> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Zadul Mead > Huneyn gazasındaki hikmetler
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Huneyn gazasındaki hikmetler  (Okunma Sayısı 739 defa)
03 Temmuz 2011, 09:49:59
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 03 Temmuz 2011, 09:49:59 »



B) HUNEYN GAZASINDAKİ HİKMETLER VE FIKHÎ HÜKÜMLER

 
1— Huneyn Gazasindaki Hikmetler:

 

1— Allah Teâlâ Rasûlü'ne, Mekke'yi fethettiği zaman insanların grup­lar halinde dinine gireceğini ve Arapların tamamının boyun eğeceğini vaa-detmişti. —O, vaadini tutan, vaadinden dönmeyendir.— Mekke'nin fethi ta­mamlanınca Allah Teâlâ'nın hikmeti Hevâzin kabilesi ile o kabileye tâbi olan­ların kalbini İslâm'a yönelmekten alıkoydu. Allah Rasûlü'ne ve rnüslüman-lara karşı harbetmeye azmettiler ki, Allah'ın Peygamberine ihsan ettiği ni­meti tamamlansın, Peygamberinin izzet ve şerefi ve dinine olan yardımı, iyi­ce açığa çıksın, elde ettikleri ganimetler Mekke fethine katılanlar için bir te­şekkür mahiyetinde olsun. Bütün bunları Allah (c.c). Rasûlü'ne ve kulları­na göstermek için, daha önce hiç karşılaşmadıkları ölçüde muazzam bir güç­le karşılaşıp onları perişan ettikten sonra Araplar arasında daha hiç mukave­met yüzü görmemesi için bunlar ve bunların dışında, düşünüp akıl yoranla­rın bilebileceği ve görebileceği engin hikmetler gereğince bu hâdiseler böyle gelişmiştir.

Allah Teâlâ'nın hikmeti, müslümanların sayılarının ve mühimmatları­nın çokluğuna ve morallerinin yüksekliğine rağmen önce mağlubiyetin acısı­nı tatmalarını gerektirmiştir. Tâ ki Mekke'yi fethetmekle yükselen başlar al-çalsın ve Allah'ın haram beldesine o şekilde girmesinler. Rasûlullah (s.a.) Mek­ke'ye girerken tevazudan ve Rabbma karşı duyduğu tevazu hissinden ötürü atının üzerine o kadar eğilmişti ki, neredeyse çenesi eğerine değiyordu. Ha­ram olan o beldeyi ilk ve son olarak, yalnızca kendisine helâl kılan Rabbının azamet ve izzeti karşısında bu hale gelmişti. Aynı zamanda Allah Teâlâ, "Bu­gün az değiliz, mağlup olmayız.'* diyenlere, yardımın ancak Allah katından olabileceğini, O'nun yardım ettiğini hiç kimsenin mağlup edemeyeceğini, O'-nun perişanlığa mahkûm ettiğine de hiç kimsenin yardım edemeyeceğini açık­lamak istemiştir. Onlara: "Peygamberi'nin ve dininin muzafferiyetini üstle­nen, bizzat Allah Teâlâ'dır, sizin hoşunuza giden kalabalığınız değil. Kala­balık oluşunuz hiç işinize yaramamış, gerisin geri dönüp kaçmıştınız." nük­tesini iyice hazmettirmek istemiştir. Artık kalpleri kırık olarak bu mânayı hak­kıyla anlayınca da zafer müjdesini gönderdi: "Bozgundan sonra Allah, Pey­gamberine ve mü'minlere güvenlik verdi ve görmediğiniz askerler indirdi."[22] Allah'ın hikmeti gereği zafer müjdeleri ve mükâfatlar kalbi kırılmış, yıkıl­mış, perişan olmuş zümrelerin üzerine boşanır. "Biz memlekette güçsüz sa­yılanlara iyilikte bulunmak, onları önderler kılmak, onları varis yapmak, mem­lekete yerleştirmek, Firavun, Hâmân ve her ikisinin askerlerine çekinmekte ol­dukları şeyi göstermek istiyorduk."[23]

