerinde haremi hakkında daimî bilinen durumdan haber vermedir. Allah'ın şu âyetlerinde olduğu gibi: "Görmediler mi, çevrelerinde insanlar kapılıp götürülürken Biz, Mekke'yi güven içinde ve kutsal bir yer kıldık?..."[950] ve "Biz seninle beraber doğru yola gelirsek yur­dumuzdan atılırız, dediler. Biz onları kendi katımızdan bir nzik olarak, her şeyin ürünlerinin toplanıp getirildiği, güvenli ve kutlu bir yere yerleştirmedik mj?"[951] Bunun dışındaki yanlış görüşlere iltifat edilmez. Meselâ, bazılarının: "Harem'e giren kimse cehennemden emîn olur." ve bazılarının: "Gayri müslim olarak Ölmekten emîn olur." demeleri gibi. Oysa oraya girenlerden niceleri cehennemin dibindedir!

Had cezalarının ve kısasın her zaman ve mekânda infaz edilebileceğini gösteren umumi kaidelere gelince, evvela denir ki: O genel kurallarda, infaz şartlarına ve engellerinin yokluğu hallerine ilişkin bir ifade bulunmadığı gibi, hadlerin ve kısasların infaz zamanına ve mekânına ilişkin bir ifade de yok­tur. Zira ibare, konulduğu asıl anlamı ve gerekse muhtevası itibariyle buna delâlet etmemektedir; onlara nisbetle mutlaktır (şartlarla ve kayıtlarla sınır­landırılmış değildir). Bu nedenle hüküm için herhangi bir şart ya da engel (mani) bulunsaydı: "Hükmün ona bağlı olması o genel kural için bir tahsistir." de­mezdi. O zaman muhakkik (âlim araştırmacı), şöyle diyemez: Allah Teâlâ'-mn "...Size bunlardan gayrisi helâl kılındı..."[952] âyeti, iddeti içinde veya velisinin izni olmaksızın yahut şahitsiz nikahlanmış kadına mahsustur. İşte aynı şekilde hadlerin ve kısasların infazı hususundaki genel naslarda, infazın zamanına, mekânına, şartına, engeline ilişkin herhangi bir ifade de yoktur. İbarenin bunu içerdiği düşünülse o zaman gereğinin iptal olmaması için me­netmeye delâlet eden delillerle tahsisi gerekirdi ve ayrıca genel ifadenin sair benzerleri gibi kendi dışındakilere hamledilmesi de gerekirdi. O genel hükümleri hamile kadın, emzikli, iyileşmesi umulan hasta ve ağır hastalık, aşırı soğuk, şiddetli sıcak gibi haddin veya kısasın infazını haram kılan ortam ve şartlar ile tahsis ettiğinize göre o genel hükümlerin bu delililerle tahsisini engelleyen şey nedir? Şayet; o tahsis değildir mutlakını takyîddir, derseniz, biz de bu ölçekle dengi dengine sizi ölçeriz.

Ibn Hatal'm öldürülmesine gelince, daha önce de geçtiği üzere bu iş ha­remde savaşmanın helâl olduğu vakitte olmuştu; üstelik Hz. Peygamber (s.a.) başkasının bu hususta daha kendisi gibi hareket etmesinin önünü kesmiş ve bunun kendi (s.a.) hususiyetlerinden olduğunu açıkça belirtmişti: "Gündü­zün bir vaktinde sadece bana helâl kılındı." hadisi açıkça ifade etmektedir ki, harem dışında helâl olan kan dökme (haremde) özellikle o vakitte sadece O'na (s.a.) helâl kılınmıştır. Çünkü her zaman helâl olsaydı o saate tahsis etmezdi. Bu da açıkça gösterir ki o saatte helâl olan kan dökme, o saat dışın­da haramdır. "Harem bir âsiyi korumaz." sözüne gelince fasık Amr b. Said el-Eşdak'ın sözüdür. Ebu Şurayh el-Kâ'bî, yukarıdaki hadisi kendisine riva­yet ettiğinde o, bu sözü söyleyerek Allah Rasülü'nün (s.a.) hadisini reddet­mektedir. Nitekim Sahih'de bu durum açık bir şekilde gelmiştir. Şu halde Allah Rasülü'nün (s.a.) sözüne nasıl tercih edilebilir?

"Cezası idam olmayan had ve kısas gerektiren bir suç işlemesi halirjde harem, cezanın infazından onu korumaz." sözünüze gelince; bu meselede âlim­lerin iki görüşü vardır ki bunların her ikisi de İmam Ahmed'den rivayet olu­nan hükümlerdir: Hadlerin ve kısasların uygulanmaması görüşünde olan kimse idam ve idam dışındaki haddler ve kısaslar hakkındaki engelleyici delillerin genel ifadesine bakmıştır. İdamla idam dışındaki had ve kısasları ayıran kimse d...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Hz Peygamberin fetih hutbesi
« Posted on: 26 Nisan 2024, 23:21:23 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Hz Peygamberin fetih hutbesi rüya tabiri,Hz Peygamberin fetih hutbesi mekke canlı, Hz Peygamberin fetih hutbesi kabe canlı yayın, Hz Peygamberin fetih hutbesi Üç boyutlu kuran oku Hz Peygamberin fetih hutbesi kuran ı kerim, Hz Peygamberin fetih hutbesi peygamber kıssaları,Hz Peygamberin fetih hutbesi ilitam ders soruları, Hz Peygamberin fetih hutbesiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes