๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Zadul Mead => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 25 Temmuz 2011, 15:57:26



Konu Başlığı: Hz Aişe nin hayız olması
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 25 Temmuz 2011, 15:57:26
13— Hz. Âişe'nin Hayız Olması:

 

Hz. Peygamber (s.a.) Şerife varınca Hz. Âişe (r.a.) hayız oldu. Oysa umreye niyetlenip ihrama girmişti. Hz. Peygamber (s.a.) yanma girdi; o ağlıyordu. "Niçin ağlıyorsun? Herhalde hayız gördün?" dedi. O da "Evet" diye karşılık verdi. Hz. Peygamber (s.a.) buyurdu: "Bu, Allah'ın, Âdem kızlarına yazdığı bir şeydir. Sen, hacıların yaptığını yap. Ancak Beytullah'i tavaf etme."[398]

Âlimler Hz. Âişe'nin başına gelen olayda ihtilâf ettiler: Bu esnada o, temettü' haccı mı, yoksa ifrâd hacci mı yapmaktaydı? Şayet temettü' haccı yapmakta idiyse umresini bırakıp ifrâd haccına mı intikal etti, yoksa umreyi hacca katarak kıran mı yaptı? Ten'îm'den yaptığı umre vacip miy­di, değil miydi? Vacip değilse bu umre İslâm umresinin (umretu'I-İslâm) yerini tutar mı, tutmaz mı? Âlimler yine Hz. Âişe'nin nerede hayız görme­ye başladığı ve nerede temizlendiği konularında da ihtilâf etmişlerdir. Biz, şimdi Allah'ın yardımı ve tevfikiyle bu konuyu yeterince açıklayacağız. [399]

 
a) Bu Konuda Âlimlerin İhtilâfı:

 

Fakihler, Hz. Âişe kıssasına dayalı şu meselede ihtilâf etmişlerdir: Bir kadın umre ihramına girdikten sonra hayız olsa ve Arafat'ta vakfe yapma­dan önce tavaf yapması mümkün olmasa umre ihramını çıkarıp ifrâd hac­cına niyetlenerek ihram mı giyer, yoksa haccı umreye katıp kıran mı ya­par? Birinci görüşü aralarında Ebu Hanife ve öğrencilerinin bulunduğu Küfe fakihleri; ikincisini ise aralarında Şafiî ve Mâlik'in de bulunduğ Hi­caz fakihleri benimsemişlerdir. Bu son görüş İmam Ahmed ve tabileri gibi hadis ekolü mensuplarının da görüşüdür.

Kûfeliler diyorlar ki: Sahihayn'da. Urve'den rivayet edildiğine göre Hz. Âişe anlatıyor: Ben umreye niyetlenip ihrama girdim, telbiyeye başladım. Mekke'ye hayizlı olarak girdim. Ne Beytullah'ı tavaf ettim, ne de Safa-Merve arasında sa'y yaptım. Bu durumdan Allah Rasûlü'ne (s.a.) yakın­dım. O da bana: "Başını çöz, saçlarını tara, hacca niyetlen ve umreyi bı­rak." buyurdu. Buyurduğunu yaptım. Hac vazifesini bitirince Allah Rasû-lü (s.a.) beni (kardeşim) Abdurrahman b. Ebu Bekir ile birlikte Ten'îm'e gönderdi. Oradan ihrama girip umre yaptım. Hz. Peygamber (s.a.): "İşte bu, senin umrenin yerinedir."[400] Bu hadis göstermektedir ki, Hz. Âişe temettü' haccı yapmaktaydı ve umresini bırakıp hac için ihrama girmişti. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.) "umreni bırak" ve "başım çöz, saçlarını tara" diye buyurmuştur. Şayet ihramı üzere kalmış olsaydı saçlarını taraması ca­iz olmazdı. Bir de Hz. Peygamber (s.a.), Hz. Âişe'nin Ten'îm'den yaptığı umre için "İşte bu, senin umrenin yerinedir." buyurmuştur. Şayet birinci umre aynen kalmış olsaydı bu, onun yerine olmaz; başlı başına müstakil bir umre olurdu.

Cumhur diyor ki: Hz. Âişe kıssasını hakkıyla düşünürseniz, çeşitli ta­rîklerini ve olayın parçalarını bir araya getirirseniz, Hz. Âişe'nin kıran haccı yaptığını ve umreyi bırakmadığını anlarsınfz. Sahih-i Müslim'de rivayet edil­diğine göre Câbir (r.a.) anlatıyor: Âişe, umreye niyetlenip ihrama girdi, telbiye getirdi. Şerife varınca hayız gördü. Sonra Allah Rasûlü (s.a.), Âi­şe'nin yanına girdi. Onu ağlar bir halde buldu. "Bu halin ne?" diye sordu. O da: "Hayızh bir haldeyim. İnsanlar (umre için girdikleri) ihramdan çık­tılar, ben çıkmadım. Beytullah'ı tavaf etmedim. İnsanlar şimdi hacca gidi­yorlar." dedi. Hz. Peygamber (s.a.): "Bu, Allah'ın Âdem kızlarına yazdı­ğı bir şeydir. Gusül abdesti al, sonra hacca niyetlenip ihrama gir, telbiye getir." buyurdu. Âişe de denileni yaptı. Bütün vakfe yerlerinde bulundu.