2— Allah Teâlâ, Mekke'yi fetheden askeri, Mekke'nin ganimetini almak­tan menetmişti. Ebu Davud'un Vehb b. Münebbih'ten rivayet ettiği gibi al­tın, gümüş, mal, esir veya arazi olarak hiçbir ganimet almamışlardı.[24] Hal­buki on bin kişilik bir ordu, atlı ve yaya Mekke'yi fethetmişler di. Onlar da bir ordunun ihtiyaç duyduğu herşeye muhtaç İdiler. Allah (c.c.) müşriklerin kalbine, mallarım, develerini, koyunlarını, aile ve çocuklarını beraberlerinde savaş alanına getirmek ve müslümanlarla savaşmak fikrini attı. Böylece O, Allah askerlerine bir ikram ve bir ziyafet takdim etmiş ve Allah'ın hükmü­nün tamamlanması için onları zafer kazanmaya arzulu kılmak, galibiyetin pren­siplerini göstermek suretiyle onlara verdiği değeri tamamlamış olsun. Peygam­berine ve sevdiği kullarına zafer ihsan edince, ganimetler de sahiplerini bu­lup Allah ve Rasûlü'nün payları ayrılınca: "Sizin ne kanınıza, ne malınıza, ne de kanlarınıza ihtiyacımız var." denildi. Allah (c.c), Hevâzinliler'in kal­bine tevbeyi ilham etti ve hepsi İslâm'ı kabullendiler. Onlara: "İslâm'ı kabul etmeniz ve buraya kadar gelmeniz adına, bir teşekkür olarak karılarınızı, ço­cuklarınızı ye esirlerinizi geri veriyoruz." dediler. "Allah kalplerinizde bir iyilik bulursa, size, sizden almanın daha hayırlısını verir, sizi bağışlar. Allah bağışlayandır, merhamet edendir." [25]

3— Allah Teâlâ, Araplarla yapılan savaşları Bedir harbiyle başîatmiş v Huneyn savaşıyla bitirmiştir. Bu sebepten bu iki savaşın adı beraber zikredi­lir; aralarında yedi sene gibi bir zaman bulunsa da "Bedir ve Huneyn" diyj; yanyana anılırlar. Bu savaşların her ikisinde de melekler harbe iştirak etmiş­ler, Rasûlullah (s.a.) müşriklerin suratlarına toprak serpmiş ve her iki harri-ten sonra da Arapların Rasûlullah'a ve müslümanlara saldırma ateşleri söri-müş, birincisi onları korkutmuş, kuwe-i maneviyelerini sarsmış, ikincisi mevcut bütün kuvvetlerini dışarı dökmüş, herşeylerini tüketmiş, onları zillete düşür­müş ve artık Allah'ın dinine girmekten başka çare bulamamışlardır.

4— Allah Teâlâ bu savaş sebebiyle Mekke halkının gönlünü almış, elde ettikleri ganimet ve zaferle de onları sevindirmiştir. Bu zafer ve ganimetler onların kınlan haysiyetleri için bir ilâç yerini tutmuştur. Hevâzinliler'in şer­rinin bertaraf edildiğini bilmeleri bu nimetin tamamlanması demekti. Çünkü onlara karşı koyacak güçleri yoktu. Müslümanlar sayesinde onlara galip gel­diler. Şayet onlarla tek başlarına harbe kalkışsalardı, düşmanları onları yer, bitirirdi. Bu savaş için, bu ve benzeri —tamamını ancak Allah'ın bileceğî-r-sayısız hikmetler sıralamak mümkündür. [26]                                             

 
2— Bu Olaydan Çıkan Fıkhî Hükümler:

 

Bu savaştaki fıkhî meselelere gelince:

1— Devlet başkanının savaş sırasında casuslarım düşman saflarının ara­sına sokup olup biteni haber alması gerekir. Düşmanının maksadını ve hazır­lığını öğrenirse, karşı koyacak gücü de varsa-oturup beklemez, bilakis Rasû-lullah'ın (s.a.) Huneyn'de Hevâzinlilerle karşılaşıncaya kadar yürüdüğü gibi düşman üzerine yürür.

2—  Devlet başkanı, düşmanlarıyla savaşmak için-müşriklerden ödünç silah ve diğer teçhizatı alabilir. Rasûlullah (s.a.) o gün müşrik olan Safvan'-dan çok sayıda zırhı ödünç almıştı.

3— Allah'a tevekkülün tam anlamıyla gerçekleşebilmesi için, o konuda yapılması gereken her işi yapmak ve bütün sebeplere sarılmak lâzımdır. Hz. Peygamber (s.a.) ve ashabı, tevekkül bakımından da insanların en mükem­meli oldukları halde, bütün silahlarla donatılmış olarak düşmanlarının karşısına çıkıyorlardı. Rasûlullah (s.a.), "Allah, seni insanlardan koruyacaktır." şeklinde Allah Teâlâ'jnn teminatına rağmen Mekke fethinde oraya girerken başına miğferini koymayı ihmal etmemiştir.

