Konu Başlığı: Hz Ali ve Berâe suresi Gönderen: Safiye Gül üzerinde 19 Haziran 2011, 20:46:07 2—Hz. Ali'nin, Berâe Sûresi Hükümlerini Bildirmekle Görevlendirilişi:
İbn İshak der ki: Berâe sûresi, Rasûlullah (s.a.) ile müşrikler araşır daki anlaşmanın bozulması hakkında nazil olmuştur. Bu sûrenin inmesinden ra Hz. Ali, Rasûlullah'ın (s.a.) Adbâ adındaki devesiyle yola çıkmışt İbn Sa'd der ki: Arc denilen yerde —İbn Âiz'e göre Dacnân denilen yerde— Hz. Ali, Hz. Ebu Bekir'e yetişti. Hz. Ebu Bekir, Hz. Ali'yi görünce: "Emîr olarak mı, yoksa memur olarak mı geldin?" diye sordu. Hz. Ali de: "Memur olarak geldim." dedi ve beraber yürüdüler. Hz. Ebu Bekir, Hz. Ali'ye: "Rasûlullah (s.a.) seni hac için mi görevlendirdi?" diye sorunca o da dedi ki: "Hayır, Berâe sûresini tebliğ etmem ve daha önceki anlaşmaların ibtalini bildirmem için gönderdi." Daha sonra Hz. Ebu Bekir mü'minlere haccını yaptırdı. Kurban kesme günü (kurban bayramı) Hz. Ali kalktı, anlaşmaların ibtal edildiğini bildirdi ve RasûluUah'm (s.a.) kendisine emrettiği hususları şu sözlerle tebliğ etti: "Ey inananlar! Kâfir cennete giremez. Bu yıldan sonra hiçbir müşrik hac yapamaz, Kabe'yi çıplak olarak tavaf edemez. Rasûlullah (s.a.) kiminle bir anlaşma yapmışsa, o anlaşma, vakti doluncaya kadar geçerlidir." Humeydî, Süfyân—Ebu îshâk Hemedânî—Zeyd b. Yüşey' yoluyla şu rivayette bulunmuştur: Ali'ye hangi görevle hacca gönderildiğini sorduk. Dedi kj: "Dört şeyle gönderildim: 1) Mü'min olmayan kimse cennete giremez. 2) Kabe'yi çıplak olan kimse tavaf edemez. 3) Bu seneden sonra Mescid-i Ha-ram'da müslümanla kâfir bir araya gelemez. 4) Kimin Rasûlullah (s.a.) ile bir anlaşması varsa, süresi doluncaya kadar geçerlidir. Rasûlullah (s.a.) ile anlaşması olmayanlara dört ay mühlet verilmiştir."[203] Sahih-i Buharı ve Sahih-i Müslim''de Ebu Hureyre'nin şöyle dediği rivayet edilmektedir: Hz. Ebu Bekir, o hacda kurban kesme günü, Mina'da beni de şu ilanı yapanlar arasında gönderdi: "Bu seneden sonra hiçbir müşrik hac edemez. Kabe'yi çıplak olarak tavaf edemezler." Daha sonra Hz. Ebu Bekir, Hz. Ali'yi göndererek ona Berâe sûresini duyurmayı emretti. Ebu Hu-reyre der ki: Ali bizimle beraber kurban günü Mina'da Berâe sûresini duyurdu, bu yıldan sonra hiçbir müşrikin hac yapamiyacağını ve çıplak olarak Kabe'yi tavaf edemeyeceğini ilan etti.[204] Bu kıssada hacc-ı ekber'in, kurban kesme günü olduğuna delil vardır. Öbür yandan Hz. Ebu Bekir'in bu hacının farz olan hac sayılıp sayılamayacağı, üzerindeki hac borcunun bu hacla mı, yoksa bir sene sonra Rasûlullah (s.a.) ile beraber yaptığı veda haccıyla mı düştüğü konusunda iki görüş ileri sürülerek ihtilâf edilmiştir. Sahih olan görüş ikincisidir. (Yani bu borcun veda haccıyla düştüğüdür.) Sözkonusu iki görüş, iki esasa dayanmaktadır. Birincisi: Acaba hac, veda haccı senesinden önce farz kılınmış mıydı? İkincisi: Hz. Ebu Bekir'in eda ettiği hac Zilhicce ayında mı idi, yoksa cahiliyye dev-rinde Arapların ayları ileri-geri almaları yüzünden Zilkade ayında mı olmuştu? Bu iki görüşten İkincisi, Mücâhid ve diğer âlimler tarafından benimsenmiştir. Buna göre Hz. Peygamber (s.a.) hac ibadetini, farz olmasından bir yıl sonraya tehir etmemiştir. Aksine farz kılındığı sene hemen edâ etmiştir. Rasûlullah'ın (s.a.) sünnetine ve hâline yakışan da budur. Haccm hicrî altıncı, yedinci, sekizinci veya dokuzuncu senesi farz kılındığını iddia edenlerin hiçbir delili yoktur. Bu konuda en çok şunu söyleyebilmişlerdir: "Haccı ve umreyi Allah için tamamlayın."[205] âyeti hicretin altıncı senesi Hudeybiye'de nazil olduğu için hac da bu sene farz kılınmıştır. Halbuki bu âyette, haccm farz kılmışına bir işarette bulunulmamış, farz kılındığı zaman tamamlanması emredilmiştir. Bunların her biri ayrı ayrı durumlardır. Haccın farz kılmışını bildiren âyet-i kerime ise şudur: "Yoluna gücü yeten herkesin, Kabe'yi haccetmesi, insanlar üzerinde Allah'ın bir hakkıdır."[206] Bu âyet-i kerime de "elçiler yılı" olarak bilinen hicretin 9. senesinin sonlarında nazil olmuştur. [207] [203] HumeydîMüsned, 48; Ahmed, Müsned, 1/79 (594); Tirmizî, 3091; Dânmî, 2/68. Hz. Ali' den rivayet edilmiştir. Senedi sağlamdır. Tirmizî, hasen olduğunu söylemektedir. [204] Buharı, 7/10; Müslim, 1347. [205] Bakara, 2/196. [206] Âl-i İmrân, 3/97. [207] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 4/143-145. |