Temizlenince de Kabe'yi tavaf etti, Safa-Merve arasında sa'y yaptı. Sonra Hz. Peygamber (s.a.) ona: "Yaptığın haccın ve umrenin ihramından çık­mış oldun." dedi. Âişe: "Ey Allah'ın Rasûlü! Ben, Beytullah'ı tavaf etme­den hac yapmış olmaktan dolayı içimde bir hüzün duyuyorum." dedi. Hz. Peygamber (s.a.) de (Âişe'nin kardeşine): "Ey Abdurrahman! Onu götür, Ten'îm'den umre yaptır." buyurdu.[401]

Sahih-i Müslim'de Tâvus'tan rivayet edildiğine göre Âişe diyor ki: "Um­reye niyetlenip ihrama girdim, telbiye getirdim. (Mekke'ye) geldim. Hayız olduğum için tavaf yapmadım. (Geri kalan) bütün hac vazifelerimi yerine getirdim." Hz. Peygamber (s.a.) hacıların Mina'dan Mekke'ye akın ettik­leri "nefer günü" Âişe'ye: "Yaptığın tavaf, haccın ve umren için yeterli­dir." buyurdu. [402]

İşte bunlar Hz. Âişe'nin ifrâd haccı içinde olmayıp hac ve umre içinde bulunduğu konusunda açık naslardır. Bu naslar açıkça göstermektedir ki, kıran yapan kimsenin bir tavaf, bir sa'y yapması yeterlidir. Hz. Âişe de umre ihramını çıkarmamış, aksine ihramı içinde kalmış, ihramdan çıkma­mıştır. Hadisin metinlerinden birinde "Umre niyetinde sebat et. Olur ki, Allah sana onu da nasib eder." sözü geçmektedir.[403] Bu söz, Hz. Pey-gamber'in (s.a.) "Umreni bırak" sözüyle çelişmez. Şayet bu sözden mak­sadı umreden vazgeçmek, onu bırakmak olsaydı "Yaptığın tavaf, haccın ve umren için yeterlidir." buyurmazdı. O halde anlaşıldı ki, bu sözle "um­re amellerini bırak" denilmek istenmiştir. Yoksa maksat ihramından vaz­geçmesini istemek değildir.

"Başını çöz, saçlarını tara" sözüne gelince; bu insanlara pek müşkil gelen şeylerdendir. Âlimler bu konuda dört yol tutmuşlardır:

Birinci yol: Bu söz, umrenin bırakıldığının delilidir. Nitekim hanefîler böyle demektedirler.

İkinci yol: İhramlı kimsenin saçlarını taramasının caiz olduğuna delil­dir. Bunu meneden, haram sayan ne Kur'an'da, ne sünnette ve ne de ic-mâ'da bir delil vardır. Bu da İbn Hazm ve başkalarının görüşüdür.

Üçüncü yol: Bu metnin illetli olduğunu söyleyip "Urve bu metni tek başına, rivayet edip diğer râvilere muhalefet etti. Oysa Hz. Âişe hadisini Tavus, Kasım, Esved ve başka muhaddisler de rivayet ettikleri halde bun­lardan hiçbiri bu metni zikretmemiştir." diyerek reddetme. Diyorlar ki: Hammad b. Zeyd, Hişam b. Urve — babası Urve — Âişe senediyle, Âişe'­nin hac esnasında hayız olması olayını rivayet ederken: Birçok kişi bana, Allah Rasûlü'nün (s.a.) Âişe'ye: "Umreni bırak, başını çöz, saçlarını ta­ra." buyurduğunu rivayet etmiştir, deyip hadisin devamını kaydeder. Di­yorlar ki: İşte bu, Urve'nin bu ilâveyi Âişe'den işitmediğinin delilidir.

Dördüncü yol: "Umreyi bırak" sözü onu olduğu hal üzere bırak, on­dan çıkma anlamındadır. Yoksa maksat onun terkedilmesi değildir. Bu gö­rüşü savunanlar diyorlar ki: Şu iki husus bunu gösterir:

1.  Hz. Peygamber'în (s.a.) "Yaptığın tavaf, haccın ve umren için ye­terlidir." buyurması.

2.  "Umre niyetinde sebat et" hadisi. Diyorlar ki: Bu, çelişkiden selâ­mette olduğu için hadisi, umreyi bırakmaya yorumlamaktan daha iyidir. "...İşte bu, senin umrenin yerinedir." hadisine gelince; Âişe ayrı bir umre yapmak istedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.) ona, yaptığı tavafın haccı ve umresi için yeterli ve umresinin haccına dahil olduğunu; böylece kıran haccı yapmış olduğunu haber verdi. Âişe ise daha evvel niyetlendiği gibi başlı başına ayrı bir umre yapmakta diretti. Bunu elde edince de Hz. Peygamber (s.a.) ona:  "İşte bu, senin umrenin yerinedir." buyurdu.

Esrem'in Sünen'inde yer alan bir rivayette Esved anlatıyor: Âişe'ye: "Hacdan sonra umre yaptın mı?" dedim. O da: "Vallahi, umre değildi. Yalnızca ziyaretti. Beytullah'ı ziyaret ettim." dedi.

İmam Ahmed diyor ki: Hz. Peygamber (s.a.), ısrar edince Hz. Âişe'ye umre yaptırdı. Âişe "İnsanlar iki ibadet (hac ve umre) yaparak dönüyor­lar. Ben ise bir ibadetle (hacla) dönüyorum" dedi. Bunun üzerine Hz. Pey­gamber (s.a.): "Ey Abdurrahman! Ona umre yaptır." dedi. Hıll bölgesi­nin en yakın yerini gözetti; Âişe'ye oradan umre yaptırdı. [404]


[398] Buharî, 6/1; Müslim,  1211  (120).

[399] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 2/184.

[400] Buharî, 25/30; Müslim,  1211.

[401] Müslim,  1213.                                                                                                   

[402] Müslim,  1211  (132).                                                                                         

[403] Buharı, 25/33; Müslim, 1211 (123). Yalnız her iki yerde de "umre" kelimesi yerine "hac" kelimesi geçiyor.

[404] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 2/184-187.