İslâmî ilimlerin künhüne vâkıf olamayan bazı sathî âlimler bu konuyu çeşitli yorumlara boğmuşlar; bazan Rasûlullah'ın bu davranışının yalnızca ümmetini eğitmeye yönelik olduğunu, bazan da yukarıda zikri geçen âyet-i kerimenin o zaman henüz nâzjil olmadığını söylemişlerdir. Halbuki bir ülke­de emirlerden birinin sormuş olduğu bir meseleye cevap verilirken, Ebu Ka­sım b. Asâkir'in et-Tarihu'l-Kebîr adlı eserinde şu hadis zikredilmiştir: "Ra­sûlullah (s.a.) bir yahudi kadının kendisine zehirli koyun ikram etmesinden sonra, ev sahibi yemeğe başlamadan o yemekten yemezdi."

Bazı âlimler, bu hadiste, sultanlar için güzel bir örnek bulunduğunu söy­lemişlerdir.

Bu konuya şöyle bir itirazda bulunulmuştur: Allah Teâlâ'nın: "Allah, seni insanlardan koruyacaktır." âyetiyle sizin söylediklerinizi bir arada nasıl düşünebiliriz? Allah Teâlâ, O'nu korumayı garanti etmişse, O da kesinlikle bilir ki hiç kimse kılına bile dokunamaz.

Bu itiraza cevaplar aranırken bazıları yukarıdaki hadisin zayıf olduğu­nu, bazıları da bu âyet ininceye kadar Rasûlullah'ın (s.a,) öyle davrandığını, bu âyet-i kerimenin inmesinden sonra o âdetini terkettiğini söylemişlerdir. Hal­buki onlar, Allah Teâlâ'nın teminat vermesi ile Rasûlullah'ın (s.a.) sebeplere sarılmasının birbirine zıt şeyler olmadığını düşünselerdi, zorlama sonucu yap­tıkları açıklamalara hiç gerek kalmayacaktı. Allah Teâlâ, İslâm dinini bütün dinlere üstün kılacağını haber verdiği halde; Rasûlû'ne de savaşmayı, düş­manına karşı kuvvet ve mühimmat hazırlamayı, onlara karşı uyanık olmayı, harp sanatının gerektirdiği bütün tedbir, dikkat, ciddiyet ve gizlilik prensip­lerine uygun hareket etmeyi emretmekten de geri durmamıştır. Çünkü bütün bunlar, Allah Teâlâ' mn hangi sebeplere yapışıhrsa hangi sonuçlara varılaca­ğı hususunda haber vermesi demektir. Rasûlullah (s.a.) Rabbım en iyi bilen, O'nun emirlerine en sıkı sarılan bir kimse olarak, Allah Teâlâ'nın hikmeti icabı, zafer kazanmayı, dinini diğer dinlerin üzerine çıkarmayı ve düşmanına galip gelmeyi kendisine dayandırdığı sebeplere yapışmayı- ihmal etmemiştir. Aynen bu konuda olduğu gibi Allah Teâlâ tebliğini tamamlayabilmesi ve di­nini açığa çıkarmak için Rasûlü'nün hayatını garanti etmiştir. Ama Rasûlul­lah (s.a.) normal bir insanın hayatını sürdürebilmesi için muhtaç olduğu ye­mek, içmek, giyinmek ve barınmak gibi tedbirlerin hepsini almıştır.

Bu husus birçok kimseyi yanıltmaktadır. Hatta bazı kimseler duayı bile terketme noktasına gelmiştir. Çünkü onlara göre şayet istenen şey ezelde takdir edilmişse, zaten kendiliğinden olacaktır; yoksa dua etmek sonucu değiştir­meyecektir. "Öyleyse dua ile uğraşmanın faydası nedir?" diye bir soru yö­neltmişler, sonra da âkılâne bir cevapla: "Dua etmek ibadettir." demişler­dir. O zaman yanlışı doğruya karıştıran bu adama denir ki: Bir kısım daha kaldı. O da şudur: Bir kimseye, belli bir sebebe yapışması sonucu isteğine ulaş­ması takdir edilmişse, bu demektir ki, sözkonusu sebebe yapışırsa arzusuna nail olacak, yoksa olmayacaktır. Yanılgı içindeki bu adam aynen: "Karnı­mın doyması takdirde varsa, yemek yesem de yemesem de d...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Huneyn gazasındaki hikmetler
« Posted on: 28 Mart 2024, 13:34:46 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Huneyn gazasındaki hikmetler rüya tabiri,Huneyn gazasındaki hikmetler mekke canlı, Huneyn gazasındaki hikmetler kabe canlı yayın, Huneyn gazasındaki hikmetler Üç boyutlu kuran oku Huneyn gazasındaki hikmetler kuran ı kerim, Huneyn gazasındaki hikmetler peygamber kıssaları,Huneyn gazasındaki hikmetler ilitam ders soruları, Huneyn gazasındaki hikmetlerönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes