๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Zadul Mead => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 03 Haziran 2011, 11:54:36



Konu Başlığı: Hırsızlık cezası hakkındaki uygulama
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 03 Haziran 2011, 11:54:36
e)  Hırsızlık Cezası Hakkındaki Uygulama ve Hükümlerden Çıkan Sonuçlar:                                                           

 

Zikri geçen uygulama ve hükümlerden çıkarılan neticeler şunlardır:

1— Üç dirhem veya dörtte bir dinardan daha az bir şey karşılığında el kesilmez.

2— İsim vermeksizin büyük günah işleyenlere Iânet etmek caizdir. Nite­kim Hz. Peygamber (s.a.), hırsıza, riba yiyene, yedirene, şarabı içene, sıka­na, Lût kavminin amelini işleyene lanet etmiş;[461] eşek lâkaplı Abdullah'a ise şarap içtiğinde lanet etmeyi yasaklamıştı.[462] Bu iki durum arasında bir çelişki yoktur. Çünkü lanetleme durumlarında, lanetin bağlandığı vasıf mev­cut ve laneti gerektirmektedir. İsim zikretmeye gelince durum farklıdır. Bel­ki de büyük günah işlese bile, kendisine lanetin yağmasını bertaraf edecek hemen akabinde yapılan ve onu silecek bir iyilik yahut tevbe veya keffâret olacak bir musibet ya da Allah'tan af gibi bir durum mevcut olabilir. Bun­dan dolayı günah işleyenler genel olarak lanetlenebilir, ama falan kişiye diye belirtilerek lanet edilemez.

3— Sedd-i zerâi'ye işaret vardır. Çünkü (nisaba ulaşmadığı halde) ip ve yumurta çalmanın neticede el kesme noktasına ulaştıracağını bildirmiştir.

4—  İareyi inkâr edenin elinin kesilmesi. Bu tür inkarcı —geçtiği gibi— şer'an hırsızdır.

5— El kesme cezası gerektirmeyen hırsızlık olaylarında, çalınan şeyin iki kat kıymeti ile ödetilmesi cihetine gidilir. İmam Ahmed buna temas etmiş ve: "Kendisinden kesme cezası düşen kimseye iki kat tazminat gerekir." demiş­tir. Hz. Peygamber'in bu konudaki hükmü, daldaki meyvelerin çalınması ile otlağından koyun çalınması şekillerinde daha önce geçmişti.

6— Tazirle tazmin cezalarının bir arada verilebilmesi. Bu takdirde mâli ve bedenî iki ceza toplanmış oluyor.

7— El Kesme için, lihırz= koruma altına alınması" şartının aranması. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.), ağaçtan meyve çalandan kesme cezasını düşü­rürken, harman yerinden çalan kimse için gerekli görmüştür. Ebu Hanife'ye göre: Meyve, çabuk bozulmaya maruz olduğu için malhğında bir noksanlık vardır ve bu yüzden el kestirmemiştir. Ebu Hanife bu uygulamayı çabuk bo­zulabilen her türlü mala teşmil ederek bir asıl yapmıştır. Cumhurun görüşü daha doğrudur. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.), meyve hakkında üç ayrı hü­küm getirmiştir: a) Ağzı ile oracıkta yemesi hali, bir şey gerekmez, b) Ağa­cından alıp (yemeyip) bahçeden çıkarır götürürse iki katı ile ödettirilir ve eli kesilmez, dövülür, c) Harman yerinden (koruma altında olan yerden) çalar­sa, kuruma işi ister tamamlansın ister tamamlanmasın esas alınan husus me­kân ve hırz unsurudur, meyvenin kuruluğu yaşlığı değildir. Bu takdirde de eli kesilir. Hz. Peygamber'in, koyunun otlağından çalındığında el kesme ce­zasını uygulamayıp, yatalgasından (ağıl vb.) çalındığında cezayı tatbik etme­si de esas itibarın hırz olduğuna delâlet etmektedir.

8— Mâli cezaların mevcudiyeti. Bu konuda çeşitli hadisler vardır ve bun ların bir muarızı da yoktur. Râşid halifeler ve diğer ashap da bu şekilde uy gulayagelmişlerdir. En çok mâli ceza uygulayan da Hz. Ömer olmuştur.

9—  İnsan nerede olursa olsun, ister mescidde ister hariçde, üzerindek elbise ile altındaki yatağını koruma altına almış sayılır.

10— Koyulması mutad olan şeyler için mescid hırz sayılır. Zira Hz. Pey gamber (s.a.), mescidden bir kalkan çalanın elini kesmiştir. Buna göre mes cidden hasır, kilim, kandil vb. çalanın eli kesilir. Bu görüş Hanbelî mezhe bindeki iki görüşten birini teşkil eder. Bu görüşte olan başkaları da vardır "Hayır, bunlardan el kesilmez" diyenler, "Çünkü onlarda onun da hakk vardır. Eğer hakkı olmasa —zimmî gibi— o takdirde eli kesilir." şeklind izah getirmektedirler.

11_ Hırsızlık olaylarında el kesilmesi için dava (mutâlebe) şartı vardır Yetkiliye intikal etmeden çalman şey hırsıza hibe edilse veya satılsa el kesm cezası düşer. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.): "Onu bana getirmenden öne olsaydı ya." buyurmuştur.[463]

12— Satma ya da hibe durumu, mahkemeye intikal ettikten sonra el kesm cezasını düşürmez. Devlet başkanına intikal eden ve sabit bulunan her türl had cezalarının durumu aynıdır; düşmez. Sünen 'de rivayet edildiğine göre Hs Peygamber (s.a,): "Had cezaları devlet başkanına ulaşmışsa (yani cezalar S£ bit olmuşsa) Allah, şefaatçiye de şefaat edilene de lanet etsin!" buyuı muştur.[464]

13—  İçinde kendisine de ait bir hak bulunan şeyi çalanın eli kesilme;

14_ Kesme cezası ancak iki defa yapılan ikrarla veya iki şahidin şehs deti ile sabit olur. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.), kendi yanında ikrarda buh nan hırsıza: "Sanmam ki sen çalmış olasın!" buyurmuş, adam da: "Evet (ça dım)." deyince, o zaman elini kesmiştir. İkrarını iki defa yapmadan kesmı mistir.

15— Hırsıza suçunu ikrar etmemesini ve ikrarından rücûda bulunmas m çıtlatmak. Tabii bu, her hırsız için değildir. Öyle hırsızlar vardır k—ilerde de inşaallah bahsedileceği gibi— ancak ceza ile ve tehdidle suçlarını ikrar ederler.

16— Elin telef olmaması için, kesildikten sonra dağlanması devlet baş­kanının görevleri arasındadır. Hadiste geçen kestikten sonra " = dağlayınız" ifadesi, bunun için gerekli masrafın hırsız üzerine ait olma­dığına delildir.

17— Hem kendisine hem de başkalarına ibret olması için, kesilen eli hır­sızın boynuna asmak caizdir.

18— Eğer şüphe alâmetleri varsa töhmet altındaki kimseler dövülebilir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.) töhmetten (şüphe) dolayı ceza vermiş, hapis ettiği de olmuştur.

19— Töhmetle ilgili bîr ipucu bulunmadığı takdirde şüphelinin tahliyesi gereklidir. Ayrıca ithamda bulunan kimse, şüphelinin döğülmesini isterse, ça­lman malın onda çıkması durumunda bir şey yok, aksi takdirde o kadar da kendisinin döğüleceği anlaşılır. Nitekim Numan b. Beşîr böylece hükmetmiş ve bunun Allah Rasülü'nün (s.a.) hükmü olduğunu haber vermiştir.

20—  Kırbaç, değnek vb. ile dövme olaylarında kısasın sabit olduğu.

Ebu Davud, Câbir'den rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (s.a.) bir hırsı-zhi öldürülmesini emretmişti. Dediler ki: "Bu sadece çaldı." Hz. Peygamber de: "Kesin." buyurdu. Sonra ikinci defa yine getirildi. Hz. Peygamber (s.a.) öldürülmesini emretti. Onlar: "Bu sadece çladı." dediler. Hz. Peygamber (s.a.) de: "Kesin." buyurdu. Üçüncü kez yine getirildi. Hz. Peygamber (s.a.) öl­dürülmesini emretti. Onlar: "Bu sadece çaldı." dediler. Hz. Peygamber de: "Kesin." buyurdu. Dördüncü kez yine getirildi. Hz. Peygamber öldürülme­sini emretti. Onlar: "Bu sadece çaldı." dediler. Hz. Peygamber de: "Kesin." buyurdu. Beşinci defasında yine getirildi. Hz. Peygamber öldürülmesine hük­metti. Onlar da onu öldürdüler[465]

Âlimler bu hüküm ve uygulama hakkında ihtilâf ettiler: Nesâî ve daha başkaları hadisi sahih bulmuyorlar. Nesâî: "Bu, münker bir hadistir. Mus'-ab b. Sabit sağlam değildir." diyor. Diğerleri hadisi hasen kabul ediyor ve şöyle diyorlar: "Bu hüküm, sadece o adama mahsustur. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.) onun öldürülmesindeki maslahatı görmüş ve öyle emretmiştir." Üçün­cü bir grup da hadisi kabul ve onunla amel etmektedir: "Hırsız, beş defa ça-larsa, beşincisinde öldürülür." M ali kilerden Ebu Mus'ab da bu görüşü be­nimseyenlerdendir.

Şu uygulamada, hırsızın dört organının da (iki el, iki ayak) kesildiği gö­rülmektedir. Abdürrezzak, Musannef'mdt şöyle rivayet eder: "Hz. Peygam-ber'e (s.a.) hırsızlık eden bi<- köle getirildi. Dört defa getirildi. Her defasında da Hz. Peygamber (s.a.) onu bıraktı. Sonra beşinci kez getirildi. Hz. Pey­gamber de elini kesti. Altıncı kez getirildi ayağını kesti, yedinci kez getirildi ellerini kesti. Sonra sekizinci oldu, ayağını kesti."[466]

Sahabe ve daha sonra gelenler hırsızın dört organının da kesilip kesilme­yeceğinde iki görüşe ayrılmışlardır: İmam Şafiî, Mâlik, iki rivayetten birinde İmam Ahmed: "Hepsi de kesilir." demişlerdir. Ebu Hanife ile diğer görü­şünde İmam Ahmed: "Bir eli ile bir ayaktan fazlası kesilmez." demişlerdir. Bu görüşe göre bütün organların kesilmesine engel (illet) nedir? El ve ayak cinsinin menfaatinin imkânsızlığı mı yoksa bir taraftan iki uzvun gitmesi mi? Bu konuda iki görüş vardır ve neticesi şurada ortaya çıkar: Hırsızın sadece sağ eli kesik olsa veya sadece sol ayağı kesik olsa, bu durumda eğer bütün organları kesilir görüşüne katılırsak, sağ eli ya da soj ayağının olmaması etki etmez, kesilir. Ebu Hanife'nin görüşüne katılır, bir el bir ayaktan fazlası ke­silmez dersek o zaman, birinci durumda (sağ eli olmadığında) sol ayağı kesi­lir, ikinci durumda da (sol ayağı olmadığında) sağ eli kesilir. Her iki illete göre de durum aynıdır. Eğer hırsızın hem sol eli hem sağ ayağı birden yok idiyse, her iki illete göre de hiçbir şey kesilmez. Eğer sadece sol eli yok idiyse her iki illete göre de sağ eli kesilmez ki, bu görüş su götürür. Düşün.

Acaba sol ayağının kesilmesi iki İllete mi dayanıyor? Eğer illeti cins (el ya da ayak) menfaatinin gitmesi, imkânsızlaşması olarak kabul edersek aya­ğı kesilir. Yok illetin aynı taraftan iki organın izalesi olduğunu kabul edersek ayağı kesilmez.

Eğer sadece iki eli de yok idiyse, illeti cins menfaatinin imkânsızlığı ka­bul edersek sol ayağı kesilir. Eğer bir taraftan iki uzvun gitmesi dersek ayağı kesilmez. Bu durum sözkonusu kaidenin gereğidir. el-Muharrer sahibi bu ko­nuda şöyle demiştir: "Hırsızın, iki rivayete göre de sağ eli kesilir. İki eli kesik olanla bu durum arasında fark vardır. Fark hakkında şu söylenir: Hırsız, iki ayağı da kesik olma durumunda kötürüm gibidir. İki elinden biri kesildiğin­de yemek, içmek abdest almak, istincada bulunmak vb. gibi hususlarda diğer

elinden yararlanır. Her iki eli de kesik olma durumunda ise ancak iki ayağı ile faydalanabilir. Ayaklarından biri kesildiği zaman eli olmadan tek ayakla istifadede bulunmak onun için mümkün olamaz. Farklardan biri de şudur: Tek el, yürüme menfaati olmadan da fayda verir. Ama tek ayak, tutacak bir el olmadan bir işe yaramaz." [467]


[461] Hırsıza lanet hadisi için bk: Buharı, 86/7; Müslim, 1687. Riba yiyene laneti: Buharı, 34/24, 25, 113; Müslim, 1597. İçki içen ve şarap elde edene laneti: Ahmed, 5716; Ebu Davûd, 3674; İbn Mâce, 3380, Senedi sahihtir. Lûtîlİk hakkında: Ahmed, 1/217, 309, 317; İbn Hibbân, sahih olduğunu söylemiştir.

[462] Hadis sahihtir. Kaynakları daha önce geçti. (96 nolu dipnot).

[463] Hadis sahihtir. (112 nolu dipnotta geçti.)

[464] Sünen sahiplerinden hiçbiri tahriç etmemiştir. Sadece Muvatta'da (2/853), râvıleri'sıl ancak munkatı' olarak varid olmuştur. Tabaranî, el-Evsat ve es-Sağîr'dt rivayet etm Mecmau'z-Zevâid'de (6/259) merfû olarak yer almıştır. Senedinde Ebu Guzye Muhai med b. Musa el-Ensarî vardır ve zayıftır. Buharî, onun münker rivayetleri olduğunu sö lemistir. îbn Hibbân ise: O hadis çalardı. Güvenilir râvilerden mevzu hadisler rivayet ed( di, demiştir, Eb" Hâtîm de zayıf olduğunu söylemiştir.                     

[465] Ebu Davud, 4410; Nesâî, 8/90, 91. Senedinde Mus'ab b. Sabit vardır. Nesâî'nin de dedi­ği gibi zayıf bir râvidir. Hafız İbn Hacer, er-Telhîs'tie: Bu konuda sahih bir hadis oldu­ğunu bilmiyorum, demiştir.

[466] Musannef, 18773; Beyhakî, 8/273. Ibn Cünreyc—Abdu Rabbih b. EbîÜmeyye b. Abdillah b. Ebî Rebîa

senediyle. Seneddeki Abdu Rabbih meçhuldür!) Hâlis b.Abdil lah'ın Hz. Peygamber'den rivayeti ise mürseldir.

[467] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 5/167-172.